Muhallebi çocuğu AB’nin karanlık yüzü Frontex

ADEM BİLAL
Abone Ol

Muhallebi çocuklarının eziklikten kaynaklanan tekinsiz, huzursuz bir yanları vardır. Gücün önünde köpük gibi eriyip giderler ama kendilerinden daha zayıf bir canlıya denk geldiklerinde içlerinden hiç umulmadık canavarlar çıkar. Kendinden emin güçlülerin yapmadığı zulmü işte bu muhallebi çocukları yapar. O titrek, o sarsak, o kastan mahrum et yığınları, cehennemin kapılarına açılan kapkaranlık dehlizleri barındırır içlerinde. Seri katillerin çoğu bu ezik tiplerden çıkar. Ve de hiç şaşmaz, kurbanlarını kendilerinden daha zayıf, hayatın kıyısına zorlukla tutunmuş, bir güvercin kadar ürkek ve tedirgin insanlardan seçerler. Tıpkı muhallebi çocuğu AB’nin göçmenleri seçmesi gibi.

Avrupa Birliği (AB) bahsinde en iyi tasvir, Belçika’nın eski Dışişleri Bakanı Mark Eyskens’e aittir. 1991 yılında Körfez krizi baş gösterdiğinde AB’nin ‘etkisiz eleman’ görüntüsü vermesi Eyskens’in kanına dokunmuş olmalı ki, “AB ekonomik açıdan bir dev, siyasi açıdan bir cüce, askeri açıdan ise bir solucandır” deyivermişti.

Tam bir muhallebi çocuğu

Çizgi: Angel Boligan

Az sonra baş gösteren Bosna krizi, Eyskens’i bir mânâda teyit etti. Hadi Körfez bölgesi biraz uzaktı diyelim, Bosna Avrupa’nın tam göbeğiydi. Bu krizi AB’nin çözmesi beklenirdi. Fakat Eyskens haklıydı. Siyasi açıdan ancak bir cüce olan AB, askeri açıdan solucan mıydı bilinmez, ama tam bir muhallebi çocuğuydu.

Muhallebi çocuğu AB, askeri açıdan rüştünü ispat etmek için yıllarca uğraşıp durdu. 2018 yılında Trump ile Macron arasındaki gerginliği hatırlayan var mı? Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren “Ateşkes Günü” dolayısıyla Fransa’daki merasime katılan 80 civarındaki devlet adamından biri de ABD Başkanı Donald Trump’dı. Trump o sıralar Avrupalı liderlere kafayı fena halde takmış, NATO’nun yükünü ABD’nin tek başına çektiğini söyleyerek ellerini artık taşın altına sokma vaktinin geldiğini söylüyordu.

Yeni yetme Macron ve Avrupa ordusu hayali

Macron da o sıralar AB’nin liderliğine oynama hevesiyle “Avrupa ordusu” söylemini ortaya atmış, Rusya ve Çin tehdidine karşı artık ABD’nin kanatları altına sığınma devrinin geçtiğini, AB ülkelerinin kendilerini savunacak ortak bir silahlı kuvvetlere sahip olması gerektiğini defaatle gündeme getirmişti.

İkilinin basına açık görüşmesinde karşılıklı bir hırlaşma bekleniyordu ama hiç de öyle olmadı. Kendi fikirlerini uzlaşmacı bir üslupta dile getirip el ele tutuşarak, birbirlerine sarılarak son derece samimi pozlar verdiler. Fakat bunun tipik Batılı madrabazlığı olduğu tez vakitte ortaya çıktı. O vakitler henüz Twitter tarafından yasaklanmayan, Beyaz Saray sözcüsünü es geçip hemen her konudaki fikrini Twitter üzerinden paylaşan Trump, yine bir sosyal medya fenomeni gibi davranıp klavyeye abanmış ve daha fazla saklayamadığı öfkesini kusmuştu:

"Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ABD, Çin ve Rusya'dan korunmak için Avrupa'nın kendi ordusunu oluşturması gerektiği yönünde bir öneride bulundu. Bu çok aşağılayıcı. Belki de Avrupa her şeyden önce ABD'nin çok büyük destek verdiği NATO'ya borcunu ödemelidir."

AB’yi muhallebi çocuğu kıvamından çıkartmak için Macron’un yeni yetme ergen tavırlarının bir işe yaraması mümkün değildi ve nitekim yaramadı.

Muhallebi çocukları ezik zorbalardır

Muhallebi çocuklarının eziklikten kaynaklanan tekinsiz, huzursuz bir yanları vardır. Gücün önünde köpük gibi eriyip giderler ama kendilerinden daha zayıf bir canlıya denk geldiklerinde içlerinden hiç umulmadık canavarlar çıkar. Kendinden emin güçlülerin yapmadığı zulmü işte bu muhallebi çocukları yapar. O titrek, o sarsak, o kastan mahrum et yığınları, cehennemin kapılarına açılan kapkaranlık dehlizleri barındırır içlerinde. Seri katillerin çoğu bu ezik tiplerden çıkar. Ve de hiç şaşmaz, kurbanlarını kendilerinden daha zayıf, hayatın kıyısına zorlukla tutunmuş, bir güvercin kadar ürkek ve tedirgin insanlardan seçerler. Tıpkı muhallebi çocuğu AB’nin göçmenleri seçmesi gibi.

Sahte ordu Frontex

AB Yolsuzlukla Mücadele Ofisi OLAF Raporu.

Bir Avrupa ordusu kuracak kadar çatal yüreği ve dahi kavi bileği olmayan AB’nin, içinde ukde kalan bu hasreti giderecek üniformalı birimi yani sahte bir ordusu var. Bu sahte ordu Avrupa sınır ve sahil güvenlik teşkilatı, kısa adıyla Frontex olarak biliniyor. Frontex, insan hakları, demokrasi, çok kültürlülük filan diyerek cümle âleme insaniyet namına tafra satan muhallebi çocuğu AB’nin karanlık yüzü. İşte bu karanlıkta bir canavar barınıyor. Bunu aslında cümbür cemaat herkes biliyor ama bu canavar ne vakit canlara kıysa bir günah keçisi illâki bulunuyor ve canavar aklanıp paklanıyor. Şaşmaz bir döngü bu.

Almanya, İsviçre ve İngiltere hükümetlerinin desteğiyle yayın yapan Missing Migrants Project / Kayıp Göçmenler Projesi’nin rakamlarına göre 2014 yılından bu yana 27 bin 565 kişi Akdeniz’in serin sularına gömüldü. 1 milyon 655 bin 535 kişi Akdeniz’i geçerek Avrupa kıtasına ayak basmak için teşebbüste bulunurken, bunların yüzde 70’ini oluşturan 1 milyon 164 bin 18 kişi başarılı oldu. Yüzde 28 buçuğa denk gelen 471 bin 954 kişi ise Avrupa hayâlini gerçekleştiremeyip başarısızlığa uğradı. Ölen veya kayıplara karışan 27 bin 565 kişiyse yüzde 1 buçuğa karşılık geliyor. Yüzde 1 buçuk deyip geçmeyin. Zira 10 yılda 27 bini aşkın ölüm vakası tam olarak bir insanlık trajedisi.

Leggeri niçin istifa etti?

“Birileri fakir ülkelerden yola çıkıp çürük teknelere binerek kendilerini bile bile ölümün kollarına atıyorsa bunun suçlusu AB midir, Frontex midir” diyenler illâki çıkacaktır. Yunanistan açıklarındaki tekne faciası bu kadar gürültü koparmasa pek çoğunun Frontex diye bir kuruluştan haberi bile yoktur ya, orası ayrı mevzu. Konforlu dünyasından kafasını çıkarıp, şu iletişim çağında bile neler olup bittiğini takip etme zahmetine katlanmadan papağan gibi kendisine öğretilen ezberleri tekrarlayanlara soralım o vakit:

Sahi, merak buyurdunuz mu, Frontex direktörü Fabrice Leggeri, Nisan 2022’de niçin istifa etmişti acaba?

2015 yılından 2022’ye kadar Frontex’in en tepesinde oturan Leggeri’nin devr-i saltanatında 20 küsur bin göçmenin Akdeniz tarafından yutulduğu gerçeğini ne yapacağız?

9 şiddetinde OLAF raporu

Suçu göçmenlere, çürük teknelere, Akdeniz’in tekinsiz sularına atarak savuşturmak isteyenlerin, AB Yolsuzlukla Mücadele Ofisi OLAF’ın Avrupa'yı 9 şiddetinde sarsan raporundan haberi var mı?

Her şey 8 Ekim 2020 günü başladı. AB Yolsuzlukla Mücadele Ofisi raporunda ismi karartılan biri, Frontex’in Yunanistan ile işbirliği yaparak göçmen teknelerini geri ittiğini ve batırdığını belgeleyen bir e-postayı kuruma gönderdi. Aynı e-posta, Avrupa Komisyonu’na da gönderilmişti. Komisyon 3 Kasım 2020’de Yolsuzlukla Mücadele Ofisi’ne mevzuyla alâkalı bilgilendirme yapınca, kurum e-postayı gönderen şahısla temas kurdu ve Frontex bünyesindeki usulsüzlükleri daha geniş kapsamlı öğrenmek üzere soruşturma başlattı. Bir yıllık bir soruşturmanın neticesinde rapor tamamlandı ve AB üst yönetimindeki sınırlı sayıda isme gönderildi.

Le Monde ele geçirdi

AB’nin kerameti kendine mahsus şeffaflık ilkesine göre raporun kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yayınlanması gerekiyordu. Raporun varlığından haberdar olan Avrupa Parlamentosu üyesi bazı milletvekilleri ortalığı birbirine katıyor fakat bir türlü Avrupa Komisyonu engelini aşamıyorlardı. Neticede nasıl olduysa oldu, aradan geçen 6 aya rağmen bir türlü yayınlanmayan rapor, dünyaca ünlü Fransız gazetesi Le Monde tarafından ele geçirildi. Ve asıl kıyamet de bundan sonra koptu. Raporun ifşası AB üst yöneticileri üzerinde öyle bir korku iklimi oluşturmuştu ki, Frontex direktörü Fabrice Leggeri’nin istifasıyla yerine gelen Letonyalı Aija Kalnaja raporu henüz görmediğini söylüyordu. Leggeri’nin kankası ve en büyük destekçisi olarak bilinen Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Yunan Margaritis Schinas raporu okuyup okumadığı sorusuna cevap vermeyi reddediyordu.

AB İçişleri Komiseri Ylva Johansson ise Yunan yetkililer ile yaptığı toplantının ardından şöyle diyordu:

“AB sınırlarının yasadışı girişlere karşı korunması bir mecburiyettir. Ancak göçmenlerin şiddet kullanılarak kanunsuz bir şekilde sınır dışı edilmesine derhal son verilmelidir.”

Margaritis Schinas.

Ylva Johansson.

Miçotakis Türk propagandası dedi

Rapora ilişkin en komik yorumun Atina hükümetinden gelmesi elbet sürpriz değildi. Strazburg’daki Avrupa Parlamentosu’nda bir konuşma yapan Yunanistan Başbakanı Miçotakis, rapora ilişkin suçlamaları “Bunlar Türk propagandası” diyerek savuşturmaya çalıştı fakat yuhalanmaktan paçayı kurtaramadı.

Rapora göre bazı Frontex çalışanları göçmenlere yapılan insanlık dışı muameleden fena halde rahatsızdı ve bu kanunsuz uygulamaları üstlerine bildirmeyi bir vicdan meselesi bilmişlerdi. Fakat Leggeri bu şikâyetleri işleme koymamış, görmezden gelmişti. AB Yolsuzlukla Mücadele Ofisi’ne konuşan bir Frontex yetkilisi “Yönetim bilgi saklamak ve mesuliyetten kaçınmak istiyordu, böyle bir durum vardı” diyerek yakınıyordu. Leggeri’ye yakın bir isim ise şöyle diyordu:

“Sanırım Yunanistan’ı korumak istiyordu. Çünkü Yunanistan, Frontex’in en çok destek verdiği ülke. Fakat Leggeri’nin niçin böyle bir riski aldığını gerçekten kimse anlayamıyor.”

Frontex vahşetin tam göbeğinde

“Frontex’in sınır dışı işlemlerine doğrudan ya da dolaylı olarak karıştığına dâir herhangi bir kanıt yok”

Leggeri yaptığı açıklamada “Frontex’in sınır dışı işlemlerine doğrudan ya da dolaylı olarak karıştığına dâir herhangi bir kanıt yok” demişti ama AB Yolsuzlukla Mücadele Ofisi, Nisan-Aralık 2020 periyodunda göçmen teknelerini geri iten, batıran Yunan botlarının Frontex işbirliğiyle satın alındığını belgeleriyle ortaya koydu.

Dahası, Mart 2020-Eylül 2021 döneminde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 957 göçmenin geri itilerek kendi kaderine terk edilmesinde Frontex’in bizzat rol aldığı görüldü, bu canavarlığın Frontex'in "Jora" isimli veri tabanına "çıkış noktalarından ayrılmanın önlenmesi" olarak kayıt düşüldüğü ifşa oldu.

AB kendini aklama peşinde

Ne demiştik?

“Frontex, insan hakları, demokrasi, çok kültürlülük filan diyerek cümle âleme insaniyet namına tafra satan muhallebi çocuğu AB’nin karanlık yüzü. İşte bu karanlıkta bir canavar barınıyor. Bunu aslında cümbür cemaat herkes biliyor ama bu canavar ne vakit canlara kıysa bir günah keçisi illâki bulunuyor ve canavar aklanıp paklanıyor. Şaşmaz bir döngü bu.”

AB, Fabrice Leggeri’yi sanki her şeyi kendi başına yapmış gibi istifaya zorladı.

Yerine Aija Kalnaja’yı getirip yeni bir sayfa açarak Frontex’i aklamaya çalıştı.

Frontex, AB’nin karanlık yüzü.

Bu karanlık dehlizde barınan bir canavar.

ABD’ye, Rusya’ya, Çin’e meydan okuyamayan...

Gücü ancak çaresiz ve kimsesiz göçmenlere yeten...

Muhallebi çocuğu AB...

Kendini aklama peşinde!