Okulsuz toplum mümkün mü?

HALİME KİRAZLI
Abone Ol

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, koronavirüs nedeniyle ilk ve orta dereceli okulların 3 hafta tatil edildiğini duyurdu. Bir hafta erkene alınan ara tatille beraber okullar 2 hafta süreyle eğitime ara verecek. MEB, eğitimin aksamaması için 23 Mart itibariyle Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden uzaktan eğitime geçecek. Uzaktan eğitimin tartışıldığı bu günlerde herkesin ilk aklına gelen, Ivan Illich’in “Okulsuz Toplum” arzusu gerçek mi oluyor sorusu.

Korona ile teslimiyet sanatını öğrenmeye dair
Gerçek Hayat

Korona virüsün yayılımını engellemek için toplu olan ortamlar bir bir kapanıyor. Buna ilk olarak okulların tatil edilmesiyle başlandı. MEB, eğitimin aksamaması için çevrimiçi sosyal eğitim platformu olan EBA’yla öğrencilerin online olarak derse katılımını sağlayacak. Öğrenciler, derslerini alanında uzman öğretmenlerin çektiği videolardan izleyecek, kaynak kitaplara ulaşabilecek. Öğrenci, öğretmen ve aile tarafından takip edilebilecek.

Tamamen dijitalleşmiş bir okul olan EBA, olağanüstü durumlarda öğrencilerin eğitiminin aksamamasında önemli bir rol oynuyor. Fakat ilerleyen dönemde her şeyde olduğu gibi okul sisteminde de bir dijitalleşmenin gerçekleşeceği düşünülürse önümüze pek de parlak bir senaryo çıkmayacak gibi duruyor.

Okul olmadan elektronik ve uzaktan bir eğitim her ne kadar bugün için hayal gibi değerlendirilse de yakın bir gelecekte bundan kaçınılamayacağı söyleniyor. İlk bakışta eğitimin uzaktan olması zamandan ve mekândan tasarruf gibi görünse de, yaklaşık 6 yaşında okula başlayan bir çocuk için işler pek kolay görünmüyor. Okulun tamamen ortadan kalktığı bir ortamda çocuğun sosyal gelişimi ve hayatı öğrenme alanı, ev ya da odasıyla sınırlanmış olacak.

Tercih Bizim

İlerleyen dönemde okulların tamamen elektronik ortama taşınması, çocukların sosyal gelişimine ket vurması endişesini artırıyor. Çocukların sosyallikten uzaklaşarak yapayalnız bir kişiliğe dönüşmesine yol açacak gibi görünüyor.

Çocukların, ders boyunca evinde-odasında kalması, dış dünyayla hatta aileleriyle bağlantılarının kopması gibi tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. Bu da diğer insanlarla iletişim konusunda yaşanacak sıkıntılar demek.

İnsanın sosyal bir varlık olduğu, sosyal etkileşimle akıl sağlığını koruduğu bilinen bir gerçek. Fakat tüm bunları terine çevirmek bizim tercihlerimize bağlı.

Gerçeklikten İzole Nesil

Eğitim tamamen sanal ortama aktarıldığında sadece yazılı olarak iletişim kuracak çocuklar, vücut dilini, jest ve mimikleri bilmeden yetişmiş olacak. Yazı dilinde aktarılamayan bu ifadeler nedeniyle iletişim kalitesinde düşüşler yaşanırken, yanlış anlaşılmalar da artmış olacak. Bu da nesillerin bazı duyguları sosyal çevresinde görmeden, daha doğrusu öğrenmeden büyümesi anlamına geliyor. Sanallaşma arttıkça, gerçek hayat sosyal becerileri de gittikçe körelmiş olacak. İnsanlar aileleriyle daha az zaman geçirmeye, daha az iletişim kurmaya başlayacak. Ayrıca ruh ve beden sağlığı da kaybedilmiş olacak.

  • İnsan maddî ve fizikî ihtiyaçların yanı sıra mânevî ihtiyaçlarında da doyuma ulaşmak ister. Enformasyon çağının temel özelliği olan sanal tüketim, bilginin sanal olarak tüketilmesini sağlıyor. Bu da bilgiyi tecrübe edilmeden, sadece sahip olunan bir “şey” hâline getiriyor.

Ivan Illych, Sağlığın Gaspı

Öte yandan online-uzaktan eğitim sayesinde dünyanın farklı birçok yerindeki üniversitelerin kaynaklarına erişim, bireye hizmetin sınırlarını olabildiğince genişletiyor. Bu kaynak bolluğunda kaybolan gençlerin doğru bilgiyi nasıl elde edeceğiyse ayrı bir araştırma konusu. Bu bilgilerin tartışmasını yapacak ortam yoksunluğu da düşünüldüğünde karşımıza pek olumlu bir tablo çıkmıyor. Bu kadar enformasyon içinde bunu doğru kullanabilmek ve özümseyebilmek gibi sorunlar, ‘okulsuz toplum’un gelebileceği bir diğer nokta.

Boş Zaman Çağı

Sue Palmer, Zehirlenen Çocukluk

Bu kaynak erişimi, geçtiğimiz aylarda ülkemizde çok konuşulan, “filozof” diye anılan Atakan Kayalar gibi anormal çocukların gelişimini sağlayabilir. Ya da verilerden yararlanamayacak, ne yapacağını bilemeyecek bir grup çocuğun ortaya çıkmasına neden olabilir. Ivan Illich, Okulsuz Toplum kitabında ne kadar okulun olmadığı bir düzen hayal etse de bazı noktalarda kendisine katılmak kaçınılmaz. Okuldan arındırılmış bir toplumda, boş zaman çağı kavramının yaygınlaşacağını söyleyen Illich, eğitimi değil, eğitim sistemini yetersiz ve yanlış bulduğunu ifa ediyor. Illich'in kast ettiği okulsuz toplum ile internet başında geçirilecek eğitim süreci aynı şey değil.

Eğitimde İyileşme Şart

E. A. Rauter, Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşturulur

‘Okulsuz Toplum’ aslında okulların kapatılmasını değil tek tipleştiren ve ruhsuzlaştıran, bencil eğitim sistemi yerine yeni bir eğitim-öğretim sistemine geçişi anlatıyor. Öğretmenler tarafında verilen hizmet kalitesinin düşmesiyle hizmet alanların da bir düşüş içinde olduğunu söyleyen Illich’in sözleri, YÖK başkanı Yekta Saraç’ın ifadeleriyle neredeyse uyuyor diyebiliriz.

TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyelerine YÖK’ün çalışmalarına ilişkin bilgi verdiği toplantıda iki konuda iyileştirme yapılması halinde yükseköğrenimde sıçrama yaşanacağını belirten Saraç şunları söylüyor: “Dört işlem bilen çocukları üniversitelere almamız bir hata. Üretmeyen hocalara da ‘Teşekkür ederiz sana, sen çok iyi bir insansın ama burada olmuyor’ dememiz lazım.”

Gelecek Elimizde

John Taylor Gatto, Eğitim Bir Kitle İmha Silahı

Illich kitapta, öğretimle sertifikalandırmayı aynı anda vermeye çalışan eğitimcilerin, okullaşmayla öğretimi gerçekleştirmeyeceğini savunuyor. Öte yandan okulun, şansları eşitlemek yerine tekeline almış olduğunu vurguluyor. Okulun beceriyle eğitimi ayırmamasını, okulu başarısız kıldığını ifade eden Illich, okulun programa dayalı olması nedeniyle beceri eğitiminde eksik kaldığının altını çiziyor.

Bu yazdıklarımız kısa vadede gerçekleşmeyecek olsa da, koronavirüs sayesinde izole olduğumuz ve her şeyimizi online kanallarla gerçekleştirdiğimiz şu dönemde, gelecekte neler olabileceğini tahmin etmeye ve ortaya çıkacak sorunlara dikkat çekmeye çalıştık. Tüm bunların farkında olarak gelecekte bunları yaşamamak bizim elimizde. Okulsuz toplum mümkün mü bilinmez ama sosyallikten uzak, kendi içine kapanmış bireyci bir toplumda yaşamayı kim ister ki?

Öte yandan ülkemizde tek tip insan yetiştiren eğitim sisteminin bir de sanal âleme taşındığını bir düşünün. Nasıl bir kabus ama! Bu arada Ivan Illich’in ‘Okulsuz Toplum’u ve ‘Sağlığın Gaspı’, Seu Palmer’in ‘Zehirlenen Çocuk’u, John Taylor Gatto’nun “Eğitim Bir Kitle İmha Silahı” ve E. A. Rauter’un “Düzene uygun kafalar nasıl oluşturulur” adlı kitaplarını şu eve kapanma döneminde herkesin okumasında büyük fayda var.