Neden Şubat ayı
Şubat ayı girdiğinde, İslami hassasiyeti olan kuruluşlar ve cemaatler, Türkiye genelinde şehitlerle ilgili anma programları yapar. Neden başka bir ayda değil de şubat ayında sorusu aklınıza gelebilir. Hemen cevap vereyim. Metin Yüksel’in şehadeti şubat ayında olduğu için.
Fatih Akıncıları Başkanı Metin Yüksel 23 Şubat 1979 Cuma günü, Cuma namazından sonra namaz çıkışında Fatih Camii’nin Karadeniz blok tarafındaki avlusunda şehid edildi.
Şehid edildiğinin yıldönümünde, İstanbul’da bir program yapmak istedik. Türkiye’nin birçok şehrinde sıkıyönetim vardı.
O günlerde, topluma açık yerlerde yapacağınız toplantılar, anma programları için Sıkıyönetim Komutanlığından izin almanız gerekiyordu. İzin alabilmeniz için de 7 kişilik bir tertip komitesi oluşturup, yapacağınız programın muhtevası hakkında bilgi notu ve varsa dokümanlar ile birlikte, Emniyet Müdürlüğü vasıtasıyla Sıkıyönetim Komutanlığına başvuruyordunuz. Güya sözüm ona incelemelerden sonra, yapacağınız program ‘Amme huzurunu ihlal edeceğinden dolayı, izin verilmemiştir’ diyerek reddedilirdi.
1980 Askeri Darbesi, henüz gerçekleşmemiş.
Fatih Akıncıları olarak, Metin Yüksel’in şehadet yıldönümü için bir program yapamaya karar verdik.
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı, izin vermeyince; Sakarya’da sıkıyönetim olmadığı için arkadaşlarımızla irtibata geçtik ve orada yapmaya karar verdik. 12 Eylül sonrasında, ilk şehidler gecesi 10 Şubat 1980 gününü Sakarya’da yaptık. Bu gecenin, kendine has bir hikâyesi de var. Aslında o hikâyeyi, Ömer Yorulmaz’dan dinlemek lâzım.
Ve 12 Eylül Meşum Darbesi…
İstanbul ve Anadolu’daki Akıncılar teşkilatında, ön plana çıkmış arkadaşlarımızın birçoğu, darbeciler tarafından tutuklanıp, işkencelerden geçirildikten sonra, cezaevlerine konuldular.
İlk günlerde yakalanmayıp, sırra kadem basanlar; 6-7 ay, bir sene kadar kaçak yaşayıp, darbecilerin tavırları biraz daha yumuşadıktan sonra teslim olan Akıncılar, işkence görmeden ve hatta birçoğuna dava bile açılmadan; 12 Eylül Darbecilerinin hışmından, herhangi bir zarar görmeden kurtuldular.
Bu satırların sahibi de yaklaşık bir yıl kadar, arananlar listesinde yer aldı. O zamanlar, böyle bilgisayar ortamı yok.
Çeşitli kontrol noktalarında polisler ve askerler, ellerinde yedi sekiz yüz sayfalık kocaman kocaman defterlerde isminizi aramaktan bıkıyorlar, bu yorgunluktan dolayı da dikkatli ve dakik kontrol edilmediği için, arama noktalarından geçmeniz mümkün olabiliyordu. Ya da arama yapan polisler veya askerlerle, şöyle bir hemşehri veya başka bir mevzuda bahis açarak ortalığı yumuşattığınızda, adınıza bakılmadan geçtiğiniz bile olurdu.
ŞEHİTLERİMİZİ ANAN SOHBETLER DÜZENLEMEYE BAŞLADIK
Böyle aranırken, yakalanan Tevhid Dergisi ekibi Yılmaz Yalçıner, Ömer Yorulmaz, Mekki Yassıkaya ve Hasan Güneşer’in Diyarbakır Askeri Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya; Milli Gazete’den aldığım fahri basın kartıyla girip, mahkemeyi baştan sona izledim. Duruşma arasında da askerleri tabiri caizse ‘kafalayarak’ tek tek hepsine sarılıp, hasret bile gidermiştim.
Şartlar böyle devam ederken, her şubat ayı Metin Yüksel’in şehid olduğu hafta, Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki arkadaşlarımızla, bir şekilde irtibat kurarak, farklı şehirden bir arkadaşımızın evinde, Metin Yüksel ve diğer şehitlerimizi yâd eden sohbetler düzenlemeye başladık.
12 Eylül sonrasındaki ilk senelerde, böyle 10-12 şehirde sohbetler yaparak, şehitlerimizi andık.
Daha sonra bu sayı, her sene arttı. Türkiye genelinde, 12 Eylül sonrasında ilk şehidler gecesini 1988 senesinde, İstanbul Şehzadebaşı Kulüp Sineması salonunda yaptık.
Birçok sinema salonu, programın şehitlerle ilgili olması ve devlet korkusundan dolayı anlaşma yapmaktan kaçınmıştı.
Daha sonraki yıllarda, bu çekingenlik ve korku kalktı ve 1990 yılına geldiğimizde, sadece İstanbul’da 3-4 yerde, değişik cemaatler tarafından Şehidler gecesi yapıldı.
O gün bu gündür, Türkiye’nin onlarca şehrinde ve belki de yüzün üzerinde ilçede, Şehidler gecesi yapılır oldu Elhamdülillah.
Tüm şehitlerimizin ruhu için El Fatiha!