Ukrayna savaşının seyrini Batı’nın Ukrayna’ya desteği ve seçim sandığı belirleyecek

ÖZNUR KÜÇÜKER SİRENE
Abone Ol

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna savaşı, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük güvenlik krizi. Savaş başlayalı neredeyse 1 yıl oldu ama hâlâ bitecek gibi gözükmüyor. Savaşın bilançosu oldukça ağır. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR)'nin son açıkladığı verilere göre, bugüne kadar Ukrayna'da 7 binden fazla sivil öldürüldü. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)'ne göre de savaş yüzünden 17 milyondan fazla insan Ukrayna'dan kaçmak zorunda kaldı. Can kayıplarını Rusya açısından değerlendirdiğimizde ise ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, savaşın başlangıcından bu yana 100 binden fazla Rus askerinin öldüğü veya yaralandığını tahmin ediyor. Savaşın 2023 yılı boyunca seyrini belirleyecek birçok önemli faktör mevcut. Bunlardan en önemlileri, NATO'nun da uyardığı gibi Rusya'nın bahar ayında Ukrayna'da yeni bir saldırı düzenleyip düzenlemeyeceği ve de 2023 yılında Türkiye’de, 2024 yılında ise Rusya, Ukrayna ve ABD’de düzenlenecek olan seçimler.

Ukrayna savaşı ha bitti ha bitecek derken her geçen gün daha da büyük şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Son haftalarda Ukrayna ordusunun Donetsk bölgesine düzenlediği füze saldırısında 63 Rus askeri öldü. Rusya'nın ise Dnipro kentine düzenlediği füze saldırısında dokuz katlı bir apartmanın çökmesi 40'tan fazla kişinin ölmesine sebep oldu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Kiev yakınlarında meydana gelen bir helikopter kazasında, Ukrayna İçişleri Bakanı ve yardımcısı dâhil 14 kişi can verdi. Gelişme üzerine Zelenskiy, “savaş zamanında kaza diye bir şey yoktur” dedi.

Peki, durum bu kadar ciddiyken bu kanlı savaş daha nereye kadar devam edebilir? Savaş biter mi, yoksa daha da mı genişler? Taraflar arasında barışı sağlamak imkânsız mı? 2023 yılında savaşın seyrini neler değiştirebilir? Rusya, Ukrayna, Avrupa ve ABD’den ne gibi hamleler bekleniyor? Gelin şimdi bunları inceleyelim.

Putin zafer kazanmadan savaşı bitirmez

Şu çok açık bir gerçek ki Vladimir Putin bu savaşı başlatarak bir nevi Rus ruleti oynadı. Çoğu Rus vatandaşın gözünde bu artık emperyalist Batı dünyası ve NATO’nun tek kutuplu dünya projesine karşı açılmış bir var oluş savaşı. Putin, savaşın kaybedeni olarak eve dönerse, sadece 2024 yılında yeniden aday olacağını açıkladığı seçimleri kaybetmekle kalmaz, bir ülkeyi darmadağın ettiği için hayatı bile tehlikeye girebilir.

Putin geçtiğimiz yılın son günlerinde, nükleer silah kullanma ihtimâline değinerek “her şeyden önce elbette barışçıl yollara ağırlık vereceğiz. Ama geriye hiçbir şey kalmaz ise elimizdeki tüm imkânlarla kendimizi savunacağız” açıklamasında bulunmuştu. Daha sonra geçtiğimiz günlerde, Putin'e yakınlığıyla bilinen Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev de benzer bir çıkışta bulunarak “nükleer bir gücün konvansiyonel bir savaşta yenilmesinin nükleer savaşa yol açabileceğini” ifade etti.

Üst üste gelen bu tehditvâri sözler, bunun “blöf” olmadığına dâir hatırlatmalar, Rusya’nın savaşı kazanmak için varını yoğunu ortaya koyacağının bir göstergesi. Her ne kadar taraflı Batı medyasının aktardığı bilgilere göre Rusya son aylarda kaybediyor, Ukrayna ise kazanımlar sağlıyor gibi gözükse de, Rusya hâlen Kırım hariç Ukrayna topraklarının yüzde 20’sinden fazlasını kontrol ediyor. Ayrıca birçok uzmana göre, Rus askerleri “mola verdikleri” bir kış mevsiminden sonra bahar ayında atağa geçecekler. Yani 2023 yılında krizin bitmesi mümkün gözükmüyor.

ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, mevcut koşullarda Ukrayna ordusunun Rus güçlerini toprakların tamamından çıkarmaya gücünün yetmeyeceğini belirterek, çatışmanın diplomasi yoluyla çözüme kavuşturulması gerektiğinin altını çizdi. Rusya daha önce barış müzakerelerinin başlaması için Ukrayna'dan NATO'dan bağımsız ve tarafsız kalması, “Nazilerden arındırılması” ve silahsızlandırılması gibi taleplerde bulunmuştu.

Zelenskiy müzakereye kapalı

Ukrayna cephesine baktığımızda ise ülkenin savaşın ilk başladığı aylara kıyasla kendinden daha emin, kararlı, cesur ve morali yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Zelenskiy, ülkenin bağımsızlığı ve toprakları konusunda taviz vermeye hiç niyetli değil. Hatta Ukrayna Devlet Başkanı, geçtiğimiz yılın Ekim ayında Putin ile savaşı müzakere etmenin imkânsız olduğuna dâir bir kararname bile imzaladı.

Zelenskiy’in Putin ile müzakereye yanaşmamasının temel sebebi, Moskova'nın müzakereleri Kiev'in kaybettiği topraklardan vazgeçme koşuluna da bağlaması. Zelenskiy, daha birkaç gün önce bir kez daha Ukrayna’nın amacının Kırım dâhil Rus işgali altında bulunan tüm topraklarını geri almak olduğunu teyit etti.

Zelenskiy savaşın ilk gününden beri Putin’i “durdurmak” ve Batı ülkelerini onları bekleyen “tehlike” konusunda bilinçlendirmek için büyük çaba harcıyor. Zelenskiy’e göre “Putin'i durdurmazsak 3. Dünya Savaşı çıkar. Çünkü o, Polonya'yı, Baltık devletlerini işgal ettiğinde kimse bir şey yapamayacak ama herkes savaşa gidecek. İtalya, Fransa, ABD, Birleşik Krallık hatta tüm NATO üyeleri, NATO'nun gerçekten var olduğunu göstermek için savaşa girmek zorunda kalacak”. Ancak genç lidere göre, Putin artık zaten bu savaştan bir çıkış yolu arıyor.

Savaşı Ukrayna’ya verilen destek belirleyecek

Ukrayna savaşının seyrini, Ukrayna ve Rusya'nın alacağı kararlar kadar Batı dünyasının Ukrayna’ya desteğinin boyutu belirleyecek. Ancak Batı dünyası homojen bir topluluk oluşturmuyor. ABD ve İngiltere daha sert Rusya karşıtı ve savaşın uzamasından yana bir tavır sergilerken, Rusya'ya enerji konusunda bağımlı AB ülkeleri, savaşın ilk günlerinden beri Ukrayna'ya verdikleri desteğe rağmen daha temkinli.

Ancak son aylarda Rus askerlerinin Herson'dan çekilmesi, Ukrayna'nın cesaret ve kararlılığı, Avrupa ülkelerinin de Ukrayna'ya askerî ve maddî anlamda daha çok destek vermelerini sağladı. Zelenskiy'e göre Batı'nın askerî desteği, Ukrayna'nın Rusya'ya karşı savunmasında “kritik” öneme sahip. Son aylarda Ukrayna'yı daha da cesaretlendiren gelişmeler yaşandı. Bunlardan en önemlisi ABD'den sonra Almanya ve Hollanda'nın da Ukrayna’ya Patriot hava savunma sistemi göndereceğini açıklamasıydı.

Verilen bütün bu desteğe rağmen Avrupa ülkelerinin “temkinli” tutumunu en iyi gözler önüne seren ülke kuşkusuz Almanya. Son günlerin en çok konuşulan konularından biri neden Almanya'nın Ukrayna'ya Leopard 2 tankları göndermesi konusunda tereddüt yaşadığı. Bütün Avrupa ülkeleri arasında belki de Rusya ile en değişik ilişkilere sahip ülke Almanya.

Almanya göbekten bağlı

Şu çok açık bir gerçek ki Vladimir Putin bu savaşı başlatarak bir nevi Rus ruleti oynadı.

Almanya’nın ekonomik başarısını belirleyen üç temel faktör; Çin'in ucuz işgücü, Rusya'nın ucuz doğal gazı ve ABD'nin güvenlik garantörlüğü. Ukrayna savaşı patlak verdiğinden beri Almanya, tarafsız ve dengeli tutumunu devam ettirmekte zorluk çekiyor. Savaşın başından beri Ukrayna'ya destek konusunda bir hayli çekingen davranan Almanya'ya, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin baskısı artıyor.

Aslında benzer bir durum Fransa için de geçerli. Geçtiğimiz aylarda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya ile diyaloğun sürdürülmesi gerektiğini savunarak, “Rusya ile konuşmayı sürdüren tek dünya gücünün Türkiye olmasını kim ister?” çıkışında bulunmuştu. Ancak 22 Ocak'ta iki ülkenin “Elysée Anlaşması” olarak da bilinen Fransa-Almanya Dostluk Antlaşması'nın 60. yıldönümü vesilesiyle bir araya gelen liderler, “Ukrayna halkına her alandaki sarsılmaz desteğimiz devam edecek” açıklamasında bulundu.

Özetle, Batı cephesinde ABD ve İngiltere, Rusya karşıtlığında çok daha ileri bir seviyedeyken, Almanya ve Fransa gibi Rusya ile çıkar ilişkilerini tamamen tehlikeye atmak istemeyen Avrupa ülkeleri Rusya karşıtlığında bir ileri iki geri adım atıyorlar. 2023 yılı boyunca da Ukrayna'ya sağladıkları destek, Kiev'in savaşta sergilediği başarı ve kararlılıkla eş orantılı olarak artacaktır.

Seçimler de önemli

Son olarak Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın seyrini, Türkiye'de 2023 Mayıs ayında gerçekleştirilecek seçimler de etkileyecek. Grid News adlı haber sitesi “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın kaybetmesi ülke ve dünya için ne anlama gelir?” başlıklı yazısında şu ifadelere yer veriyor: “Erdoğan giderse (Türkiye'nin sürdürdüğü) denge siyaseti kesin olarak Ukraynalıların lehine sonuçlanabilir.”

Türkiye, Ukrayna savaşının başladığı günden beri her iki ülkeyle de iletişim kanallarını açık tutmasıyla dünyanın hem tepkisini çekti hem de hayranlığını kazandı. Rusya'ya uygulanan Batı yaptırımlarına uymaması nedeniyle yaptırımların delinmesine yardımcı olduğu gerekçesiyle eleştirilen Türkiye, aynı zamanda tahıl krizini çözerek BM gibi önemli platformlarda bütün dünyadan tebrik mesajları aldı.

Seçimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaybetmesiyle Türkiye, diğer NATO ve AB ülkeleriyle ortak bir yol takip etmeyi tercih edebilir. Son günlerde özellikle Stockholm'de TC Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim'in yakılması skandalı ile dünya gündemine oturmuş İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girmesi sağlanabilir. Bu durum kuşkusuz Rusya'yı da etkiler ve savaşın alevlenmesine yol açabilir.

Netice olarak Ukrayna savaşının seyrini müzakere masası kadar seçim sandığı da belirleyecek. Ülkemizdeki seçimlerin sadece Türkiye için değil bütün dünya için de barış ve hayırlara vesile olması dileğiyle...

  • Fransa protestolarla sarsılıyor
  • Ukrayna’da bunlar yaşanırken Fransa da büyük çaplı gösterilerle sarsıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un emeklilik yaşının 62'den 64'e yükseltilmesini öngören yasa tasarısına karşı, sendikalara göre ülke genelinde 2 milyonu aşkın kişi protesto gösterilerine katıldı.
  • Sarı Yelekliler eylemleri esnasında olduğu gibi bir kez daha gösterilere polis şiddeti damga vurdu. Özellikle fotoğraf çekerken, polisin bacak arasına cop darbesine mâruz kalan bir gencin testislerinden birinin ameliyatla alınmak zorunda kaldığı açıklandı. Ülkede enerji krizinin etkileri de hâlâ devam ediyor. Artan elektrik ve hammadde fiyatlarından dolayı zor günler yaşadıklarını belirten fırıncılar sokağa indi. Fransız hükümeti vatandaşların tepkilerini yatıştırmak amacıyla 12 milyon haneye 200 Euro’luk enerji yardımında bulundu.
  • Dış siyasete hızlıca göz atacak olursak, Fransa, Avrupalı müttefiki Almanya ile de önemli bir görüşmeye imza attı. “Elysée Anlaşması” olarak da bilinen Fransa-Almanya Dostluk Antlaşması'nın 60. yıldönümü dolayısıyla bir araya gelen Fransa ve Almanya liderleri birlik ve dayanışma mesajları verdiler. Fransa, Afrika'da ise artık aynı başarıyı sağlayamıyor. Burkina Faso, Fransa Büyükelçisi’ni “istenmeyen kişi” ilân ettikten sonra ülkenin başkenti Vagadugu'da yüzlerce kişi Fransa karşıtı eylem düzenledi.
  • Batı Afrika ülkesi, tıpkı Mali'de olduğu gibi ülkede konuşlu Fransız askerî birliklerinin çekilmesi için Paris yönetimine bir ay süre tanıdığını bildirdi. Son olarak Fransa'nın, Suriye'de YPG'nin kontrolündeki kamplarda kaderine terk ettiği yaklaşık 150 çocuk ve anne ile de başı dertte. BM İşkenceyi Önleme Komitesi, söz konusu kadın ve çocukları ülkeye geri getirmeyen Fransa’nın suç işlediği uyarısında bulundu.