Türkiye’de terör, Batı’da timsah gözyaşları

ÖZNUR KÜÇÜKER SİRENE
Abone Ol

Terör örgütü PKK, 1984’ten yılından beri 40 bin kişinin ölümüne sebebiyet verdi. NATO’ya üyesi ve AB’nin aday ülkesi olan Türkiye’ye Batı, yarım asırlık terörle mücadelesinde hiçbir zaman destek vermedi. Çünkü Türkiye’nin zayıflama ve parçalanması Batı’nın en çok arzu ettiği şey. Yegâne destekleri ise terör saldırılarından sonra yayımlanan samimiyetsiz taziye mesajlarından ibaret. Oysa söz konusu Batılı ülkeler terör örgütüne silah, para, eğitim ve istihbarat desteği veriyor, teröristleri ve PKK’nın sempatizanlarını topraklarında barındırmaktan içtinap etmiyor.

13 Kasım 2015 tarihinde tam 130 kişinin ölümüne sebep olan terör saldırıları gerçekleştirildiğinde Paris’teydim. Her dil, din ve ırktan kişi teröre karşı tek yürek olup, terörü lanetlemişti. Öyle ki dünyanın her köşesinden Paris’e akın eden dünya liderleri, binlerce insanın katılımıyla teröre karşı dev bir yürüyüş yapmıştı.

Bu hâdiseden tam 7 sene sonra yine 13 Kasım tarihinde İstanbul’un en işlek caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde de bir terör saldırısı yaşandı. İçlerinde 9 yaşında Ecrin’in de bulunduğu 6 kişi vefat etti, 81 kişi de yaralandı. Geriye paramparça olmuş bir bebek arabasının yürek parçalayan görüntüsü kaldı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi YPG/PKK terör örgütünün Gaziantep’e düzenlediği roketli terör saldırısı sonucu biri çocuk ve biri öğretmen olmak üzere toplam 3 kişi daha vefat etti.

Her seferinde insan hakları meselesini gündemde tutan Batı ülkeleri ise bir NATO üyesi olan Türkiye’nin vatandaşlarını korumak için 1984’den beri sürdürdüğü terörle mücadelesine karşı son derece duyarsız. Taksim’deki terör saldırısı sonrası ülkenin başlattığı Pençe Kılıç hava harekâtına da tepkililer. ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkelerden “itidalli olun”, “aşırı güç kullanmayın”, “uluslararası hukuka uyun”, “endişenizi anlıyoruz ancak böyle çözülmez” gibi mesajlar veriyorlar, sanki onları dinleyen bir Türkiye varmış gibi.

Türkiye ise önceki yıllarda Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği birçok başarılı operasyondan sonra - Fırat Kalkanı Harekâtı (Mart 2017), Zeytin Dalı Harekâtı (Ocak 2018), Barış Pınarı Harekâtı (Ekim 2019), bu yeni harekâtıyla da terörü kökünden kazımaya kararlı. “Uçaklarla, toplarla, SİHA'larla yaptığımız operasyonlar sadece başlangıçtır. Bizim için en uygun olan vakitte karadan da teröristlerin tepesine tepesine bineceğiz” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, havadan sonra karadan da başlatılacak harekâtın sinyalini verdi.

İstanbul’da terör saldırısı yaşandığında ve akabinde YPG terör örgütü, Gaziantep’in Karkamış ilçesine roketli saldırı düzenlediğinde, en çok tepkisi merak edilen ülkelerden biri de ABD’deydi.

Malumunuz ABD uzun süredir Suriye'deki YPG/PKK sahasına tırlar dolusu silah sevkiyatı yapıyor. Bununla da kalmayıp, Suriye'deki 10’dan fazla ABD üssünde 900'den fazla ABD’li asker, teröristlere eğitim veriyor. Öyle ki emniyet güçlerince hızlıca yakalanmasaydı -ABD'nin desteklediği bir başka ülke olan- Yunanistan'a kaçırılacak olan Ahlam Albashir isimli teröristin Kobani’de ABD’li askerlerin ders verdiği PKK’nın sözde istihbarat okulunda eğitim aldığı tespit edildi. Tekrar ABD Özel Kuvvetler Komutanı Jeff Dennis’in, PKK/YPG’li teröristlerin sözde mezuniyet törenine katılarak şunları söylediği ortaya çıktı: “Başarınızla gurur duyuyoruz. Bu seviyeye gelebilmek için başarılı bir eğitimden geçtiniz.”

ABD’nin bu YPG/PKK sevdası nereden geliyor?

ABD, Türkiye ve YPG arasında ikili oynuyor

Peki, ABD’nin bu YPG/PKK sevdası nereden geliyor? Bunun nedenini anlamak hiç de zor değil. ABD, bir yandan Türkiye’nin sınırında bir terör devleti kurma tehdidiyle Türkiye’nin büyümesini dizginlemeye çalışırken, diğer yandan YPG ile kirli bir iş birliği sürdürüyor.

Bu haber dünyada çok fazla yankı uyandırmasa da 9 Ağustos’ta Suriye Petrol Bakanlığı, ABD ve YPG/PKK’nın ülke petrolünün yüzde 83’ünü kaçırdığını duyurmuştu. Bakanlığın yayımladığı bildiride; “ABD işgal güçleri ve paralı askerlerinin doğu bölgesindeki işgal altındaki alanlardan her gün 66 bin varil çaldığı” ifade ediliyor.

Her ne kadar ABD, YPG ile bağını “DEAŞ ile mücadele” bahanesiyle sürdürse de, Türkiye’yi de Çin ve Rusya’nın başı çektiği Avrasya bloğuna kaptırmamak için tamamen kaybetmeyi göze alamıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin taziye mesajına, “Amerikan Büyükelçiliği'nin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz” diye tepki gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklaması, Türkiye’nin ABD ile bu hususta sertleşebileceğinin işaret fişeği gibiydi.

Bakan Soylu “Kobani'yi, terör bölgelerini besleyen ve oradan Türkiye'nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz elbette tartışılmalıdır” diyerek açık ve net bir şekilde ABD'nin ikili oyununu gözler önüne serdi.

Batı, PKK’yı YPG adıyla temize çıkarmaya çalışıyor

AB de Türkiye ve ABD gibi PKK’yı terör örgütü olarak tanısa da, YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olmasına rağmen PKK’dan ayrı tutuyor. Tıpkı ABD gibi AB de YPG’yi “DEAŞ’la mücadelede” vazgeçilmez bir ortak olarak göstermeye çalışıyor. Terör örgütü üye ve sempatizanlarını çokça barındıran Almanya ve Fransa gibi ülkelerde birçok siyasetçi, PKK’nın terör örgütü listesinden çıkarılması ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması için tıpkı bir militan gibi hareket ediyor. Fransa’da Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oylarını epey yükselten aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa partisi lideri Jean-Luc Mélenchon bu siyasi figürlerin en önemlilerinin bir tanesi. Partisinin PKK ile ideolojik bir bağının olduğunu düşünen, PKK’yı “baskı gören Kürt halkının temsilcisi” gibi yansıtmaya çalışan Mélenchon, tam da bu sebeple, Fransa’da yaşayan Müslümanlara karşı ılımlı tavrına rağmen ülkedeki Türk kökenli seçmenlerden oy alamıyor.

2018 yılı içinde, YPG temsilcilerinin de olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ne mensup bir heyeti, Elysée Sarayı’nda ağırlayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Türkiye ve SDG arasında arabuluculuk bile teklif etmiş, bu teklifine Cumhurbaşkanı Erdoğan “arabuluculuk, haddini ve boyunu aşan beyandır” diye sert tepki göstermişti.

Batı medyası algı ve manipülasyon peşinde

YPG adıyla PKK’ya farklı isim ve kılıflar bulan Batı güçleri, terör örgütünün gerçek kimliğini gizleme peşinde. Batı medyası da terör gerçeklerini aktarmak yerine, bu amaca hizmet etmek amacıyla tıpkı bir propaganda aracı olarak kullanılıyor. Terör saldırısından sadece birkaç saat sonra ünlü ABD gazetesi New York Times’ın terörü kınamak yerine Türkiye’nin büyüyen turizm sektörünü hedef aldığı yazısı büyük tepki topladı. Fransız medyasında da durum farklı değil. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü İdris Kardaş, TSK'nın “sivilleri hedef aldığına” yönelik algı oluşturmaya çalışan Fransız gazetesi L'Orient-Le Jour'a sosyal medya hesabından tepki gösterdi.

Fransa’nın Le Monde, Le Figaro gibi ünlü gazetelerinde de olayları aktarma şekli farklı değil. Haberlerde Türkiye’nin PKK ile mücadelesi kasıtlı olarak “Türkiye Kürtleri bombalıyor” şeklinde aktarılıyor. Hiçbir haberde “terörist” ifadesi kullanılmazken, çoğu haberde Türkiye Devleti yerine PKK’nın tezlerine yer veriliyor. Le Monde gazetesinin 14 Kasım tarihli, “İstanbul'da terör saldırısı: Türkiye tarafından suçlanan PKK, saldırı ile herhangi bir ilgisinin olduğunu reddediyor” başlıklı haberi buna bir örnek.

Pençe-Kılıç Hava Harekatı.

Netice olarak, Türkiye terörle amansız bir mücadele verirken, Batı her zamanki gibi timsah gözyaşları dökmeye devam ediyor. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyetindeki Batı’nın bilmediği; Türkiye’de sivilleri öldüren bir terör örgütünün çıkarları tehdit altına girerse bunu, Batı ülkelerinde de yapmaya çekinmeyeceği. Keza 2019 yılında Fransız istihbarat birimleri, Suriye'de terör örgütü YPG/PKK saflarında yer alan Fransız aşırı solcu militanların ülkede saldırı düzenlemesinden endişe ederek, bu kişileri yakın takibe almıştı. İşte tam da bu nedenle terörün rengi, dili, dini, ırkı yoktur. Batı, terörle mücadelede gerçek bir samimiyet sergilemediği sürece Türkiye ile de gerçek bir ortaklık ve iş birliğinden bahsetmek mümkün değil.

“Uçaklarla, toplarla, SİHA’larla yaptığımız operasyonlar sadece başlangıçtır. Bizim için en uygun olan vakitte karadan da teröristlerin tepesine tepesine bineceğiz” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, havadan sonra karadan da başlatılacak harekâtın sinyalini verdi.

  • Fransa Zorda
  • Türkiye’de bunlar yaşanırken, Fransa'da da gündem bir hayli yoğun. İtalya'nın düzensiz göçmenleri taşıyan STK gemilerine güvenli liman vermemesine tepki gösteren Fransa, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin eleştiri yağmuruna tutuldu. Meloni yaptığı açıklamada, Fransa'nın Afrika'daki sömürgeciliğine son vermesi durumunda, Afrika'dan göçün son bulacağını söyledi.
  • Fransa’yı kınayan tek ülke İtalya da değil. Ermeni diasporasının oldukça güçlü olduğu ülkenin senatosu, Azerbaycan ve Ermenistan sınırındaki sorunlar nedeniyle Bakü'ye yaptırım uygulanmasını isteyen önergeyi kabul edince, Azerbaycan, Fransa'ya protesto notası verdi.
  • Benzer şekilde, Fransa karşıtlığının had safhada olduğu Mali de Fransa’ya oldukça tepkili. Fransız askerlerinin Mali’yi terk etmesinin ardından, Fransa Mali'ye yapılan kalkınma yardımlarını askıya alınca, Mali de karşılık olarak Fransız destekli STK'lara yasak getirdi.
  • Fransa, diğer ülkelerle ilişkilerinde olduğu kadar ülke içinde de türlü sorunlar yaşıyor. Ülkede enerji krizi nedeniyle sanayi bölgeleri elektrik kesintisi riskiyle karşı karşıya. Aynı zamanda, Fransa'nın koronavirüs ve enerji krizinin etkilerini hafifletmek için hâne ve işletmelere yaptığı yardımlar devlet harcamalarını arttırınca, IMF, Fransa’yı kamu borçlarının gelecek yıldan itibaren düşürülmesi gerektiği konusunda uyardı.