Necid Çölü’nde Rus avcısı kimi avlayacak?

İBRAHİM ALPER
Abone Ol

Kremlin, dünyanın en değerli şirketinde hisse sahibi olma peşindeyken Suudi-Rus stratejik ortaklığının adı resmen kondu. İmzalar da Menbiç’te atıldı! Bu ilişki ve gelişmelere bir hüküm vermek güç, vira burada sözler de işler de pamuk ipliğine bağlı. Ayrıca burası erken kalkanın yol aldığı bir coğrafya ve imzaların ömrü de pek uzun değil. Böyle olduğunu bilsek de tedbiri elden bırakmamak gerek.

Suudi Arabistan’a son resmi ziyaretini 2007 yılında gerçekleştirmiş olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 14 Ekim Pazartesi günü Riyad’da resmi temaslarına başladı. Kral Selman bin Abdülaziz’e Rusya’nın Kamçatka bölgesinden getirdiği, Alfa ismini verdiği doğan cinsi bir Aksunguru; Veliaht Prensi Muhammed b. Selman’a da mamut dişinden yapılma bir süs hediye etti. Kral Selman’ın Putin’e hediyesi ise “Necid’in Cömertliği” adlı bir tablo oldu. Putin salı günü de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ne geçti. İki ülkenin liderlerinin karşılıklı işbirliği ile ilgili konuları ele aldı. Abu Dabi’de görüşmelerini sürdüren Putin Veliaht Prens ve Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutan Yardımcısı Prens Muhammed bin Zayid el Nehyan ile kapsamlı bir toplantı gerçekleştirdi.

Rusya devlet başkanının pazartesi günü başlayan Körfez turunun zamanlaması önemli. Bir ay önce Suudi petrol şirketi Aramco’nun tesislerine Yemen’deki İran destekli Husiler’in üstlendiği bir saldırı gerçekleşmiş, 11 Ekim’de ise Sabiti adlı İran bandıralı petrol tankerinde Kızıldeniz’de Cidde kenti açıklarında seyir halindeyken patlama meydana gelmişti. 9 Ekim’de ABD kuvvetlerinin bölgeden çekileceğinin duyurulması sonrası, Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye Milli Ordusu’yla birlikte Suriye’nin kuzeyinde Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattığını duyurdu.

İki ülke arasında gerçekleştirilen ve iki günü kapsayan görüşmelerde öne çıkan meseleler Suriye ve Yemen’de süren çatışmalar ile enerji alanında işbirliği oldu. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov görüşmelere dair yaptığı açıklamada, Rusya ve Suudi Arabistan’ın petrol piyasasındaki düzenlemeler konusundaki etkili diyaloglarını devam ettirdiklerini, “bölgesel konular, enerji piyasasındaki durum ve petrol fiyatları hakkında kapsamlı görüş paylaşımı yapıldığını” belirtti. Askeri-teknik işbirliği konularının da ele alındığını ekleyen Peskov, iki liderin Suudi Arabistan’a Rus yapımı S-400 füze savunma sistemlerinin teslimatı ile ilgili görüşüp görüşmediği konusunda ise net bir cevap vermedi.

KIRILMA NOKTASI 2016

İki ülke arasındaki bu stratejik denklemde ağırlık şimdilik Suudi Arabistan’ın lehine. Suudiler üretim kapasitelerinin hacmi sayesinde petrol fiyatlarını etkileyebilir. Rusya’nın petrol ve doğalgaz ihracatından elde ettiği gelir, devlet bütçesinin yüzde 40’a yakınını karşılıyor. Her ne kadar Riyad’ın petrol gelirine olan bağımlılığı Rusya’dan fazla olsa da, yatırım ve birikimleri sayesinde petrol fiyatlarındaki oynamalar, Rusya’ya kıyasla Suudi Arabistan’a daha fazla dayanma imkânı sağlıyor.

2013-2016 yılları arasında Riyad, hem Tahran’ın petrol gelirlerine darbe vurmak, hem de Rusya’nın Suriye’deki rolünü “gözden geçirmesini” sağlamak amacıyla üretimini arttırmış ve petrol fiyatlarını Rus ekonomisini iflas eşiğine getirecek kadar dibe çekmişti. Fakat gerek ABD-İran ilişkilerinde yumuşama, gerekse Suriye’de açmaza girilmesi sebebiyle 2016 sonrasında işler değişti.

Normalde OPEC üyeliği bulunmayan Rusya, 2016 yılından itibaren Veliaht Prens Selman’ın aktif desteğiyle OPEC+ adı ile anılmaya başlanan oluşumda etkin bir pozisyona sahip oldu. Diğer OPEC üyeleri ile birlikte üretim hacminin kısıtlanmasında anlaşarak petrol fiyatlarının tekrar yükselmesini sağladı.

Prens Selman 2017 yılında The Washington Post gazetesine verdiği mülakatta, Rusya’yı böyle bir sürece dâhil etmelerinin sebebini, “Rusya’ya tüm kartlarını bölgede sadece İran’a oynamasına gerek olmadığını” göstermek şeklinde açıkladı. Batı ile İran arasında esen sıcak rüzgârlara paralel olarak Suudi Arabistan da Rusya ile ilişkileri yumuşatma yönünde adımlar atmaya başladı. Kral Selman bu bağlamda Moskova’ya Ekim 2017’de resmi bir ziyarette bulunarak özellikle askeri alanda Rus savunma sanayini memnun edecek anlaşmalara imza attı.

İKİ GİZLİ BAŞLIK: ARAMCO VE TÜRKİYE

Putin’in geçen haftaki ziyaretiyle birlikte iki ülke arasındaki “stratejik ortaklığı” pekiştirecek adımlar attı. İki ülke arasında milyarlarca dolar değerinde enerjiden askeri teknolojiye değin geniş alanda işbirliği ve ticareti kapsayan 21 anlaşma imzalandı. Bunların içinde Suudi medyası ile resmi Rus haber ajansı Sputnik’in işbirliğinden tutun, Suudi bir astronotun Uluslararası Uzay İstasyonu’na Rus uzay ajansı yardımıyla yerleştirilmesine dek pek çok alanda işbirliği kararı alındı.

Ancak resmi açıklamaların dışında iki “stratejik” mevzuda görüşmeler kapalı kapı ardında gerçekleştiği için üzerine pek yazılıp çizilmedi. Bunların birincisi yakın zamanda halka arzı gerçekleşmesi planlanan Aramco ile Türkiye’nin Suriye’de başlattığı Barış Pınarı Harekâtı idi.

RUSYA’YI HEYECANLANDIRAN PASTA: ARAMCO

Suudi Arabistan, ülkenin kaynaklarını çeşitlendirmek adına 2030 vizyonu çerçevesinde tahmini 2 trilyon dolarlık değeriyle dünyanın değerli şirketlerinden biri sayılan ulusal petrol şirketi Aramco’nun 2020-2021’e kadar yüzde 5 hissesini yatırımcılara açık pazarda satmayı hedefliyor. Önümüzdeki hafta başlaması planlanan satışın sadece Batılı değil, Rus ve Çinli yatırımcıların da iştahını kabarttığı uzun zamandır Körfez medyasında işleniyor.

Putin’in ziyareti esnasında da Rusya Doğrudan Yatırım Fonu CEO’su Kirill Dmitrie konuyu gündeme taşıyarak Rus yatırımcıların Aramco’nun halka arzı ile doğrudan ilgilendiklerini söyledi. Hemen akabinde Aramco’nun Rus petrol ekipmanları üreticisi Novomet’e yüzde 30’luk hisse alarak ortak olacağı kesinleşti. Tüm bu gelişmelerin ışığında eğer Ruslar Aramco’da hisse sahibi olursa, hisse ne kadar küçük olursa olsun, sembolik açıdan bu adımın çok önemli sonuçları olacak.

Keza bu yılın Temmuz ayında ajanslara düşen kısa bir haberde Rus Lukoil şirketinin Özbekistan’daki doğal gaz yataklarına Aramco ile ortak yatırım yapabileceği işlenmişti. Amerikan gücünün gerileyişiyle Ortadoğu’da çıkan güç boşluğunu Rusya’nın doldurduğu bu dönemde, iki ülkenin derinleşen işbirliğinin jeopolitik anlamda yansımaları olacaktır. İşte bu noktada da Türkiye devreye giriyor.

BARIŞ PINARI’NA ‘TESADÜF’ EDEN ANLAŞMA

2019 yılının Ocak ayında Türk Silahlı Kuvvetleri Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin’deki PYD/YPG hücrelerine yönelik 58 gün sürecek başarılı bir temizlik yapmıştı. Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Direktörü Vitaliy Naumkin, operasyondan bir ay önce Suriye’den gelen bir Kürt heyetinin kendisi ve Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü iddia etmişti.

Bu iddia üzerine Rus basınında çıkan haberlere göre Türkiye’nin operasyonu öncesi ABD Başkanı Donald Trump Suriye’den Amerikan askerlerinin çekilmesi gerektiğini savunan mesajlar atarken, Kürt heyeti de Washington’a bel bağlanamayacağını ve onun yerine Rus güvencesini aradığı, Kremlin ve Esad rejimi ile bu bağlamda pazarlık masasına oturdukları belirtilmişti. Ancak bu iddiaların devamı gelmemiş, Türkiye Rusya ile Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşumu için diyalog kurmaya devam etmişti.

Zeytin Dalı’ndan 9 ay sonra TSK bu kez Fırat’ın doğusunda teröristlerden arındırılmış güvenli bölge amacıyla Barış Pınarı operasyonuna başladığında, yukarıdaki iddiaların doğru olabileceği yönünde gelişmeler yaşandı. Operasyonun beşinci gününde, Putin ile birlikte Abu Dabi’de bulunan Rusya’nın Suriye özel temsilcisi Alexander Lavrentiyev Rusya’nın Suriye rejimi ve Kürtler arasında arabuluculuk yaptığı ve buna göre Kürtlerin kontrol ettikleri toprakları Esad rejimi askerlerine devredeceğini söyledi.

Lavrentiev, Şam ve Kürtler arasındaki görüşmelerin Rusya’nın Suriye’deki hava üssü Hmeimim’de gerçekleştiğini ekledikten sonra “Moskova ve Ankara arasında Türkiye’nin operasyonu öncesi anlaşma olup olmadığına” ilişkin bir soru üzerine, “Hayır. Biz Türkiye’ye itidal içinde davranması gerektiğini ve Suriye topraklarına yönelik bir operasyonun kabul edilemez bulduğumuzu söyledik” cevabını verdi.

MOSKOVA RİYAD’DAN NE ALACAK?

Aynı anda Savunma Bakanlığı, Rus askeri polisinin Suriye’nin kuzeyinde hükümet güçleri ile Türk ordusunun kesişim hattında devriye faaliyetleri yürüttüğünü belirtti. “Rus askeri polisi, Menbiç’in kuzeybatı sınırında Suriye ordusu ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki kesişim hattında devriye faaliyetlerini sürdürüyor” diyen bakanlık, Rus ordusunun Menbiç’teki durum konusunda Türk ordusuyla işbirliği yaptığını vurguladı.

Mısır’daki darbe ve Kaşıkçı cinayeti sonrası ilişkilerimizin gerildiği Suudi Arabistan’ın Türkiye’yi operasyon dolayısıyla kınadığını hatırlarsak, Rusların açıklamasının Riyad’ı tatmin ettiğini varsayabiliriz. Peki, bunun karşılığında Moskova, Riyad’dan ne alacak? Aramco ile ilgili gelişmeleri bu gözle takip etmekte fayda var.