Lozan Türkiye’nin Versay’idir
Ermenistan’ın sanki bir gücü varmış gibi hamlesini şiddetten yana yapması, çözümsüzlüğü tercih etmesi kendisi için büyük sıkıntılara yol açtı. Paşinyan’ın Avrupa ile sıkı ilişkilerini tabi Moskova’da hoş karşılanmıyor. Putin’in Paşinyan’ı cezalandırdığını söylemek de mümkün değil. Ermenistan tarafından dikkate alınmayan Karabağ planının gerçekleşmesini yavaşça takip ediyor diyebiliriz.
İsrail Şamir, sonradan Ortodoks Hristiyanlığa meyletse de kökleri itibariyle Yahudi bir aileden geliyor. Yahudiliği ve Yahudileri içerden tanıyan bir isim olarak İsrail devletinin politikalarına ateş püskürüyor, Filistinlilere karşı gösterilen tavra meydan okuyor. ABD ile de başı pek iyi değil. Türkiye ziyaretinde kendisiyle mülâkat imkanı bulduk, bölgemizde ve dünyada gelişen son hâdiseleri konuştuk. Buyurunuz.
İlginç bir hikâyeniz var. Rus Yahudi’sisiniz ama Ortodoks Hristiyan oldunuz. Kısaca kendinizden bahseder misiniz, İsrail Şamir kimdir?
Gazeteci ve yazarım. Özellikle dünya üzerinde çeşitli kırılmaların yaşandığı son 20 yıldır olup bitenlerle alakalı yazmaya, meselelerin arka planını açıklamaya çalışıyorum. Aynı zamanda Filistin ve İsrail’in tek bir devlet olarak varlığını devam ettirmesi, mevcut meselelerin halledilerek barışın gelmesi için kimi düşüncelerin savunuculuğunu yapıyorum.
Özellikle Amerika’nın bitmek bilmeyen müdahalesinin önünü kesmek ve buna bağlı olarak Ortadoğu’da istikrarlı bir düzen kurulması için çok önemli olduğunu düşündüğüm Rusya ile Türkiye arasındaki yakınlığın sağlanması yönünde gayret ediyorum. Evet, Rusya’nın azınlıklarından olan Yahudi kökenli bir aileye mensubum. Hristiyanlığa geçişim de aslında hayatımın geç bir dönemine rastlar.
Kara bir propaganda var
Ayasofya’nın camiye çevrilmesi bir Ortodoks olarak sizleri üzdü mü?
Asla! Bunun Rusya’daki insanlar için de bir mesele olmadığını söyleyebilirim. Burası zaten bir kilise değildi. Uzun asırlar cami olarak açıktı, sonrasında da kiliseye değil, müzeye çevrildi.
Kendisini Bizans’ın varisi olarak gören özellikle Rus Ortodoks Kilisesi için önemli olan buradaki Bizans kalıntıları. Aynı şey Kariye için de geçerli. Rusya’da son zamanlarda buradaki Bizans eserlerini yok ettikleri iddia edilerek Türkler aleyhine oluşturulmaya çalışılan bir propaganda var. Kariye’ye gelerek yerinde gördüm, fotoğraflar çektim ve Türk makamlarının hassasiyetini takdir ettim. Kaleme alacağım bir yazımda bu propagandaya maruz kalmış kişilere gerçeğin ne olduğunu göstereceğim.
Önce Filistin’de hayat normalleşmeli
Mâlum Amerika’da başkanlık seçimi yapıldı, çıkan netice Arap yarım adasına nasıl yansır sizce?
- Amerika’da iki taraf arasındaki çarpışmayı tüm netliğiyle görebiliyoruz. Yeni dönemin bölgeye neler getireceğini şimdiden kestirmek mümkün değil. Buna karşın Amerika’nın ne yapacağını tahmin etmek de zor değil. Seçimlerden önce Trump’ın başını çektiği normalleşme faaliyetleri oldu.
Normalleşme tabi ki iyi bir şey ama Filistinliler yerlerinden edilirken yapılan bir normalleşme çok merhametsizce. Dolayısıyla bölge için söylendiği kadar çok da iyi bir gelişme değil bu. Bölgede gerçek bir normalleşme, İsrail tarafından Filistinliler için atılacak eşitlikçi bir adımla olacaktır. Bununla birlikte “Biden-Trump arasında tercih yap” derseniz tercihim herhalde Trump olurdu. En azından o yeni bir dünya iddiası ile gelmedi. Öncekilerden daha pozitif adımlar attığını söyleyebilirim. Pentagon’a rağmen önemli kararlar aldı. Pentagon yüzünden başaramadıkları da oldu tabi. İkinci dönemde kendisinden daha çok şey bekliyordum. Ama öyle görünüyor ki, bu pek mümkün olamayacak.
İki ülke anlaşmak zorunda
Rusya vatandaşı bir gazetecisiniz. Türkiye’nin Suriye’deki varlığını, Karabağ ile yakından alakadar olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle Rusya, Türkiye’nin Suriye’de meşru hakları olduğunun farkında. Aynı şey Rusya ve İran için de geçerli. Bölgedeki bir meselenin çözümünün bu üç kuvvet olmadan düşünülemeyeceğini gördük, görmeye devam ediyoruz. Astana bunun örneklerinden biriydi. Her ne kadar üzerinde mutabık kalınmayan durumlar olsa da ortak bir çözümün bulunması gerekiyor.
Rusya’nın Karabağ ile alakalı olan düşüncesi Bakü’ye bağlı bir özerklik olması yönünde. Ermenistan’ın işgal ettiği 7 rayonun Azerbaycan’a teslim edilmesi gerektiği konusunda Rus tezi mâlum. Suriye’de de Şam merkezli bir strateji sürdürüyor. Benzer durum bilindiği gibi Libya’da da söz konusu. Her iki taraf da meşru haklara sahip olduklarına inandıkları için oradalar. O vakit uyumdan başka bir tercih yok demektir. Bunun için mucizeye ihtiyacımız yok. 2. Dünya Savaşı’nda birbirini yiyen devletler bile sonrasında dost oldular. Libya’daki çözümün de bu iki devletin öncülüğünde gerçekleşeceğini göreceğiz. Türkiye’nin S-400 hamlesi gibi çok cesur kararları ortada.
Rusya kendi planını uyguluyor
Peki ya Rus halkı?
Türkiye’yi ziyaret eden milyonlarca Rus vatandaşı var. Bu çok önemli. Türkiye onlar için hakkında bir şey bilmedikleri yabancı ülke değil. Tabi bunun Rusya toplumunda da olumlu neticeleri oluyor. Öyle ki, Rusya’da ciddi bir güce sahip olan Ermeni lobisi, Türkler aleyhine yaptıkları karalama kampanyalarında başarılı olamıyorlar.
Rusya’nın müdahalesiyle Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes imzalandı. Rusya’nın bu noktaya dek sessiz duruşunu, Batı’ya yaklaşması sebebiyle Paşinyan’ın kulağını çekme olarak görenler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Paşinyan iktidara gelmeden önce de bahsettiğim 7 rayonun Azerbaycan’a geri verilmesi yönünde Rusya tarafından bir talep söz konusu idi. Karabağ’ın Ermeni nüfus sebebiyle özerk, ama Azerbaycan’a bağlı olması görünürdeki en makul çözüm gibi duruyor. Bunun işe yaradığı dünyadaki kimi örnekleriyle açık. Ermenistan’ın sanki bir gücü varmış gibi hamlesini şiddetten yana yapması, çözümsüzlüğü tercih etmesi kendisi için büyük sıkıntılara yol açtı. Paşinyan’ın Avrupa ile sıkı ilişkilerini tabi Moskova’da hoş karşılanmıyor. Putin’in Paşinyan’ı cezalandırdığını söylemek de mümkün değil. Ermenistan tarafından dikkate alınmayan Karabağ planının gerçekleşmesini yavaşça takip ediyor diyebiliriz.
İslam düşmanlığı Avrupa’ya zarar verecek
Avrupa’da sert bir şekilde ilerleyen İslam karşıtlığı söz konusu. Özellikle Fransa’nın başını çektiği bir dizi faaliyet yürütülüyor. Nasıl görüyorsunuz bu gelişmeleri?
Bunun pek çok sebebi var. Amerika ve Avrupa’daki derin devlet adını verdiğimiz yapılar Ortadoğu’dan bu topraklara çok sayıda mülteci taşıyor. Bu insanlar buralara gitmek istiyorlar da bu ülkeler onları kabul ediyor şeklinde anlamak yanlış olur.
Özellikle Fransa’nın Libya’da yaptıkları ortadayken çok hoşgörülü oldukları için ülkelerine mülteci kabul ediyorlar demek komik olur. Çok sayıda mültecinin varlığı aynen Türkiye örneğinde de görüldüğü gibi insanlarda rahatsızlık meydana getirir. Bu durum da özellikle Fransa’da İslam karşıtlığını körüklüyor. Marine Le Pen'in liderliğini yaptığı Ulusal Cephe haliyle Fransızları tarafına çekiyor. Makron da bunu engellemek için kötü bir şekilde bu karta oynuyor. Charlie Hebdo en çirkin örneklerden sadece biri. Avrupa’nın üstesinden gelemediği bir İslam düşmanlığı da var tabi. Ama bu tavırların devamı, Müslümanlardan daha ziyade kendilerine zarar verecek.
Yunanistan akıllı olmalı
Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler sebebiyle Türkiye’nin özelde Yunanistan, genelde Avrupa ile yaşadığı bir gerilim var. Buna ne diyorsunuz?
Bugün yaşananların ve yaşanacak nice problemin temelinde Türkiye aleyhine çok kötü bir anlaşma olan Lozan var. Korkunç bir anlaşmadır, bunu söyleyen tek kişi de ben değilim. Versay Anlaşması Almanya için ne ise, Lozan da Türkiye ve Türkler için o olmuştur. Türkiye artık ciddi bir güç ve kendisine çizilen sınırların dışına çıkmaya çalışıyor. Yunanistan eğer Türkiye’nin bu durumunu kavrayabilirse, bu krizden her iki tarafın da memnun kalacağı makul bir netice çıkar inancındayım.