Türkiye Somali ilişkileri ‘ikinci safha’ya geçiyor

İBRAHİM TIĞLI
Abone Ol

Yıllar önce Hint okyanusundaki Afrika sahillerini Osmanlı ve Somali ortak gücü Portekizlilere karşı savunmuştu. Bu tarihi adımın ihyası olan karşılama töreni, 13 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayak basmasıyla başlayan sürecin yeni bir safhaya geçişine işaret. Artık Somali, Hint okyanusunda istikrar ve bağımsızlığı sağlamada Türkiye’nin en önemli partneri olacak, Batının yeni sömürgeciliği ve Çin’in borçlandırma ile bağımlılık politikasına karşı yeni bir direnme mihveri oluşacak.

2011’de uzun süredir uluslararası bir uçağın inmediği Mogadişu havalimanına Türkiye’ye ait bir uçak indi. Güvenlik sorunları ile kıtlık ve yoksulluğun yaşandığı Somali’de halk ilk defa bir yabancı bir devlet adamı ile eşini görüyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan Hanımefendi uçaktan indiklerinde Somali’de yeni bir tarihin başladığını ilan ediyorlardı.

13 yıl boyunca Türkiye Somali ilişkileri güvenlikten eğitime, savunmadan alt yapı çalışmalarına altın çağını yaşadı. Türkiye, Somali ile Afrika’da mikro düzeyde bir Afrika politikası geliştiriyor, diğer Afrika ülkeleri de bu politikayı örnek almaya başlıyorlardı. Türkiye Afrika’da sadece veren el olmamış, aynı zamanda Somali örneğinde olduğunda Afrika’ya yönelik politikalar geliştirmesinde tecrübe sahibi olmaya başlamıştı.

2005’te Türkiye’nin Afrika’ya başlattığı açılım politikası öncelikle Afrika’yı tanımaya yönelik bir adımdı. 13 yıl önce Somali’ye bir uçağın inişiyle başlayan süreç ise Afrika ülkelerinin problemleri karşısında çareler bulmaya, sorunların çözümüne katkıda bulunmaya, bir anlamda Türkiye’nin elini Afrika’ya uzatması anlamına geliyordu.

Kazan-kazandır politikası

Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile ilişkileri 2005 yılına kadar daha çok iniş çıkışlı olmuş, bu yüzden kalıcı ve sürdürülebilir bir Afrika politikası geliştirilememişti. İlk defa Somali’ye adım atılması ile Türkiye üçüncü yol denebilecek bir aktör olarak “Afrika’da kazan-kazandır” politikasını fiiliyata geçirmiş oldu.

Afrika devletleri sömürgeci mirasın etkisiyle kıta Avrupası ve ABD’nin yeni sömürgecilik faaliyetleri açısından aparat devletler olmuşlardı. Uranyum zengini Nijer, altın zengini Mali, elmas zengini Liberya ve Sierra Leone, dünyanın en zengin kaynaklarına sahip olmalarına rağmen dünyanın fakir ülkeleri arasında yerlerini almışlardı.

Batının yeni sömürgecilik biçimine karşı alternatif olarak Sovyet Rusya’yı tercih edenler ise daha katı ve despotik bir yönetim şekliyle ekonomisi zayıf devletler olarak kalmışlardı. Soğuk savaşın bitmesiyle Çin’in açılım politikaları Afrika ülkelerini yeni bir müttefik arayışına itmiş ama Çin’in bağımlılık ve borçlandırma siyaseti de yeni bir soft sömürgeciliği Afrika’nın makûs talihine eklemişti.

Türkiye 2011’den beri hiçbir devlet görevlisinin gitmek istemediği bir ülkeyi yeniden inşa ederek Somali’nin kısa sürede egemenliğini koruyabilecek hale gelmesine katkıda bulunmuştu. Bugün hâlâ Somali’de güvenlik sorunları ve terör devam ediyor fakat Somali artık bir klan devletinden çağdaş ve geleneksel formlarla işlenen yeni bir devlet modeline geçmiş bulunuyor.

Hidrokarbon imtiyazı

5 Ekim de İstanbul Boğazı’ndan yolcu edilen Oruç Reis Sismik arama gemisi 20 gün süren yolculuktan sonra Somali’ye ulaştı.

Türkiye ile Somali arasında 8 Şubat 2024’de Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalandı. Anlaşma Somali meclisinde ve TBMM’de onaylandıktan sonra yürürlüğe girdi. Anlaşmayı pek çok bölge uzmanı Etiyopya ile Somaliland arasında 1 Ocak’ta varılan mutabakata karşı bir tepki olarak yorumlandı. Oysa bu anlaşma savunma ve ekonomik alanda işbirliğinin yanı sıra Temmuz 2024 de imzalanan yeni bir anlaşma ile Somali’nin kara ve deniz sularında Türkiye’ye hidrokarbon arama ve üretme imtiyazı da veriyordu.

Kenya ile Somali arasında uzun süredir kıyı sularının paylaşımı sorunu vardı. Somali bu anlaşmayla Kenya karşısında kendini güvene alıyor ve ilk defa bir ülkeye kendi sularında bulunma izni veriyordu. Nihayetinde Somali’de Afrika Birliği’nin Barış gücü dışındaki hiçbir güç meşru güç değildi. Fakat Somali meclisinden bu işbirliği anlaşmasının geçmesiyle Türkiye’nin Somali sularında işgalci olmayan bir devlet olduğu tescillendi.

Özellikle enerji alanında yapılan antlaşmalar, ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesinin yanında her iki ülke açısından stratejik kazanımlar sağlıyor. Somali’de enerji rezervlerinin keşfi, bölgenin istikrar ve güvenliğine de katkı sunmayı amaçlıyor. Somali’nin bir devlet olarak kendini yeniden inşasında en önemli güç elbette doğal kaynakları olacaktır.

Somali bağımlılıktan ancak enerji kaynaklarına sahip olup üretime geçebilmekle kurtulabilir. Enerjiye ulaşım demek, yeni iş sahaların açılması ve istihdamın canlanması demektir. Somali’nin enerjiye ulaşımında en önemli partnerin Türkiye olması, tek taraflı bir kazanımdan ziyade çok taraflı bölgesel bir kazanımın yolunu açacaktır.

Somali için tarihi bir adım

Türkiye’nin kazanımı, enerji paylaşımı ile birlikte ilk defa deniz varlığının Hint okyanusunda görünür olmasını sağlayacaktır. Hint okyanusunda var olmak, karada Afrika da var olmanın yanı sıra denizlerde de var olmayı ve tecrübenin aktarımını sağlayacaktır.

5 Ekim de İstanbul Boğazı’ndan yolcu edilen Oruç Reis Sismik arama gemisi 20 gün süren yolculuktan sonra Somali’ye ulaştı. Oruç Reis gemisini kalabalık bir halk kitlesi ve Somali devlet yöneticileri karşıladı. Oruç Reis gemisinin karşılama töreninde Somali Cumhurbaşkanı Mahmud’un ‘Bu, Somali için tarihi bir adım” sözleri dikkati çekti.

Türkiye ile Somali arasında 8 Şubat 2024’de Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalandı.

Törende Somali Savunma Bakanı’nın Enerji Bakanımız Alpaslan Bayraktar’a verdiği “Hint Okyanusunda gezen Osmanlı gemisi” tablosu Türkiye ile Somali arasında yeni bir ilişkinin başladığını gösteriyor.

Yıllar önce Hint okyanusundaki Afrika sahillerini Osmanlı ve Somali ortak gücü Portekizlilere karşı savunmuştu. Bu tarihi adımın ihyası olan karşılama töreni, 13 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayak basmasıyla başlayan sürecin yeni bir safhaya geçişine işaret.

Artık Somali, Hint okyanusunda istikrar ve bağımsızlığı sağlamada Türkiye’nin en önemli partneri olacak, Batının yeni sömürgeciliği ve Çin’in borçlandırma ile bağımlılık politikasına karşı yeni bir direnme mihveri oluşacak.