MbZ ve MbS kendini kral zannede dursun!
Batının yaptığı şey, yakında boşalması beklenen tahtlara iki muhterisi geçirmeden ne yaptırmaları gerekiyorsa onu icra ettirmek. Almaları gerekeni tam olarak tahsil ettiklerinde, MbZ ve MbS büyük bir iştahla bekledikleri koltuklarda yerlerini alacak.
Kabul edelim ki, İslam topraklarında özellikle son yıllarda yaşanan huzursuzlukların en büyük müsebbibi; İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan.
İran ve Suudî rejimleri daha çok mezhebî yani Şii ve Vahhabilik temelli, BAE ise İslam düşmanlığı merkezli dertlere yol açıyor.
BAE ve Suudî rejimlerinde taht değişikliği an meselesi. Suud’un başında resmiyette bir kral var. BAE’nde ise bir emir. 2004’de tahta geçen BAE emiri Halife, kardeşi Bin Zayed’ın Arafat’ı da zehirleyen danışmanı Dahlan tarafından zehirlenerek yaşayan bir ölüye çevriliyor.
Konuşmaya bile mecali olmayan Suudî kralı Selman sağ ise de ipler oğlu Bin Selman’ın elinde.
1961 doğumlu olan Bin Zayed, geleceğin Arap yöneticilerini yetiştiren İngilizlerin Sandhurst Koleji’nin üretimi. Hep tepeye oynayan İngiliz onu yetiştirirken, Amerika ise etrafını oluşturan kadroyu eğitiyor.
Şimdilerde ipler ABD’nin elinde gibi gözükse de, ruhen siyonistleşmiş İngiliz’siz bölgede oyun kurulamaz. Batılılar, sömürgelerine kendi menfaatlerine uygun olmayan birinin geçmesine asla rıza göstermezler. Olur da bir aksilik çıkarsa, o haller için yetiştirilen Dahlan’ları görev için hâzır ve nâzırdır.
BAE kim ki, Hindistan’dan Yemen’e, Pakistan’dan Sudan’a, Suriye’den Mısır, Libya, Somali’ ve Moritanya’ya dek uzanan büyük coğrafyada her işe burnunu sokabilsin? Filistin’i İsrail’e peşkeş çekebilsin? Türkiye’ye kafa tutabilsin?
Bu bedevilerde bunca siyasî maceraya kalkışacak akıl ve çap nerede? Elbette bunca şey, Londra’da, Washington’da ve Tel Aviv’de kurgulanıyor. Şüphesiz ki, BAE’nin en kritik kurumlarının her yerinde CIA, MI6 ve MOSSAD elemanları cirit arıyor.
Bunlar kendilerini kral ve emir sanan devşirmeler. Bu acı gerçeği, Trump şu cümlelerle özetlemişti: “Kral Salman'ı severim. Ancak, Kral'a, ‘Sizi biz koruyoruz, eğer biz olmazsak orada iki hafta oturamazsınız. Bizim ordumuz için ödeme yapmalısınız ’ dedim!”
Bağımsız, izzetli, şahsiyetli bir ülkenin lideri bu cümleyi hazmedebilir mi? Ediyorsa, bunlardan hiç biri, en azından bağımsızlığı yok demektir.
Uzun zamandır gündemimizde olan lakin sıcak gelişmeler nedeniyle bir türlü kapağa taşıyamadığımız BAE dosyası artık sayfalarımızda. Zira 3 Kasım seçimlerini garantilemek isteyen Trump, Körfez ülkeleri ile İsrail arasındaki gayrı resmî olarak süren ilişkiyi resmileştirterek yeni süreci başlattı.
Diğer taraftan ABD seçimlerine bir ay gibi bir zaman kala yeni bir kara para aklama dosyası patlak verdi.
- Geçen hafta servis edilen ‘FinCEN belgeleri’ adlı bu ifşaatın zamanlaması gerçekten mânîdar. Ayrıca ifşa edilen bankaların adları ve sahiplerinin kimliği. Çünkü bunların hepsi Trump’ı istemeyen küreselcilerin ağır ağabeyleri.
- 2 trilyon dolarlık kara para aklayan bankalar; Standard Chartered, HSBC, JPMorgan ve Deutsche Bank imiş…
- JPMorgan Rackefeller’e ait...
- Standard Chartered ve HSBC ise Rothschild hanedanının...
- Alman sanılan Deutsche Bank’ın en büyük hissedarlarından biri yine bu iki âile.
Ne kadar büyük siyasî, iktisadî gücünüz olursa olsun devlet ve istihbarat örgütleri, mutlaka sizin hakkınızda da gerektiğinde sizi frenleyecek ve pazarlık gücünü artıracak, yola gelmezseniz de ifşa ederek terbiye edeceği dosyalar tutar.
Günahınız ne kadar çok ise yola da o kadar hızlı gelir veya getirilirsiniz. 2016’da açıklanan Panama Belgelerinden sonra kaç devlet başkanı ve başbakan değişti?
Kaç siyasetçi tarih sahnesinden silindi?
Kaç baron ve tetikçi ile hangi devlet, hangi pazarlığı yürüttü? Takip edenler biliyor.
- FinCEN, Trump’ı istemeyen Atlantikçilere karşı bir Pasifikçi çıkışı. Hâsılı bu bir hesaplaşma bakalım, insanlık bundan da nasıl bir zarar görecek?
Vesselam!