Prozac toplumu ve yalan cennet

HASANALİ YILDIRIM
Abone Ol

Kişi kendisini kaldıramayacağı, üstesinden gelemeyeceği bazı yüklerin altında inilderken hissedebilir. Uğraşır, didinir ama bir türlü kurtulamaz bu yüklerden. Bir girdaba kapılmıştır sanki; ne yapsa boşuna. Uğraşır, didinir, çabalar ama nafile. Yaşamak bir zulümdür adeta. Bir dostun belki acı ama ekseri isabetli tavsiyeleri çok uzaklardadır artık. Hangi eski ahbabınızı arasanız boşuna; derdinizi kime çıtlatıverseniz nafile. Kimseler sizi canı gönülden dinlemek istemiyordur. Ya belirsiz bir süre ne idüğü bilinmeyen, kerameti kendinden menkul psikologların yabancı filmlerden arak mefruşatla döşeli ve gene yabancı filmlerden aparma terapi sahnelerinden kırpılma seans dehlizlerine dalacaksınız yahut kestirmeden gidip kendinizi meşru uyuşturucunun emin ama hiçbir derde deva getirmeyen kollarına bırakacaksınız.

Geçen asrın ikinci yarısından itibaren başta Avrupa ve Amerika olmak kaydıyla gelişmiş kabul edilen bütün memleketlerde gittikçe artan miktarda antidepresan içilmesinden mülhem, yaşanılan dönem için kullanılan ‘Prozac toplumu’ ifadesi hepimizin malûmu.

  • İlk devirlerde antidepresanın yan etkileri ya pek bilinmediği yahut ahaliden marifetle saklanabildiği için Batı’da ve hem zihni, hem de hissi tesir sahalarında peynir-ekmek gibi satılmaktaydı. Bizzat kendisi yahut muadilleri.

Prozac ve hempalarının faydalarıyla karşılaştırılamayacak miktardaki zararlarının ayyuka çıkmasının ardından artık oralarda eskisi kadar satılamayan bu ‘ilâç’lar, (malûm, bilumum zehrin adı ilâç epeydir) bizde ve bizim gibi ülkelerde belki henüz ekmek değil ama peynir gibi satılmakta.

Köyde, kasabada ve hatta mezrada. Neye karşı neyi muhafaza ettiği bir türlü anlaşılamayan muhafazakâr muhitlerde de. ‘Dinibütün tabipler’ tarafından yazılmış reçetelerle üstelik.

Köyde, kasabada ve hatta mezrada. Neye karşı neyi muhafaza ettiği bir türlü anlaşılamayan muhafazakâr muhitlerde de. ‘Dinibütün tabipler’ tarafından yazılmış reçetelerle üstelik.

Nasıl Kurtulurum Bu Ezilmişlikten?
Gerçek Hayat

Kaynanasına içerleyen yeni gelin de, gelinin toyluğunu affedecek kadar ‘büyümemiş’ kaynana da, karısını kendisine cariye ettiremeyen koca da, kocasını kendisine secde ettiremeyen kadın da, talebenin aşırı rahatlığından mustarip hoca da, aldığı notları beğenmeyen talebe de, âmirine içerleyen çalışan da, çalışanını eskisi gibi azarlayamadığına hayıflanan âmir de, evlâtlarının yaramazlıklarına tahammül edemeyen ebeveyn de, ebeveynine kızan delikanlı da, sevgilisinden ufak bir sitem işiten genç de; trafik sıkışıklığından veya akıp giden trafik yüzünden yolların tenhalığından bunalan da, yalnızlık çeken de, yalnız kalamadığını düşünen de soluğu antidepresanların yalancı cennetinde aramakta.

Resmi uyuşturucu

İşin tuhafı bulabilmekte de.

Sanki.

Modern insanın dertlerine deva olmayacak, o çözümsüzmüş gibi görünen sıkıntıları defedemeyecek herhangi bir antidepresan çeşidi yok. Çeşidi veya dozajı. Kendinizi bu resmi (dolayısıyla adeta meşru da...) uyuşturucunun emin ellerine emanet ediniz yeter ki. Tez vakitte dertlerinize derman bulamazsanız da onları unutmanın, yoksaymanın bir yolunu bulur ve tıpkı hayalinizdeki gibi mutlu-mesut yaşamaya başlarsınız. Tıpkı Cennet’teki gibi, evet.

  • Dinin bu mevzuda DA ne dediğini rahatlıkla kulak arkası edebilirsiniz. İllâ ki biri öbürüyle çelişen, çatışan bir sürü şey söylüyordur. Mutlaka en az biri size uyuyordur; telâşa hacet yok yani.

Yoksa gene de vicdanınız sizi habire rahatsız mı ediyor? Meraklanmayınız hiç. Telâşa hacet yok efendim; mütedeyyin hekiminizin bilgisi dâhilinde dozajınızı bir miktar arttırmanız kâfi. O boşu boşuna konuşup da sizi üzen, geren, yoran geveze vicdanınızı susturmanız işten bile değil ki. Hiç meraklanmayınız, antidepresanınız her şeye kadir yani. Ee, modernite bu demek zaten. Hem biliyorsunuz, modern hayat tarzını bütün füruatıyla benimsemeniz için modernist olmanız da gerekmiyor nasılsa. Sizden belli bir felsefî mektebe taraf olmanız beklenmiyor ki zaten; o görüşe uygun bir tarzda amel etmeniz yeterli. Bu zokayı yutmak için ne tür bir inanç sosu tercih edeceğiniz ise elbette sizin özgür iradenize bırakılıyor.

Antidepresanın yoksayılan mütearifesi

Gene de meselenin şu veçhesini teslim mecburiyetindeyiz:

Antidepresan gayet açık ve bir o kadar da makul bir mütearifeye dayanır. Şöyle özleştirebiliriz bu mütearifeyi: Şu maddî veya bu mânevî sebepler neticesinde kişi kendisini yüklenemeyeceği ve hatta bazen bir milim kaldıramayacağı, üstesinden gelemeyeceği bazı yüklerin altında inilderken hissedebilir. Uğraşır, didinir ama bir türlü kurtulamaz bu yüklerden. Zaten ne epeydir kaale bile almadığı ebeveyninden bir medet umabilir bu durumdayken, ne de bir ahbabından.

Kim Gibi Düşünüyoruz, Kim Gibi Hissediyoruz?
Gerçek Hayat

Bir girdaba kapılmıştır sanki; ne yapsa boşuna. Uğraşır, didinir, çabalar ama nafile; felâh, ufuk çizgisi gibi hep yanıbaşından uzaklara, çok uzaklara kaçmakta. Boğulacakmış gibi hisseder kendisini. Yaşamak bir zulümdür âdeta.

Antidepresan gayet açık ve bir o kadar da makul bir mütearifeye dayanır.

Bir dostun belki acı ama ekseri isabetli tavsiyeleri çok uzaklardadır artık; kim bilir belki lise sıralarında. Hangi eski ahbabınızı arasanız boşuna; derdinizi kime çıtlatıverseniz nafile. Kimseler sizi canı gönülden dinlemek istemiyordur. Sanki siz onları zamanında dinlemişsiniz gibi. Çaresizsiniz: Ya belirsiz bir süre ne idüğü bilinmeyen, kerameti kendinden menkul psikologların yabancı filmlerden arak mefruşatla döşeli ve gene yabancı filmlerden aparma terapi sahnelerinden kırpılma seans dehlizlerine dalacaksınız yahut kestirmeden gidip kendinizi meşru uyuşturucunun emin ama hiçbir derde deva getirmeyen kollarına bırakacaksınız.

Yalancı cennet, sahte hızır

Antidepresan kişinin bu tahammülfersa buhran döneminde bir Hızır gibi yetişir âdeta. Ona bir ferahlık hissi verir. Çok geçmeden dünyaya bakışı değişir; dünyaya, hadiselere, insanlara... Artık hiçbir şey eskisi gibi tahammül edilemez değildir. Hatta hayat pek güzeldir. Onu heder eden o dertler de eskisi kadar altından kalkılamaz değildir, filân. Yani o kabz hâli gitmiş, yerine muvakkat bir bast hâli gelmiştir.

  • İşte kişinin yapması icap eden mesuliyet de bu muvakkat rahatlık döneminde, o sıkışmışlık içerisinde buhrandayken göremediği o fena hâlden kurtulmanın bir yolunu bulabilmesi ve kendisini o dolap beygirinden beter girdaptan kurtarabilmesi... Antidepresan içen birinden bir vakit sonra beklenen hamle bu. Ağız birliği etmişçesine mütehassısların iddiası bu minvalde en azından.

Peki, işin aslı böyle mi? Daha doğrusu, iddia ile vakıa arasında ne miktarda bir tetabuk müşahede edilmekte? Belirli bir vakit içildikten sonra antidepresanın kişide tesis ettiği o hayali fanus, sahiden de iddia edildiği gibi bir tesir icra etmekte ve kişi de içine düştüğü o kuyudan, hiç kimseye ihtiyaç hissetmeden tek başına çıkabilmekte mi?

Ne gezer!

  • Tersine, tansiyon, diyabet veya kolesterol ilâçları gibi antidepresanlar da çok geçmeden ömür boyu içilmesi mecburi bir hâl almakta. Dozajı gittikçe artarak üstelik. Birçok ciddi yan tesiri de cabası.

Söylemeye gerek var mı, bir yalancı Hızır’dır Prozac. Kurtarmaz; hatta içmeseydiniz belki keşfedebileceğiniz kurtuluş yollarını aramak mecburiyetinden ve mesuliyetinden azat eder sizi. İnsan hüviyetiyle ve insan mevcudiyetiyle bu âlemdeki mesuliyetinizi ve memuriyetinizi biteviye ihmal ettirir. Hastalıklar gibi maddî acılar ile ruhun üzerinde tesir eden mânevî ıstıraplar da tekâmülümüzün, yani bir imtihan içerisinde bulunduğumuzun tefrikinin en mühim vasıtasıydı hani?