Nereye giderseniz gidin kaçış yok!

ŞÜKRÜ KANBER
Abone Ol

Bir dijital imparatorluğa doğru yol alıyoruz. Ülkelerin öneminin kalmadığı, sınırların ortadan kalktığı, veriye sahip olanın bireyi ve toplumları yönettiği ve yönlendirdiği bir dijital imparatorluk. İnsanlığa uygulanan Kovid kumpası da Trump’a konan dijital karartma da hep bu yolun taşları. İnsanlığı ifsat etmek isteyen bir küresel şeytanî akılla karşı karşıyayız. WhatsApp’tan nereye kaçarsak kaçalım sonuç değişmeyecek derken kastımız bu.

WhatsApp’ın kullanıcılara yeni kurallar dayatması üzerine başlayan tartışma başlı başına ‘hayr’dır.

Nasıl bir dijital diktatörlüğe doğru hızla yol aldığımızın, geniş kitleler tarafından algılanmasına vesile olduğu ve yakın geleceğin bu büyük tehlikesine dikkat çekenleri itibarsızlaştırmaya çalışanların, etki gücü kırılacağı için hayırlıdır.

En büyük ‘hayr’ ise Avrupa’ya dayatmadığı kuralları bize dayatmaya kalktığı için, bir ders verme niteliğindeki toplum refleksimizin varlığıdır.

Peki, WhatsApp’tan çıkıp başka uygulamalara girmek çözüm müdür?

WhatsApp’ın kullanıcılara yeni kurallar dayatması üzerine başlayan tartışma başlı başına ‘hayr’dır.

Millî uygulamalar kullanmak çıkar yol mudur?

Önce ikinci soruyu cevaplayalım, geçici bir çözümdür, kalıcı değildir. Yarın bir gün belli kullanıcı sayısına ulaşmış bu mecralar da küresel sermayeye satılırsa değişen hiçbir şey olmayacaktır.

Küresel sermayeye hizmet eden bu teknoloji şirketleri, bize kural dayatırken ulaşabilecekleri pervasızlığın sınırsızlığını ABD Başkanı Trump’a yaptıkları vahşi uygulamayla gösterdiler.

Yıkıcı bir depremin öncü sallantıları bunlar…

Trump’a bunu yapanlar…

Trump Huawei’ye ambargo uygularken, Tik Tok’a yaptırımlar getirirken bir gün kendi ülkesinde, üstelik hâlâ başkanken böyle bir karartmayla karşılaşacağını rüyasında görse inanmazdı herhalde.

Yakın zamanda İran’a uygulanan ABD ambargosunun içinde SAP yazılım ve Microsoft ürünlerinin de olduğu pek çok kişinin gözünden kaçtı.

  • Ama hayal gibi görünen her şey gözümüzün önünde gerçekleşiyor; Twitter bir şirket ve dünyanın en güçlü koltuğunda oturduğu varsayılan bir devlet başkanına resmen ambargo uyguluyor.

Bütün dünyanın ayağa kalkmış olması gerekirken, adeta hâkim bilgi mecralarından salgılanan “Trump bunu hak etti” propagandasının esiri durumunda.

Oysa “mesele Trump değil, hâlâ anlayamadınız mı?”

Dijital imparatorluk

Bir dijital imparatorluğa doğru yol alıyoruz.

Ülkelerin öneminin kalmadığı, sınırların ortadan kalktığı, veriye sahip olanın bireyi ve toplumları yönettiği ve yönlendirdiği bir dijital imparatorluk.

İnsanlığa uygulanan Kovid kumpası da Trump’a konan dijital karartma da hep bu yolun taşları.

İnsanlığı ifsat etmek isteyen bir küresel şeytanî akılla karşı karşıyayız.

WhatsApp’tan nereye kaçarsak kaçalım sonuç değişmeyecek derken kastımız bu.

Bakın, Trump alternatif bir sosyal medyada hesap açmaya kalktı, Parler isimli program, uygulama marketlerinden kaldırıldı.

Mesele sadece sosyal medya meselesi değil, esas konu işletim sistemlerine sahip olmak.

Android, İOS ve Windows işletim sistemi küresel şirketlerin elinde, WhatsApp ve benzeri yazılımlar sadece birer uygulama.

Araziye dikilen ağaçlar gibi.

Adam arazinin sahibi

Adam arazinin sahibi…

WhatsApp’ı Amerikalılar, Telegram’ı Ruslar, Line’i Japonlar yönetiyor.

Ancak tüm bu uygulamalar cebinizdeki ya da bilgisayarınızdaki işletim sisteminin içinde çalışıyor…

Bir ülke kendi işletim sistemini üretmediği müddetçe WhatsApp’tan çıkıp başka bir uygulamaya geçse de nafile…

Verilerimizi işleyen, satan, kullanan isimler değişir ama nihai olarak hizmet ettikleri adres değişmez.

  • Şahsi olarak WhatsApp uygulamasına tepki koymak harika bir şey, en azından küresel bir projeye karşı hâlâ hareket edebileceğimizi gösterir.

Ama neticeyi değiştirmez.

Yapabileceğimiz tek şey, kendimizle ilgili ne kadar az bilgi paylaşabilirsek odur.

Ötesi değil.

Sosyal medyaya Yahudiler neden hâkim?
Gerçek Hayat

Türkiye’nin acilen işletim sistemi ve donanım üretmek için gerekli çalışmayı başlatması lazımdır.

Daha önce “Digital ambargoya hazır mıyız?” diye sormuştuk.

İşte gerçek sorun bu, hazır değiliz, hazırlık da yapmıyoruz.

Efendisinin arazisindeki çalışma şartlarını beğenmeyip, bir başka efendinin emrine giren köleler gibi bizim halimiz.