Vehhabi ve Şiiler Türkiye’ye karşı kullanıyor
Balkanlarda Camileri biz yapıp onarıyoruz ama içindeki cemaat Türkiye karşıtı yönlendiriliyor. Camileri ele geçiren şiddet yanlısı Selefi ve Şiiler Türkiye aleyhinde konuşmalar yapıyor. Dini istismar eden örgütlerin resmi olarak korunuyor görüntüsü var.
PROF. DR. RAMAZAN BIÇER
Balkanlarda Türk-İslam varlığı, Osmanlı öncesine dayanır. Balkanlar yaklaşık 500 yıldır Osmanlı yönetiminde kaldı. Her büyük devlet gibi Osmanlı da zayıflayıp Balkanlardan ayrıldıktan sonra oradaki Müslümanlar sahipsiz ve yetim kaldı. Onlar da kendi imkân, şart ve birikimleri doğrultusunda hayatlarını sürdürmeye ve dinî değerlerini yaşatmaya çalıştılar. Özellikle Balkanları kasıp kavuran Sosyalizm döneminde bazıları değerlerinden uzaklaştırıldılar. Ancak düğün-dernek, bayram, cenaze ve sünnetlerde İslâmî inanç ve geleneklerini korumaya ve devam ettirmeye çalıştılar.
Asıl sorun, bağımsızlık sonrası ortaya çıktı. Her şeyi yutan Batı kültürü ve küreselleşme karşısında dirençleri kırıldı, Balkanlarda şimdi eskisinden daha çok kimlik sorunu yaşanıyor. Kimlikten kastımız dinî olandan ziyade millî kimliktir.
Bölgedeki toplumları etnik kimlik üzerine ayrıştırmak ve küçük parçalara bölmek mânâsına gelen ‘Balkanizasyon’ diye bir kavram var. Böyle olunca da Balkanlarda var olan toplumlar etnik kimlik üzerine bir ayrışma içerisine girdiler. Bu ise azınlıkta kalan Türkler ile Müslümanların dışlanması, ezilmesi ve asimilasyona maruz kalmasını beraberinde getirdi.
SELEFİ ÖRGÜTLERİN HEDEFİ MÜSLÜMANLAR
Sosyalist devletler sonrası Balkanlarda yoğun bir Selefi oluşum gerçekleşti. Bosna savaşını fırsat bilen Ortadoğu kökenli Selefi örgütler, savaşlarda Müslümanlara yardım ederek savaş sonrası yoğun bir Selefilik propagandası başlattılar. Önceleri Müslümanların safında “temiz cihad” ederlerken, sonraları bu “cihad” yöredeki Müslümanları hedef alır oldu. Kendileri gibi olmayan Müslümanları, “müşrik-kâfir” olarak nitelendirmeye başladılar. Ve onlara göre müşrikin hayat hakkı yoktu, yani öldürülmeliydi. Selefi grupların en nefret ettiği İslâmî inanç sistemi, Hanefilik-Matüridilik idi. Balkan Müslümanları ise daha ziyade Hanefi-Matüridi inancına sahipti. Balkanlardaki Selefi oluşumlar, iş başındaki yönetimler tarafından korunuyor görüntüsü veriyor. Özellikle Müslümanların azınlıkta kaldığı Balkan ülkelerinde radikal Selefilere iyi bilindikleri hâlde dokunulmuyor. Çünkü dinî istismar eden ve şiddeti tasvip eden radikal Selefi örgütlerin hedefi, yöredeki Müslümanlar! Müslümanların birbiriyle çatışması kimin işine yarar?
CAMİ HOCALARI SELEFİ
Şiddeti savunan ve Müslümanları hedef olarak gören radikal Selefiler, Balkanlarda bazı camilere -tabir yerinde ise- kondular. Bu camilerin imamlarını para ile olmazsa tehditle uzaklaştırdılar. Yerlerine kendi imamlarını atadılar. Bazı Müslümanların yoğun yaşadığı devlet ve bölgelerde, Reisü’l-ulema denilen ve bizim Diyanet İşleri Başkanlığına denk gelen dini kurum temsilcisi olan kimseleri de yanlarına çektiler ve Hanefi-Matüridi olan camilere, Arabistan’da eğitim almış Selefi temayüllü kişileri getirdiler. Buna mukabil Türkiye’den DİB aracılığı ile giden cami imamları, halkla gerektiği gibi muhatap ol(a)madı. Onların kültürlerine uzak kaldılar. Tam yakınlaşırken Türkiye’ye geri çağrıldılar. Zira oralarda resmi olarak ancak beş yıl kalabiliyorlar. Bu nedenle artık Balkanlara Türkiye’den imam gönderilmemeli. En uygun çözüm Balkan kökenli olup da Türkiye’de İlahiyat eğitimi almış kimselerin yurtlarına dönüp, halkın din işlerini yönetmesi ve ifa etmesidir ki, Türkiye bunu acilen yapmalı!
TÜRKİYE YETERSİZ
Türkiye’de okumuş ve devlet bursu almış kimseler, söz konusu kurumlar tarafından takip edilmiyor. Okulu bitirdikten sonra ne yaptığı bilinmiyor. Oysa ki, bu talebeler ülkelerinde güzel işler yapabilirler ya da yapmaları sağlanabilir. Burada sorumluluk, Türkiye’nin. Diyanet’in ve bu gençlere burs veren kurumların.
BALKANLAR’IN BİR DİĞER İSTİLACISI İRAN
Ortadoğu kökenli şiddeti tasvip eden radikal Selefi öğrencilerin çoğunluğu Suudi Arabistan’da eğitim görüyor. Ana yurtlarına dönünce konsolosluk ve vakıflar aracılığı ile Suudilerle irtibatları devam ediyor. “Madem benden burs aldın, gereğini yapacaksın” anlayışı hâkim olmuş. Balkanlarda yoğun faaliyet gösteren diğer bir kesim de İran merkezli Şiiler. Özellikle Bektaşilerle yakından ilgileniyorlar. Geçenlerde Tuzla müftüsü başkanlığında bir grup genç Türkiye’ye geldi. Bizim kurumlar yeterince ilgilenmedikleri için bu duruma sitem ettiler. İstanbul’u gezip döndüler. Bir hafta sonra İran konsolosluğu söz konusu müftülüğü ziyaret etti. Bu çok düşündürücü bir ziyaret idi.
BALKANLAR’DA ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE
Öte yandan Balkanlarda yoğun bir Misyonerlik faaliyeti yürütülüyor. Güçlü imkânları ve Batı’dan aldıkları desteklerle yoğun olarak çalışıyorlar. Sonuç olarak kimin ne yaptığı önemli değil, asıl sorun bizim ne yaptığımız. Bu hususların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a rapor edilmesi şart.
Bize düşen görev yerine getirilirse, gerisi teferruattır. Balkan Müslümanları Türkiye’den yana ve gönülleri Türkiye’de. Ancak bu durum özellikle yeni nesilde gittikçe kayboluyor. Yakın bir zamanda Balkanları kaybedebiliriz. Yaklaşık yirmi yıldır Balkanları çalışan biri olarak söylüyorum ki, Balkanların yakın geleceğini olumsuz yönde şekillendirecek üç büyük tehlike var:
- Balkan Müslümanlarının yalnızlaştırılması ve Türkiye’den uzaklaştırılmaya çalışılması. Biz sahip çıkamıyoruz. Başkaları sahip çıkmak istiyor ama Balkan Müslümanları buna direniyor. Örneğin Bosna-Hersek’te Avrupa Birliği İslam Merkezleri kurmak istemesine rağmen, Bosna İslam Birliği buna karşı çıktı.
- Halka Türkiye karşıtı propaganda yapılıyor. Camileri biz yapıp onarıyoruz ama içindeki cemaat Türkiye karşıtı yönlendiriliyor. Camileri ele geçiren şiddet yanlısı Selefi ve Şiiler Türkiye aleyhinde konuşmalar yapıyor. Balkanlar’da dini istismar eden örgütlerin resmi olarak korunuyor görüntüsü var.
- Müslümanlar arasında ciddi anlamda etnik ayırımcılık ve ırkçılık yükseliyor. Özellikle dinî değerlerin dışa itildiği ve etnik değerlerin güçlendirildiği Büyük Arnavutluk projesinin yoğun propagandası yapılıyor. Bu ise diğer Müslümanların dışlanmasını doğuruyor. Oysaki Balkanlarda Arnavutlar Osmanlılardan beri Müslüman köklerden birisidir.
BALKAN MÜSLÜMANLARI MESLEK EDİNDİRİLMELİ
Türkiye’nin Balkanlar’la ilgili politikaları, başka devletlerin içişlerine karışmak olacağı ve bu da uluslararası arenada sorun oluşturacağı için bir durağanlık içinde. İki devlet arasında ikili ilişkiler üzerinden devam eden politikalar da yeterli değil. Gözlemlerimiz ve yaptığımız araştırmalar, Balkanlardaki gelişmelerin maalesef Türkiye’nin aleyhine döndüğüne işaret ediyor.
ABD, AB ülkeleri ve Çin, Balkanlarda çok çalışıyor. Özellikle Türklerin yaşadığı bölgelerde... Ancak onlar bizim Yunus Emre Kültür Merkezi gibi işler yapmıyor. Türkler zaten Türkçe biliyor, kursa ihtiyaç yok. Ayrıca Ebru, Hat ve Tezhib gibi kurslar da hobi kapsamına girdiği için pek ihtiyaç duyulmuyor. Balkanlar işsizliğin yoğun olduğu bir bölge. Diğer ülkeler meslek kazandırmaya dönük, yöredeki gençleri çekebilecek faaliyetler yürütüyorlar.
TÜRK GENÇLERİ HEDEFTE
Sözgelimi ABD’nin “Youth and Community Center” diye bir kuruluşu var. Bunlar, ağırlıklı olarak Türklerin yaşadığı yerlerde merkez açıyor. Gençlere bilgisayar ve internet kursu veriyor. Başarılı olanlara da ayrıca sahip çıkıyorlar. Öte yandan Çinliler de Türklerin yaşadıkları bölgelerle yakından ilgilenmeye başladı. Daha bir hafta önce Huawei şirketinin temsilcileri, Gostivar’daki Türkçe eğitim veren okulları ziyaret etti. Gerekli olan teknolojik imkânları sundular ve çalışkan öğrencilere teknoloji eğitimi vereceklerini belirttiler. Bizim kurumlarımızın da böyle şeyler yapması gerekiyor ki, bizim olan gençleri başka ellere teslim etmeyelim.
STK’LAR DAHA KALICI İŞLER YAPMALI
Cumhuriyet döneminde Balkanlar tamamen ihmal edilmiş ve oradaki soydaş ve dindaşlarımız kendi hallerine bırakılmıştı. Son on yılda Türkiye Balkanlara yöneldi. Ulaşılmayan yerlere gidildi. Yatırımlar yapılmaya başlandı. Bu ilgi o dereceye geldi ki, ana muhalefet partisi CHP bile kendi bünyesinde bir Balkan Masası kurma ihtiyacı hissetti. Daha önce ziyaret edilmeyen Bektaşi dergâh ve dernekleri alâka görmeye başladı. Tüm Balkan Bektaşilerinin merkezi hükmünde olan Makedonya-Kalkandelen’deki Harabati Baba tekkesi şeyhi ve Mondi Baba ile görüşmeler yapıldı. CHP’nin bu yaklaşımı nasıl yorumlanmalı, bilmiyorum. Fakat dikkat çekici ve bir gelişme olduğu kesin.
İFTAR AVUNTUSUNA SON VERİN
Tüm Balkanlarda Türkiye merkezli sivil toplum kuruluşları etkin fakat Batı’dan gelen etkinlikler karşısında zayıflar. Genelde yardım, sünnet şölenleri ve iftar verme gibi etkinlikler gerçekleştiriliyor. Türkiye merkezli STK’lar artık bu tür etkinliklere bir son vermeli. İftar verip bunu sosyal medyada paylaşmak, bir tür avuntu. Bu konuda daha kalıcı, yöre halkının işine yarayacak faliyetler yapılmalı.
Balkanlarda geniş çaplı bir anket yapmıştık. Sorulardan biri de, gençlerin üniversiteyi nerede okumak istedikleriyle ilgiliydi. Yüzde 80 gibi muazzam bir kesim, “Türkiye” demişti. Oysa ki cevap şıkları arasında ABD ve Avrupa ülkeleri de vardı. Yani Balkan Müslümanlarının gönlü Türkiye’de, ancak biz gerektiği kadar ilgilenmiyor ve muhatap olamıyoruz. Türkiye’de eğitim görme imkânlarının genişletilmesi en önemli taleplerinden.