Ortadoğu’da yeni cephe: Lübnan

MUSTAFA DOĞAN
Abone Ol

Hamas’ı bahane ederek Gazze’yi, Hizbullah’ı bahane ederek Lübnan’ı yıkıma uğratan israilin gerçek amacı sözde vadedilen topraklar üzerinde kurulu bulunan Filistin, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, Irak ve Türkiye gibi devletlerin yıkıma uğratılması. Yahudi ve Evanjelik itikadın ürettiği teo-politik denklemin esasını oluşturan Armageddon (Kıyamet) savaşının başlatılmasını sağlamak.

Ekim ayı İslam ve insanlık tarihine bir “Hüzün Ayı” olarak geçti. 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Aksâ Tufanı Harekâtı 7 Ekim 2024 tarihi itibariyle ikinci yılına girdi. İsmail Haniye’den sonra Hamas’ın liderliğini üstlenen Yahya Sinvar’ın şehadeti tarifi imkânsız hüzne gark etti bizleri. israil hedef gözetmeksizin Gazze’de her yeri yakıp yıkıyor, açlığı silaha ve insânî yardımları mühimmata dönüştürerek katliamlarına her gün bir yenisini ekliyor. Sözde Tevrat’ın motive ettiği örgütlü, sistematik bir kötülük olan yahudi fundamentalizmi 7 Ekim’den bu yana Gazze ve Batı Şeria’dan sonra Lübnan’a saldırarak üçüncü cepheyi de açtı.

Gazze’ye Lübnan eklendi

İsrail 7 Ekim 2023’ten bugüne kadar Gazze’ye 3.654 defa hava saldırısı düzenledi. Kayıplarla birlikte 51.870 Müslüman şehit edildi; Batı Şeria’ya düzenlenen saldırılarda 820 Filistinli şehit olurken 4.000 Filistinli yerinden edilerek göç ettirildi ve çoğu 18 yaş altı olan Filistinli tutuklu sayısı 11.500’ü geçti. Lübnan’da bilanço her saat gittikçe ağırlaşıyor. Son bir ay içinde Lübnan’da 2.530 kişi katledildi, yaklaşık 12.000 kişi yaralandı ve 800.000 kişi Lübnan’ı terk etti.

Kısa bir süre önce Hizbullah, Litani nehrinin kuzeyine çekilmeyi, Lübnan’daki Filistinlilerin yönettiği Direniş örgütlerini terk etmeyi ve Gazze’de İsrail saldırganlığı devam etse bile sağlanacak ateşkese sadık kalacağını içeren bir niyetle Şii Emel örgütü lideri ve Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri’ye israil ile kalıcı bir ateşkes için müzakere yapma yetkisi verdiğini duyurmuş, ancak Genel sekreter Hasan Nasrallah ve tüm komuta kademeleri öldürülen Hizbullah’ın içinde bulunduğu mecburiyeti bir fırsata dönüştürmek isteyen Netanyahu bu talebi ret etmişti. Netanyahu 9 Ekim’de yaptığı konuşmada Lübnan halkına seslenerek “Lübnan’ı Gazze Şeridi’ndekine benzer bir yıkım ve acıyla sonuçlanacak uzun bir savaştan kurtarmak için bir fırsatınız var” diyerek hem tehdit etmiş ve hem de Lübnan’da bir iç savaşa yeşil ışık yakmıştı.

İran’ın terk ettiği Hizbullah’ın arkasındaki halk desteği hızla eriyorken, israil Beyrut’un Chiyah, Dahiyeh, Burj Al Barajneh, Bekaa, Tyre, Nebatiyeh ve Mashgarah mahalleleri başta olmak üzere birçok yeri hedef gözetmeksizin bombalıyor. Sabra ve Şatilla kentlerinden kitleler halinde göç dalgası başladı. Yerinden edilen halkın gıda ve içilebilir suya erişimi neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda.

Hizbullah’ın komuta kademesi yok edildi

İsrail Lübnan’a Gazze’nin akıbetini tayin etmekle yetinmiyor, korkunç bir iç savaş başlatmak üzere son bir yıldır hazırlıklar yapıyor. Komuta kademesi tamamen öldürülen Hizbullah’ın Lübnan’da etki alanı büyük ölçüde imha edildi. 22 Ekim’de Lübnan eski Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un damadı, Dışişleri eski bakanı ve Özgür Yurtsever Partisi Lideri Cibran Basil, Hizbullah ile 7 yıl önce kurduğu ittifakı sona erdirdiğini açıkladı. Hizbullah’ın Rıdvan birlikleri büyük ölçüde Lübnan’ın içlerine çekildi, büyük ölçüde dağıldı. Canını kurtarmak isteyenler Irak ve Suriye’ye kaçıyor.

Lübnan’da uzun süredir korkunç bir hiperenflasyon ortamı hâkimdi. Mâlî sistemi ve ekonomisi tamamen çöken Lübnan’da 2020’de Beyrut Limanı’nda gerçekleşen ve 235 kişinin ölümüne, 6000 kişinin yaralanmasına ve 300.000 kişinin göç etmesine neden olan; Hizbullah’ın depoladığı ama MOSSAD’ın patlattığı amonyum nitrat faciası ile Refik Hariri suikasti gibi yüzlerce hâdiseden sorumlu tutulan Hizbullah’ın halk üzerinde kurduğu korku imparatorluğu sona ermiş durumda. İsrail, Hizbullah karşıtlığını yöneterek ülkeyi ikinci kez büyük bir iç savaşa sürüklemek istiyor.

Bir iç savaşa doğru mu?

Nüfusun

Yüzde 28'inin Sünni,

Yüzde 26'sının Şii,

Yüzde 21'inin Mârûnî,

Yüzde 8'inin Ortodoks Rum,

Yüzde 5'inin Dürzi,

Yüzde 5'inin Melkani,

Yüzde 1'inin Protestan ve

Yüzde 8’inin de küçük Hristiyan, Yahudi ve Hindu inanç mensuplarından oluşan Lübnan’da, israil tarafından üretilen güvenlik açığı, yeni ve korkunç bir iç savaşın zemini olarak kullanılmak isteniyor.

israil bölgedeki birçok Hristiyan grubu silahlandırdı ve vakti geldiğinde bu iç savaşı başlatacak. Ancak şimdilik artan Hizbullah karşıtlığını güneyden başlattığı göç ve yıkım dalgasıyla bir Hizbullah düşmanlığına dönüştürmeye çalışarak iç savaşın zeminini tahkim etmeye çalışıyor.

İran’ın terk ettiği Hizbullah’ın arkasındaki halk desteği hızla eriyorken, İsrail Beyrut’un Chiyah, Dahiyeh, Burj Al Barajneh, Bekaa, Tyre, Nebatiyeh ve Mashgarah mahalleleri başta olmak üzere birçok yeri hedef gözetmeksizin bombalıyor. Sabra ve Şatilla kentlerinden kitleler halinde göç dalgası başladı. Yerinden edilen halkın gıda ve içilebilir suya erişimi neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda.

Hamas’ı bahane ederek Gazze’yi, Hizbullah’ı bahane ederek Lübnan’ı yıkıma uğratan İsrail’in gerçek amacı sözde vadedilen topraklar üzerinde kurulu bulunan Filistin, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, Irak ve Türkiye gibi devletlerin yıkıma uğratılması. yahudi ve evanjelik itikadın ürettiği teo-politik denklemin esasını oluşturan Armageddon (Kıyamet) savaşının başlatılmasını sağlamak.

7 Nisan 2023’te yani 7 Ekim 2023’te başlayan Aksa Tufanı Harekâtı’ndan altı ay önce sosyal medya platformu X’teki hesabımda paylaştığım üzere İsrail’in işgal planını ilgili görseldeki gönderide olduğu gibi paylaşmıştım.

Müslümanlar Hizbullah ve İran ‘a neden tepkili?

• Suriye'de Nusayrî bir askerî diktatoryal cuntanın zulmü altında yaşayan Müslümanlar, Arap Baharı ile adil bir düzen ve izzetli bir yaşam talebiyle Nusayrî Esed rejimini dönüştürmek istedi.

• İran bu insânî talebi Müslümanlar lehine desteklemek ve yumuşak bir geçiş zemini üretmek yerine Nusayrî Esed lehine sivil ve barışçıl gösterileri kanla bastırdı, tarafları sonu gelmez bir iç savaşa sürükledi.

• Arap Bahar’ının "Suriye Ayağı" olarak etiketlenen bu süreci, İran mezhebî yayılma projesi için bulunmaz bir fırsat olarak kullandı.

Hamaney konuşmasında “Düşman başarılı olursa başka ülkelere de saldıracak, biz Müslümanlar yıllarca bu gerçeği göremedik ama neticelerini yaşıyoruz. Bugün artık uyanık olmamız gerekiyor. Afganistan’dan Yemen’e, Gazze’den Lübnan’a kadar İslam ülkeleri sağlam bir şekilde hazırlıklı olmalı” itirafıyla günah çıkardı adeta.

• Nisan 2013'te Suriye Ulusal Muhalefet güçleri, Esed'e karşı kesin üstünlük sağlamıştı. Uluslararası otoriteler Esed’in Suriye dışında ikamet etmek üzere her türlü sığınma hakkı verilebileceğini konuşuyorken, İran 4 Nisan 2013'teki Kusayr çatışmasına Hizbullah’ı dâhil ederek Suriye iç savaşını 12 yıl daha uzattı.

• İran, Suriye'de Hizbullah dâhil 57 silahlı örgütü 200.000 kişilik mensubuyla birlikte 530 askerî üste konuşlandırdı. Bu devasa güç marifetiyle 12 yıl boyunca Suriye iç savaşında 3.5 milyona yakın sivili, Esed ve Rusya ile birlikte katletti.

• Halep'te soykırım uygulayarak 350.000 insanı katletti, 4.5 milyonluk Halep’i tasfiye etti, halkı Türkiye'ye göçe zorladı.

• Asırlar önce unutulmuş mezhepçiliği yeniden hayatla buluşturarak İslâm dünyasını İsrail lehine paramparça etti, Suriye Kürtlerini Türkiye'ye karşı konumlandırdı ve Rusya'nın "Sıcak Denizler" hayalini gerçekleştirdi.

• Suriye halkının insanî talebini "ABD Projesi" olarak niteleyip, Suriye halkını "Katli vacip Hainler" olarak kabul etti. Böylece Ortadoğu'daki kırılganlığı İsrail lehine tahkim ederek İsrail'e alan açtı.

• 2006 yılında İsrail'le savaşan Hizbullah'ı tüm Müslümanlar, özellikle Suriye'deki Sünnî Müslümanlar desteklemişti. 2013'te Esed’e karşı İran ve Hizbullah’tan uhuvvet ve merhamet bekledikleri Hizbullah tarafından acımasızca katledilen Suriye halkının Nasrallah'ın ölümüne sevinmesi ve helva pişirip dağıtmasının sebebini anlamak ve izah etmek mümkün değil midir?

• İran'ın Suriye'de uyguladığı katliamların, İsrail'in Gazze'de uyguladığı sistematik soykırımdan hiçbir farkı yoktur.

Hasan Nasrallah

İsrail Hava Kuvvetleri 27 Eylül’de Beyrut’un Dahiye mahallesinde Hasan Nasrallah’ın bulunduğu binaya ve çevresine 80 tonluk bomba yüküyle saldırı düzenledi. Saldırıda Nasrallah ve Hizbullah’ın üst düzey sorumluları öldü.

İran lideri Ali Hamaney ülkede üç günlük yas ilan etti. 4 Ekim Cuma günü Tahran’da elinde Rus yapımı Kanas marka keskin nişancı tüfeğiyle Cuma hutbesini irad ettikten sonra bilindik intikam yeminleri etti. Hamaney konuşmasında “Düşman başarılı olursa başka ülkelere de saldıracak, biz Müslümanlar yıllarca bu gerçeği göremedik ama neticelerini yaşıyoruz. Bugün artık uyanık olmamız gerekiyor. Afganistan'dan Yemen'e, Gazze'den Lübnan'a kadar İslam ülkeleri sağlam bir şekilde hazırlıklı olmalı” itirafıyla günah çıkardı adeta.

Hamaney ne derece samimi?

Öyleyse Hamaney:

√ Neden ittifak kurmak yerine ihtilaflı alanlar üreterek geleneksel İslâm coğrafyasındaki ülkelerin yönetilebilir ve yaşanılabilir olma vasfını elinden aldı? Afganistan ve Irak işgalinde neden ABD ile iş birliği yaptı? Irak'ın işgalinde vurulacak lokasyonların koordinatlarını neden ABD'ye verdi?

√ Kendi ülkesini kalkındırmak, halkının refahını arttırmak, ahlâk ve adâlet ekseninde İran'ı yeniden inşa etmek, İran'ı sahip olduğu sosyal sermaye ve devasa enerji kaynağıyla güçlü kılmak ve bu güçle Müslümanlar lehine dünya barışının tesisi için kullanmak yerine neden Irak, Bahreyn, Suriye, Yemen, Lübnan, Pakistan ve Afganistan'ı kapsayan bir "Mezhep Yayılmacılığı" için kullandı?

√ Suriye'de Nusayrî bir cuntanın zulmü altında yaşayan masum insanların adalet ve hürriyet gibi insânî bir taleple Esed'e karşı başlattığı barışçıl gösterileri mezhep taassubuyla kanla bastırıp 13 yıllık kanlı bir iç savaşa dönüştürürken, İsrail'e alan açılacağını ve Müslümanların mukavemet kabiliyetini kaybedeceğini bilmiyor muydu?

√ Vahdet/birlik çağrısı yapmakla paramparça olan ümmeti bir araya toplamak mümkün olabilir mi bir daha? İsrail'in saldırısına uğrama tehlikesi ortaya çıkınca mı akla ümmet, birlik, kardeşlik ve vahdet geliyor?

√ Ortadoğu’da düşmanın düşmanını dost ilan etmekle ayakta kalınamayacağını, rüzgâr ekenin iki kez fırtına biçeceğini, Mezhep taassubuyla namluya sürülmüş katillerle hayat, hakikat, insan ve medeniyet inşa etmenin imkânsızlığını anlamak için Ortadoğu’nun cehenneme dönüşmesi mi gerekiyordu?

Irak’ta garip şeyler yaşanıyor

2006’da hizbullah-israil savaşı sırasında 150 milyon dolar rüşvet karşılığında kaleme aldığı fetva ile Irak halkını ABD’ye karşı direnmekten alıkoyan Sistani’ye yönelik övgü, İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki vekil güçlerine yapılacak büyük saldırının habercisi olabilir.

• Ayetullah Muqteda Sadr, siyaseti ve siyâsî sorumlulukları tamamen terk ettiğini ve sıradan bir vatandaş olarak yaşayacağını ilân etti.

• ABD, Ayetullah Sistani üzerinden İran aleyhine Irak'taki Şii Milis kuvvetleri pasifize ediyor ve Sistani'ye metihler yazıyor.

• Haşdi Şabi ve DMO ile Kudüs Gücü'ne bağlı milis gruplarında ciddi bir kargaşa hâkim. Şii Milis liderlerinin çoğu karargâhlarını terk edip gizli yerlere çekildi. Kamplarda milis bayrakları indirilip yerlerine Irak bayrakları asıldı, kamplar boşaltıldı.

• DMO Milisleri ve Haşdi Şabi saflarına ciddi bir sızma gerçekleştiği ve bu sızma ile ABD'nin Irak’taki istihbaratının Şii milislerin isimleri, evleri, karargâhları, araç ve adreslerine dair tüm bilgileri ele geçirildiği konuşuluyor.

• ABD’nin Bağdat Büyükelçisi tuhaf bir şekilde "Büyük Ayetullah Sistani, uluslararası toplulukta tanınan ve saygı duyulan bir dini liderdir. Bölgenin daha barışçıl olması yönünde kritik ve etkili bir ses olarak öne çıkmaktadır. Büyük Ayetullah Sistani'yi hedef almayı ima eden her türlü öneriyi reddediyoruz. Amerika Birleşik Devletleri, bölgede barışı teşvik etme çabalarını desteklemeye devam etmektedir" açıklamasını yaptı.

• 2006'da hizbullah-israil savaşı sırasında 150 milyon dolar rüşvet karşılığında kaleme aldığı fetva ile Irak halkını ABD'ye karşı direnmekten alıkoyan Sistani'ye yönelik övgü, İran'ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'deki vekil güçlerine yapılacak büyük saldırının habercisi olabilir.

• 2006'da İsrail Hizbullah savaşı devam ederken Ayetullah Sistani tuhaf bir şekilde TIME Dergisinde "Yılın en etkileyici 100 Kişisi" listesine ABD tarafından eklenerek denklemin dışında tutulmuştu.

• Hasan Nasrallah ve tüm Hizbullah komutanları öldürüldü. Sistani ve Sadr tasfiye edildi. İran’ın Suriye’deki vekil güçlerine komuta eden isimler ortadan kaldırıldı. Irak’ta DMO ve Şii Milisler yeraltına çekilerek mevzilerini terk etti. DMO Kudüs gücü komutanı İsrail ajanı olmakla tutuklanıp ifadesi alındı ve akıbeti bilinmiyor.

Bağdat, Cürf el-Sahar, Anbar, Kerkük ve Diyala hattından Beyrut’a kadar tasfiye edilen bir İran var artık.

İran’ı doğrudan vurmanın hesapları mı yapılıyor?