Savaş iktisadı

EROL YARAR
Abone Ol

"Biz iki cephede savaşıyorduk, biri ön cephedeydi diğeriyse cephe gerisi. Eğer cephe gerisindeki savaşı kazanamasaydık cephedeki savaşı kazanamazdık. Cephe gerisindeki savaşımız, bizim laboratuvarlarımızla düşman laboratuvarları arasındaki savaştı." Winston Churchill

Büyük devletleri ve zayıf devletleri birbirinden ayıran en önemli özellik, sahip oldukları kaynaklar ve onları sürdürülebilir kılma güçleridir.

Napolyon’un meşhur sözü ‘para para para’ dünyanın büyük komutanlarından birinin savaş kazanmak için kaynağa gerek olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir. Büyük devletleri ve zayıf devletleri birbirinden ayıran en önemli özellik, sahip oldukları kaynaklar ve onları sürdürülebilir kılma güçleridir. Osmanlı Devletinin ticaret yollarını Batı ülkelerine kaptırması, Batının yeni kıtalardan sömürdüğü kaynaklarla güçlenmesi, kaynak yoksunu kalan koca Osmanlı devletini (savaşları finanse etmek gayesiyle ve 1855 yılından itibaren Kırım savaşı dolayısıyla) önce borca batırmış, sonrasında da tarih sahnesinden silinmesine sebep olmuştur.

İstiklâl savaşı ise yeni kurulan Komünist Rusya (SSCB), Hindistan Müslümanları ve kısıtlı Anadolu sermayesiyle finanse edilmiştir. Kaynakları kontrol eden Batı merkezli ülkeler ise gittikçe büyüyerek günümüzün süper güçlerini oluşturmuştur. 2. Dünya savaşının mutlak galibi ABD, üretim gücü ve teknolojisiyle Almanya’nın üstün sanayisine galebe çalmış, nükleer teknoloji ile Japonya’ya iki atom bombası atarak 2. Dünya savaşına son vermiş, tüm çetin ve yüksek teknolojiye sahip rakiplerini daha iyisini üreterek yenmeyi başarmıştır.

Dünya tarihi savaşlar tarihidir

Dünya tarihi bir bakıma savaşların tarihidir. 7000 yıllık tarih içinde nice devletler gelmiş, hükmetmiş, savaşlar yapmış, gelişmiş ve sonrasında iktisaden zayıflayarak başlayan yenilgilerle tarih sahnesinde bir hatıra olarak yerini almıştır. Bu tarihi gerçek sürekli değişim gösterirken dikkatli bakan gözlere ortak bazı özellikler işaret etmektedir.

İktisâdî gücü oluşturamayan devletler tarih sahnesinden silinmişlerdir. O zaman devlet dediğimiz siyasi mekanizmanın oluşturulması, iktisat ilmine sahip olmayı ve etkin uygulamayı gerekli kılmaktadır.

Dünya tarihi bir bakıma savaşların tarihidir.

İnanç veya ideoloji ile iktisat ilişkisi bir benzetme yaparsak yakıt ve araç ilişkisine benzer, araç olmadan yakıt, yakıt olmadan araç işlevsiz kalır. Buradan yola çıkarak devletlerin kendilerini götürecek bir araç ve yakıt bulmaları gerekmektedir. Komünizm son yüzyılın önemli bir ideolojisi olarak iki büyük devletin kurulmasına öncülük etmiştir, Sovyet Rusya ve Çin. Batı merkezli kapitalizm ise bir ideolojiden ziyade insanlara liberal hayat biçimi, teşebbüs hürriyeti ve temel haklar sağlayan bir siyâsî ve iktisâdî sistem olarak ortaya çıkmıştır. Birisi özgürlük diğeri eşitlik temelinden çıkmıştır.

Batı kazandı ama...

İnsanlık tarihi için çok uzun sürmeyen 70 yıl içinde Batı merkezli sistem daha başarılı olmuş ve diğerini tarih sahnesinden silmiştir. İkisinin ortak yanı, iktisâdî yapılarının teknolojik gelişmelere dayalı üretim modelleri ile desteklenmesidir. Her iki model de kaynak üretmede başarılı olmuş fakat merkeziyetçi komünist model, rekabetçi girişimci modelin gelişim hızına ve iktisâdî sürdürülebilirlik gücüne erişememiştir.

Günümüz dünyasında iktisâdî büyüklüğün bir yansıması da ‘savunma’ adı altında kamu bütçelerine konan miktardır.

Bu iki yakın tarih karşılaştırması, öncelikle oluşturulacak sistemin kaynaktan daha önemli olduğunu, insan fıtratına aykırı sistemlerin başarılı ve sürdürülebilir olmayacağının göstergesidir. Batı ise ortaya koyduğu modelle tüm dünyayı tehlikeye atan, çevre ve insan fıtratını bozan biyolojik sorunlara yol açmış, bu dönemde onu nasıl tedavi edeceğine odaklanmış görünmektedir.

Savaşta başarının iki temel kuralı, devletin varlık sebebi olan inanç veya ideolojisinin sağlamlığı ile toplumun bunu benimsemesi ve devletin iktisâdî gücünü sürekli kılan bir sistemin mevcudiyetidir. Günümüz dünyasında iktisâdî büyüklüğün bir yansıması da ‘savunma’ adı altında kamu bütçelerine konan miktardır. Bu rakamlara bakıldığında süper gücün kim olduğunu anlamak fazla zor olmamaz.

ABD açık ara önde

Nitekim bütçelere bakarsak; ABD 858 milyar dolarlık savunma bütçesiyle açık ara önde gitmekte. Türkiye’nin savunma sanayi bütçesinin 15 milyar dolar olduğunu düşünürsek aradaki farkı kolayca anlamak mümkün. Rusya savaş dolayısıyla 100 milyar doları aşarken, Çin 226 milyar dolar ile ABD'nin en yakın takipçisidir. Dünyadaki toplam askerî harcamanın üstünde bir askeri bütçesi olan ABD, kendine tüm dünya yüzeyinde hareket kabiliyeti ve gücü kazandıran askeri üslere de sahip.

16'sı Türkiye’de olmak üzere dünyada 500'den fazla üssü bulunan ABD, en yakın rakibine açık ara fark atmış görünüyor. Her üs bünyesindeki personelin iâşesi ve silah kapasitesi, Amerikan savaş makinesinin nasıl bir iktisâdî sistemle desteklendiğini göstermesi açısından önemli.

ABD 858 milyar dolarlık savunma bütçesiyle açık ara önde gitmekte. Türkiye’nin savunma sanayi bütçesinin 15 milyar dolar olduğunu düşünürsek aradaki farkı kolayca anlamak mümkün.

Günümüz dünyasında iktisâdî büyüklüğün bir yansıması da ‘savunma’ adı altında kamu bütçelerine konan miktardır.

  • Savaş iktisadı için temel faktörler
  • Savaş iktisadı, bir ülkenin savaşa katılırken ve savaşı sürdürürken nasıl bir ekonomik yapıya sahip olması gerektiğini inceleyen önemli bir konu. Başarılı bir savaş iktisadı için temel faktörler şunlardır:
  • ● Sanayileşme ve savunma sanayisi:
  • Yüksek düzeyde sanayileşmiş bir ekonomi, savunma sanayisini güçlendirebilir. Başarılı bir savaş iktisadı, modern silah sistemlerini üretebilecek ve bakımını sağlayabilecek bir altyapıya dayanmalıdır.
  • ● Teknolojik yetenek ve Ar-ge:
  • İleri teknoloji, savaş alanında üstünlük sağlar. Ar-ge yatırımları, askeri teknolojiyi geliştirmek için kritik öneme sahiptir. Yenilikçi çözümler, stratejik avantajlar yaratır.
  • ● Enerji güvenliği ve savunma:
  • Enerji kaynaklarına güvenilir bir erişim, askeri operasyonları destekler. Hem savaş hem de savunma sanayisi, enerji taleplerini karşılamak için güçlü bir enerji altyapısına ihtiyaç duyar.
  • ● Lojistik altyapı ve taşıma kapasitesi:
  • Etkili bir lojistik ağ, birliklerin ve malzemelerin hızlı bir şekilde taşınmasını sağlar. Ulaşım, haberleşme ve depolama sistemleri, savaşın başarılı bir şekilde yürütülmesinde temel bir rol oynar.
  • ● Finansal dayanıklılık ve savaş ekonomisi:
  • Uzun vadeli bir savaş maliyetli olabilir. Güçlü bir ekonomik yapı, savaşın finansmanını ve ekonomik çalkantıları absorbe etme kapasitesini artırabilir. Savaş ekonomisi stratejileri, kaynakların etkili kullanımını içerir.
  • ● İstihbarat kapasitesi ve ekonomik analiz:
  • Ekonomik istihbarat, düşmanın ekonomik zayıflıklarını belirleme ve kendi ekonomik stratejileri üzerinde bilgi sahibi olma açısından kritiktir. Ekonomik analiz, savaş stratejilerini şekillendirmede yardımcı olabilir.
  • ● İnsan kaynakları ve askeri potansiyel:
  • Nitelikli işgücü, askeri yetenekleri artırabilir. Eğitim sistemleri, askeri personelin uzmanlığını ve etkinliğini güçlendirebilir. Aynı zamanda sağlık sistemleri de savaş potansiyelini etkiler.
  • ● Uluslararası ticaret ve diplomasi:
  • Güçlü ekonomik ilişkiler, müttefikler ve destekçiler bulma konusunda kritiktir. Uluslararası ticaret, savaş potansiyelini artırabilir ve ekonomik dayanıklılığı güçlendirebilir.
  • Teknolojik güç unsurları
  • Bu unsurlar, bir ülkenin savaş iktisadını güçlendirmek için kapsamlı bir stratejik yaklaşımın parçasıdır. Ancak her ülkenin benzersiz şartları ve hedefleri olduğu için genel ilkelere adapte edilmeleri önemlidir.
  • Teknolojik güç, modern savaşta belirleyici bir faktördür. Bir ülkenin savaşta başarılı olabilmesi için gerekli olan temel teknolojik güç unsurları:
  • ● İleri savunma sistemleri:
  • Hava savunma sistemleri, balistik füzeleri engelleme kapasitesine sahip olmalıdır. Ayrıca siber saldırılara karşı güçlü bir siber savunma ağı da kritik öneme sahiptir.
  • ● Askeri iletişim teknolojisi:
  • Güçlü ve güvenilir bir askeri iletişim altyapısı, birlikler arasındaki koordinasyonu ve komuta kontrolünü sağlamak için önemlidir.
  • ● Uzay teknolojileri:
  • Uydu tabanlı gözetleme, navigasyon ve haberleşme sistemleri savaş sahasında üstünlük sağlamak açısından kritiktir. Uzaydaki varlıklar, stratejik bilgi toplama ve izleme için önemlidir.
  • ● Robotik ve otomasyon:
  • İnsansız hava araçları (İHA'lar) ve otonom sistemler, askeri operasyonlarda görev yapabilir ve personel güvenliğini artırabilir.
  • ● Yapay zekâ (YZ) ve analitik yetenekler:
  • YZ, stratejik planlama, istihbarat analizi ve savaş simülasyonları gibi alanlarda önemli rol oynayabilir. Büyük veri analitiği, düşman stratejilerini anlamak ve tahmin etmek için kullanılabilir.
  • ● Elektronik harp sistemleri:
  • Düşmanın iletişimini kesmek, radar sistemlerini etkisiz hâle getirmek ve savaş sahasında üstünlük elde etmek için kullanılır.
  • ● Biyo-teknoloji ve tıp:
  • Yaralanan askerlere hızlı ve etkili tıbbî müdahale savaş gücünü artırabilir. Biyoteknoloji, iyileştirici ve ergonomik avantajlar sağlayabilir.
  • ● Enerji teknolojileri:
  • Taşınabilir ve sürdürülebilir enerji kaynakları, askeri birimlerin bağımsızlığını ve mobilitesini artırabilir.
  • ● Yüksek performanslı silah sistemleri:
  • Hava, kara ve deniz platformlarında kullanılan gelişmiş silah sistemleri, düşmanla etkili bir şekilde başa çıkma kapasitesini artırabilir.
  • ● Nükleer teknoloji:
  • Günümüz savaşlarında nükleer teknoloji hem caydırıcı hem de savaş bitirici etkisi açısından kaçınılmaz görünmektedir. Tüm insanlığı tehlikeye atan bu teknoloji, barış zamanlarında etkin uygulamaları olması açısından kaçınılmaz durumdadır. Ülkemiz açısından boryum cevheri ve sahip olduğumuz rezervlerin dünyanın en büyük rezervleri olması açısından da ayrı bir ehemmiyeti vardır.

Savaş iktisadı yoksa hüsran kaçınılmazdır

Bu teknolojik güç unsurları, bir ülkenin savaşta üstünlük sağlamasına yardımcı olur. Ancak teknolojik avantajın yanı sıra personel eğitimi, stratejik planlama ve diplomatik ilişkiler gibi diğer faktörler de savaş başarısını etkiler.

Bütün bu bahsettiğimiz konular, iktisadın iki temeli olan yetişmiş, ehliyetli insan ve kaynak gerektiren konulardır. Konuyu iki dünya savaşı görmüş ünlü İngiliz siyasetçi Winston Churchill’in bir tespitiyle bitirelim.

‘Biz iki cephede savaşıyorduk, biri ön cephedeydi diğeriyse cephe gerisi. Eğer cephe gerisindeki savaşı kazanamasaydık cephedeki savaşı kazanamazdık. Cephe gerisindeki savaşımız, bizim laboratuvarlarımızla düşman laboratuvarları arasındaki savaştı.’

Özetle, savaş iktisadını uygulamadan savaşa girenlerin hüsrana uğraması kaçınılmaz bir gerçekliktir. İstisnaların kideyi bozmadığını bilmek de aklın bir gereğidir.

Vesselam…