Uyuyanlar ve uyananlar: Güneş batıdan mı yükseliyor?
Biz bu satırları yazarken Gazze’de soykırım devam ediyordu. Muhtemelen siz bu satırları okurken de devam ediyor olacak. Çünkü biz bu satırları yazarken, soykırımı durdurabilecek olan ‘ümmet’in liderleri çaresizlikten ya da umursamazlıktan ‘kınama’ uykusuna dalmıştı. Muhtemelen siz bu satırları okurken de henüz hiçbiri uyanmamış olacak. Fakat biz uyurken, dünyada çok ilginç şeyler oldu. İslam’ı en büyük düşman olarak gösteren eğitim ve propagandaların kurbanı batılı gençler, daldıkları derin uykudan uyandı. En azından aralanan gözleri kâbus sandıkları şeyin ışık olduğunu gördü. Gazze’deki soykırımın çıplak gerçeği, Batılı gençlerin siyonistlere besledikleri dayatılmış hayranlığı ve İslam’a karşı duydukları öğretilmiş nefreti sorgulamasına neden oldu. Siyonistler için artık ‘antisemitizm’ kullanışlı bir silah değil ve ‘holokost’ afyonu, Batılı gençleri uyuşturabilmekten çok uzak
Meşhur bir TikTok kullanıcısı, Usame Bin Ladin’in 11 Eylül saldırılarından 1 yıl sonra ‘Amerika’ya mektup’ ismiyle kaleme aldığı ve The Guardian gazetesi tarafından 2002 yılında tam metni yayınlanan manifestoyu geçtiğimiz ay yeniden gündeme getirdi. Dünya siyasetindeki bütün kötülüklerin Yahudiler tarafından beslenip büyütüldüğünü yazan manifesto için çok sayıda ABD’li fenomen ‘bazı konularda haksız değil’ yorumları yaptı. Fakat Bin Ladin’in mektubu viral hâle gelince, Guardian 21 yıldır sitesinde duran mektubu yayından kaldırdı.
Lynette Adkins isimli TikTok fenomeni, 14 Kasım’da yayınladığı bir videoda takipçilerine şöyle dedi: "Herkesin şu anda yaptıklarını bırakıp bunu okumasını istiyorum. Sadece 2 sayfalık bir şey. Gidin ve 'Amerika'ya Mektup'u okuyun. Ve daha sonra buraya gelip bana ne düşündüğünüzü söyleyin. Çünkü şu anda varoluşsal bir krizden geçiyormuşum gibi hissediyorum ve pek çok insan da öyle. Bu yüzden başka birinin de bunu hissetmesine ihtiyacım var.”
Adkins’in bahsettiği şey, Usama Bin Ladin’in 2002’de ABD halkına yazdığı bir mektuptu. Ladin, mektupta kısaca ABD’nin işgal ettiği ülkelerin buna tepki vermesinden daha doğal bir şey olmadığını, Yahudilerin boyunduruğunda olduğu sürece ABD’nin ve halkının rahata ermeyeceğini söylüyordu.
Mektup ilk olarak 2002 yılında Suudi Arabistan merkezli bir sitede yayınlanmış, daha sonra The Guardian gazetesi Bin Ladin’in mektubunun tam metnini 2002 yılında tüm itiraz ve baskılara rağmen yayınlamıştı.
Ertesi gün yayından kaldırıldı
Gazze soykırımı ile ABD’li sıradan insanların bile İsrail’in gerçek yüzünü görmesi videoya ilgiyi artırdı. Çok sayıda TikTok yorumcusu ve fenomen, mektubun Guardian’daki tam metnini okuduktan sonra Adkins’e, dolayısıyla Bin Ladin’e hak vermeye başladıklarını belirten videolar ve yorumlar paylaştılar. Ve daha fazla insanı mektubu okumaya çağırdılar. Bu da doğal olarak Guardin’ın ilgili sayfasını bir anda çok okunanlar listesine soktu. Durumu fark eden gazete yönetimi, 2002 gibi ortalığın çok karışık olduğu bir dönemde bile yayınlamaktan çekinmedikleri metni derhal sildi. Ve şu açıklamayı yayınladı: “Bu sayfada daha önce, 24 Kasım 2002 Pazar günü Observer'da yer alan Usame bin Ladin'in “Amerikan halkına mektubunun” tam metnini içeren bir belge görüntüleniyordu. Belge, 15 Kasım 2023'te kaldırıldı.”
Guardian'ın sözcüsü yaptığı açıklamada "20 yıl önce web sitemizde yayınlanan metin, bugün orijinal bağlamı olmadan sosyal medyada geniş çapta paylaşıldı. Bu nedenle onu kaldırmaya ve okuyucuları bunun yerine onu başlangıçtaki haber makalesine yönlendirmeye karar verdik” dedi. Yani Bin Ladin’in mektubu tek başına okunduğunda ABD’lilerin kafasını karıştırabileceği için yorumlu halini koymayı tercih etmişlerdi.
Guardian 15 Kasım’da metni silince, Bin Ladin’in mektubu neredeyse internetten de kayboldu. Google aramalarında gösterilmedi, metinlerin olduğu sayfalar ise hata verdi. Fakat surda bir gedik açılmıştı ve buradan sızan su sele dönüştüğünde önünde hiçbir set duramadı. Bin Ladin’in mektubu, binlerce bağımsız kaynak tarafından onlarca dile çevrilerek internette yayınlandı.
- Harvardlı öğrenciler başkaldırdı
- Batıdaki bu uyanış sadece Bin Ladin mektubu ile sınırlı kalmadı. Soykırımın ilk günlerinden itibaren dünyanın her yerindeki Siyonist Yahudiler bir anda maskelerini çıkardı ve içlerindeki şeytanı serbest bıraktı. Hollywood ünlüleri, film yapımcıları, meşhur yazarlar, sözde filozoflar, her sektörde ve her seviyede makam işgal eden beyaz yakalılar, sosyal medya devlerinin sahipleri ve yöneticileri, eski ve yeni politikacılar... Dünyanın her yerindeki Siyonist Yahudiler zincirini koparmış kuduz bir köpek gibi etrafa saldırmaya başladı. En ufak vicdanî sesi bile susturmak için ellerindeki bütün gücü kullandılar.
- Soykırımın ilk günlerinde Harvard üniversitesinden bir grup öğrenci, Gazze’de sivillerin vurulmasını protesto eden bir bildiri yayınlamıştı. Bildiriye anında tepki veren Yahudi lobileri ve üniversite mezunlarının dernekleri, bildiriyi yayınlayan öğrencilerin isimlerini sosyal medyada ‘artık hiçbir yerde iş bulamayacaksınız. Hayatınız şimdiden bitti’ mesajıyla yayınladı. Hatta bu öğrencilerin fotoğraflarını dev led ekranlı bir kamyonla üniversitenin etrafından teşhir etti.
- Fakat korku imparatorluğu bu kez işe yaramadı. Harvard’daki yüzlerce öğrenci bu dayatmaya karşı çıktı. Katledilen Gazzeli çocukların isimleri üniversite girişine asıldı. Okulda soykırımı lanetleyen gösteriler yapıldı ve Yahudilerin ellerindeki maddi güçle kurmaya çalıştıkları korku duvarı aşıldı. Bu olaydan sonra ‘Yahudilerin yönettiği’ meşhur üniversitelerde korkusuz protestolar başladı. Akademik dünyanın siyonist zincirlerinden kurtulabileceğine dair ilk kıvılcım da yakılmış oldu.
Çocuk kâtili çocuk doktoru
ABD’nin en meşhur ve dünyanın da en iyi hastanesi olarak gösterilen Johns Hopkins hastanesinde çocuk doktoru olan Darren Klugman, gündüzleri hastanede hasta çocuklarla ilgilendikten sonra akşamları bambaşka bir kimliğe bürünüyordu. Yahudi olan Klugman, sosyal medyada İsrail’in yaptığı soykırıma tam destek veren mesajlar paylaşıyor hatta kendisini vicdanlı olmaya davet eden herkesi de ‘antisemitist’ ve ‘terörist’ olmakla suçluyordu. Çocuk doktoru olan Klugman, mesajlarında “Filistinliler tüm Yahudilerin ölmesinden başka bir şey istemeyen, kana susamış, ahlâkî açıdan yozlaşmış hayvanlardır” diyordu. Saldırılarda çocukların öldürüldüğünü hatırlatanlara ise “Barbar hayvanların yaşama hakkı yok” diye cevap verdi.
İçindeki şeytanı ortaya çıkarırken sözde doktorun hiçbir korkusu yoktu. Tüm yazdıklarını gerçek ismi ve kimliğiyle yazdı. Çünkü bugüne kadar sistem, ona bir Yahudi olarak istediğini söyleme ve yapma hakkı vermiş ve hiçbir şeyden sorumlu tutmamıştı. Ama bu sefer öyle olmadı. Soykırımcı Yahudi doktora karşı tepkiler o kadar hızlı ve büyüktü ki, Johns Hopkins hastanesi yönetimi sözde doktoru ‘izne ayırmak’ zorunda kaldı.
Hastanenin yaptığı açıklamada “Bu şekilde konuşan bir doktorun hasta ve öğrencilerle temasa geçmesine izin verilmeyeceği açıklandı. Yahudi doktorun ismi de internet sitesinden ve randevu kayıtlarından kaldırıldı. Hastaneden kovulduktan sonra bir mesaj yayınlayan Yahudi doktor “Bu mesajlar hiçbir şekilde benim inançlarımı, bir kişi, bir doktor, bir arkadaş veya bir meslektaş olarak beni yansıtmamaktadır” diyerek özür dilemeye çalışsa da Yahudilik zırhının artık kendini koruyamayacağını anladı. En azından şimdilik.
Tiktok şaşkın: Biz yapmıyoruz insanlar uyandı
Soykırımın ilk günlerinden itibaren açık şekilde İsrail’in katliamını destekleyen sosyal medya hesaplarından biri de TikTok’tu. Çin merkezli şirket, ilk günden itibaren Gazze’ye destek veren tüm videoları kaldırdı. Binlerce hesap sadece Gazze’deki soykırımın durdurulmasını istediği için kapatıldı. Arada gözden kaçanlar veya tamamen vicdanî çağrılarda bulunanlar ise AB’nin radarına takıldı. 19 Ekim’de Facebook, X, Tiktok gibi büyük şirketlere ihtarname gönderen AB yönetimi, Hamas’a karşı attıkları adımlar konusunda 1 hafta içinde rapor sunmalarını istedi.
Fakat Batıda büyüyen vicdan seli, Yahudilerin ‘soykırıma destek verin’ dayatmasını da yıktı. Bütün kısıtlama ve yasaklara rağmen TikTok, Gazze’ye desteğin ve soykırımcı Yahudilere tepkinin merkezi oldu. Buna karşı harekete geçen ABD’li politikacılar “TikTok, Amerikan gençlerinin beyinlerini yıkamak için kasıtlı olarak Filistin yanlısı içerikleri teşvik ediyor” kampanyası başlattı.
Konu hakkında bir açıklama yapan TikTok ise “TikTok'ta Filistin yanlısı içeriğin çoğalması, uygulamanın algoritmasından kaynaklanmıyor. Aksine, gençlerin Filistin'i daha fazla destekleme eğiliminde oldukları görülüyor” itirafında bulundu. Yani tüm baskılara rağmen, belki de tüm bu baskılar sayesinde, özellikle genç kuşak artık haklı ile haksızı ayırabiliyor.
- Biden gençliği de uyandı
- Soykırıma başından beri tüm gücüyle destek veren ABD ve başkanı Biden, gençleri ‘çocuk öldürmenin iyi bir şey olduğuna’ inandırmayı başaramadı. Amerikan NBC kanalının 10-14 Kasım tarihleri arasında yaptığı ankete göre ABD’de seçmenlerin %56’sı Biden’ın katliama destek vermesini desteklemiyor. Sadece 65 yaş üstü seçmenin %53’ü Biden’ı desteklerken %41’i izlediği politikadan rahatsız. Anketin asıl can alıcı kısmı ise genç seçmenler. NBC anketine göre 18-34 yaş arası seçmenin %70’i Biden ve ABD’nin soykırıma destek veren politikalarına karşı çıkıyor. Canlı yayında anketi yorumlayan NBC sunucuları ise bu oranın Biden’ı düşürebileceğinden endişe ediyor.
Sosyal medyada 'Müslüman oldum' fırtınası
Soykırım gerçeği, binlerce batılı gencin ve özellikle de kadının deyim yerindeyse gözlerindeki perdeyi indirdi. Ateist, Hristiyan ya da başka bir dinden çok sayıda sosyal medya kullanıcısı, belki uzun arayışlarının sonunda, belki de sadece soykırımın ortaya çıkardığı gerçekleri görerek Müslüman olduğunu açıkladı. Müslüman olmayanlar ise Filistin’e destek için ya başlarını örttü ya da İslam’ı araştırmak için harekete geçtiklerini söyledi. Yüzlerce genç erkek ve kadın şehadet getirerek Müslüman olduklarını gösteren videolarını sosyal medyadan yayınladı. Neredeyse tüm videolarda Şehadet getirip Müslüman olduktan sonra gözyaşlarına boğulan bu insanlar, takipçilerini de en azından İslam hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya çağırdı.
O hesaplardan en çok ses getireni ise ABD’li ateist bir kadının videosu oldu. Yayınladığı videoda ateist olduğunu söyleyen kadın “Eğer bu kitap, o insanları bu kadar dirençli yapabiliyorsa o zaman okumak istiyorum. Ayrıca her birimiz Biden’a bir Kur’an göndermeli. Onun ‘ateşkes ihtimali yok’ demesi gibi bizim de ‘sana oy verme ihtimalimiz yok’ dememiz lazım. Eğer Biden’a oy vermeyecekseniz, ona bir Kur’an gönderin” çağrısı yaptı.
Batı medyasından kara propaganda
Sosyal medyada İslam hakkında oluşan merak ve binlerce gencin Müslüman olması, soykırıma destek veren batılı propaganda araçlarının da dikkatinden kaçmadı. Bin Ladin mektubunu 21 yıl boyunca yayında tutup, insanlar bu mektuba hak vermeye başladığında yayından kaldıran The Guardian, gençlerin İslam’a geçişi hakkında bir haber hazırladı. 7 Ekim’den bu yana İslam’ı seçtiğini söyleyen en meşhur sosyal medya fenomenlerini konu alan Guardian, haberine de “Genç Amerikalılar 'Filistinli Müslümanların dayanıklılığını anlamak için' Kuran'ı ellerine alıyorlar” başlığı attı. Bin Ladin’in mektubunun neden olduğu etkiye değinmeyen gazete, haberde de insanların neden Müslüman olduğunu anlamak yerine onların nasıl bir hataya düştüğünü anlatmaya çalıştı.
Guardian haberini, önce kendisi Müslüman olup ardından yüzlerce takipçisinin Müslüman olmasını sağladığı için sosyal medya fenomeni Megan Rice üzerine yoğunlaştırdı. Megan Rice, sosyal medya mecrası Discord'da ‘aşk romanı’ kulübü olan ve TikTok'ta da kitap incelemeleri yapan bir fenomen. Soykırımın ilk günlerindeki TikTok yayını sırasında “Filistin halkının inancının ne kadar güçlü olduğundan ve her şeyi ellerinden alınmış olsa bile Allah’a şükretmeyi bir öncelik haline getirmelerinden bahsetmek istiyorum” dedi. Bazı takipçileri, Rice’a “Onları anlamak istiyorsan Kur’an okumakla başlayabilirsin” tavsiyesinde bulununca hâdiseler gelişti. Yayınında Kur’an okuması yapan Rice, bir ay sonra şehadet getirerek Müslüman oldu ve tesettüre girdiğini duyurdu. Rice’ı bu haberde önemli yapan ise etkilediği insanlar.
Aynı haberde yer alan Yale Üniversitesi’nden Zareena Grewal’ın görüşleri ise dikkate değer. İnsanların ‘sarsıcı zamanlarda’ farklı görüşleri incelemeye meyilli olduğunu söyleyen Grewal’a göre 11 Eylül’den sonra Kur’an, ABD’de en çok satan kitap haline gelmişti. Yani İslam’a kitlesel merak ona göre yeni bir şey değildi: Fakat bu sefer farklı. 11 Eylül sonrasında insanlar ‘İslam'ın doğası gereği şiddet içeren bir din olduğu’ yönündeki önyargılarını doğrulamak için Kur'an'ı satın almıştı. Şimdi ise Filistinli Müslümanlarda gördükleri inanılmaz dayanıklılığı, inancı, ahlâki gücü ve karakteri anlamak için Kuran'a yöneliyorlar."
Fox çileden çıktı
ABD’de Cumhuriyetçi kanadın en güçlü haber kanalı olan Yahudi Rupert Murdoch’a ait Fox Tv ise olaya çok başka açıdan yaklaşan bir haber yayınladı. İsrail’e tam destek veren ve ABD ırkçılığının kalesi olan Fox, haberine “İlerici Batılı kadınlar İslam'a geçiyor, Hamas saldırısından bu yana sosyal medyada bunun nedenlerini paylaşıyorlar” başlığı attı.
Fox’un haberinin merkezinde de Megan Rice vardı ama onlar olaya çok başka bir açıdan bakmıştı. Fox, İslam’a geçen kadınların nasıl bir motivasyonla bunu yaptıklarını sormak için film yönetmeni ve akademisyen Ayaan Hirsi Ali’den görüş aldı. Somali doğumlu olan Hollanda ve ABD vatandaşı Hirsi, 2004 yılında yazıp yapımcılığını yaptığı ‘Submission’ filmiyle tanınmıştı. Film, ‘İslam’da kadının yeri’ni konu edindiğini iddia ederek Müslümanlara ve tüm mukaddes değerlere hakaret eden bir muhtevaya sahipti. Müslüman ülkelerde protesto edilen filmin yönetmeni Theo van Gogh, filmin çekildiği yıl Amsterdam’da öldürülmüştü.
Fox’a konuşan Hirsi, aradan geçen yıllarda İslam’a olan nefretinden hiçbir şey kaybetmediğini söylediği sözlerle tekrar gösterdi. Hamas’ın yüzlerce kadına tecavüz ettiği, bunları kameraya alıp yayınladığı gibi yalanları ortaya atan Hirsi “Kadınlar bunları görüp nasıl olur da Müslümanlığa geçerler anlamıyorum” dedi.
Hirsi, bir konuda ise çok isabetli bir tespitte bulundu: "Bu yaşadıklarımızın nedeninin, Batı'da geçirmekte olduğumuz ahlâki çöküntünün bir tezahürü olduğunu düşünüyorum. Sanırım bu gençleri hayal kırıklığına uğrattık... Kampüsler siyasallaştırılıyor. Gençler ‘nefret ediyorum’ ve ‘ölümüne güvendeyim’ kelimelerini çok kullanıyor ama bu aslında Batı karşıtı bir siyasi ideolojinin tanıtımıdır. Amerikan düşmanlığıdır. Bütün meseleleri bir şeyleri yıkmak. Artık yeni bir nesil var... Milenyum kuşağı ve kim oldukları ve nerede durdukları konusunda tamamen kafası karışmış olan Z kuşağı.”
- Bin Ladin’den Amerika’ya mektup:
- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,
- “Saldırıya uğrayanlara zulme mâruz kaldıkları için savaş izni verildi. Allah, onları muzaffer kılmaya elbette kādirdir.” (Hac:39)
- “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise bâtıl dava uğrunda savaşırlar. Şu hâlde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın planı (tuzağı) daima zayıftır.” Nisâ:76]
- Bazı Amerikalı yazarlar 'Neye dayanarak savaşıyoruz?' başlıklı yazılar yayınladılar. Bu makaleler, bir kısmı gerçeğe bağlı olan ve İslam hukukuna dayanan, bir kısmı da uymayan çok sayıda tepkiye yol açtı. Biz burada, Allah'ın mükâfatını umarak, O'ndan başarı ve destek dileyerek, bir açıklama ve uyarı olarak gerçeği özetlemek istedik.
- Allah'tan yardım isterken, cevabımızı da Amerikalılara yöneltilen iki soruya göre oluşturuyoruz:
- Soru 1: Neden sizinle savaşıyoruz ve size karşı çıkıyoruz?
- Soru 2: Sizi neye çağırıyoruz ve sizden ne istiyoruz?
- BİRİNCİ SORUDAN BAŞLARSAK:
- Neden sizinle savaşıyoruz, size karşı çıkıyoruz? Cevap çok basit:
- 1- Çünkü bize siz saldırdınız ve saldırmaya devam ediyorsunuz.
- a) Filistin'de bize saldırdınız:
- (i) 80 yılı aşkın bir süredir askeri işgal altında kalan Filistin. İngilizler, sizin yardımınız ve desteğinizle Filistin'i 50 yılı aşkın süredir işgal altında tutan Yahudilere teslim etti; bunlar, zulüm, suç, cinayet, sürgün ve yakıp yıkmayla dolu yıllardı. İsrail'in kurulması ve devamı en büyük suçlardan biridir ve sizler onun suçlarının liderlerisiniz. Ve elbette Amerika'nın İsrail'e verdiği desteğin derecesini açıklamaya, kanıtlamaya gerek yok. İsrail'in kurulması, tarihten silinmesi gereken bir suçtur. Bu suça ortak olup elini kirleten herkes bunun bedelini ödemeli, hem de en ağır şekilde.
- (ii) Tevrat'ta onlara vaat edildiği gibi, Yahudilerin Filistin üzerinde tarihi bir hakka sahip olduğu yönündeki uydurma yalanlarınızı tekrarlamaktan henüz bıkmadığınızı görmek bizi hem güldürüyor hem de ağlatıyor. Bu iddiaya karşı onlarla tartışan herkes antisemitizmle suçlanıyor. Bu, tarihteki en yanıltıcı ve en yaygın uydurmalardan biridir. Filistin halkı saf Araplar ve orijinal Samilerdir. Musa aleyhisselamın varisleri ve değişmeyen gerçek Tevrat'ın varisleri Müslümanlardır. Müslümanlar İbrahim (a.s), Musa (a.s), İsa (a.s) ve Muhammed (s.a.v) de dâhil olmak üzere tüm Peygamberlere inanırlar, Allah'ın selamı ve bereketi hepsinin üzerine olsun. Eğer Tevrat'ta Musa'nın (a.s) takipçilerine Filistin hakkı vaat edilmişse, buna en layık millet Müslümanlardır.
- Müslümanlar Filistin'i fethettiğinde ve Romalıları kovduğunda, Filistin ve Kudüs, tüm Peygamberlerin dini olan İslam'a geri döndü. Bu nedenle, Filistin'e tarihi bir hak verilmesi çağrısı, Allah'ın tüm Peygamberlerine inanan ve onlar arasında hiçbir ayrım yapmayan İslam ümmetine karşı kullanılamaz.
- (iii) Filistin'den akan kanın intikamı eşit şekilde alınmalıdır. Bilmelisiniz ki Filistinliler yalnız ağlamayacaklar; sadece onların kadınları dul kalmayacak sadece onların oğulları yetim olmayacak.
- (b) Somali'de bize saldırdınız; Çeçenistan'da bize karşı uygulanan Rus zulmünü, Keşmir'de Hindistan'ın bize uyguladığı baskıyı, Lübnan'da Yahudilerin bize yönelik saldırganlığını desteklediniz.
- (c) Sizin gözetiminiz, rızanız ve emirleriniz altında, sizin ajanınız olarak hareket eden ülkelerimizin hükümetleri bize her gün saldırıyor;
- (i) Bu hükümetler şiddet ve yalanlarını kullanarak halkımızın İslam şeriatını kurmasını engelliyor.
- (ii) Bu hükümetler bize aşağılanmanın tadını öğretiyor ve bizi büyük bir korku hapishanesine prangalıyor.
- (iii) Bu hükümetler Ümmetimizin servetini çalıyor ve size çok düşük bir fiyata satıyorlar.
- (iv) Bu hükümetler Yahudilere teslim oldular ve kendi halklarının parçalanmış uzuvları üzerinde kendi devletlerinin varlığını kabul ederek Filistin'in çoğunu onlara teslim ettiler.
- (v) Bu hükümetlerin görevden alınması bizim için bir yükümlülüktür ve Ümmetin özgürleşmesi, Şeriatı en yüksek kanun haline getirmek ve Filistin'i geri kazanmak için gerekli bir adımdır. Ve bu hükümetlere karşı mücadelemiz size karşı mücadelemizden ayrı değildir.
- (d) Uluslararası nüfuzunuz ve askeri tehditleriniz nedeniyle zenginliğimizi ve petrolümüzü çok düşük fiyatlarla çalıyorsunuz. Bu hırsızlık gerçekten de insanoğlunun dünya tarihinde şahit olduğu en büyük hırsızlıktır.
- (e) Kuvvetleriniz ülkelerimizi işgal ediyor; askeri üslerinizi ülkenin her tarafına yayıyorsunuz; Yahudilerin güvenliğini korumak, hazinelerimizi yağmalamanızın sürekliliğini sağlamak için topraklarımızı bozuyorsunuz, kutsallarımızı kuşatıyorsunuz.
- (f) Her gün çocukların öldüğü Irak'taki Müslümanları aç bıraktınız. Yaptırımlarınız sonucunda 1,5 milyondan fazla Iraklı çocuğun ölmesi ve sizin bu konuda endişe göstermemeniz hayret verici. Ama 3000 insanınız öldüğünde, tüm dünya ayaklanıyor ve henüz oturmadı.
- (g) Yahudilerin Kudüs'ün ebedi başkentleri olduğu fikrini desteklediniz ve büyükelçiliğinizi oraya taşımayı kabul ettiniz. İsrailliler sizin yardımınız ve korumanız altında Mescid-i Aksa'yı yıkmayı planlıyor. Sizin silahlarınızın koruması altında Şaron, Mescid-i Aksa'yı ele geçirip yok etme hazırlığı olarak Aksa'ya girip onu kirletti.
- (2) Bu trajediler ve felaketler, bize karşı uyguladığınız baskı ve saldırganlığın yalnızca birkaç örneğidir. Mazlumların, yapılan saldırıya karşılık verme hakkı olduğu dinimiz ve aklımız tarafından emredilmiştir. Bizden cihaddan, direnişten ve intikamdan başka bir şey beklemeyin. Amerika yarım asırdan fazla bir süre boyunca bize saldırdıktan sonra onu güvenlik ve huzur içinde yaşamaya bırakacağımızı beklemek mantıklı mı?
- (3) Yukarıdakilerin hepsinin, işlemedikleri suçlar ve katılmadıkları suçlar nedeniyle sivillere yönelik saldırıyı haklı çıkarmadığına itiraz edebilirsiniz:
- (a) Bu argüman, Amerika'nın özgürlükler ülkesi ve bu dünyanın lideri olduğu şeklindeki sürekli tekrarınızla çelişiyor. Dolayısıyla hükümetini kendi özgür iradesiyle seçen Amerikan halkıdır; politikalarına uymalarından kaynaklanan bir seçim. Böylece Amerikan halkı, İsrail'in Filistinlilere yönelik zulmüne, topraklarının işgaline ve gaspına ve Filistinlilerin sürekli öldürülmesine, işkence edilmesine, cezalandırılmasına ve sınır dışı edilmesine desteğini seçmiş, buna rıza göstermiş ve onaylamıştır. Amerikan halkı, Hükümetlerinin politikalarını reddetme, hatta isterse değiştirme olanağına ve seçeneğine sahiptir.
- (b) Afganistan'da bizi bombalayan uçakları, Filistin'de evlerimizi vurup yok eden tankları, Basra Körfezi'ndeki topraklarımızı işgal eden orduları ve Irak’ta bizi ablukaya alan filoları finanse edenler, vergilerini ödeyen Amerikan halkıdır. Bu vergi dolarları İsrail'e, bize saldırmaya devam etmesi ve topraklarımıza sızması için veriliyor. Yani bize yönelik saldırıları finanse eden Amerikan halkıdır ve bu paraların kendi seçilmiş adayları aracılığıyla dilediği şekilde harcanmasını denetleyen de onlardır.
- (c) Ayrıca Amerikan ordusu da Amerikan halkının bir parçasıdır. Yahudilerin bize karşı savaşmalarına utanmadan yardım edenler de yine aynı insanlardır.
- (d) Bize saldıran Amerikan Kuvvetlerinde hem erkeklerini hem de kadınlarını çalıştıran Amerikan halkıdır.
- (e) Bu nedenle Amerikan halkı, Amerikalıların ve Yahudilerin bize karşı işlediği tüm suçlardan masum olamaz.
- (f) Yüce Allah, intikam alma iznini ve seçeneğini kanunlaştırmıştır. Dolayısıyla saldırıya uğrarsak karşılık verme hakkımız vardır. Kim bizim köylerimizi, kasabalarımızı yok ettiyse, bizim de onların köylerini, kasabalarını yok etme hakkımız vardır. Kim bizim servetimizi çaldıysa, bizim de onun ekonomisini yok etme hakkımız var. Ve kim bizim sivillerimizi öldürdüyse, bizim de onlarınkini öldürme hakkımız var.
- Amerikan Hükümeti ve basını hâlâ şu soruyu yanıtlamayı reddediyor:
- New York ve Washington'da bize neden saldırdılar?
- Bush'un gözünde Şaron barış adamıysa, biz de barış adamıyız! Amerika edep ve ilkelerin dilinden anlamıyor, biz de ona anladığı dille hitap ediyoruz.
- .....
- Sizin gibi geçmiş şeytani imparatorlukları defedip yok edebilen İslam Milleti; saldırılarınızı reddeden, kötülüklerinizi ortadan kaldırmak isteyen ve sizinle savaşmaya hazırlanan bir millettir. İslam ümmetinin ta özünden itibaren sizin kibrinizi ve gururunuzu küçümsediğini çok iyi biliyorsunuz.
- Eğer Amerikalılar bizim öğütlerimizi ve kendilerini çağırdığımız iyilik, hidayet ve doğruluğu dinlemeyi reddederlerse, bilin ki, Bush'un başlattığı bu Haçlı Seferi'ni de kaybedersiniz. Tıpkı mücahidlerin eliyle aşağılandığınız, büyük bir sessizlik ve utanç içinde evinize kaçtığınız önceki Haçlı Seferleri gibi. Eğer Amerikalılar sözlerimize karşılık vermezse onların kaderi de askeri yenilgi, siyasi çöküş, ideolojik bitiş ve ekonomik iflasla başa çıkmak için Afganistan'dan kaçan Sovyetlerin kaderiyle aynı olacak.
- Bu, Amerikalıların mesajlarına cevap olarak bizim mesajımızdır. Artık kendileriyle neden savaştığımızı ve Allah'ın izniyle hangi cehalete karşı galip geleceğimizi anladılar mı?