Tipik bir aşı hastalığı daha: Astım ve geniz eti büyümesi
Astım bir hastalık değil, bir bulgudur, hava yollarının (bronş) iltihabi olarak daralması ve mukus (sümük) ifraz etmesi ile olur. Hırıltı veya hışıltı duyulur. Eşlik eden hızlı nefes alıp verme (taşipne) ve morarma (siyanoz) ancak ağır hastalarda olur ve neyse ki nadirdir. Bebeklerde ve bilhassa erken doğanlarda (preterm) yatış gerektirebilir. Sebebi hemen daima çocuklara yapılan aşılardır. Aşılar bronşial epiteli (döşeyici hücre) uyararak müzmin iltihaba yol açarlar. Zaten astım denilen çocukların ekserisi dokuz yaşına kadar astımı atlatırlar, çünkü çocuk büyüdükçe bronşları genişlemiş, aşıları bitmiş ve tesirleri de geçmiştir, ne kadar da bilimsel!
“4,5 yaşında 18 kilo olan erkek çocuğum için son umut olarak sizi öğrendim, keşfettim ve nihayetinde randevu bulamadığımız için buradan iletişime geçmekten başka çare bulamadım. Sayın hocam ne yazık ki şimdiye kadar sizi tanıma, öğrenme fırsatım maalesef olmadı ta ki bir arkadaşımın oğlunun da bizimle aynı patolojik dertten sizi bulup şifaya ulaşana kadar.
3 aylıkken yakalandığımız ve daha o kadar minnakken hastanede 1 hafta yatış alarak başladığımız tekrarlayan astım bronşit hastalığımız 4.5 yaşına geldiğimiz bugüne dek (ilaç ve kapitalist batı ilaç kültürüne karşı olmama rağmen) her ay abartmıyorum ayda bir kez antibiyotik kullanıp sürekli diyecek kadar sık chamber ve nebül cihazı ile ve de her akşam olmak üzere alerjik hap kullanıyoruz..
Gitmediğimiz, değiştirmediğimiz doktor kalmadı. Üniversitemizde ... hocamıza alerji testi de yaptırmıştık fakat bir şey çıkmadığını söylemişti. Hocam bu kadar antibiyotiğin çocuğumun uzun vadede karaciğer ve böbrekleri başta olmak üzere hayatına olumsuz sirayet etmesinden çok tedirginim. Sizin gibi ilaç kapitalizmine boyun eğmeyen hocalarımızı görmek bize umut oluyor, ne yazık ki geç öğrendik sizi ve bu zamana kadar da her ne kadar hoşunuza gitmeyecek olsa da tüm aşıları yapıldı.
Bazen o kadar oluyor ki sıkışma durumu gece yarıları sabahlara kadar dakikadaki solunum sayısını ölçerim 40-45 çıkıyor kesik kesik kitleniyor, diyaframdan nefes alıyor, çok korkuyorum, aile gitmeme rağmen geri gönderiyorlar ve antibiyotik etki gösterene kadar bazen de hafta sonlarına denk geldiği için bu şekilde sabahlıyoruz, çocuk gözlerimin önünde soluyor. Önceden korurdum çok, 3 aylıktan beri bronşit olduğu için ama baktım ki korusam da hasta oluyor, saldım biraz bağışıklık kazanması için vücudu. Genelde bazen benim ya da annenin ya da yetişkin misafirlerin farkında olmadığı virüs, bazen de park da ya da kalabalık ortamlarda çocuklardan geçen viral enfeksiyonların 1-2 ya da 3-4 gün peşine hapşırma burun akıntısı ile en son öksürüğe dönüş oluyor, kurtarır ümidi ile ilacı en son çare veriyoruz fakat illa bronşlara inecek zıkkım griple atlatamıyoruz hocam.
Son olarak ‘acaba immün eksikliği olabilir mi’ diye düşündüm yoksa şimdiye kadar yaptırdığımız ya da hocalarımızın bize dediğine göre kan tahlillerimiz temiz diyorlar. Makalelerinizi okudum, videolarınızı izledim ve dedim ki ‘her ne kadar geç de kalmış olsak o hocayı şimdi bulduk’ dedim içimden. Kendimizi ve sıkışmalarımızı rahatlamak umuduyla gene ekteki fotoğraftaki ilaç canavarlarının eline düştük. Saygıdeğer hocam en kısa sürede emin ellerinizden şifa bulmak istiyoruz. 4,5 yılda yaklaşık 120’nin üzerinde bu hastalık için hastanelere gittik…”
Nebülizatörü bilmeyen aile kalmamış
Yukarıda verdiğim, bir anne veya babanın yazdıkları ve resimde de yıllardır hiç yazmadığım ilaçlar ve kullanmadığım nebülizatör cihazı var.
Nasıl oldu ise montelukast ve levosetirizin ihtiva eden o meş’um ilaç resimde yer almamış.
Dört buçuk yıl, beş desek 60 ayda 120 defa hastaneye gitmişler, yani ayda iki defa. Geçen yıl ülkemizdeki poliklinik sayısı ne kadardı? Özel muayenehaneler hariç 850 milyon, yani nüfusumuz 85 milyon ise her vatandaş yılda on defa sağlık sektörü ile karşılaşıyor. Bu işte bir yanlışlık var.
Yukardaki tablo polikliniğimde her gün defalarca karşılaştığım tablodur ve pratisyeninden uzman ve yan dal uzmanına kadar bütün doktorlar tarafından ASTIM olarak adlandırılmakta ve resimdeki ilaçlar ile tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Altı yaş altında çocuğu olup da nebülizatörü bilmeyen aile kalmamış gibidir. Üstelik bunların ekserisi, burun tıkanıklığının bile salbutamol ile açılacağını zannetmektedir.
İstanbul bronşiti değil aşı bronşiti
Anne-babalara bilgi vererek bir nebze de olsa millî servetimizin heba olmasına mani olmayı naçizane arzu ediyoruz. Esasen yıllar evvel bu konuyu kısaca ele almıştık. Muhterem Ahmet Rasim Küçükusta hoca da bu tabloya, İstanbul bronşiti (aslında aşı bronşiti demek daha münasip) adını ta 2004’de vermiş ve gündeme getirdiğinde halkımızın bu konudan ne kadar muztarip olduğu yazılarına yapılan yorumlardan anlaşılmakta.
Astım hastalık değil
Bir: Astım bir hastalık değil, bir bulgudur, hava yollarının (bronş) iltihabi olarak daralması ve mukus (sümük) ifraz etmesi ile olur. Hırıltı veya hışıltı duyulur. Eşlik eden hızlı nefes alıp verme (taşipne) ve morarma (siyanoz) ancak ağır hastalarda olur ve neyse ki nadirdir. Bebeklerde ve bilhassa erken doğanlarda (preterm) yatış gerektirebilir.
Sebebi hemen daima çocuklara yapılan aşılardır. Aşılar bronşial epiteli (döşeyici hücre) uyararak müzmin iltihaba yol açarlar. Zaten astım denilen çocukların ekserisi dokuz yaşına kadar astımı atlatırlar, çünkü çocuk büyüdükçe bronşları genişlemiş, aşıları bitmiş ve tesirleri de geçmiştir, ne kadar da bilimsel!
Gereksiz antibiyotik şampiyonuyuz
İki: Yukarıda verdiğim mekanizma sebebi ile antibiyotik işe yaramaz, bilakis mikrobiomu bozarak tabloyu ağırlaştırır ve kronikleştirir. Ne acı ki ülkemiz herhalde dünyada antibiyotiklerin gereksiz kullanıldığı şampiyon ülkedir. CRP’nin yüksek olması değil, kültürde üreme olması ve kan periferik yaymasında sola kayma olması ile antibiyotik verilebilir, hatta bunların çoğunda gerekli değildir.
Hava tedavi değil
Üç:Hava tedavisi (salbutamol) sadece hava yolunu genişletir, bu sebeple sadece rahatlatır, tedavi edici hususiyeti YOKTUR ve tesiri sadece 4-6 saat sürer. Uzun süre kullanıldığında artık işe yaramaz, çarpıntı ve sinirlilik yapar. Ara vermeksizin aylarca, hatta yıllarca salbutamol kullanan hastalarla sıkça karşılaştığımı üzülerek söylemeliyim.
Çocuğunuzun alerjisi yok
Dört: Doktorunuz umumiyetle bu durumun alerjik olduğunu söyler, bu sebeple çeşitli branşlardaki doktorlar el kadar bebeklere bile deri testi yapmaya çalışırlar. Bu da ayrı bir sorundur. Altı yaşından küçük çocuklara deri testi yapmak zor ve çocuk ile ailesi için travmatik olabilen bir durumdur. Bendeniz kanda spesifik immünglobulin bakmayı tercih ediyorum. Zaten bu durum aşılara bağlı olduğu için umumiyetle alerji tespit edilememesine rağmen hasta ve ailesine hatalı olarak ‘çocuğunuzun alerjisi var’ denilmektedir. Deri testi için harcanan paralar, alerjisi var diye alınan süpürgeler, makineler vs.
İlaç değil soygun
Beş: Aynı durum üst hava yolları yani burunda da olduğu için bebek ve çocuklar umumiyetle sümüklü olup ve burun tıkanıklığı, geniz akıntısı yaşamaktadır. Burada dikkat edilecek nokta, hırıltının ve veya nefes tıkanmasının burundan mı, göğüsten mi geldiğini anlamaktır. Burundan olan sıkıntılarda o ilaçlar pek işe yaramaz. Bu hastalara çok uzun süre antihistaminik ve veya montelukast denilen ilaçlar verilmektedir.
TİTCK’da ‘15 yaşından küçük pediyatrik popülasyonlarda etkililik ve güvenliliği belirlenmemiştir’ denilen bu ilaçlara inanılmaz paralar verilmekte, hepatit, anafilaksi, ürtiker, böbrek yetmezliği, epilepsi, gece terörü gibi pek çok ilaca bağlı bulgusu olan hastaya yanlış teşhis konulmakta ve sorunlar yumağı husule gelmektedir.
MR ve tomolar gereksiz
Altı: Bu hastalara çekilen filmlerin ve bilhassa tomografilerin nerede ise hepsi GEREKSİZ olduğu gibi bu yaş grubunda timus denilen vazgeçilmez bağışıklık sistemi organına ZARAR vermektedir.
Bronşiektazi immün yetmezliği
Yedi:Astım denilen hastaların sadece çok az bir kısmı astımdır, astımlı hastaların ise hemen hepsi siliopati (prototipi primer silyer diskinezidir ve hiç de nadir değildir) ve diğer primer immün yetmezlikler olup, ilerleyen dönemlerde kronik akciğer hastası olmaktadır. Burada dikkat edilmesi icap eden diğer husus, bronşiektazinin (bronşun anormal genişlemesi) olup olmadığıdır. Bronşiektazi olan bütün hastalardaki aslında immün yetmezliktir.
Çocuklarda nelere dikkat etmeli
Sekiz: Hırıltı, hışıltı, geçmeyen öksürük, nefes darlığı olan çocuklar için nelere dikkat edilmelidir? Anne baba akrabalığı, ailede benzer hastaların varlığı, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, gelişme geriliği, egzema, süt alerjisi (başka bir önemli konu), kronik ishal var ise muhakkak bir çocuk immünoloji-allerji mütehassısı ile devam edilmelidir.
Geniz eti büyümesi
Dokuz:Önemli olduğunu düşündüğüm diğer husus ise 2 yaşından sonra bilhassa 3-7 yaş arasında çocuk ve ailesine büyük zahmet veren geniz eti büyümesidir ve yukardaki tabloya eşlik edebilir veya ayırt edilemeyebilir. Bu hastalar da yine çocuklara yapılan aşıların uyarıcı etkisi ile bir lenfoid doku olan adenoid ve tonsillerin (bademcik) büyümesi, ağız boşluğu ile irtibat sağlayarak iç kulağın havalanmasını temin eden östaki tüpünün tıkanması dolayısı ile tekrarlayan kulak iltihabı hatta işitme kayıplarına sebep olabilmektedir. Burada anahtar kelime ‘horlama’dır.
Hastaların büyük bir kısmına sadece soru ve muayene ile rahatlıkla teşhis konulabilir. Hastada hırıltı değil horlama varsa bu geniz etidir ve yukardaki ilaçlar yine işe yaramaz. Bu hastaların büyük bir kısmına ameliyat tavsiye edilmektedir. Halbuki çok çok az bir kısmı hariç tamamı basit tedbirlerle iyileşirler. Bir başka önemli gördüğüm nokta ise bu çocuklara verilen serum, serum fizyolojik, tuzlu su, okyanus suyu, nazal nem, nazal yıkama ve fenilefrin ihtiva eden iki burun damlası (adlarını veremiyorum) vs. Bunları ASLA tavsiye etmiyorum. Burunu açmak için basitçe bir fincan suya yarım çay kaşığı evde yapılmış elma sirkesi konularak elde edeceğiniz solüsyonu buruna 4-5 defa tatbik edebilirsiniz. Bebek ise anne sütü damlatabilirsiniz.
Gerek astımda gerek geniz eti büyümesinde, D ve C vitaminleri, zencefil, zerdeçal ve kestane balı ise dokuz aydan büyük olmak kaydı ile çok işe yaramaktadır.
Hemen burada gündemdeki müfredat değişikliğine istinaden bu durumun asıl sebebinin ne olduğunu ‘tespit’ mahiyetinde belirtmeliyim. Ülkemizde on iki yıllık ‘bilgi yığma’ şeklinde zaman ve emek kaybından başka işe yaramayan, üstelik de mecbur tutulan çağ dışı bir eğitim uygulanmaktadır. Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu günümüzde 3M sistemli (Muhakeme, Mukayese, Muaheze) ve kısa süreli bir eğitim verilmeli, sonra meslek liselerine, ardından isteyen ve kabiliyetli olanları doktora eğitimine yönlendirmek gerektiği kanaatindeyiz.