Lütfen lüzumsuz ışıkları söndürün

HABER MASASI
Abone Ol

Kendini TBMM’nin üzerinde görerek yasama yetkisini ortadan kaldıran, anayasanın 148. maddesini çiğneyerek yetkisi olmadığı halde karar veren, Anayasal düzeni farklılaştıran faaliyetlerin bir odağı haline gelerek ciddi bir sistem sorunu ortaya çıkaran, Türkiye’yi yargısal vesayet rejimi statüsüne sokan AYM’nin yapısında değişikliğe gidilmesi kaçınılmaz.

Anayasa Mahkemesi (AYM)'nin "Şehirlerarası yollarda gösteri ve yürüyüş yapılamaz" hükmünü iptal etmesinin ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan arasında yaşanan atışma, AYM’nin yapısını sorgulama aşamasına geldi. Bakan Soylu AYM Başkanı Zühtü Arslan'ı hedef alarak, "Ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım" ifadelerini kullanmıştı. Zühtü Arslan ise Soylu'nun sözlerine, "AYM kararları kutsal metinler değildir, eleştirilebilir. Herhangi bir metni eleştirmek için öncelikle onu okuyup anlamak gerekir" şeklinde karşılık vermişti.

AYM üyesi Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesi binasının fotoğrafını paylaşarak ''Işıklar yanıyor'' tweeti attı.

Aslında tartışma tam olarak buradan başladı sayılmaz. Zira günümüze kadar Anayasa Mahkemesinin yapısında ufak tefek değişiklikler yapılsa bile, üyelerin uzun süre görev yapması, halihazırda iktidarda olan siyasete engel olabiliyor. Bunun son örneğini geçen hafta Abdullah Gül’ün atadığı üyelerden biri olan Engin Yıldırım’ın twitter paylaşımında gördük.

İçişleri Bakanlığı ise cevap olarak, ''Işıklarımız hiç sönmüyor'' ifadelerini kullandı.

AYM’nin Enis Berberoğlu’nun başvurusuna “siyasi ve kişilik haklarının ihlali” kararını vermesinin ardından, 14. Ağır Ceza Mahkemesi Berberoğlu’nun yeniden yargılanmasına gerek olmadığına hükmetmişti. Bunun üzerine AYM üyesi Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesi binasının fotoğrafını paylaşarak "Işıklar yanıyor" tweeti attı. İçişleri Bakanlığı ise cevap olarak, "Işıklarımız hiç sönmüyor" ifadelerini kullandı. Cunta ağzıyla atılan bu tweet, AYM’nin yapısının neden değişitirilmesi gerektiğine en güzel ve son delili olarak kayda geçti.

Yüksek mahkeme ihtiyacı

AYM’nin nasıl kurulduğu ve hangi değişimler geçirdiğini kısaca değinecek olursak, ilk Anayasa Mahkemesi fikrine kadar gitmemiz gerekecek. Cumhuriyet döneminde ilk Anayasa Mahkemesiyle ilgili fikirler Ziya Gökalp’in 1922 tarihli “Küçük Mecmua” dergisinde kaleme aldığı “Yüce Mahkeme” başlıklı yazısıyla gündeme gelmişti.

Ziya Gökalp’in 1922 tarihli “Küçük Mecmua” dergisinde kaleme aldığı “Yüce Mahkeme” başlıklı yazısıyla gündeme gelmişti.

Gökalp, “...Bütün kanunların kanûnu esâsîye uygun olmasını nasıl temin etmeli? Biz kanunları en karışık bir millet olduğumuz için, Türkiye’de de Amerika’da olduğu gibi bir yüce mahkemenin tesisine ihtiyaç var. Bu mahkeme, hem hususî kanunların teşkilâtı esâsîye kanununa muvafık olup olmadığını, hem de nizamnamelerin ve talimatların hususî kanunlara muvafakatini tedkik vazifesiyle mükellef olmalıdır” ifadelerini kullanarak fikrin tohumlarını ekmişti.

Zannedildiği gibi sivil değil

Bu mahkemeye “Anayasa Mahkemesi” ifadesini kullanan ise Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun dedesi Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’dur. Feyzioğlu’nun 1951 yılında yayımladığı “Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Kazai Murakabesi” adlı eserinde Anayasa Mahkemesi ifadesi geçer.

1961 Anayasa referandumunu dönemin gazeteleri böyle görmüştü

Öyle bir anda ortaya çıkmaz ama sanıldığı gibi sivil de değildir AYM. 1960 Askeri Darbesi sonrasında hazırlanan 1961 Anayasası ile kurulur. Görev ve yetkisi 147. maddeye göre “Kanunların ve TBMM iç tüzüğünün Anayasaya uygunluğunun denetimi” şeklinde açıklanır.

1971’de gerçekleştirilen değişiklikle kanun hükmünde kararnameleri şekil ve esas bakımından, anayasa değişikliklerini ise Anayasa'da gösterilen şekil şartları bakımından denetleme görevi verilerek Anayasa Mahkemesinin görev alanı daha belirgin hâle getirilir.

1982'de Anayasa referandumu % 91'lik çoğunlukla kabul edilmişti.

Anayasa Mahkemesine seçilecek kişilerin sayısı ve seçim şekilleri geçmişten günümüze sürekli değişkenlik gösterir. 1961 Anayasası'nın 145. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, on beş asıl ve beş yedek üyeden oluşurken; üyelerden dördü Yargıtay, üçü Danıştay, biri Sayıştay Genel Kurulu tarafından, üç üye Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki üye Cumhuriyet Senatosu, iki üye ise biri Askerî Yargıtay’dan olmak üzere Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyordu.

1982 Anayasasında AYM

Yine bir darbe ve asker eliyle siyasete, yani milletin sesini kısmaya yönelik değişikliklerle Anayasa Mahkemesinin görevleri belirlenir.

12 eylül 2010 tarihinde yapılan referandumu Yeni Şafak sayfalarına taşımıştı

1982 Anayasasında Anayasa Mahkemesine, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleme; Anayasa değişikliklerini ise sadece sınırlı sayıdaki şekil eksiklikleri yönünden inceleme ve bunların yanı sıra Anayasa'da sayılan bazı kişileri görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılama ve siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara bakma görevi de verilir.

1982 Anayasasının ilk hâlinde Anayasa Mahkemesi, on bir asıl ve dört yedek üyeden oluşacak şekilde kurulmuştur. Anayasa'ya göre Anayasa Mahkemesine seçilen üyeler 65 yaşını doldurunca emekli olmaktaydı.

2010 Değişiklikleri

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri yeniden düzenlendi. Yapılan değişiklikle üye sayısı 17' e çıkarılarak, geçmişten atanmış, ama görev süresi dolmadığı için makamını koruyan üyelerin etkinliği kırılmaya çalışılmıştı. Mahkeme 2 bölüm ve genel kurul halinde çalışması kararlaştırıldı. Ve Türkiye tarihinde bir ilke imza atılarak şahsî başvuru hakkı getirildi. Bu değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının şahsî haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmeden önce Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesine iletme hakkı verildi.

1960 Askeri Darbesi sonrasında hazırlanan 1961 Anayasası ile kurulur.

Ayrıca yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesine, Yüce Divan sıfatıyla, "görevleriyle ilgili suçlardan" dolayı Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini yargılama görevine ilave olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanını yargılama görevi de verildi.

2010 Anayasa değişikliği ile birlikte, Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi on iki yıl ile sınırlandırılmış; üyelerin yeniden seçilememesi esası da getirilmişti. Böylece vesayet sistemini bitirmeye yönelik ilk adımlar atılmış oldu.

2017 Değişikliği ile AYM yapısı

Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte referanduma sunulan 2017 Anayasa değişikliği, sisteme uygun hâle getirilmesi için bir takım değişikliklere uğradı. Anayasa Mahkemesi tıpkı parlamenter sistemde olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı sisteminde de kanunların ve TBMM içtüzüğünün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleyecek ve şahsî başvuruları karara bağlayacak. Ek olarak Kanun Hükmünde Kararnameler kaldırılarak, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri getirilip, bunların Anayasaya uygunluğunu denetlemek ve karara bağlamak da AYM'nin görevleri arasında yer alıyor.

1961 Anayasası

6771 sayılı Kanunla Anayasada yapılan değişiklikle Başbakanlık kaldırılarak Anayasa Mahkemesine iptal davası açabilecek olanlar da değişti. Buna göre Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde iptal davası açabilme hakkı;

• Cumhurbaşkanına,

• Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve

• Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir.

  • Yapılan düzenlemelerle birlikte Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yargılayabileceği kişiler de değişikliğe uğradı. Buna göre Anayasa Mahkemesi;
  • • Cumhurbaşkanını,
  • • Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını,
  • • Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları,
  • • Anayasa Mahkemesi,
  • • Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini,
  • • Başsavcılarını,
  • • Cumhuriyet Başsavcıvekilini,
  • • Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini,
  • • Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanabiliyor. Anayasa Mahkemesinin Jandarma Genel Komutanını yargılama yetkisi ise kaldırıldı.

Askerin etkisi bitirildi

Türk Anayasa Mahkemesinin dikkat çeken bir özelliği, mahkemeye üye atamalarında askerlerin oynadığı rol. Mahkemenin 2 üyesi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay’ın bir araya gelerek oluşturdukları genel kurul tarafından gösterilen adaylar arasından seçiliyordu. Bu yargıçlar Anayasa Mahkemesindeki yerlerini almadan önce her ne kadar askeri komisyonlardaki görevlerinden istifa etseler de, aday gösterilme biçimleri ve askeri yargı sisteminin bir ürünü olmalarından dolayı, ordunun mahkemenin oluşumuna etki edeceği bir mekanizmaya hizmet ediyordu.

Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemelerinin kaldırılmasıyla, askerin mahkemeye etki mekanizması bitirilirken, AYM üye sayısı 17'den 15'e düşürüldü.

  • Üyeler nasıl belirleniyor?
  • Cumhurbaşkanlığı sisteminde AYM'nin
  • • 3 üyesi Meclis tarafından,
  • • 8 üye Danıştay, Yargıtay ve YÖK'ün kendi içinden belirlediği adaylar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.
  • • 4 üye ise doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenip atanıyor.

Parti kapatma sporu

1961 'den bugüne kadar 19 kişi Anayasa Mahkemesi başkanlığı görevinde bulundu. İlk başkanlığını Sünuhi Arsan’ın yaptığı görevi şu an Zühtü Arslan yürütmekte. Anayasa Mahkemesinin ilk kadın başkanı ise 2005' te göreve başlayan Tülay Tuğcu oldu.

Anayasa Mahkemesinin kurulduğu günden bugüne kadar en çok gündemde olduğu konular, siyasi parti kapatma davaları ve Yüce Divan yargılamaları. 1962 yılından bugüne kadar 47 siyasi parti hakkındaki kapatma davasını sonuçlandıran Anayasa Mahkemesi, bunların arasından 24 partinin kapatılmasına karar verdi.

Yüce divan yargısı

1961 Anayasasından sonra Yüce Divan'da yargılanan ilk kişi, 1964 yılında eski Ticaret Bakanı Mehmet Baydur oldu. ''Arpa davası'' olarak bilinen davada, Baydur, 52 bin 500 ton beyaz arpanın bir İngiliz firmasına satışına ilişkin iddialar nedeniyle yargılandı. Mahkemede Baydur hakkında beraat kararı verildi. Mahkeme ikinci olarak 1981'de eski Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar'ı yargıladı. Eski Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı da Yüce Divan'da yargılanan 3. Bakan oldu. Eski Devlet Bakanı İsmail Özdağlar, ''rüşvet almak'' ve ''görevini kötüye kullanmak'' iddiasıyla TBMM tarafından 1985'de Yüce Divan'a sevk edildi. Dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın da tanık olarak dinlendiği davada, Özdağlar, ''rüşvet'' suçlamasından beraat etti.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan Yüce Divan'a sevk edildi. Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner, ''Türk bank ihalesine fesat karıştırdıkları'' iddiasıyla Yüce Divan'a sevk edildi.

Siyasete müdahale

Anayasa Mahkemesinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin 411 oyla mecliste kabul edilen Anayasa değişikliğini, yetkisi olmadığı halde bir hukuk ihlali yaparak esastan inceleyip iptal etmesi, ülkemizde bir yargıç egemenliğinin varlığının işareti. Yakın Türk siyasi geçmişine damgasını vuran ve Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyen ‘367 kararı’ da yine AYM’nin yorum ve yargılama sınırları dışına çıkarak siyasete müdahale ettiği örneklerden bir diğeri.

Günümüze gelene kadar yapılan değişikliklerle AYM’nin böylesine hatalar yapma olanağı kalmadı. Ancak bazı kararlar, hala AYM’nin yapısını sorgulamaya kapı aralıyor. Bunlardan bir tanesi "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" metnine imza atan 10 akademisyenle ilgili aldıkları “Hak ihlali” kararı. Ocak 2016'da hazırlanan metin, terör örgütü PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'daki bazı illerde kazdıkları çukurlarla ülke güvenliğini ve birliğini tehlikeye attığı bir dönemde kaleme alınmış ve 1128 akademisyen bildiriye imza atmıştı. AYM, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda ‘hak ihlali’ kararı verdi.

Eski üyeler kimi temsil ediyor?

Enis Berberoğlu kararı da AYM’nin tartışılmasına zemin hazırlayan kararlarından biri. CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ'nün ilk silahlı terör örgütü eylemi olarak tanımlanan MİT TIR'larının durdurulması görüntülerini Can Dündar'a verdiği gerekçesiyle 5 yıl 10 ay hapis cezası almıştı. Cezasının kesinleştiğine ilişkin kararın 4 Haziran 2020'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda okunmasıyla milletvekilliği düşürülen CHP'li vekil Enis Berberoğlu Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. Başvuruyu değerlendiren AYM, siyasi ve kişilik haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Bu kararın ardından Enis Berberoğlu’na yeniden yargılama yolu açıldı. Ancak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Berberoğlu'nun yeniden yargılanmasına gerek olmadığına hükmederek yeniden yargı süreci kapandı. Ancak AYM üyesi Engin Yıldırım’ın skandal ‘ışıklı’ paylaşımı, AYM’nin yapısına yönelik değişiklik taleplerine önemli bir gerekçe oldu.

Hürriyet'in meşhur manşeti

Kendini TBMM’nin üzerinde görerek yasama yetkisini ortadan kaldıran, anayasanın 148. maddesini çiğneyerek yetkisi olmadığı halde karar veren, Anayasal düzeni farklılaştıran faaliyetlerin bir odağı haline gelerek ciddi bir sistem sorunu ortaya çıkaran, Türkiye’yi yargısal vesayet rejimi statüsüne sokan AYM’nin yapısında değişikliğe gidilmesi kaçınılmaz. AYM’de eski cumhurbaşkanlarının (Ahmet Necdet Sezer 1 ve Abdullah Gül 6) atadığı üyeler hâlâ görev yapmaya devam ediyorken, yargının bağımsızlığı ne anlama geliyor? Eski üyeler kimi temsil ediyor? Mevcut hükümete muhalif kararlar çıkartmak mı bağımsız hukuk anlamına geliyor? AYM üyelerinin kararları dokunulmaz değilse, bunları kim denetleyecek? İşte bu sorular, cevap bekleyen ve AYM’nin yapısına ilişkin kararlarda etkili olacak sorular. Türk hukuk sistemi bunun da üstesinden gelecektir. Yeter ki alınan kararlar günü kurtarmaya değil, geleceği kurtarmaya yönelik olsun. AYM’nin ışıkları sönmesin ama bunu da darbe günlerine gönderme yapmak için hiç kimse kullanmasın.