Mustafa Kemal solcu muydu?

MEHMET ÖNDER
Abone Ol

Uzun süredir temas etmek istediğim bir konu olan "Sol ve Kemalizm ilişkisine” Canan Kaftancıoğlu’nun son açıklamaları vesile oldu. Hatırlanacağı üzere Kaftancıoğlu özetle bir solcu olarak “Atatürk” demeyi tercih etmediğini söylemiş, bunun üzerine muhalif cephe ikiye ayrılmıştı. Peki, Kaftancıoğlu mu yanlış yaptı, yoksa kendini ‘Kemalist’ diye tanımlayan diğer solcular mı?

Solcular nasıl ve ne zaman Kemalist oldu?

1980’den bu yana, Uğur Mumcu’dan başlayarak İlhan Selçuk, Attila İlhan, Cumhuriyet gazetesi, Mihri Belli’nin de desteğiyle bu fikri Türkiye sosyalistlerinin kafasına kazımaya, sosyalizm ile kemalizm’i evlendirmeye çalıştılar. Bu “kemalist sol” söylemden en büyük faydayı CHP gördü ve “Atatürkçü olan solcudur” söylemiyle ciddi bir aydın kesimi kendi seçmeni olarak tam mânâsıyla “kilitledi.”

Cumhuriyet gazetesi, Mihri Belli’nin de desteğiyle bu fikri Türkiye sosyalistlerinin kafasına kazımaya, sosyalizm ile kemalizm’i evlendirmeye çalıştılar.

Tabiî ki zihinlere yerleşmiş bilgileri değiştirmek hiç kolay değil, ancak birbirinden bu kadar uzak hatta düşman, tarih boyunca kavga etmiş ve birinin diğerine hep zulmettiği iki ideolojiyi dost hatta aynı göstermek devlet eliyle tarihin yazıldığı, resmi tarihi masallardan ibaret bir ülkede olabilir ancak. Bu tarihsel sahtekârlık ve ideolojik dolandırıcılıktır. Gerçekleri görmek için yapılması gereken ilk şey ise, her zaman en iyi öğretmen olan gerçek tarihe bakmaktır.

M. Kemal'den solculara tehdit

“Şurası unutulmamalıdır ki, Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmeli!” Bu sözler altmışlı yıllarda Anadolu’daki üniversitelerin en görünür yerlerinde arzı endam etmişti.

Aziz Nesin

Sözün müellifi olan Mustafa Kemal bir kısım kendini ‘solcu’ diye tanımlayanların “Atatürk’ü” iken Kaftancıoğlu gibi düşünen solcuların “Atatürk’ü” değildi, peki bu nasıl oluyordu? Mustafa Kemal kurnaz bir siyasetçi olarak tek adam iktidarı boyunca değişik dönemlerde değişik kesimlerin ideolojik atası olmayı başardı. Ancak günümüze kadar gelen yaygın bir anlayış onun sekülerizme ve laisizme verdiği önemden dolayı solcu olduğu yanılgısını oluşturdu. Ancak dediğimiz gibi bu bir yanılgı.

Mihri Belli

Türkiye Komünist Partisi üyelerinin tutuklandığı ve işkence gördüğü 1929 tevkifatında, o sırada yurt gezisinde olan M. Kemal, yolunu değiştirerek trenle dâvânın görüldüğü Eskişehir’e gelmişti, gece yarısı dâvâya bakan yargıçları istasyona çağırarak onlara söyledikleri Mustafa Kemal’in sola bakış açısını anlamamızı kolaylaştıracaktır.

“...Türk milleti kendisinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen müfsid (fesatçı), sefil, vatansız ve milliyetsiz sebükmağzların (ahmakların) hezeyanlarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha gösterecek bir heyet değildir. Onu yolundan saptırmak isteyenler ezilmeye, kahredilmeye mahkûmdur. Bunda köylü, amele ve bilhassa kahraman Ordumuz beraberdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Hâkim efendiler! Siz kanun adamlarısınız! Elinize milletin, vatanın her türlü hak ve menfaatlerini vikaye eden (koruyan) kanunlar tevdi edilmiştir. İşaret ettiğim noktaları işittiniz. Türk milletinin büyük haklarını müdafaa ederken bu noktalar ehemmiyetle hatırda tutulmalıdır. Bu memleketteki komünistler, yalnız bizim tevkif ve hapsettiklerimizden ibaret değildir. Bu işlerle bizzat yakından alakadar olacağım. Şurası unutulmamalıdır ki, Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmeli!”

O günlerde bu sözler, CHP’nin yarı resmi organı olan Ankara’daki “Ulus” gazetesinde yayınlanmıştı. Buna karşılık TKP Merkez Komitesi de şu bildiriyi yayınlamıştı:

“Türkiye burjuvazisi, Cumhurreisinin ağzıyla Eskişehir istasyonunda TKP’ne harp ilan etti…

Kemal Tahir

Halk Fırkasının, Halk Fırkası hükümetinin, BMM’nin, Cumhurreisinin yüzlerindeki maskeyi yırtmak ve şahısların nasıl burjuva müessesesi ve mümessilleri olduğunu emekçi sınıfına göstermek TKP’nin önünde duran en mühim meselelerdir. TKP, Türkiye burjuvazisinin reisi, Türkiye amele, köylü ve esnafının en büyük düşmanı olan Mustafa Kemal’in resmi harp ilanını, büyük bir soğukkanlılıkla karşılar ve yoluna devam eder.”

Kemalizm'in solcu avı

1920’deki Mustafa Suphi cinayetiyle başlayan sola saldırı, Cumhuriyetin kuruluşunun akabinde 1923, 1925, 1927, 1929, 1933, 1944, 1945, 1947 ve 1951 tevkifatlarıyla kesintisiz devam etmiştir.

Atilla İlhan

Bu resim, her vicdan sahibi insan için dehşet vericidir... Bazılarının arasında bir sene dahi olmayan saldırı silsilesi ile sosyalist düşünceye Tek Parti döneminde (hem M. Kemal, hem İnönü döneminde) nefes aldırılmamış, Reşat Fuat’tan Nazım’a, Orhan Kemal’den Kemal Tahir’e, Aziz Nesin’den Sabahattin Ali’ye düşünce insanları hapislerde çürütülmüş, işkence görmüştür. Atatürk’ü solcu olarak göstermek isteyenler bu resmin hesabını vermeli, kendini hem Atatürkçü hem de solcu olarak gören insanlar ise bu resim üzerine açık yüreklilikle düşünmelidir. Yönetimde olduğu süre boyunca sosyalist düşünceyi, örgütlenmeyi, sendikacılığı ezmiş bir şahsı “solcu” olarak göstermek, bu resmi bilmeyenler için belki bilgi eksikliği, bu resmi bilenler içinse ikiyüzlülüktür. 2020 Türkiye’sinde, her ikisinin de artık bir mazereti yoktur.

Nazim Hikmet ve Sabahattin Ali'nin cevabı.

Zaten o dönemin sosyalist aydınları bu duruma olan tepkilerini eserlerinde dile getirmişlerdir. M. Kemal’in emriyle kurulan

Nazim Hikmet

Cumhuriyet gazetesinin fotoğrafını yayımlayıp “Yüzüne tükürmeniz için fotoğrafını yayınlıyoruz” notunu düştüğü Nazım Hikmet, Anadolu insanın kurtuluş mücadelesini uzun uzadıya anlattığı Kuvayı Milliye destanında Mustafa Kemal’in adını bir kere bile anmamış ve Mustafa Kemal’in emriyle katledilen Mustafa Suphi ve arkadaşlarını anlattığı şiirinde öfkesini gizlememiştir.

“…..

trabzondan bir motor açılıyor

sa-hil-de-ka-la-ba-lık!

motoru taşlıyorlar

son perdeye başlıyorlar!

burjuva kemal'in omuzuna binmiş

kemal kumandanın kordonuna

kumandan kahyanın cebine inmiş

kahya adamlarının donuna

uluyorlar

Sabahattin Ali

hav... hav... hak... tü

yoldaş unutma bunu burjuvazi

ne zaman aldatsa bizi

Böyle haykırır:

- hav...hav...hak...tü

Sabahattin Ali’nin ise Sinop Cezaevinde 21 yıl hapis cezası almasına neden olan ve sonra fâili meçhul bir şekilde öldürülmesine giden süreci başlatan şiirini hatırlamakta fayda var:

“Hey anavatandan ayrılmayanlar

Bulanık dereler durulmuş mudur?

Dinmiş mi olukla akan o kanlar?

Büyük hedeflere varılmış mıdır?

Asarlar mı hâlâ hakka tapanı?

Mebus yaparlar mı her şaklabanı?

Köylünün elinde var mı sabanı?

Sıska öküzleri dirilmiş midir?

Cümlesi belî der Enelhak dese,

Hâlâ taparlar mı koca terese?

İsmet girmedi mi hâlâ kodese?

Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur?

Koca teres kafayı bir çekince

……………….. (sansür)

İskender’e bile dudak bükünce

Hicabından yerler yarılmış mıdır?”

Görüldüğü gibi solcuların Mustafa Kemal’i ataları olarak görmemeleri tarihî haklarıdır. Canan Kaftancıoğlu sonradan yanlış anlaşıldığı izahına zorlansa da en azından bu konuda uzun yıllardır çok az solcuda görebildiğimiz dürüstlüğü göstermiştir.