Spor salonlarında neler oluyor?

HALİME KİRAZLI
Abone Ol

Son dönemlerin en revaçta olayları ne desek, instagramda yukarı kaydırmalı alışveriş linki veren sosyal medya fenomenlerinden sonra vücut geliştirmecileri sayarız galiba. Mesai çıkışı, Mecidiyeköy metrobüs durağında inip de gökdelenlere doğru baktığınızda size doğru koşan ama bir türlü ilerlemeyen onlarca insan görürsünüz ya... Ya da mahallenizin sokağında gezerken camları siyah filmlerle kapalı, içeriden rock/metal karışımı müzik seslerinin geldiği dükkânlara rastlarsınız. O camlardan içeriye dikkatli bakınca, koşan insanlar görürsünüz, şaşmaz. İşte bu salonlara bakacağız. Vücut geliştirme, gym veya fitness salonlarına mercek tutup, bu salonlarda vakit geçirenlere kulak vereceğiz. Ne yaptıklarına ve amaçlarına...

Reklamlar ve modern eğitim hurafelerinin taşeronluğundan bozulan beslenme biçimine bir de endüstrinin niteliksiz ve sağlıksız ürünleri eklendiğinde kendinizi ya obez yâhut da hasta olarak buluyorsunuz. Kişisel gelişim uzmanları ile bazı diyetisyenlerin endüstri pazarlamacısı gibi çalışması da eklendiğinde durum içinden çıkılmaz bir hâl alıveriyor. Neticesinde kendinizi ya hastanede yâhut da fitness salonlarında buluyorsunuz. Ayrıca aşılanan beden ölçüleri veya güçlü kas PR’ı sayesinde insanlar yeni yeni tüketim tuzaklarına çekiliyorlar.

Reklamlar ve modern eğitim hurafelerinin taşeronluğundan bozulan beslenme biçimine bir de endüstrinin niteliksiz ve sağlıksız ürünleri eklendiğinde kendinizi ya obez yâhut da hasta olarak buluyorsunuz.

Kendi yediklerinden feragat etmeyen, sınırlandırmayanlar, bu kez bedenlerinde birikenleri eritmenin yolu olarak spor salonlarının yolunu tutuyor. Sonra kıyafetler, aletler, yiyecekler derken kendini koca bir tüketim ve israf çemberinin içinde buluyor. Yani bir yanda haz aşılaması, diğer yanda hazzın yol açtığı birikintilerden kurtarma… Hangi zaviyeden bakarsanız bakın bir tüketim ve israf kapanı…

Daha sıhhî değil daha iyi bir görüntü

Fazla kilolarından kurtulan kişi çok daha iyi bir görüntüye kavuştuğuna da ikna oluyor. Tüketimin hedef aldığı aslında ceplerimizin yanında bedenlerimiz olmuş. Tabi burada hayatın normal akışı içerisinde olması gereken ancak şehir ve çalışma hayatının dayattığı hareketsizliği yok etmeye dönük sportif faaliyetleri ayırmak gerekiyor. Fakat bazen ikisinin amacı, daha iyi bir görüntüye kavuşma noktasında birleşebiliyor.

  • Vücut geliştirme, 1980’lerde bir endüstri olma yolunda hayatlarımıza giriyor. Filmler, dergiler derken vücudun sergilenen bir nesne haline gelmesiyle bedene verilen önem de arttı. Hoş ve beğenilir olma arzusunda olan insan iyi izlenim bırakmak için bu alana yönelim göstermeye başladı.

Amaçlar farklı tuzaklar aynı

Akademik çevrelerin de ileri sürdüğü bu görüşler, bu sporu yapanlarca nasıl görülüyor, neden vücut geliştirmeye ihtiyaç duyduklarını açıklasalar da bu sporu yapanların ne düşündüğü de önemli.

  • Spora sağlıklı olmak için başlayanlar, görünümünün onaylanması, kendini iyi hissetmek gibi nedenlerle bu sporu devam ettiriyor ve vücut geliştirme noktasına kadar ilerliyorlar. Sporu ve vücut geliştirmeyi bu noktada ayırmak gerekiyor. Bireylerin büyük bir çoğunluğu görüntüsünden yani kilosundan hoşlanmayarak bu işe girişiyor. Çevresindekilerin ilgisini çekmek, onay almak için girenlerin sayısı da oldukça fazla.

A.D, vücut geliştirmeye nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Lisedeyken hareketsiz biriydim. Arkadaşlarla evde bilgisayar oyunları oynar, sürekli hazır yemekler yerdik. Bir yerde yürürken bile nefes alamadığımı fark ettim. Daha 18 yaşındayken 35 gibi görünüyordum. Bir şeyler yapmam gerek dedim ve mahalledeki spor salonuna yazıldım. 3 yıldır geliyorum. Amacım vücudumu geliştirmek değil. Bu çok karıştırılıyor. Ben formumu korumak için geldim ve disiplin oluşturdum kendime. Buraya gelen herkes aynı amaçla gelmiyor. Ablalar farklı, abiler farklı nedenlerle geliyor. Yarışma için hazırlananlar da var onlar çok ayrı.”

‘Görünüş önemli’

Spordan önce içine kapanık, kendine güvenmeyen biri olduğunu söyleyen C.Ö, “Görüntüm itibariyle çevremden ‘onaylı’ olmadığım için kendi içime kapanmıştım. Bunu şimdi fark ediyorum. Abla sen de kadınsın, sorayım sana şurada iki erkek var. Birisi boylu poslu, ne şişman ne çok kuru. Giydiği yakışıyor yani. Filinta gibi adam. Diğeri de büyük beden giyen senin yanında durdu mu yakışmayacak biri. Sen olsan hangisini seçersin? Tamam, iç güzellik falan filan da ilk önce insanı görürsün değil mi abla? O yüzden samimi olmak lazım. Geliyoruz evet, özgüven kazanıyoruz çünkü insanlar ilk olarak görünüşe önem veriyor” diyerek aslında sakladığımız gerçekliğe işaret ediyor.

Spordan önce içine kapanık, kendine güvenmeyen biri olduğunu söyleyen C.Ö, “Görüntüm itibariyle çevremden ‘onaylı’ olmadığım için kendi içime kapanmıştım. Bunu şimdi fark ediyorum

T.H.K ise karakter gelişiminde vücut geliştirmenin değil de sporun etkisi olduğun ileri sürüyor: “Vücut geliştirmede hırs, yarışma, kendini hemcinsine ispat etme durumu var. Karakter gelişimi disiplin gibi konularda normal antrenmanların etkisi olduğunu düşünüyorum. Ben sağlamlık kazanmak için spor salonuna geliyorum. Evde bu aletleri tutacak ne yerim var ne de onlara ayıracak ekstra bir param.”

Protein tozuna dikkat

A.D vücut geliştirirken protein tozu gibi farklı takviyelerin kullanılmasını eleştiriyor. “Protein tozu falan para tuzağı. Koca koca kutulara verdikleri paralara yazık. İnsan kendi vücudunu tanırsa ne yemesi ya da yememesi gerektiğini bilir. Ya abla bazı arkadaşlar, kötü kullanım gibi şeylerden dolayı bizlere kötü gözle bakıyor. Farklı amaçlarla buraya gelenler var ama herkes böyle değil, her şey internette gösterildiği gibi değil.”

Bu arada ekleyelim bu tozların pek çoğu İslâmî açıdan mahzurlu. Yani helâl olmayan kaynaklardan elde ediliyor.

Yarış için yapanlar var

Vücut geliştirmeyi, insanların birçoğunun kendi için değil, başkası için yaptığını iddia ediyor

C.Ö. “Karşı cinsin hoşuna gideceğini düşündüğü için yapanlar da var, yarış için yapan da, kendini daha iyi hissetmek için yapan da... Kişinin hayat algısıyla alakalı.”

Spor salonu işletmecisi B.N, bir yılık kayıt yaptırıp gelmeyenlerin sayısının da oldukça fazla olduğunu ifade ediyor: “Bir yıl hatta daha uzun süre için ödeme yapıp de gelemeyenleri saysam uzun bir liste olur. Buraya gelenlerin yarısı kendi isteğiyle yarısı başkası için geliyor. Bunlar da antrenmanlar ilerledikçe eleniyor. Kendisi için gelenler devam ederken başkası için gelenler çoğu zaman ayrılıp gidiyor. Özellikle vücut geliştirme noktasında böyle. Onlarca kilo ağırlığın altına kimse başkası için girmez öyle değil mi? Bir de spor salonu maliyet, takviye besinler maliyet... Bu nedenle bırakan da çok.”

Avrupa'da body building olarak ifade edilen vücut geliştirme alanında yarışmalar da düzenleniyor. Sporcular, bir yıl boyunca bu yarışmalara hazırlanıyor. Jüri gözetiminde en iyi vücuda sahip kişi seçiliyor.

‘Beyni geliştirmiyorlar’

Mahallesindeki spor salonundan rahatsız olan Ahmet Acar, “Spor yapmak sadece bir yere gidip ağırlık kaldırmakla oluyorsa diğer insanlar neden bu kadar sağlıklı? Beynini geliştirmek istemeyen ya da bunu beceremeyen kişiler, geliştirecek en kolay yer olarak vücutlarını görüyorlar. Benim spor salonlarına gidenlerde gözlemlediğim bu. Pek de genellemek istemiyorum ama böyle.”

Kadınlar arasında vücut geliştirmeyi abartmadıkça güzel bulan da var. Melek Bayındır, kendisi de evde günlük spor yapan bir kişi. Spor ve egzersizin insan sağlığına ve dinçliğine katkısını bizzat deneyimlediğini söylüyor. “Spor yani hareket her insanın hayatında olması gereken bir şey. Vücut geliştirme de kişiye bağlı. İsteyen istediği nedenle yapabilir. Bu fikri asla değiştiremeyiz. En azından bir işle ilgileniyor ve çevresine ya da kendisine zararı yok. Olumlu açıdan değerlendiriyorum ben. Ha tabi görünüşleri bazen yaratık gibi olabiliyor. Ama dediğim gibi bu bir tercih.”

A.D vücut geliştirirken protein tozu gibi farklı takviyelerin kullanılmasını eleştiriyor. “Protein tozu falan para tuzağı. Koca koca kutulara verdikleri paralara yazık. İnsan kendi vücudunu tanırsa ne yemesi ya da yememesi gerektiğini bilir.

  • Oğlu vücut geliştiren Elmas Akşeker, oğlunun daha erkeksi bir görünüme sahip olduğuna inandığı için bu sporu yaptığını söylüyor. “20 yaşında bir gün anne ben spor salonuna yazılacağım dedi. Niye dediğimde bu adamlar gibi, daha erkeksi görünmek istiyorum. Gücümün farkına varmak istiyorum dedi. İtiraz etmedik hevestir geçer diye ama istikrarlı bir şekilde devam etti.

Çok seviyor orayı. Okuldan eve, evden de spor salonuna gidiyor. Hayatını düzene koydu. Sabah uyanması, akşam yatması bile belirli. Derslerini ihmal etmemesi kaydıyla izin vermiştik, sağ olsun yüzümüzü kara çıkarmadı.”