Türkiye'de siyâsî dönüşüm

MUSTAFA DOĞAN
Abone Ol

Dağılan Osmanlı Devleti'nin toprakları üzerinde hiçbir iddiaya sahip olma vasfı olmayacak şekilde kurulan, Türk Modernleşme Projesi ile batılılaşmayı her anlamda bir deli gömleği olarak giyen, taklide dayalı bir terakkiyi mutlak varlık nedeni edinen, kadim coğrafyasından radikal kopuşları muasır olmakla izah eden, dünya barışını kurma ve koruma ülküsünden uzak; global egemenlerin tayin ettiği istikamette kaos, kriz, darbe ve terörle boğuşan Türkiye'yi ahlâk ve adâlet ekseninde yeniden inşa etmek gerekiyor.

Demokratik hukuk sistemlerinde siyaset kurumunun temel görevi toplum dönüşümü ve değişimini yönetmek; devlet aygıtını hamal ve milleti mukaddes kabul etmek esası üzerinden halkı devletin şerrinden korumak, medeniyet inşâ etme vasfına sahip bir insan bakiyesi üretecek dinamik bir sistem üretmektir.

Siyasî parti kurarak millet adına devlet yönetimine talip olan her parti ve onu yöneten liderlik veya temsil makamı bir motivasyon kaynağına ve karizmatik/güçlü bir lidere ihtiyaç duyar. Türkiye etken, aktif, güçlü, dinamik ve cesur liderlerin öncülüğünde devrim niteliğinde başarılı dönemler yaşamış; edilgen, pasif, zayıf, statik ve korkak liderler öncülüğünde de başarısız dönemler…

Recep Tayyip Erdoğan devletin kanunla yaratılmış bir ilâh olarak pazarlandığı, hukukun teferrûat düzeyine indirgendiği, bireyin hatta toplumun resmî ideolojiye kurbanlık olarak feda edildiği, özgürlüklerin imtiyazlı sınıfın tasarrufunda tutulduğu, inanç özgürlüğünün rafa kaldırıldığı, terörün zirve yaptığı, fâili meçhullerin yaşandığı, ardışık ekonomik krizlerin toplumun sıradan rutinlerine eklendiği, organize ve örgütlü suçların endüstriye, kaçakçılık ve casusluğun rızık kapısına dönüştüğü, vesâyet üreten kurumların icazetiyle millî ve uluslararası iddiaların tasavvur edildiği, haklı olmanın suç ve güç üzerine inşâ edilmiş nüfûz ve imtiyaza mâlik olmaktan geçtiği, aşırı enflasyonla servet transferinin yapıldığı, iktisâdî batıkların hayat kurtardığı, fırsat eşitliğinin uygulanmadığı, eşitsizlik üreten bir adâlet ile adaletsizlik üreten bir eşitlik parantezine hapsedilmiş temenni ve telkinlerle motive edilmiş edilgen ve pasif karakterli liderlerin yönettiği bir dönemde iktidara geldi.

İktidarının ilk döneminde dünya genelinde ucuz para bolluğunun yaşandığı ve borçlanma maliyetinin çok düşük olduğu dönemlerdi. Sıcak para bolluğuyla kısa sürede ülkede siyasî ve ekonomik istikrar sağlandı. Kemal Derviş'in ürettiği ve uygulamaya koyduğu ekonomik modele sadakatle bağlı kalındı. Türkiye'ye has millî bir ekonomi modeli üretilemedi. Ülkede boca dayalı kontrolsüz ve dengesiz bir büyüme trendine girdi. Büyüme arttıkça kırılganlık riski daha da arttı. Devlet büyüdükçe giderler daha arttı. Ancak gelirlerin giderleri karşılama oranı hızla düştü. İç ve dış borçlanma hızla arttı. Dış ticaret açığında makas farkı sürekli büyüdü. İhracatın ithalatı karşılama oranı da sürekli düştü. Sıfır cârî açık hedefine ulaşılamadı.

28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilirken Türkiye'de Cumhuriyet tarihinin; büyük ekonomik krizi, enflasyonu, cârî açığı, bütçe açığı; dengesiz büyümesi, adâletsiz kalkınması, yüksek Dolar-TL kuru, yüksek politika ve mevduat faizi, yüksek enerji fiyatları, yüksek boşanma oranı, düşük evlilik oranı, düşük doğum oranı, yüksek yaşlanma oranı, yüksek suç oranı, en yüksek fuhuş suçu oranı, yüksek bağımlılık oranı, yüksek şans oyunları bağımlılığı…

Bu zor şartlar altında bölge ve global bir güç merkezi olan, dünya barışını kuran ve koruyan bir Türkiye ideali için, ahlâk ve adâlet ekseninde yeniden inşâ edilecek bir devlet ideali için, yeryüzü mazlumlarının umut ışığı olacak bir Türkiye ideali için, "Bugün İstanbul kadar Filistin ve Diyarbakır kadar Gazze kazanmıştır" ifadesinin müşahhas bir karşılığıyla buluşacak bir devletin varlığı için ekonomik krizi asla ciddiye almayan halk, 28 Mayıs 2023 seçimlerinde Erdoğan'a cumhuriyet tarihinin en büyük desteğini vererek onu yeniden cumhurbaşkanı seçti.

Erdoğan özgüven aşıladı

Şüphesiz iktidarı boyunca Erdoğan'ın tarihe geçen en büyük başarısı bu millete "özgüven" aşılaması. Bu özgüven üzerinde Türkiye Savunma Sanayiinde devrim niteliğinde başarılar elde edildi. Bununla birlikte dijital dönüşüm, teknoloji üretimi, ulaştırma, haberleşme ve enerji politikaları âdeta bir devrim mahiyetinde. Bu başarı hikayesiyle Türkiye'de siyasete katılımın, iktidarda devamlılığın, siyaset ve ekonomide istikrarın, sürekliliğe sahip değişim ve dönüşümün motivasyon kaynağı üretilemez. Çünkü toplum gibi devlet de dinamik ve işlevsel bir canlılığa sahip.

Kemalizm altın çağını yaşadı

Dağılan Osmanlı Devleti'nin toprakları üzerinde hiçbir iddiaya sahip olma vasfı olmayacak şekilde kurulan, Türk Modernleşme Projesi ile Batılılaşmayı her anlamda bir deli gömleği olarak giyen, taklide dayalı bir terakkiyi mutlak varlık nedeni edinen, kadim coğrafyasından radikal kopuşları muasır olmakla izah eden, dünya barışını kurma ve koruma ülküsünden uzak; küresel egemenlerin tayin ettiği istikamette kaos, kriz, darbe ve terörle boğuşan Türkiye'yi ahlâk ve adâlet ekseninde yeniden inşa etmek gerekiyor.

Anayasa değiştirilemedi; devlet ahlâk, adâlet ve hukuk üzere kurumsal bir kimlikle buluşamadı.Maalesef siyonizmin Anadolu'daki sigortası olarak ihdas edilen kemalizmle hesaplaşılamadı. Kemalizm altın çağını yaşadı, yaşıyor.

Son bir ayda doğudan batıya 21 şehri ziyaret ettim. Ne yazık ki toplumda 28 Mayıs 2023 seçimlerinin motivasyon kaynağından zerre izler görmedim. Sahada büyük bir sıkıntı var. Ayrıca ekonomik krizle kayıtsız ve şartsız ilgilenen endişeli milyonlar var. Bu süreçler siyasetin kimyasını, yapısını, siyaset kurumunu şekillendirmeye matuf sonuçlar üretmeye namzet. Bir bütün olarak siyasetle yollarını ayıran, siyaset kurumuna dair umutlarını yitiren büyük kesimler müşahede ettim.

Gazze kırılması

Yahudi Terör Örgütü İsrail'in 7 Ekim 2023'ten beri yaklaşık altı aydır Gazze'de daha şedid ve sistematik bir soykırım uyguluyor, açlığı silaha ve insânî yardımları mühimmata dönüştürüyor. Gerekçesi ne olursa olsun, tarihin her döneminde tüm insanlığa hukuk ve adalet etmiş şerefli bir millet ve üstün bir medeniyet mensubu olarak ve de tarihin kendisine yüklediği misyona uygun bir Gazze çıkışı sağlanamadı. Bu hâl Türkiye başta olmak üzere tüm İslam dünyası açısından tarifsiz bir kayıp.

Son bir ayda doğudan batıya 21 şehri ziyaret ettim. Ne yazık ki toplumda 28 Mayıs 2023 seçimlerinin motivasyon kaynağından zerre izler görmedim. Sahada büyük bir sıkıntı var. Ayrıca ekonomik krizle kayıtsız ve şartsız ilgilenen endişeli milyonlar var. Bu süreçler siyasetin kimyasını, yapısını, siyaset kurumunu şekillendirmeye matuf sonuçlar üretmeye namzet. Bir bütün olarak siyasetle yollarını ayıran, siyaset kurumuna dair umutlarını yitiren büyük kesimler müşahede ettim. Bu açıdan 31 Mart 2024 seçimleri sonuçları itibariyle stratejik bir seçim olacak ve ülkenin huzuruna bakan yüzüyle tarihi neticeler doğuracak.

  • Türkiye'de üniversite isimleri
  • Dünyada ve özellikle Batı üniversite isimlerine baktığımız zaman şahıs isimlerinden ziyade iddiası olan güçlü isimlerdir. Ayrıca üniversitelerin köklü bir mirası, geleneği, ihtisas alanı vardır. İngiltere’de X üniversitesi ülkeye siyasetçi yetiştirir. Y üniversitesi yabancı ülkelerden seçme geçler getirilip eğitilir, İngiliz menfaatlerini koruyacak zihinler inşa eder. Türkiye'de aynı durumu görmek neredeyse imkânsız. Ayrıca üniversitelere siyasetçilerin isimlerinin verilmesi de yanlış bir uygulama. Kaldı ki Türkiye'de üniversitelerin ilim, irfan, hakikat, hikmet, edep ve fende pek bir karşılığı da yok.
  • Taklidin ve tüketimin yeniden üretilmesine mezat olmanın dışına taşamayan akademiyi ıslah etmeye üniversite isimlerinin değiştirilmesiyle başlamak gerek. Kendi mefhumlarımız, kendi isimlerimiz ve kendi anlam derinliğimizle kendi dünyamızı kurmalıyız.
  • Atatürk Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi
  • Adnan Menderes Üniversitesi, Bülent Ecevit Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Turgut Özal Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Alparslan Türkeş Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Binali Yıldırım Üniversitesi, İbrahim Çeçen Üniversitesi, İhsan Doğramacı Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, Kadir Has…
  • Bu tarihler Türkiye için çok mühim olsa da üniversiteye isim olarak verilmesi doğru değil ve mutlaka değiştirilmelidir: 17 Eylül Üniversitesi, 9 Eylül Üniversitesi, 18 Mart Üniversitesi, 7 Aralık Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi, 100. Yıl Üniversitesi…
  • Üniversiteler bilim ve ilim yuvası ve düşüncenin kutbu olmalı. Dağ, Taş, Irmak ve Göl isimleri üniversitenin varlık nedenini ihtiva eden bir anlam ifade etmez: Dicle Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi…
  • Kemalistlerin olası iktidarında 27 Mayıs Üniversitesi, 12 Mart Üniversitesi, 12 Eylül Üniversitesi,
  • 28 Şubat Üniversitesi, 27 Nisan Üniversitesi gibi darbe tarihlerini üniversitelere isim olarak verildiğini düşünün, ne kadar aptalca ve ahmakça olurdu değil mi?
  • Kemalistlerin olası iktidarında 27 Mayıs Üniversitesi, 12 Mart Üniversitesi, 12 Eylül Üniversitesi, 28 Şubat Üniversitesi, 27 Nisan Üniversitesi gibi darbe tarihlerini üniversitelere isim olarak verildiğini düşünün, ne kadar aptalca ve ahmakça olurdu değil mi?
  • Türkiye'deki siyasetçi isimlerin verildiği üniversitelerin adı İbn-i Sina Üniversitesi, Evliya Çelebi Üniversitesi, Birûnî Üniversitesi ve İbn-i Haldun Üniversitesi örneklerinde olduğu üzere
  • aşağıda isimleri yazılı bulunan ilim, irfan, hikmet, fen ve felsefe adamlarıyla, bize ait mütefekkirlerin isimleriyle değiştirilmelidir:
  • Nizamülmülk, İmam Buhârî, İmam Tirmîzî, İmam Madurûdî, Ebu Hanife, İmam Şafi, Farabî ,
  • Gazali, Harezmî, El Kindî, İbn-i Firnas, İbn-i Heysem, Ömer Hayyam, İbn-i Rüşt, İbn-i Hayyan,
  • Hezarfen Ahmet Çelebi, Ali Kuşçu, Pirî Reis, Er Razî, İbn-i Arabî, İbn-i Battuta, Ferîdüddin Attâr Üniversitesi…