İran gerçeği ve molla rejiminin gerçek yüzü

MUSTAFA DOĞAN
Abone Ol

Birinci Körfez savaşından günümüze kadar Ortadoğu'da doğrudan veya dolaylı olarak 6 milyon Sünni Müslümanı katleden İran, 25 milyon Sünni’nin de ülkesini ve yaşadığı yeri terk etmesine neden olmuştu. İçeride açlık ve aşırı yoksullukla boğuşan halka rağmen GSYH'nın %33'ünü Devrim ihracı için Ortadoğu'daki kirli ve kanlı savaşları finanse etmede kullanan İran'ın Türkiye'de de çok güçlü bir etki alanı bulunuyor. Yükselmek için Filistin meselesini kullanarak uyguladığı sözde İsrail karşıtlığı ile Sünni İslam dünyasının destek ve takdirini almaya çalışan İran, ürettiği tefrikayı kamufle etmek için her yıl Tahran'da Uluslararası Vahdet Konferansı düzenlemektedir.

İran Anayasası 12. maddesinde "İran'ın resmî dini İslam ve Caferi mezhebidir. Bu madde ilelebet değiştirilemez" hükmü bulunmaktadır. Müslüman tanımını "Caferi" parantezine alarak Şii itikâdî esasları üzerinden yapan İran, yine anayasanın 3. maddesinde "ülkenin dış siyasetinin İslam ölçütlerine dayanılarak düzenlenmesi, bütün Müslümanlara karşı kardeşlik ödevlerinin üstlenilmesi ve yeryüzü mustazaflarının elden gelen imkânların esirgenmeksizin korunması" hükmüyle 12. maddedeki tanım üzerinden Müslüman olarak kabul edilen Şii toplulukları korumayı benimsemiştir. Humeyni döneminde üretilen Şii teo-politiği İran dışında Pers kültürünün din formatına Mezhep şehveti ve Hüseyin fetişizmiyle ikna edilerek Şiileştirilen milyonlarca insanın varlığı üzerinden hayata geçirilmiştir.

Halep'teki yıkım fotoğrafı içinde Tahran'da hatıra fotoğrafı çekmek için stüdyoya girenler.

Arap Baharı İran’a yaradı

Tahran'da ayakta kalmanın yolunun Şam, Bağdat, Beyrut ve Sana'da var olmaktan geçtiğine inanan Molla Rejimi, bu kapsamda devrimden hemen sonra tüm Arap coğrafyasına "Devrim İhracı" kapsamında kültürel ve mezhebî yayılma hareketiyle giriş yaptı. Özellikle Lübnan'daki Şiiler ve Hizbullah üzerinden Doğu Akdeniz'de ciddi bir kazanım elde eden Molla Rejimi, 2011'de başlayan Arap Baharını büyük bir fırsat olarak kullandı.

Bu kapsamda merkezi otoritenin zayıfladığı Suriye, Irak ve Yemen'deki varlığını tahkim etti. Sadece Suriye'de 530 askeri üs kuran Molla Rejimi;

- Irak Hizbullahı,

- Suriye Hizbullahı,

- Bedr Ordusu,

- Fatimiyyun Tugayı,

- Zeynebiyyun Tugayı,

- Seyyide Rukiya Tugayı,

- Kataib-i İmam Ali,

- Abul Fazl Taburu,

- Kataib-i Hizbullah,

- Ceşy-ül Şabi,

- Ebu Fadıl Abbas Tugayı,

- Zülfikâr Tugayı,

- Kuteyb Seyid Şuheda

- İbn Yasir Tugayı gibi yaklaşık 27 askeri birim kurdu.

Direniş Cephesi ile etiketlenen devrim ihracının dini motivasyon kaynağı olan Şiilik, şeytânî bir romantizm olarak geleneksel İslam coğrafyasında yayılmaya hız kesmeden devam ediyor. Halep Kasabı Katil Kasım Süleymani 2011'de Kum'da yaptığı bir konuşmada "Bugün, İran'ın zafer ya da yenilgisi artık Mihran veya Hürremşehr'de belirlenmiyor. Sınırlarımız genişledi; Mısır, Irak, Lübnan ve Suriye’de zafere şahitlik etmek zorundayız" sözleri ile vefatından bir yıl önce Humeyni'nin yaptığı bir konuşmada "Filistin sorununda bir rolümüz olmazsa dış politikamızın hiçbir değeri yoktur" sözleri ile İran'ın "devrim ihracı" stratejisini tefsir etmişti.

DMO Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin emriyle Lübnan Hizbullah'ını 4 Nisan 2013 tarihinde Suriye'nin Kusayr kenti kuşatmasına dâhil ederek Suriye iç savaşını 12 yıl uzatan Molla Rejimi, Irak'ta Haşdi Şabi (Haçlı Şabi) ve Yemen'de Husi Ensarullah Şii örgütleri marifetiyle milyonlarca Sünni Müslümanı katletti.

Siyonizmin Farsça versiyonu

İran, İsrail'in bölgesel güvenlik ve savunma konseptine uygun bir şekilde Ortadoğu’daki tüm ülkelerin yaşanılabilir ve yönetilebilir olma vasfını ortadan kaldırarak İsrail'in ömrünü uzatmış, güvenliğini temin etmiş ve İsrail'i giriştiği tüm katliamlarda muvaffak etmiştir.

Geriye dönüp bakıldığında;

- Molla Rejiminin Siyonizmin Farsça versiyonu,

- İran'ın İsrail'in muadili ve müttefiki,

- Hizbullah başta olmak üzere İran destekli tüm silahlı unsurların alçak ve aşağılık birer katliam şebekesi,

- Her iki ülkenin kardeş ve dost,

- Her iki ülke arasındaki düşmanlık maskesinin gerçekte var olan bir dostluğun kamuflajı olduğu görülecektir.

İran mezhebî yayılma politikasına anayasasının 3, 12, 152 ve 153. maddeleriyle uhrevî-dînî bir motivasyon kaynağı üreterek her türlü katliamı ibadete dönüştürerek, Tevrat 1. Samuel 15:3'te "Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme, erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür" emrinden, 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de sistematik soykırım uygulayan Yahudi Terör Örgütü İsrail ile eşitlenmiştir.

İran,

- İsrail kadar ırkçıdır.

- İsrail kadar vahşidir.

- İsrail kadar acımasızdır.

- İsrail gibi millî bir dine sahiptir.

- İsrail'e benzer tarihî motivasyon ve teo-politik iddialara sahiptir.

- İsrail kadar insanlık düşmanıdır.

İsrail'in bölgesel güvenlik ve savunma konsepti Ortadoğu'daki tüm Müslüman ülkelerin itikâdî ve amelî mezhep, cemaat, tarikat, etnik ve dînî âidiyetler üzerinden, kesintisiz iç savaşlar üzerinden yıkıma uğratılması, edilgen ve pasif karakterli bir dönüşüme tâbi tutulması tezi üzerine kuruludur. İran'ın Ortadoğu'daki yayılması İsrail'in güvenlik ve savunma konseptinin bir gereğidir.

İran ile gerçek sınırımız 2117 kilometre

Kasım Süleymani Halep’te soykırım uygularken kenti terk etmeye çalışan Suriyeli siviller.

Türkiye'nin Ermenistan'la 328 km, Irak'la 378 km, Suriye ile 877 km ve İran'la 534 km olan sınırları dâhil toplamda 2.117 km'lik doğu ve güney kara sınır hattı bizzat İran tarafından yönetilmekte, olası bir Türkiye-İran gerilimi çok ciddi bir savunma hattının varlığını câri kılmaktadır. Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de İran, Türkiye için çok büyük bir risk olarak varlığını tahkim etmektedir.

İran'da İslam, etnik olarak Fars-Pers olmayan toplulukların merkezin kontrolünde yaşaması için ihtiyaç duyulan ideolojik bir efsunlama aracı olarak kullanılmakta. Böylece Lur, Kürt, Dımıli, Mezani, Beluç, Türk, Arap, Peştun, Tacik ve Afgan kökenli toplulukları rejim lehine kontrol etme ihtiyacı İslam'la kamufle edilmiş mezhep şehveti ve Hüseyin fetişizmiyle giderilmektedir. İnsanlık tarihinin Yahudilik kadar en barbar, en vahşi ve en ilkel iddiası olan Şii fetişizmi, Ortadoğu’da toplumları yıkıma uğratmakta.

Halkı dinsizleşen bir din devleti

İran'da halkın %55'i Şii-İslam inancıyla yollarını ayırmış, yeryüzünde dinsizliğin dine dönüştüğü bir ülkeye dönüşmüş durumda. Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Tacikistan'dan çeşitli nedenlerle ülkesini terk edip İran'a yerleşen göçmenlere 500 dolar maaşla, ailelerine ikamet ve çalışma izni karşılığında yaklaşık 200.000 kişilik katliam şebekeleri kuran İran rejimi, Irak, Suriye ve Yemen'de katliamlarına devam etmekte.

Türkiye’de çok ciddi bir İran etkisi bulunmakta. Yazılı, görüntülü, sesli ve sosyal medyada çok ciddi İran propagandası yapılmakta. İran’ın Türkiye eksenli mezhebî etkileşimi, Türkiye’deki siyâsî ayağı, Molla Rejimi lehine kültür üreten STK ve etki ajanları bir millî güvenlik meselesi olup, devlet bu faaliyetleri mutlaka tasfiye etmelidir. Sünnet ehli itikâdî kimyayı korumalı ve İrancı faaliyetler sona erdirilmelidir.

İran’ın Sünni kıyımı: 6 milyon ölü, 25 milyon sürgün

Birinci Körfez savaşından günümüze kadar Ortadoğu'da doğrudan ve dolaylı olarak 6 milyon Sünni Müslümanı katleden Şii İran rejimi, 25 milyon Sünni’nin ülkesini ve yaşadığı yeri terk etmesine neden oldu. İçeride açlık ve aşırı fakirlikle boğuşan halka rağmen GSYH'nın %33'ünü Devrim ihracı için Ortadoğu'daki kirli ve kanlı savaşları finanse etmede kullanan İran'ın Türkiye'de de çok güçlü bir etki alanı bulunmakta.

Yükselmek için Filistin meselesini kullanarak uyguladığı sözde İsrail karşıtlığı ile Sünni İslam dünyasının destek ve takdirini almaya çalışan İran, ürettiği tefrikayı kamufle etmek için her yıl Tahran'da Uluslararası Vahdet Konferansı düzenlemekte.

Türkiye: İrancıların cirit attığı ülke

Kasım Süleymani fotoğrafını telefonuna yapıştıran İran’lı bir kadın.

Türkiye'de çok ciddi bir İran etkisi bulunmakta. Yazılı, görüntülü, sesli ve sosyal medyada çok ciddi İran propagandası yapılmakta. İran'ın Türkiye eksenli mezhebî etkileşimi, Türkiye'deki siyâsî ayağı, Molla Rejimi lehine kültür üreten STK ve etki ajanları bir millî güvenlik meselesi olup, devlet bu faaliyetleri mutlaka tasfiye etmelidir.

Türkiye Bahreyn, Irak, Suriye, Yemen, Mısır ve Lübnan'ın akıbetini yaşamamak için Sünnet ehli itikâdî kimyayı korumalı ve İrancı faaliyetler sona erdirilmelidir.

Türkiye'de açık seçik bir şekilde 2016'da Halep'te soykırım uygulayarak 350 bin Sünni Müslüman’ı katleden Kasım Süleymaniyi, İran'ı, Molla Rejimini ve Şii yayılmasını savunan tv, radyo, gazete ve siyasi partiler bulunmakta; dini lider Hamaney'in âdeta basın ofisi gibi çalışan dernekler de cirit atıyor.

PKK kimin kontrolünde?

Kasım Süleymani, PKK'nın âdeta gizli eş başkanı olarak örgütü Türkiye'ye karşı desteklemiş, terörist Duran Kalkan aracılığıyla örgütü yönetmiştir. Türkiye'de bir devlet politikası olarak üretilen ve 2009-2016 yılları arasında uygulanan Çözüm Sürecini, PKK marifetiyle sona erdiren de bizatihi Kasım Süleymani idi.

Kasım Süleymani'nin talebiyle Ruhani hükûmeti yaklaşık 2 bin Kürt siyasî tutukluyu serbest bırakmış, 45 üniversitede Kürtçeyi eğitim dili olarak kabul etmiş, ilk Sünnî ve Kürt bir kadın diplomat Hümeyra Rigi'yi büyükelçi olarak atamış, PKK'ya Türkiye'ye karşı kullanmak üzere silah ve maddî destek vermiş, Kuzey Irak'ta Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olan KDP'ye karşı PKK'lı GORAN hareketini desteklemiş ve "40 yıldır savaşıyorsunuz! Ne kazandınız ki silah bırakıyorsunuz" diyerek çözüm sürecini bitirmeye ikna etmiştir.

Bir Neo-Safevi rejimi olan sapkın Molla Rejimi, 7 Ekim'den beri İsrail'in Gazze'de öldürdüğü insanların 100 katını Ortadoğu'da katletmiştir. Türkiye'deki liderlik, temsil ve karar alma mekanizmalarını İran tehlikesine karşı uyarmak hepimizin görevidir.

Şia'nın Caferi mezhebini "Milli Din"e dönüştürerek geleneksel Pers milliyetçiliğiyle yoğuran ve ırkçı-mezhepçi bir varlık nedeni inşâ ederek siyonist İsrail'le eşitlenen, mezhep şehveti ve Hüseyin fetişizmine atıfla geleneksel Pers coğrafyasından taşan, Muhammed (sav)'in dininden radikal bir kopuşla paralel-seküler bir din inşa eden İran geleneksel İslâm coğrafyasında İslâm ümmetinin bağrına saplanmış bir hançerdir.

Küresel siyonizmin 20. yüzyılın son çeyreğinde hayata geçirdiği en büyük proje olan Molla Rejimi ABD tarafından geleneksel Arap coğrafyasında bir tehdit olarak pazarlanmış, bu sahte tehdit ve tehlike endüstriyel bir silah pazarına dönüştürülmüştür.

İran sayesinde 1 trilyon dolarlık silah satışı

ABD ve İsrail'in "Bizden olmazsanız hepiniz bir yıl içinde Farsça konuşmak zorunda kalacaksınız" tehdidiyle rehin alınan Arap ülkelerinin tamamı küresel siyonizmin en büyük silah pazarına dönüşmüştür.

Northrop Grumman, Raytheon, Rockwell Collins, Boeing ve Lockheed Martin gibi yaklaşık 50 ABD merkezli siynonist sermayeli silah şirketleri İran üzerinden aldığı Arap ülkelerine son 20 yılda yaklaşık 1 trilyon dolar silah satmış ve Ortadoğu'daki pazar payını son 5 yılda yüzde 277 oranında arttırmıştır.

Küresel Siyonizmin operasyonel aparatı olan İran tüm Ortadoğu ülkelerinde çok başarılı bir şekilde şiiliği yaymış, siyasî sonuçlar üretecek düzeyde halkların çok büyük kesimini şiileştirmiştir. Artık her Arap ülkesi mezhep çatışmasına müsait bir zemine sahiptir ve küresel siyonizme karşı İslâm ümmetinin en büyük mukavemet gücü olan kültür birligi tamamen ortadan kaldırılmıştır.

Abone olmak için: www.birlikte.com.tr/gercek-hay...