Savaş köpekleri…

MEHMET YÜCE KATIRCIOĞLU
Abone Ol

Tarihte ilk defa kullanılmış olan atom bombasının gerçek tahrip gücünü bombayı yapan fizikçiler de bombayı hedefe atan uçağın mürettebatı da tam olarak bilmiyordu. Patlamayla oluşan muazzam duman ve tozun altında şehirdeki binaların yaklaşık yüzde 70’i tamamen yıkılmış ve ilk belirlemelere göre 80.000 kişi ilk anda ölmüştü. Ölen insanların çoğu bir anda yeryüzünden silinivermişti, geride külleri bile kalmamıştı. İki bin dereceye ulaşan sıcaklıkta buharlaşıp havaya savrulmuşlardı!

‘Bombayı attığım için kendimi çok iyi hissetmedim.’ Bu sözleri söyleyen Theodore Dutch Van Kirk, 6 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima şehrine dünya tarihindeki ilk atom bombasını atan Enola Gay uçağının seyir subayıydı.

5-6 Ağustos 1945 gecesi, USAAF (USA Air Force/ABD Hava Kuvvetleri) 509. Birleşik Hava Grubu, Japonya’nın güneyindeki Hiroşima şehrine bir atom bombası atmakla görevlendirildi.

Bombayı taşımakla görevli B-29 bombardıman uçağında Theodore Van Kirk, navigatör olarak görev yapıyordu. Havacılıkta navigatör uçağı bir noktadan diğer noktaya götüren kişi/seyrüseferci mânâsına geliyor.

Van Kirk bu göreve eski komutanı Paul Tibbets tarafından seçilmişti. Van Kirk İngiltere’de uzun süre Paul Tibbets ile birlikte uçmuş ve onun güvenini kazanmıştı. Bu uçuşlardan birinde, Almanlara karşı savaşan müttefik kuvvetlerinin Kuzey Afrika’da başlatacağı büyük çıkarma ve imha savaşına komuta edecek olan General Dwight Eisenhower’i güney İngiltere’deki Hurn’dan Afrika’daki Cebelitarık’a kadar birlikte götürmüşlerdi. General Eisenhower daha sonra ABD Başkanı olacaktı!

Bu nükleer saldırıdan önce Japonlara insânî uyarı da yapılmayacaktı ve nükleer kıyametin saati gelmişti.

5 Ağustos gecesi saat 22:00’ye doğru 509. Birleşik Hava Grubu mürettebatı, taarruz öncesi son brifingi almak ve bombayı atacak olan Enola Gay uçağının son kontrollerinden önce bir kahvaltı yapmak için koğuşlarından çağrıldı.

Dutch, bu olağanüstü görev için seçilmiş olan mürettebatın bu olağanüstülüğü fark etmemiş, sıradan bir göreve gidermiş gibi davrandığını gözlemliyordu! Dutch, o geceyi daha sonra hatıralarında şöyle anlatacaktı:

“Iwo Jima adasını rotamızdaki bir kontrol noktası olarak kullanıp, çok uzun bir mesafeyi deniz üzerinde kat ediyorduk. Eğer Iwo Jima ile Japonya arasında kaybolursanız, gerçekten başı belada bir seyir subayı olurdunuz. Uçaktaki herkes kendi işini yapıyordu. Mesela Ferebee biraz kestirirken, hatırladığım kadarıyla telsiz operatörümüz bir boksör hakkındaki bir polisiye roman okuyordu. Herkes orada bulunma sebebi olan işi ‘doğru’ yaptığından emin olmaya çalışıyordu.”

6 Ağustos’ta Hiroşima’ya yapılan 13 numaralı Özel Bombardıman Görevine yedi uçak katılmıştı. Bunlardan üçü şartların uygun olduğundan emin olmak için görevlendirilen gözlem uçaklarıydı. Iwo Jima adasına inen Top Secret uçağı, Enola Gay’in yedeğiydi. The Great Artiste ve Plane 91 adlı diğer iki uçak ise tüm operasyon süresince Enola Gay’e eşlik etmişti. Plane 91 uçağının adı daha sonra Necessary Evil olarak değiştirilecekti.

‘Savaş köpekleri’

Bombayı atacak olan Enola Gay uçağının seyir subayı Van Kirk daha sonra sözlerine şöyle devam etmişti: “The Great Artiste adlı uçakta bizim atom bombasıyla aynı anda atılacak aletler vardı. Bana bu aletlerin adını sorarsanız söyleyemem. Onlara sadece ‘patlama ölçer’ diyorum. Çünkü yaptıkları/ölçtükleri buydu. Diğer uçak Plane 91 ise patlamanın fotoğraflarını çekmek için büyük bir kamerayla bizden yaklaşık 32 kilometre geriden uçuyordu. Ama ne yazık ki o gün o kamera çalışmadı. Bu yüzden elimizdeki en iyi fotoğraflar o uçaktaki seyir subayının el kamerasıyla çekildi!”

Burada Amerikalı subayın, yüzbinlerce mâsum insanı katlettikleri bu süper katliamın resimlerini “gereğince çekemedikleri için ne yazık ki” diyerek hayıflanması, nedenli bir merhametsizle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.. Yine bu noktada ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in ‘Dünya Düzeni’ adlı kitabının 406. sayfasındaki “savaş köpekleri” sıfatının bu Amerikalı subayı tam olarak tarif ettiğine de dikkat edilmelidir.

Ama biz, yahudi Kissinger’in ‘’savaş köpekleri’’ sıfatının İsrail’i ve siyonist yahudi lobisini de tam olarak tarif ettiğini özellikle vurguluyoruz.

Hiroşima’ya Atom bombasını atmakla görevlendirilen USAAF 509. Birleşik Hava Grubunun Komutanı pilot Paul Tibbets, bombanın atılacağı son uçuş ayağı/rotası sırasında Enola Gay’in kontrolünü bombardıman pilotu Tom Ferebee’ye bıraktı.

Bombayı atacak olan B-29 Superfortress modeli ağır bombardıman uçağının Enola Gay adı, Pilot Paul Tibbets’in annesi Enola Gay Tibbets’in isminden alınmıştı.

Pilot o ânı anlatıyor

Hiroşima’ya atılacak olan atom bombasına Little Boy/Küçük çocuk adı verilmişti. Bomba 4.400 kg. ağırlığındaydı ve patladığında 15.000 ton TNT’ye eşdeğer etki yaratacak olan bir Uranyum bombasıydı.

Bomba uçaktan bırakılınca birdenbire hafifleyen uçak yukarı doğru büyük ve sert bir dalgalanmaya girdi. Ama tecrübeli pilot Tibbets, uçağı dengelemeyi ve ardından hızla bölgeden kaçmayı başardı. Bomba bırakıldıktan 43 saniye sonra patlamıştı. Patlama olduğunda uçak, patlama bölgesinden yaklaşık 14,5 kilometre uzaklaşmış bulunuyordu.

Pilot Tibbets patlama ânını ve sonrasını şöyle anlatıyordu: “Motorların sesi nedeniyle hiçbir şey duyamıyorduk ama parlak bir ışık gördük ve kısa bir süre sonra ilk şok dalgasını yaşadık. Arkamıza bakınca Hiroşima’dan görebildiğimiz tek şey siyah bir duman ve tozdu. Mantar şeklindeki bulut bizden yüksekte idi, yaklaşık 12 km yüksekliğe ulaşmıştı ve halâ yükselmeye devam ediyordu. O bulutu 480 km öteden bile görmek mümkündü!”

‘Bunu kutlamalıyız’

Tarihte ilk defa kullanılmış olan atom bombasının gerçek tahrip gücünü bombayı yapan fizikçiler de bombayı hedefe atan uçağın mürettebatı da tam olarak bilmiyordu. Patlamayla oluşan muazzam duman ve tozun altında şehirdeki binaların yaklaşık yüzde 70’i tamamen yıkılmış ve ilk belirlemelere göre 80.000 kişi ilk anda ölmüştü.

Ölen insanların çoğu bir anda yeryüzünden silinivermişti, geride külleri bile kalmamıştı. İki bin dereceye ulaşan sıcaklıkta buharlaşıp havaya savrulmuşlardı!

Bombanın yapıldığı Los Alamos’ta ise hava çok başkaydı. Bombayı yapan fizikçi bilim ekibinin başı Yahudi fizikçi Oppenheimer hemen çalışma arkadaşlarını toplayıp, büyük bir sevinçle “bunu kutlamalıyız” dedi. Proje başarıyla sonuçlanmıştı!

Yahudi Oppenheimer daha sonra da şunları söyleyebilecekti: “Eğer teknik olarak güzel bir şey görürseniz, gidip onu yaparsınız ve onun hakkında ancak teknik başarıya ulaştıktan sonra tartışırsınız. Atom bombasında da aynen böyle oldu”

Bombayı yapan fizikçi bilim grubunun ‘bazı’ üyeleri ise neye sebep olduklarını daha sonra anlayacaklardı.

Abone olmak için: www.birlikte.com.tr/gercek-hay...