Ülkeni işgal edeceğim:Şu S-400’leritoprağa göm çabuk
Girit’te Rus yapımı S-300’ü Türkiye’ye karşı Yunan ordusuyla ortak kullanan Amerikalılar, aynı sistemin NATO üyeleri Bulgaristan ve Slovakya’da bulunmasını zerre önemsemiyor. Onlar için BAE’nin Pantsir, Suud’un Su-35, Güney Kıbrıs’ın TOR almasında, Almanya ve Fransa’nın da Rus cihazları kullanmasında bir sakınca yok. Varsa yoksa Türkiye! Çünkü tıpkı 15 Temmuz gibi yeni bir işgale hazırlanıyorlar.
15Temmuz başarısız işgal girişimini yaşadıktan sonra gerçek tehdit kaynağının NATO (ABD) olduğunu görerek semalarını Atlantik dışı bir sistemle, S-400 ile koruma kararı alan Türkiye, Rusya ile anlaşmanın yapıldığı 2017’den beri FETÖ ve PKK’nın sahiplerine karşı direnç kararlılığını sürdürüyor. Donald Trump döneminde ABD Kongresi’nin Ankara’ya yönelik geniş kapsamlı silah yaptırımlarını devreye sokmasının ardından Joe Biden yönetimi de S-400 bahaneli klişe ‘buyruklara’ sarılarak Batı’da yeni bir şey olmadığını gösterdi.
Beyaz Saray’ın taze Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Brüksel’deki NATO toplantısında ilk kez biraraya geldiği mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’na, “Rus hava savunma sistemini kullanmayın, elden çıkarın” teranesini tekrarladı. Son birkaç yıldır diplomatik temaslar sırasında ne vakit S-400 konusu açılsa “Sistemi Karadeniz’e gömün” ya da “Üzerinden traktörle geçin” gibi emir kipli komik cümleleri duymaya alışkın olan Çavuşoğlu ise muhatabına karşı yine nezaketi elden bırakmayarak ‘Türkiye’nin seçimini çoktan yaptığını ve S-400 konusunun kapandığını’ anlatmaya çalıştı.
Çalınacak ne kaldı?
Hava savunma sistemi (HSS) S-400’e sahip bir ülkenin aynı zamanda F-35 savaş uçağı bulunduramayacağını, aksi halde Çin tarafından yıllar önce çalınmış 50 terabaytlık o çok gizli(!) sırların Rusya’nın eline geçebileceğini savunan Amerikalılar, Ankara’nın teknik inceleme talebine yanaşmadığı gibi
Türkiye’yi ortağı olduğu F-35 projesinden de çıkarıverdi. S-400’lerle F-35’lerin Baltık Denizi’nde yıllardır karşı karşıya gelip test edilmekte olduğu gerçeğini görmezden gelen Washington, İsrail’in, envanterindeki bu uçakları Rus sistemlerinin deney tarlası hâline gelmiş Suriye’de uçurduğu iddialarına da ısrarla kulak tıkıyor. Yani Ankara’nın, Baltık’ta ve Suriye’de F-35’lere ait çalınmamış hangi bilgiyi ele geçireceği sorusunun cevabı büyük bir muamma.
Proje çökmek üzere?
Aslında ABD’nin bu tutarsızlığının altında yatan neden oldukça basit olabilir: Trilyon dolarlık projenin ânîden çökme ihtimali... Zira herkesin bildiği büyük sırrın ifşa edilme riski bulunuyor. Bir ABD dergisinin iddiasına göre Rus S-400 sistemleri, ‘görünmez’ denilen F-22 ve F-35 uçaklarını radarda izleyip takip edebiliyor. Eğer F-35’lerden herhangi biri Türk Silahlı Kuvvetlerine verilseydi, o çok havalı ‘hayalet uçak’ savının koca bir palavradan ibaret olduğu gerçeği Türkiye tarafından ‘resmen’ bilinmiş olacaktı. Bakım, güncelleme ve idame masraflarıyla her uçağın alıcı ülkeye uzun vadede 600 milyon dolara mâl olacağı düşünüldüğünde ABD, gizli(!) sırrın ifşasını engelleme amacıyla projeden dışladığı Türkiye’ye oldukça değerli bir hediye sunmuş gibi görünüyor. Hâl böyleyken küresel saadet zinciri için suyun öbür yanında işler çoktan sarpa sarmaya başladı. Pentagon’da üst düzey generallerin bile F-35 uçağından vazgeçerek F-15’lere dönüş sinyalleri verip üretici şirket Lockheed Martin’den gelen uyarılar sonrası aniden çark ettiği bir ortamda sipariş iptalleri ardı ardına geliyor. 138 uçak almayı planlayan İngiltere, F-35’lerin 90’ından vazgeçerek sayıyı 48’e düşürdü. Kanada 65 adetlik siparişi iptal etti; 90 uçak alacağını bildiren İtalya’nın durumu ise sallantıda.
Girit’teki tehdit değil mi?
Perde gerisinde İsrail’in talimatlarına harfiyen uyduğu görülen Washington yönetimi, o eski günlerin özlemi içerisinde Türkiye’ye üst perdeden buyruklar iletiyor ama hiçbir şekilde ciddiye alınmıyor. Çünkü ABD iddiaları, özellikle Ankara’nın Moskova’dan aldığı S-400’ler konusunda yadsınamaz çelişkiler barındırıyor. TSK’nın Rus sistemleri kullanmasını NATO müttefikliğine aykırı olarak gören Beyaz Saray, İttifak içerisindeki Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya’nın elindeki S-300’ler konusunda birdenbire sessizliğe bürünüyor.
- ABD ordusunun Ege ve Doğu Akdeniz’de Ankara’ya karşı kuzeyden güneye adeta garnizona çevirdiği Avrupa Birliği üyesi Yunanistan, 1998 yılından beri Rus S-300 HSS’ne sahip. Radar ve füzeleri önce Güney Kıbrıs’a konuşlandırmak isteyen Atina, Türkiye’nin “Onları yok ederiz” tehdidi sonrası geri adım atarak S-300’ü Girit’e taşımıştı. Uzun yıllar adadaki bir hangarda atıl vaziyette tutulduğu iddia edilen sistem, Ankara’nın Mavi Vatan tezini uygulamaktaki kararlılığı sonrası aktive edildi; çeşitli uydu fotoğraflarına göre Girit’teki S-300 radarı 7/24 çalışıyor ve bölgede ABD, İsrail, BAE, Mısır, Güney Kıbrıs ve Fransa’nın ortak tatbikatlarında da kullanılıyor.
Atina, Moskova ile yaptığı anlaşmayla bu sistemi daha da geliştirerek yazılım versiyonunu güncelletip S-300’ün radar menzilini artırdı. Ve tüm bunlar Amerikalıların bilgisi dâhilinde oldu. Üstelik NATO müttefikimiz(!) Yunanistan’ın elindeki Rus sistemleri sadece S-300’den ibaret değil. Alçak ve orta irtifada TOR ve OSA (SA-15 ve SA-8) kullanıyorlar. Konu Atina olunca Rus radarları nedense NATO uçaklarına bir tehdit oluşturmuyor. Dedeağaç’tan Larissa ve Girit’e dek Türkiye batısında bir savunma hattı oluşturan, aynı zamanda Ege’deki adaların silahlandırılmasına göz yuman Pentagon’un neyi planladığı yeterince açık değil mi?
Bulgaristan ve Slovakiya
Benzer bir durum NATO ve AB üyesi Bulgaristan için de geçerli. Sofya ordusu envanterinde S-300 dışında alçak ve orta irtifa için çalışan pek çok savunma sistemi bulunuyor. Ülkedeki Rus yapımı helikopter ve uçaklar ise düzenli olarak güncelleniyor. Bu faaliyetlerin tamamı bir başka NATO ülkesi Slovakya’da da aynı şekilde yürütülüyor. Hem NATO hem de AB üyesi bu ülkede ordu envanteri temelinde Sovyet teçhizatı var. Son yıllarda ABD ve İsrail’den silah alımı hızlansa da Slovakya’yı özel yapan nedenlerin başında Rus S-300 hava savunma sistemine sahip olması geliyor. Bu ülkenin S-300 kullanması şimdiye dek ABD tarafından sorun olarak görülmedi. Bratislava ordusunda S-300 dışında Rus yapımı orta irtifa HSS’ler de bulunuyor.
Güney Kıbrıs ve Rus Cephaneliği gibi
ABD’nin bir süre önce silah ambargosunu kaldırma kararı aldığı Güney Kıbrıs’ta da vaziyet farklı değil. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de kıyılarına hapsetme amacı doğrultusunda Yunanistan’la birlikte kaldıraç olarak kullanılan AB üyesi Güney Kıbrıs, bir Rus cephaneliğini andırıyor. Rus yapımı orta irtifa HSS’ler TOR (SA-15) ve BUK (SA-11) dışında ana muharebe tankları, zırhlı personel taşıyıcılar, omuzdan atılan güdümlü roketler ve antitank silahları EOKA’cı Kıbrıs Rumlarının Türklere karşı temel dayanağı durumunda.
Washington’un sözde S-400 alerjisi, İsrail’in dostları sözkonusu olduğunda aniden yok oluyor. Arap Yarımadası ve Afrika’da Tel Aviv yönetiminin stratejik ortağı konumundaki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Rusya’dan yıllardır silah alıyor. Moskof yapımı TOR, Pantsir ve BUK’ları hem kendi topraklarında konuşlandıran hem de Libya’da Türkiye destekli güçlere karşı kullanılmak üzere CIA devşirmesi Hafter’e teslim eden BAE, aynı zamanda SİHA konusunda Çin’in önemli bir müşterisi. Moskova ve Pekin’le bağını İsrail gözetiminde giderek güçlendiren Abu Dabi yönetimi, şaşılacak bir performans göstererek ABD’nin de en ciddi müşterilerinden biri haline geldi. Öyle ki Yemen, Libya ve Suriye’de Amerikan mühimmatıyla katliamlar gerçekleştiren BAE, Washington’la ilişkisini F-35 müşterisi olacak kadar ileriye taşıdı. Beyaz Saray’dan resmen F-35 uçağı talep eden BAE’nin teklifine Donald Trump olumlu baksa da bu uçuk istek, Ortadoğu’da F-35’e sahip tek güç olma iddiasını sürdüren İsrail’in vetosunun ardından yeni ABD Başkanı Joe Biden tarafından reddedildi.
Suud ve Hindistan
Dünyanın 166 ülkesine silah satarak Amerika’nın ardından en büyük ikinci savunma ihracatçısı konumunu sürdüren Rusya, Washington’un sıkı müttefiki Suudi Arabistan’a da destek vermeye başladı. Riyad ve Moskova arasında 2017’de imzalanan savunma anlaşması, Rusya’dan 3,5 milyar dolarlık silah sisteminin transferini öngörüyor. Güdümlü antitank roketi Kornet, TOS-1 roketatar sistemi ve Kalaşnikof tüfeklerinin ortak üretimi dışında Riyad, Rusya’dan S-400 HSS’ler ile Su-35 savaş uçağı almak istiyor. Bu gelişmelere yönelik şimdiye dek Washington’dan cılız beyanlar dışında herhangi bir tepki gelmedi.
Amerika çıkarlarının Çin’e karşı geniş zemin bulduğu Hint coğrafyası da Rus silahlarıyla dolu. Çeşitli menzillerde balistik füze sistemleri başta olmak üzere Hint ordusunda tanktan zırhlı araçlara, piyade tüfeğinden radarlara dek geniş bir yelpazede Rus ekipmanı bulunuyor. Hindistan, Sovyetler döneminden beri neredeyse her modelini satın aldığı Rus hava savunma sistemi ailesini yakında S-400 ile taçlandıracak. ABD ve İsrail’in de geniş ölçekte silah sattığı ülke, 5. nesil savaş uçağı projesini Moskova işbirliğiyle yürütüyor.
Almanya’da Rus cihazları
Yeniden NATO’ya dönelim. Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya’daki S-300’lerin dışında İttifak’ın iki merkez ülkesi Almanya ve Fransa da bazı sistem çözümleri konusunda rotayı Rusya’ya kırdı. Alman gazetesi Bild am Sonntag’ın geçtiğimiz günlerde yayınladığı haber, Berlin donanmasının Rus yapımı navigasyon sistemi ‘Navi-Sailor 4100’ adlı cihazlarla donatıldığını ortaya koydu. Başta denizaltılar olmak üzere 100 kadar askerî gemide 2005 yılından beri kullanılan sistemin siber sabotaja, hatta operasyonel kabiliyetin tümden kaybına açık olabileceği belirtiliyor.
Gazete, sivil gemilerde de yaygın olarak kullanılan sistemin veri şifrelemesinin Almanya’nın üyesi olduğu NATO’nun askeri güvenlik standartlarına uymadığına işaret ediyor. Türkiye’yi son dönemde S-400 konusunda eleştiren Alman makamlarının, Rus yapımı navigasyon cihazına ilişkin skandal bilginin ortaya çıkması sonrası birdenbire sessizliğe bürünmesi dikkat çekti. Keza NATO üyesi Fransa’nın da Rusya ile 1994’te imzaladığı savunma anlaşmasa halen yürürlükte. Anlaşma, iki ülke ordularının havacılık, uzay endüstrisi, zırhlı araçlar, topçu sistemleri ve gemi yapımı konusunda işbirliği halinde çalışmasını hükme bağlıyor.
ABD Belarus’tan S-300 almıştı
Özetle, dünyada herkes herkese silah satıyor. NATO üyesi pek çok ülke, ABD’nin itiraz ettiği alternatif sistemleri kullanıyor. Rus hava savunma araçlarına ilgi öylesine yüksek ki, ABD bile 90’ların sonunda üçüncü bir ülke üzerinden S-300 almak istemiş. Bağımsız savunma analisti Pavel Felgengauer’e göre S-300’ün kontrol merkezi, radar ve takip sistemlerini Belarus üzerinden satın almak üzere bu ülkeyle sözleşme imzalayan Amerikalılar, skandal anlaşmanın basına sızması ve gelen tepkiler üzerine, bazı parçaları edinmesine rağmen sözkonusu tedarik projesini o dönem iptal etmek zorunda kaldı.
Uzmanlar yine de ABD ile Rusya arasındaki silah trafiğinin üçüncü ülkeler üzerinden halen yürümekte olduğunu belirtiyor. Küresel maskeli balo katmanlı perdeler eşliğinde süredursun, alçak ve orta irtifa savunmasını yerli/milli çözümlerle halletmeyi başarmış Türkiye’nin yüksek irtifada tercih ettiği S-400’ler en çok, bir savaş durumunda F-35’lerle ‘şok baskın’ atakları tasarlayan İsrail ile Anadolu’yu işgal senaryosuyla meşgul ABD’yi endişelendiriyor. NATO’daki sözde müttefiklerimizin eşi görülmemiş ikiyüzlülükle gündemde tuttuğu süreç, modern askerî özdeyiş sözlüğüne şu cümleyi dâhil edecek gibi görünüyor: Bir savunma sisteminden ancak o ülkeye saldırmayı düşünenler rahatsız olur.