Kanser yok fakat teşhisi konuluyor
Sağlık Bakanlığı’nın 2017’de güncellenen verilerine göre Türkiye MR çekiminde dünya birincisi, BT’de ise dünya ikincisi. Bu kadar çok radyoloji uygulamasına neden ihtiyaç duyuluyor? Hasta olan biz miyiz yoksa sistem mi?
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuncay Hazırolan geçtiğimiz günlerde kârlı bir pazara dönüşen modern tıp sektörüyle ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu. Deutsche Welle’ye verdiği demeçte, Türkiye’de MR (manyetik rezonans), BT (bilgisayarlı tomografi), ultrason gibi görüntüleme cihazlarının aşırı kullanımına dikkat çeken Hazırolan, “Bir hastaneye tomografi veya MR cihazı alınacaksa ihaleye çıkılıyor. Katılan firmalar çekim başına fiyat veriyor. Eğer şartnamede raporları da firma yaptıracak diye bir madde varsa ya dışarıdan doktor getiriliyor ya da çeşitli yerlere gönderip rapor yazdırılıyor. Rekabet yoğun olduğu için her geçen gün fiyat düşüyor. Bir devlet hastanesinin ihtiyacını görecek ortalama bir MR cihazı bir milyon euro’dan başlar. İşletim ücretleri, teknisyen, doktor maaşıyla bayağı yüksek bir meblağ. Firma ihaleyi alabilmek için 20-30 liraya çekeceğim dediği zaman cihazın kapasitesi günde 50 hastaysa, daha fazla çekmesi lazım ki kârlı çıksın” demişti.
DR DIZDAR: ORTADA HASTALIK FALAN YOK
Kanser Mütehassısı Dr. Yavuz Dizdar, geçen sene bir gazeteye verdiği mülakatta “Bugün kanser denen vakaların büyük bir bölümü taramayla saptanıp hastalık konumuna sokuluyor, oysa ortada hastalık falan yok… Sistem hastaneleri doldurmak için hasta pompalıyor… Ancak tıp işin bu tarafıyla ilgilenmiyor, bilakis tanı konan her kişiye hasta muamelesi yapıp sonra da tedavi ettik diyorlar. Amerika nispeten rahat, onlar zaten özel sigortası olmayanları dikkate almıyor. Oysa bizim için aslında hasta olmayan bu grup da genel sağlık sigortası kapsamında olduğundan, sağlık endüstrisi için bir gelir kaynağı. Devlet ödüyor, ödedikçe sistem bu şekilde suni biçimde şişiyor” demişti.
PERFORMANS SOYGUNU
Dr. Dizdar Gerçek Hayat dergisine konuyla ilgili verdiği demeçte Prof. Hazırolan’ın eleştirilerine yönelik şunları söyledi:
“Performans sisteminin rolü var. Hastaneler bunları (Tomografi ve MR) dış alım olarak gerçekleştiriyor. Yani sistemi dışarıya ihale ediyor ve belli bir sayıyı tutturması gerekiyor. Ama genellikle buna sebep olan şey, doktorların muayene etmek yerine kolay diye bunlara başvurmaları. “Muayene edip uğraşacağıma hemen bir MR isterim” diye düşünüyorlar ama genellikle öyle olmuyor. MR daha fazla şey ortaya çıkartıyor, bu sefer bulunan şeylerin ne olduğunu anlamak için daha fazla tetkik gerekiyor. Böylece gereksiz tetkiklerin kapısı aralanmış oluyor.”
“Hastaların bu döngüyü kırabilmek için elinden bir şey gelir mi” sorumuza Dr. Dizdar şu cevabı veriyor: “Hastalar verilenleri görev addedip gidip çektiriyorlar. Hastanelerin harcamaları azaltılsın isteniyorsa hastalardan ziyade, mantıklı bir şekilde doktorların kendilerini geliştirmesi ve hemen MR istemek yerine düzgün şekilde hastaları muayene etmeleri gerekir.”
“Sık sık çekilen MR veya tomografilerin hastalara bir zararı olur mu” suâlimize ise “Normalde yok diye biliyoruz ama bazen olabiliyor. Bir arkadaşımız beyin MR’ından işitme kaybı ile çıkmıştı mesela. Ama MR’da radyasyon yoktur” diyor.