Trump ve Soylu’yu Twitter’da kim sansürlüyor?
Haklı ya da haksız önemli değil, Twitter’ı kontrol edenlerin yaymaya çalıştığı yaygın ve kirli bilgiye karşı gelen kim olursa olsun alenen, keyfi biçimde ifade hakkı elinden alınıyor. Türkiye düşmanları, PKK sevicileri, terör destekçileri, FETÖ mensubu şerefsizler alabildiğine pisliklerini kusmakta özgürler… Vergi getirmek, para cezası uygulamak, bant genişliği kısmak çare değil. Benim naçizane önerim şu; başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu ülkeyi seven her bir birey, Twitter ve benzeri sosyal ağları terk ederek henüz yeterli olmasalar da yerli ve muadil platformları kullanıp yaygınlaşmasına yardımcı olmalı.
Hemen Twitter dediğinizi duyar gibiyim.
Baştan söyleyeyim, yanlış cevap.
Trump’ı da Süleyman Soylu’yu da Devlet Bahçeli’yi de sansürleyen Twitter değil.
Sansürün gerçekleştiği platform Twitter ama sansürcü Twitter değil.
Sıradan vatandaştan devlet temsilcilerine kadar herkes Twitter’ın kendi bünyesinde tamamen paylaşımları kontrol eden bir biriminin olduğunun düşünüyor.
Twitter’ın içinde birileri oturuyor, her gün on milyonlarca yapılan paylaşımları tek tek tarayıp ona göre engellendiğini varsayılıyor.
- Öyle mi?
- Asla…
- Çünkü pratikte de mümkün değil.
Peki nasıl engelleme yapılıyor?
Bu soruya gelmeden önce, sansürü kimin yaptığı noktasına odaklanalım.
Twitter özünde bu sansürleme işinde masum.
Hangi tweetin ilkelerine uygun mu değil mi olduğuna karar veren bir mekanizması yok.
Peki o zaman bu sansürü kim uyguluyor ve paylaşımların doğruluk ya da yanlışlığına kim karar veriyor?
26 Kasım 2019 tarihli bir Reuters haberi bizi hiç ummadığımız bir gerçekle karşılaştırıyor.
Bu haberden anlıyoruz ki Twitter paylaşım içeriklerinin denetim hakkını bağımsız(!) kuruluşlara devretmiş. Fact-Chekking yani doğruluk kontrol adı verilen bu kurumlar aslında Twitter’da hangi paylaşımın kurallara uygun olduğu ya da olmadığına karar veriyorlar. Peki bunlar kim?
https://www.factcheck.org/ : Annenberg Kamu Politikası Merkezinin Projesi.
- Twitter’daki sansüre karar verme işi Annenberg Kamu Politikası Merkezi adlı bir kurumun projesi. Kurumun sitesinde finansal kaynaklar bölümünü incelediğinizde Annenberg ailesinin hibeleri ve başka kurumlardan para aktarıldığı yazıyor.
Bu bizi “kim bu Annenberg ailesi ve niye Twitter sansürünü gerçekleştiren bir kuruma hibede bulunuyorlar” sorusuna götürüyor.
Kısa bir aramayle karşımıza Annenber Akademi çıkıyor. Bu akademi, medya üzerine eğitim veren ve içerik üreten bir yer. Siteyi incelerken, öğrencilerinden eşcinsel olanlarının aldığı görevlerden kıvançla bahsettiklerini göreceksiniz. Yani bu kurum bir LGBT destekçisi.
Süleyman Soylu, Devlet Bahçeli ya da Boğaziçi eylemlerinde eşcinsel karşıtı paylaşımlar yapanların sansürlenmesine şaşmamalı.
Annenberg Akademi’nin kurucusu ve bağışçısı Walter Annenberg.
Kim bu adam?
Wikipedia’ya göre; “Walter Hubert Annenberg Amerikalı bir iş adamı, yatırımcı, hayırsever ve diplomattı. Annenberg sahip olduğu ve işlettiği Üçgen Yayınları sahipliğini dahil, Philadelphia Inquirer , TV Guide, Günlük Yarış Formu, A + Dergisi, Essence , Star & Sky Dergisi, Elemantary Electronics , Playboy , The Saturday Evening Post, Atlantik Monthly , ve Seventeen dergilerine sahip. Annenberg, 1969-1974 yılları arasında İngiltere’nin Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi görevini sürdürdü.”
Dikkat edin, yayınevinin adı “Üçgen Yayınları” ve adam Playboy ile bağlantılı, aynı zamanda bir Yahudi. Üstelik İngiltere Kraliçesi’nin de yakın arkadaşı…
Semboller, semboller ama hepsi tesadüftür ne de olsa…
İşte bu adam ölmeden önce mirasının önemli bir kısmını bu FactCheck kurumuna hibe ediyor.
Ne hayırsever ama değil mi?
Annenberg ailesi tamamıyla medya ve yayıncılık sektöründe büyük oyuncu olmuşlar, televizyonları ve pek çok yayın organları var.
Gündem yönetmeyi, yönlendirmeyi, manipüle etmeyi gayet iyi biliyorlar.
Ve işi siyasi gündem yönetmek ve yönlendirmek olan, eşcinsel destekçisi Yahudi bir ailenin karşılıksız(!) verdiği hibelerle destekledikleri bir kuruma Twitter paylaşımlarını kontrol etme, yönetme ve sansürleme hakkı veriyor…
88 milyon takipçisi olan Trump’a da sansür uygulayan ve hesabını kapatanlar bunlar.
Normal şartlarda Trump gibi takipçisi ve etkileşimi yüksek, renkli bir politikacı Twitter için tam bir nimettir. Neden altın yumurtlayan tavuğu kessin ki?
Türkiye’nin reklam yasağı ve bant genişliği kısma yoluyla başladığı mücadelenin bu nedenle başarı şansı pek yüksek bulunmuyor.
- Çünkü, Twitter üzerinde kontrol hakkı elde edenler, görünürde bu bağımsız kuruluşlar gibi olsa da dibine kadar bağlı oldukları küresel sermaye elitleridirler.
Onlar için paranın bir önemi yok, kitleleri kendi istikametlerinde yönlendirmek her şeyden daha önemlidir.
Trump’u indirip Joe Biden’ı başkan yapanlar şimdi onu kendi istedikleri gibi yönetiyorlar.
Üstteki yazımızda da belirttiğimiz gibi Biden kabinesi bu durumu gayet güzel özetliyor.
Annenberg ailesi de mensubu bulunduğu küresel elitler çetesinin verdiği görevi yerine getiriyor.
Dolayısıyla Twitter yayın ilkeleri diye cilaladıkları kurallar herkes için geçerli değil.
Her ülkede ayaklarına dolandıklarını düşündükleri ya da kirli bilgilerini açığa çıkaran tanınmış-politik kişilerle, tanınmayan ve etkisi gücü yüksek hesaplar hedeflerinde.
LGBT karşıtı olmak, aşılamaya karşı çıkmak, toplumsal hareketlerin kaynağını deşifre etmeye kalkmak tek başına bu kurum tarafından kara listeye alınmaya yeterlidir.
Peki bu kurumlar ülke ülke gelişmeleri hangi yolla takip ediyorlar?
Bu soruyu sorunca aklıma Reuters haberini okurken içeriği zenginleştirmek için görüş alınan ve kenara not ettiğim bir Türk ismi geldi.
Haberin içinde özel bir alakası yokmuş gibi birden bir Türk ismi de geçiyor.
Poynter Enstitüsü'nün Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı'nın yönetici direktörü Baybars Örsek.
Of aman ne afili bir kurum ve isimlendirme böyle.
Bakalım bu Poynter Enstitüsü neymiş?
Hep de “org” uzantılı, yani kâr amacı gütmeyen kurumlar...
Kabaca incelediğimizde gazetecilikle alakaları olmayan pek çok uzman, gazetecileri eğitmek için gönüllü olarak hizmet etmeye ve her tür bilgiyle haberin kaynağını doğrulamaya hazırlar.
Bana sanki daha çok istedikleri içerikleri onaylayıp diğerlerini önemsizleştiriyorlarmış gibi geldi ama ön yargım için kendimden utandım. Hele bir bakalım ne yapıyorlarmış, değil mi?
Bu yapılan işlerin bir gelir getirmediği açık ama sitede bağış ve sponsorlukla ilgili pek çok bilgi ve etkinlik haberi var.
- Yani baya cömert destekçilere sahipler. Muhtemelen pek çok uluslararası kurum bu gönlü zengin bağışçı listesinde bulunuyordur.
Sitede dolaşırken edilen afili laflardan, karmaşık cümlelerden, içerik oynaklığından başım döndü resmen.
Muhtemelen kapasitemiz böyle üstün eğitimli kişilerin eylemlerini anlamaya yetmediğindendir.
Poynter Enstitüsü’nün ana kalem işlerinden biri “Doğruluk Kontrol Ağı.”
https://translate.google.com.h...
- Bu linkte detaylı bilgisi olan ağla ilgili tek bir madde bırakayım buraya; “Dünya çapındaki doğruluk kontrolüne ilişkin eğilimleri, formatları ve politika oluşturmayı izler, aşağıdaki bölümde ve haftalık bir bültende düzenli makaleler yayınlar.”
O kadar çok biz şunu yaparız, biz bunu yaparız cümleleri var ki insanın aklına şu soru geliyor; “Siz kimsiniz ve tüm bunları kim adına, hangi yetkiyle ve ne amaçla yapıyorsunuz?”
İşte o zaman da bu kuruluşun direktörünün kişisel web sitesi ve öz geçmişi imdadımıza yetişiyor; https://www.baybarsorsek.com/
Tam bir gönül erbabı, kendini insanlığa adamış bir dünya insanı, günlük yaşamını sürdürmek için nasıl gelir elde ettiği belli olmayan ama hepsini hayır işlerine veren milletler üstü bir doğrulama timsali.
Hayatı boyunca gazetecilikle ilgili bir iş yapmamış ama direktörlüğünü yaptığı kurum gazetecilik ve bilgi kaynağı doğrulama konusunda toplumlar yanıltılmasın diye kendini paralıyor.
Ha, bir de TESEV yönetim kurulu üyesi.
Doğruluk için kendini bu kadar paralayan bir adamın, Türkiye’de gündemi takip etmesi, gelişmeleri küresel elitlerin gözüyle ele alıp değerlendirmesi, politik kişileri ve küresel genel ilkelere aykırı davrananları bülten haline getirip FactCheck kurumuna bildirmesi düşünülemez değil mi?
Asla ve kat’a…
Şeytan işte, akla neler getiriyor, neler…
Twitter sadece tanınan siyasi kimlikleri değil, küresel elitlerin projelerine isyan eden sıradan pek çok kişinin hesaplarını da askıya aldı.
Haklı ya da haksız önemli değil, Twitter’ı kontrol edenlerin yaymaya çalıştığı yaygın ve kirli bilgiye karşı gelen kim olursa olsun alenen, keyfi biçimde ifade hakkı elinden alınıyor.
- Türkiye düşmanları, PKK sevicileri, terör destekçileri, FETÖ mensubu şerefsizler alabildiğine pisliklerini kusmakta özgürler….
Vergi getirmek, para cezası uygulamak, bant genişliği kısmak çare değil.
Benim naçizane önerim şu; başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu ülkeyi seven her bir birey, Twitter ve benzeri sosyal ağları terk ederek, henüz yeterli olmasalar da yerli ve muadil platformları kullanmalarıyla onların yaygınlaşmasına yardımcı olmalı.
Böylesi bir davranış bakarsınız tüm dünyada bir akıma dönüşür ve bu sosyal ağlar aracılığıyla sadece politik gündemimizi değil nesillerimizi ve geleceğimizi ifsad etmeye çalışan malum küresel yapıya muazzam bir darbe vurulur.