Onlarrüzgâr ekti, insanlık fırtına biçiyor
Sizi sadece terörle terbiye etmezler; tarihle, gelenekle, inançla, kültürle bağınızı koparmaya çalışırlar. Kendi kültürlerinin aşısını beyninize, biyolojik aşılarını ise bedeninize uygularlar. Düşünmeyin, yapmayın, susun, çoğalmayın isterler. Güçlenmeye kalktığınızda; çevreci ayağıyla Sabetayistlerini, Pakradunilerini, ajanlarını, teröristlerini Gezi’de toplarlar. Gezi münferit bir hadise değildi; Pakistan, Katar, Azerbaycan, Mısır, Libya, Nijer, Somali’de de benzerleri denendi. Türkiye’de başaramadılar lâkin Mısır düştü. Diğerleri zor günler geçirdi. Vazgeçmeyip 15 Temmuz’u denediler. Yine başarısız oldular. Peki, sona mı erdi? Asla!
Günümüzde petrolü ve devletleri kontrol etmek artık eskisi kadar ehemmiyet arzetmiyor. Bunlar 20. asrın siyâsî modasıydı. Artık hedefte devlet ve insanlık da yok. Bizâtihi fert fert tüm Âdemoğlu var. Yani insanı kontrol etmeye dönük bir kurgu ve oyun düzeneğiyle karşı karşıyayız.
Zîra devletleri, parayı, petrolü, diğerlerini ve hatta insanlığı kontrol etmenin; insanı kontrol etmek olmadığını gördüler. Bu yüzden de birkaç on yıldır insan üzerinde çalışıyorlar.
Mikroçip dönemi bitiyor
İnsanı, adına transhümanizm dedikleri elektro-mekanik bir varlığa dönüştürmek istiyorlar. Yani robotlaştırmak. Artık ellerinde nano, biyogenetik, DNA, RNA ve daha piko boyutlara doğru verilen mRNA gibi teknolojiler var.
Nano teknoloji ile artık her şeyin yapayını üretebiliyorlar. Üstelik gözle görünmeyecek kadar küçük boyutlarda çipler veya diğer araçlar ile… Yani mikroçip dönemi kapanıyor.
- Nano, mikronun bin kat daha küçük bir boyutu iken;
- piko, nanodan bin kat
- femto, pikodan bin kat
- atto, femtodan bin kat
- zepto ise attodan bin kat daha küçük.
İnsanlık buna tahammül edebilir mi?
Şimdilik nanonun yaygınlaştığı bir dönemdeyiz ve muhtemelen mRNA tekniği ile piko dönemi başladı. Nano bir alıcı-verici cihazı gözle görebilmek için on kat, pikoyu görebilmek içinse mutlaka binlerce kat büyütme özelliği olan bir mikroskop gerekiyor.
Bu kadarı bile ürpertici ki, gerçeği şöyle dursun sonrasının tahayyülü bile korkunç.
Aynı durum G haberleşme teknolojisi için de geçerli. 1G ile başlayan süreç 3G ve 4G ile yeni bir döneme atlamıştı. Şimdi ise insanlık hızla 5G gibi bir cehenneme sürüklenmekte. 6G, 7G, 8G gibi hazırlıkları başlayan teknolojiler şöyle dursun, insanlığın 5G’ye tahammül edip edemeyeceği muamma.
Önce hayvan ırklarını yok ettiler
Kuş gribi ile bir deney yaptılar. Bu sayede mahalli hayvan ırklar neredeyse yüzde 80-90 nispetinde yok edildi.
Ne kadar insanı öldürdüğü hâlâ bir muamma olan ve gerçekte de öldüren o muydu pek bilinmeyen İspanyol gribi korkusundan beslenen domuz gribi masalıyla yeni bir ictimâî (sosyal) deney yaptılar. Dönemin DSÖ Başkanı Margaret Chan’in ağzından kaçırdığı bir cümle yüzünden büyü bozulmuştu.
Sonra Sars, Mers ve Ebola ile çıktılar sahneye, ancak bunların etkili olmayacağının da bizatihi kendileri farkındaydılar. Bu başarısız işlerle tam olarak ne amaçladıkları da henüz meçhul. Muhtemeldir ki, bazı bölge ve yönetimleri sindirmek istediler.
Kovid-19 ile kelimenin tam mânâsıyla hedefi 12’den vurdular. Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir korku yaydılar. Tabiri caizse onlar rüzgâr ekti, insanlık fırtına biçti.
Bağıra-çağıra geldiler
Kovid-19 süreci için fikri olarak 10-15 yıldır hazırlandıkları belli oldu. Aslında bu süreç sessiz sedasız gelmedi. Aksine geleceklerini davulla zurnayla haber veriyorlardı. Lâkin devletler ve insanlık öyle dertlerle mücadeleye zorlandı ki, bunlara kafa yoracak vakitleri yoktu.
Vakitleri olsa bile kimi beyninden, kimi midesinden, kimi kuyruğundan, kimi makamından, kimi de zaaflarından bunlara bağlıydı ve bunu her zaman iyi kullanıyorlardı. Bu yüzden de işe yaradığını gayet iyi bilmekteydiler.
Kovid-19 kurgusu 2017’de Dünya Bankası’na teslim edilmişti. Aynı yıl bütçelemesi, bir yıl sonra ise Kanada’dan ‘Covid-19’ adıyla test kitleri neredeyse tüm ülkelere sevk edilmişti. Yani insanlığa söyledikleri gibi Aralık 2019’da görüldüğü için Kovid-19 adı falan verilmemişti. Hâlen sitelerinden kaldırma ihtiyacı bile hissetmedikleri gibi, bizatihi bu ad ilk olarak 2017’de konulmuştu.
(Resim: Gerçek Hayat’ın 1038. Sayısının kapağı)
İtiraf ettikleri gibi beyin bariyerini aşabilen, DNA’yı değiştirebilen ve neticesinde ne olacağını itirafa şimdilik yanaşmadıkları mRNA teknolojisi ve aşıları, bu kısacık süreçte değil yıllardır hazırladıkları bir silahtı.
Almanya’da Türk görünümlü bir profesör ile eşi, ve de CEO’su Yahudi olan Amerikan şirketi Pfizer üzerinden bir taşla birkaç milyar kuş birden vuruldu. Kuş ve domuz gribi yalanında piyango, Roche üzerinden Donald Rumsfeld’in Gilead Sciences şirketine vurmuştu. Kovid-19’da ise piyango Pfizer ortaklığı ile Biontech’e vurdu. Gelecek düzenbazlıklarda da Novartislerine, Bayerlerine, GSKlarına, Sanofilerine, Johnson & Johnsonlarına vuracaktır piyango. Bu işler parayla değil sırayla yürür, sıranı bekleyeceksin ki paran da gelsin.
Artık insanlar bilmeli ki, bu işlerde asıl amaç asla para değildir. Para nasıl olsa her şartta gelir, geliyor da.
Hackerlerden ümitliyiz
Bu süreçte unuttukları şey, hackerlardı. Hackerler daha şimdiden sürecin vitrindeki oyuncularından ABD Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Başkanı Dr. Anthony Stephen Fauci’nin elektronik yazışmalarını ele geçirerek büyünün kısmen bozulmasını sağladılar bile. Yakın zamanda bunun çorap söküğü gibi gelmeyeceğini kim söyleyebilir?
Beyaz Saray’ın Faucı’sı
Dr. Fauci, Ronald Reagan’dan bu yana ABD Başkanlarının tümünün sağlık danışmanı. Düzenbazlığın medya ayaklarından New York Times ve New Yorker’ın bu soytarıyı ‘en güvenilir tıbbî figür’ olarak tanımlaması boşuna değildi. Demokrat veya Cumhuriyetçi fark etmeksizin, Fauci, Beyaz Saray’da tam 6 başkan eskitti ve 7’ncisi ile çalışmaya devam ediyor. Demek ki o, karanlık yapıların yedieminlerinden biri. Bir Cizvit okulunda yetiştirilmesine rağmen, tıpkı görünen oyunculardan Bill Gates gibi herhangi bir dine inanmıyor. Yani tam aradıkları ve arzu ettikleri gibi.
Beyaz Saray, onu hep AIDS, SARS, domuz gribi, MERS, Ebola ve Kovid-19 gibi oyunların ön safında yer alan bir kişi olarak tanıttı; gerçekte de öyleydi. Dahası, yeni haçlı seferlerini başlatmak için kurgulanan 11 Eylül 2001 ‘terör’ saldırılarının ardından ‘biyolojik savunma ilaçlarının ve aşılarının geliştirilmesi’ onun kontrolünde yürütüldü ve hâlen buna devam ediliyor.
Çelişkiler yumağı
17 Eylül 2009 günü medyaya verdiği beyanatta, domuz gribinin üç Amerikalıdan birine bulaşacağını ve milyonlarca insanın öleceğinden söz etmişti. Elde olmayan aşıdan ilk partide 195 milyon doz sipariş eden de oydu.
- Ebola'yı "orman yangını"na benzetiyor, tam söndürülmeden yayılması korkusunu pompalıyordu. Afrika hastalığı gibi sunulan Ebola bir Amerikan ürünüydü ve resmi patenti de Beyaz Saray’a aitti. Ama Ebola da beklenen kaosa yol aç(a)mamıştı.
21 ve 26 Ocak ile 17 Şubat'taki açıklamalarında, Kovid-19’un ABD için bir tehdit oluşturmadığını dile getiren Dr. Fauci, maskenin koruyucu olmadığını da söylüyordu. Mart ayına gelindiğinde ise önceki söylediklerinin tam tersini dile getirmeye başladı. DSÖ ile neredeyse birebir aynı olan açıklamalarını aynı tarihlerde yapıyorlardı.
3 Nisan 2020’de birden bire mevcut tehdidin mevsim gribinin bin katı olduğunu söylemeye başladı. Cerrahi maskelerin mutlaka takılmasını, evlere kapanılmasını dikte etti. Hatta Trump’ı erken tedbir almamakla suçladı. Gösterilerde o hedefteydi. Senatör Marco Rubio ve gazeteci Liz Wheeler onu yalan söylemekle suçlamaktaydılar. Trump’ın seçim kampanyalarındaki korona ile ilgili sözlerine yüksek sesle itiraz etti. Seçimlerde halkın Trump’ın mitinglerine katılmasından rahatsız olmuş ve tüm Amerika’ya parmak bile sallamıştı. Trump’ın onu kovduğu bile söylendi, ama giden Dr Fauci değil Trump oldu.
Kulağını çektiler
İngiltere’nin 2 Aralık 2020’de Pfizer-BioNTech aşısına onay vermesini eleştirdi. Hemen kulağı çekilmiş olmalı ki, ertesi gün BBC’ye demeç vererek, özür diledi. Bu durum ise onun baş aktör değil emir eri olduğunu gösterdi.
Trump, 3 Ocak 2021’de CDC’nin ABD’deki korona rakamlarının çok abartılı olduğunu söyledi. Dr Fauci ise Trump’ı yalanlayarak şöyle dedi: “Rakamlar gerçek. 300 binden fazla ölümümüz var. Tek yapmanız gereken evlere çekilmek, hastanelere gitmek, yoğun bakım ünitelerine girmeyi reddetmemek. Bu çok ölümcül bir salgın…”
Geçtiğimiz mayısta ise maskeden kurtulmanın tek şartının aşı olmaktan geçtiğini söyledi. E-postaları ifşa olunca bazı senatörler onun kovulması istedi ama Biden da ondan vazgeçemedi. İfşalara göre virüs; ABD-Çin ortak yapımıydı ve Çin’den servis edilmişti. Dr Fauci ise Amerikalıların 3,7 milyon dolarını Wuhan Enstitüsü'ndeki araştırmaya aktararak finanse etmiş; virüsün hazırlanmasına katkı sunmuştu.
Faucı kulübü
Amerika’da ilaç ve aşı firmaları ile karanlık işlerle uğraşan laboratuvarlardan oluşan gayri resmi yapılanmanın adına “Fauci Kulübü” deniliyormuş. Ayrıca karısı Christine Grady’da bir biyogenetikçiymiş. Bununla kalsa iyi, Amerika Sağlık Enstitüleri Klinik Merkezi’nin başında karısı oturmaktaymış.
Alloy Ventures’in başkanı J. Leighton Read, onu şöyle tarif ediyor: “Bir kişi seçmeniz gerekiyorsa o iş için Dr Fauci en iyi kişidir.” Demek ki, seçmesini bilenler doğru kişiyi bulmuşlar. Bize Bill Gates’i tartıştırıp, Dr. Fauci’yi gözardı etmemizi sağlamışlar.
İstisnalardan korkuyorlar
Bu olanlar henüz buz dağından birkaç damla. Zaman adlı ilaçtan aldığımızda daha nice gerçekleri görme imkânına kavuşacağız. İşte o zaman görülecek tek şey: Küresel düzenbazlık!
- Bu ve benzer süreçlerde istisnalar dışında insanlık bu tezgâhı hâlâ fark edebilmiş değil. İstisnalar ise her zaman önlerindeki en büyük engel. Korktukları için hakikati bilenleri; komplo teorisyeni, rijit, uyumsuz, kaba ve huysuz tiplermiş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Çünkü dünyanın her yerindeki îtizalciler yani sisteme mesafeli duranlar, üretim hatası olarak istedikleri gibi tezgâh kurmalarına mâni oluyor. Onların tüm dünyada bir üretim tezgâhı var ve oradan istedikleri gibi çıkmayan istisnaları/îtizalcileri hiç sevmezler, ellerinden gelse topluca imha etmek isterler ama Allah izin vermediği için bir türlü beceremiyorlar.
Şimdi ise onlara dünyayı dar etmek için “aşı pasaportu” gibi hürriyeti kısıtlayıcı dalavereler peşindeler. Fakat nâfile, kaybeden onlar olacak.
Düzenbazlıklar ve 15 temmuz
Dünya çapında siyâsî oyunlar, çalkantılar, düzenbazlıklar, entrikalar, saldırılar her zaman için beklenen bir durumdur. Özellikle gelecek vadeden ve hedeflerine ulaşmalarının önünde duran bir ülkeyseniz...
Sizi sadece terörle terbiye etmezler; tarihle, gelenekle, inançla, kültürle bağınızı koparmaya çalışırlar. Kendi kültürlerinin aşısını beyninize, biyolojik aşılarını ise bedeninize uygularlar. Düşünmeyin, yapmayın, susun, çoğalmayın isterler.
Güçlenmeye kalktığınızda; çevreci ayağıyla Sabetayistlerini, Pakradunilerini, ajanlarını, teröristlerini Gezi’de toplarlar, kargaşaya yol açıp darbeye sürüklerler.
Bunu sadece size değil, müttefiklerinize ve sizi dinleyenlere de yaparlar. Tıpkı Mısır’da başardıkları, Katar’da, Pakistan’da başarısız oldukları gibi.
Gezi münferit bir hadise değildi; Pakistan, Katar, Azerbaycan, Mısır, Libya, Nijer, Somali’de de benzerleri denendi. Türkiye’de başaramadılar lâkin Mısır düştü. Diğerleri zor günler geçirdi. Vazgeçmeyip 15 Temmuz’u denediler. Yine başarısız oldular. Peki, sona mı erdi? Asla!
Şimdi başka oyunların peşindeler.
- Ancak bu kez daha tehlikelisi ile karşı karşıyayız.
- Bu kez, bir darbe değil soykırım var planda. Sadece bize değil, bütün insanlığa.
- Bunlar satanist. Âdem’e düşman olana tapıyorlar. Âdemden öç almak istiyorlar.
Âdem ise ne yazık ki yasak olanın peşinde...
Dertleri âdemle; her âdemi tek tek kontrol etmek istiyorlar.
- Nano, biyogenetik, DNA, RNA, mRNA, piko, 5G ve daha sonra gelecekleri unutma! Unutursan bu kez geri dönüş yok, bilesin.
Vesselam!