Kim kimi katletti? Ermenilerin 1895 tarihinde hazırladıkları Türkleri nasıl katledeceklerine dair resimli duvar ilanları

DR. ÖMER TELLİOĞLU
Abone Ol

Tarihleri boyunca dünyanın hemen her köşesinde katliam uygulamadıkları halk bırakmamış olan batılı ülkelerin, mevcut olmayan bir katliamı ihdas edip Osmanlıyı, Türkiye’yi ve Türkleri mahkûm etmeye kalkması zaten ucube bir durum. ABD’nin bir ayağı çukurda başkanı tarafından siyasi bir retorikle ve belli bir amaca istinaden dillendirilen Ermeni katliamı hezeyanına, bizzat Ermenilerin kaleminden çıkan 1895 tarihli ilanlar cevap olarak yeter de artar bile.

ABD Başkanı Biden’in yaptığı sözde Ermeni katliamını tanıyacağına dair açıklamasından sonra konu bütün Türkiye’nin gündemi hâline geldi. Gerçekte kim kimi katletmişti, Türkler Ermenileri mi, yoksa Ermeniler Türkleri mi? Bu yazıda Osmanlı Arşivi’nden çıkan 1895 tarihinde Ermeniler tarafında bir şehrimizin duvarlarına asılan Türkleri nasıl katledeceklerine dair musavver, yani resimli ilanlarla konuya bir katkıda bulunmaya çalışacağız.

Aslında bahsettiğimiz belgeler, hem Ermenilerin ve hem de onları kullanan batılı emperyalist odakların tezlerini tamamen çürüten nitelikte. Çünkü bu belgelerde Ermeniler, katliama başlamadan ve bundan dolayı tehcire tabi tutulmadan tam 20 yıl önce Türkleri nasıl katledeceklerini resmetmişlerdi.

Türkler Ermenileri mi, yoksa Ermeniler Türkleri mi?

Yani kimin katliamcı olduğuna dair konu hakkında binlerce belgeye ihtiyaç duymadan sadece bu belgelerin şahitliği, bir itirafnâme niteliğinde kimin kimi katlettiğini net bir şekilde ortaya koymakta.

‘Ermeni sorunu’ Batı ihdası bir mesele

1876 Yılında imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı devletinin “vilayeti sitte” denen birtakım doğu vilayetlerinde bilhassa Ermeni Osmanlı vatandaşları için ıslahat yapılmasına dair bir madde eklendi. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti diğer bir dış müdahaleye açık çok sayıda sorunun yanında bir de Ermeni sorununa sahip oldu.

Ermeni sorunu temelde Osmanlı devleti ile Ermeni vatandaşları arasında yâhut da Müslüman Osmanlı vatandaşları ile Ermeni tebaası arasında var olan bir sorun değildi.

Ermeni sorunu temelde Osmanlı devleti ile Ermeni vatandaşları arasında yâhut da Müslüman Osmanlı vatandaşları ile Ermeni tebaası arasında var olan bir sorun değildi. Zira yüzyıllar boyunca Ermeniler yaşadıkları bölgelerde Müslümanlarla iç içe ve aynı devletin hukuk önünde eşit yurttaşları olarak müreffeh bir hayat sürmüşlerdi. Yani “Ermeni Sorunu” olarak gündeme getirilen mesele batılı güçler tarafından Osmanlı Devleti’ne müdahale vesilesi olarak kullanılmak üzere ihdas edilmiş sun’i bir mesele idi.

1856 tarihli Paris anlaşması ile toprak bütünlüğü garanti altına alınmış olan Osmanlı devletinin toprakları 1878 tarihli Berlin Antlaşması ile taksimata tabi tutulmuştu. Bulgaristan’ın tam bağımsızlığının tanınması, Romanya’nın kurulması ve Balkanlarda birçok bölgenin kaybı sonrasında, Anadolu’nun doğu vilayetlerinde Ermenilerin nüfus kesafetine sahip olduğu iddia edilen bölgelerin Osmanlı’dan koparılıp bir Ermeni devleti kurulması hayali, Ermeniler arasında ve batı kamuoyunda gündeme getirilmeye başlandı.

Ermeni nüfusu uydurması

Bunun için “vilayet-i sitte” yani altı vilayet olarak zikredilen Erzurum, Van, Mamüretü’l Aziz (Harput), Diyarbekir, Sivas, Bitlis vilayetlerinde Ermeni nüfusu Müslüman nüfustan fazla olduğuna dair istatistikler yayınlanmaya başlandı. Oysa bu tamamen uydurma bir durumdu. Zira ne bu vilayetlerde ne de başka bölgelerde Ermeni nüfusunun Müslüman nüfusa oranı değil çoğunluk, hiçbir bölgede yarıya bile ulaşmamaktaydı. Bu durumu hem değişik tarihlerde yapılmış resmi Osmanlı nüfus sayımlarında ve hem de Vilayet salnamelerinde verilen rakamlarda açıkça görmek mümkün.

Gerçekler hiçbir zaman önemli olmadı

Ama günümüzde olduğu gibi emperyalist devletler için gerçekler önemli değildi. Yapılan propagandalar ile bir algı oluşturup, Türklerin Ermenilere zulüm yaptığı, bu iki milletin artık bir arada yaşamasının mümkün olmadığı yalanı bir hakikatmiş gibi devreye sokularak Ermeni terör çeteleri ihdas edilmeye başlandı. Bu çeteler silahlandırılarak, bulundukları bölgelerde Müslüman halka karşı terör eylemlerine giriştiler.

Şehir duvarlarına katliam ilanları

1915 tehcir hadisesinden tam 20 yıl önce, 1895 tarihinde, Orta Anadolu’daki bir vilayetimizde Ermeni çeteleri Türkleri nasıl katledeceklerine dair şehrin duvarlarına ilanlar yapıştırmaya başladılar.

1915 tehcir hadisesinden tam 20 yıl önce, 1895 tarihinde, Orta Anadolu’daki bir vilayetimizde Ermeni çeteleri Türkleri nasıl katledeceklerine dair şehrin duvarlarına ilanlar yapıştırmaya başladılar

Bu ilanlarda Türklere, Müslümanlara çeşitli ağır hakaretler yapılıyor ve katliama tabi tutulacak Türklerin, Ermeniler tarafından başları vurularak katledileceklerine dair resimler eklemeyi ihmal etmiyorlardı. Aynı tarihli Osmanlı arşiv belgelerinde belirtildiği üzere bu çetelere develer yükü silah sevkiyatı yapılmaktaydı.

  • Biz bu yazıda Taşnak, Hınçak vb. Ermeni çetelerinin, Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar eliyle eğitilip silahlandırılmasından ve 1. Dünya Savaşı’nda savunmasız kalan Anadolu halkına uyguladıkları vahşi katliamlardan bahsetmeyeceğiz. Zira bu konu, tarihçilerimiz tarafından gerek ülkemizdeki gerek yabancı devletlerin elindeki arşiv belgelerine dayalı olarak bütün ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur.

Tarihleri boyunca dünyanın hemen her köşesinde katliam uygulamadıkları halk bırakmamış olan batılı ülkelerin, mevcut olmayan bir katliamı ihdas edip Osmanlıyı, Türkiye’yi ve Türkleri mahkûm etmeye kalkması zaten ucube bir durum. ABD’nin bir ayağı çukurda başkanı tarafından siyasi bir retorikle ve belli bir amaca istinaden dillendirilen Ermeni katliamı hezeyanına, bizzat Ermenilerin kaleminden çıkan 1895 tarihli ilanlar cevap olarak yeter de artar bile.