Karabağ'da zafer vakti: Türkler Hocalı'ya girdi
Azerbaycan topraklarının orta yerinde Artsakh adıyla sözde Ermeni Cumhuriyeti kurmak isteyenler hüsrana uğradı. Karabağ'ın Taşnakçıları 19 Eylül'de başlayan operasyon sonrası 24 saat içinde havlu attı. 23 Eylül günü Hocalı'ya giren şanlı Türk ordusu neferlerinin aklında şüphesiz ki 31 yıl önceki vahşet vardı.
Ekim-Kasım 2020'deki Karabağ Zaferi sonrası yarım kalmış cümle tamamlandı; şanlı Türk ordusu, Azerbaycan topraklarının orta yerinde 'Artsakh' adıyla bir Ermeni Cumhuriyeti kurmak isteyenlerin çanına ot tıkadı. Hankendi, Hocavend, Hocalı, Ağdam, Kelbecer ve çevresinde 19 Eylül'de başlayan harekât, yıllardır İran, Rusya, Fransa ve hatta Hindistan tarafından silahlandırılan Ermeni militanlara 24 saat içinde havlu attırdı.
Takvimler 20 Eylül akşam saatlerini gösterdiğinde bazı silahlı Ermeniler, askerî kamyonetlere binip beyaz bayrak sallayarak teslim oldu. 21 Eylül ise Azerbaycan vatandaşlığı altında yaşamak istemeyenlerin valizlerini toplayıp yola çıkma günüydü. Hocalı Havaalanı'ndan Erivan'a gönüllü hareket eden binlerce kişinin aklında elbette ki 31 yıl önce yaşananlar vardı.
Türklerin intikam alabileceği korkusuyla Karabağ'dan Ermenistan'a akın edenler aynı zamanda Erivan'da sokaklara çıkıp kâh Paşinyan'a kâh Putin'e ve bazen de Batı'ya küfrediyor, kendilerini 'yalnız bırakan' güçlere duydukları öfkeyle çıldırmışcasına bağırırken polislerden dayak yiyordu.
Mühimmat depoları ağzına kadar silah dolu
Bayraktar TB2 SİHA'lar ve İsrail yapımı kamikaze HAROP dronlarıyla başlayan hava harekâtı yerini kara taarruzuna bıraktı. Azerbaycan ordusu, silah bırakmamakta direnen teröristlere kararlarını gözden geçirmeleri için son uyarıları yaparken 22 Eylül günü askerler bölgede ardı ardına mühimmat depoları buluyor, Ermeni milislere gönderilen silahları sergiliyordu.
Rus yapımı hava savunma sistemleri TOR-M2, OSA ve IGLA-S, on binlerce top mühimmatı, muhabere-telsiz istasyonları, sinyal kesiciler, binlerce piyade tüfeği ve keskin nişancı silahları, binlerce el bombası ve patlayıcı malzemeler, komuta karargâh araçları, güdümlü anti-tank sistemleri... Yani küçük bir orduya yetecek kadar malzeme, yasadışı silahlı Ermeni grubun elinde vardı. Üstelik harekâtın ilk günlerinde tespit edilen mühimmat depoları henüz buzdağının sadece görünen yüzüydü.
Birlikten kuvvet doğdu, bir düş daha gerçek oldu
23 Eylül'de bambaşka bir şey oldu: Türk ordusu Hocalı'ya girdi. Bu kez kasabaya giren hiç kimse, çocukları doğramak için eline bıçak almamıştı. Süt emziren kadınların memeleri zevk olsun diye kesilmeyecekti. Şehri terk etmeyenin gözleri oyulmayacak, yaşlılar yataklarında kurşun yemeyecekti. Şubat soğuğunda dipçik zoruyla yollara düşenler, yaralı halde hipotermiden can vermeyecekti. Çünkü bu kez gelenler 31 yıl önceki gözü dönmüş katil sürüleri değil, şanlı ve merhametli Türk ordusuydu. İhtimal ki yine de kasabaya giren askerlerin aklında, 25-26 Şubat 1992 gecesi anne-babalarına yaşatılanlar vardı.
Papa'nın "Karabağ'dan kötü haberler alıyorum" dediği ve neredeyse tüm Batılı siyasetçilerin Azerbaycan'ı soykırım yapmakla suçladığı birkaç gün boyunca cepheden o çok bekledikleri katliam görüntüleri gelmeyince kara propaganda alevi de sönüverdi.
Avrupa Birliği, Bakü'ye karşı toplu bildiri açıklayacak oldu, Macaristan engelledi. Ermenilerin yanındaki 'Müslüman' İran, Azerbaycan'a diklenmek istedi; Türkiye "Sonuna kadar kardeşlerimizin yanındayız" diyerek bir saldırı durumunda Şuşa Beyannamesi'ndeki raconun işleyeceğini duyurdu.
Azerbaycan, Karabağ'daki hakimiyetini pekiştiren operasyonla birlikte şimdi Türk dünyasını birleştirecek Zengezur'a göz kırpıyor... Ve tüm bu güzel gelişmeler Türklerin birlikte hareket etmeyi öğrenmesi sayesinde gerçekleşiyor.
Rus donanması çöktü: Karadeniz karargahını havaya uçurdular
Gerçek Hayat'ın geçtiğimiz ayki sayısında "Karadeniz'de Rus gemisi kalmayabilir" uyarısı yapmış ve Ukrayna'nın saldırı kapasitesine dikkat çekmiştik. Gelişmeler tahminlerimiz istikametinde cereyan etti ve Rusya, Eylül ayı boyunca en az 4 adet savaş gemisini daha kaybetti. Saldırı dalgasının ilk işaretleri Ağustos ayının sonlarında gelmiş ve Kırım batısındaki Tarhankut Burnu'nda konuşlu S-400 hava savunma bataryası, Ukrayna yapımı Neptün füzeleriyle vurulmuştu.
Yarımadanın savunma kalkanlarından birinin çökmesi, 13 Eylül tarihindeki o büyük saldırının başarıyla sonuçlanmasını sağladı. Gece yarısı Ukraynalı pilotların kullandığı Su-24 uçaklarından ateşlenen İngiliz Storm Shadow ve Fransız Scalp füzeleri, Sivastopol Limanı'nın iç kesiminde bulunan korunaklı bir tersanede bakıma alınmış bir denizaltı ile bir çıkarma gemisini kullanılamaz hâle getirdi. Ateşlenen 8 füzenin 6'sı hedefini bulmuştu. Rus donanması, 110 metrelik çıkarma gemisi 'Minsk' ile hipersonik füze ateşleme kabiliyeti bulunan 70 metrelik 'Rostov-on-Don' adlı denizaltıya veda etti.
Devriye korvetlerine KİDA salsırısı
Havadan seyir füzeleri tersaneyi alev topuna çevirirken su yüzeyinde ise kamikaze insansız deniz araçları (KİDA) vardı. Bir grup KİDA ile gerçekleşen saldırılarda Rus donanmasına ait iki korvet, Vasily Bykov ile Sergey Kotov'un vurulduğu iddia edildi. Rusya Savunma Bakanlığı, KİDA'ları deniz üzerinde vurduklarını ileri sürerken, Ukrayna istihbaratı ise Sergey Kotov korvetinde uzun bir süre kullanılamayacak kadar büyük bir delik açıldığını duyurdu. Aynı gece Rus fırkateyni Amiral Makarov'un da vurulduğu öne sürüldü ancak bu iddia taraflarca teyit edilmedi.
Ukrayna KİDA'ları tarafından hedef alınan devriye korvetlerinden biri olan Vasily Bykov, 13 Ağustos'ta Odesa'ya doğru seyreden Türk kargo gemisi Şükrü Okan'ın Karadeniz ortasında durdurulması 'işinde' görev almıştı. Korvetten havalanan bir helikopter, Şükrü Okan gemisine asker indirmiş ve Rus makamları, Türk mürettebatı sorgulama 'şovunun' görüntülerini servis etmişti. Rusya'nın yasadışı denetiminde görev almış Vasily Bykov korvetinin 13 Eylül'de saldırıya uğradıktan sonraki akıbeti bilinmiyor.
Önce bataryayı yok ettiler sonra Karadeniz karargâhını...
Gemilerin ardı ardına infilak ettiği kâbus, 14 Eylül günü sabah saatlerinde de sürdü. Ağustos ayında vurulmuş Tarhankut Burnu'nun daha kuzeyinde bulunan Yevpatorya'da bir hava savunma sisteminden alev ve dumanlar yükseldi. Füzeyle tahrip edilen bataryanın S-400 ya da S-300 olduğu belirtiliyor.
Kırım'ın hava savunmasında bir sistemi daha çökerten 14 Eylül operasyonunun nedeni günler sonra anlaşıldı. 22 Eylül'de seyir füzeleri bu kez Rusya'nın Sivastopol'deki donanma karargâhını hedef aldı. Binaya peşpeşe düşen bombalar, çevredeki Ruslar tarafından saniye saniye görüntülendi. Kremlin'i hayli zor duruma düşüren saldırıda Rusya, Karadeniz Filosu Komutanı Amiral Viktor Sokolov'u da kaybetti.
Rus donanmasının Karadeniz'deki varlığını bütünüyle felç eden saldırı sırasında, Ukrayna limanlarına yanaşıp 30 bin ton buğday yükleyen bir kuru yük gemisi, İsrail'e gitmek üzere dümeni Boğazlara kırmıştı.
Kırım'a operasyonların devam edeceğini, hatta Kerç Boğazı'ndaki köprünün mutlaka havaya uçurulacağını söyleyen Ukrayna istihbaratının bir numaralı ismi Kirilo Budanov'un şu ifadeleri ise Kiev güçlerinin Rus hedeflerine saldırı taktiğini doğrular nitelikteydi:
"Elimizdeki her şeyi kullanmaya çalışıyoruz. Modifiye edilmiş NEPTÜN füzeleriyle Rus hava savunma kapsama alanında delikler açıp daha sonra bu gedikten diğer operasyonlar için yararlanıyoruz."