İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad: Muhafazakâr da, reformist de çıkar peşinde
Muhafazakârlar ve reformistler, her iki cenah da sadece siyasi çıkar ve güç peşindeler. Şimdiye kadar ülkeyi yönetmeye dair bir plan ortaya koymadılar. Sadece başkalarını siyaset sahnesinden silmek ve güç elde etme derdindeler. Her türlü aristokrasiye muhalifim; iktisadi, dini ya da siyasi aristokrasi farketmiyor. Güç ve servetin bir grubun elinde toplanmasına şiddetle karşıyım. Güç ve servetin halka geri dönmesi gerektiğine inanıyorum.
Gerçek hayat dergisi olarak, İran'da 18 haziran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylığı anayasayı koruyucular konseyi (akk) tarafından veto edilen eski cumhurbaşkanı Mahmud A hmedinejad ile konuştuk. Ahmedinejad gündemi sarsacak şeyler söyledi. AKK kararına yönelik tepkisini, İran’ın mevcut sorunlarını, tartışmalı 2009 seçimlerini ve bölgesel politikalar hakkındaki görüşlerini Gerçek Hayat vasıtasıyla kamuoyuna ifade etti.
Son aylarda seçimlere yönelik yapılan bazı anketlere göre ilk sıralardaydınız. Ancak Anayasayı Koruyucular Konseyi adaylığınızı ikinci kez onaylamadı. Bundan sonraki planınız nedir?
Ortada kanuna aykırı bir hüküm var
Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin yaptığı şey apaçık bir şekilde kanuna aykırı bir hüküm. Yasal bir dayanağı yok, keyfi bir karar aldılar. Ben her zaman olduğu gibi son güne kadar bu konunun takipçisi olacağım. Çünkü bunu halk için hak olarak görüyorum. Herkes biliyor ki ben halkın umumi isteğiyle gelip adaylık başvurusunda bulundum. Orada ülkenin içinde bulunduğu şartları tahlil ederek ıslah ve gelişme yollarını beyan ettim. Kayıt esnasında bir önceki dönem gibi adaylığım veto edilirse seçimlerde kesinlikle oy kullanmayacağımı açıkça söyledim. Halkın haklarını gerçekleştirmek için bu işi sonuna kadar sürdüreceğim.
Halk nezdinden popülerliğiniz göz önüne alındığında size destek verenlerden de oy kullanmamalarını isteyecek misiniz?
Seçimlerde neden oy kullanmayacağımı söylememin sebebi oldukça açık. Öncelikle bu tutumları (Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin veto kararı) halkı dışlamaktır, halkın hakkını gasp etmektir, halka zulmetmektir. Devrimin, ülkenin ve devletin özü olan halkın haklarının gasp edilerek kenara itilmesini kabul edemem, bunu zulüm bilirim. Her şey halka aittir.
Bu hataya ortak olmayacağım
Aynı zamanda ülkenin, bölgenin ve uluslararası toplumun şartlarını iyi biliyorum. Seçim sürecinin bu şekilde devam etmesi halinde güçsüz ve zayıf bir hükümet iş başına geçecek. Zayıf bir hükümetle birlikte içerideki mevcut durum daha da kaotik hale gelecektir. İnsanlar üzerindeki baskı daha da artacaktır. Ayrıca zayıf bir hükümet dışarıya daha fazla taviz vermeye mecburdur. Ben böyle bir işe ortak olamayacağımı ilan ettim. Yani elimden gelen şey en azından bu büyük hataya katılmayacağımı söylemekti. Başka bir şey elimden gelmiyor. Tarihe geçmesi ve herkesin bunu bilmesi için diyorum ben birilerinin organize edip gerçekleştirmek istedikleri bu uygunsuz ve kötü olaya ortak olmayacağım. Sadece şahsi görüşümü ifade ediyorum.
Birkaç ay önce Haddadadil (Hamaney’in dünürü) sizin için adaylığı veto edilecek demişti. Rejim iradesinin adaylığınızın veto edilmesi olduğunu ve Haddadadil'in sözlerinin bunun bir işareti olduğunu düşünüyor musunuz?
Sadece Haddadadil değil başkaları da bunu söyledi ve o dönem cevaplarını verdim. Bu türden siyasi mühendislik yapmanın kesinlikle anayasaya, millî menfaatlere ve halk iradesine aykırı olduğunu, ayrıca ülkeye zarar verdiğini söyledim.
Halk bunları umursamıyor
Ali Hamaney’in Isfahan şehrindeki temsilcisi, “Suriye seçimleri bizim için model alınmalı” şeklinde açıklama yaptı. Sizce Suriye Baas Partisi’nin uygulamaları İran için model olabilir mi?
Eğer İran milleti bu beyefendinin sözlerine tabi olursa Kaçar devrine (1795’teki eski saltanat devrine) dönülmesi gerekir. Bana göre onun sözleri İran halkı nezdinde pek önemsenmiyor. İran’da büyük bir devrim gerçekleştirdik, dünyaya özgürlük, insan onuru ve adalet konusunda örnek olmak istedik. O da kendi şahsi düşüncesini söylemiş tabi. Ve ne mutlu ki İran halkı bu şahıs gibilerinin düşüncelerini pek dikkate almıyor.
Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi üyeliğinden istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Bence çok önemi yok, sabretmek gerekir.
Anayasayı Koruyucular Konseyi adaylığı onaylananların listesini açıklamadan önce Devrim Muhafızları Ordusu Sarallah Karargâhı Komutanı Hüseyin Necad’ın sizi evinizi ziyaret edip adaylığınızın reddedildiği bilgisini verdiğini, ayrıca bu karara karşı sessiz kalmanızı istediğini söylediniz. Buna tepkiniz ne oldu?
Bunu duyurdum. Ona söylediğim şeylerin içeriğini halk da haberdar olsun diye aynı şekilde yayınladım. Halktan hiçbir şey gizlemem. Paylaştığımız metin biraz uzun. Oradan bakabilirsiniz.
Her şey mümkün
Ali Hamaney, adaylığı reddedilen bazı isimlere haksızlık yapıldığını belirterek, başvuruların yeniden değerlendirilmesini istedi. Öte yandan çeşitli öğrenci gruplarından Hamaney’e hitaben yazılan mektuplarda adaylığınızın onaylanması talep edildi. Son olarak bir web sitesinde yer alan size destek kampanyasını yaklaşık 200 bin kişin imzaladı. Bu günlerde yeni haberler görmek mümkün mü?
Bence sabretmek gerekiyor. Her şey mümkün.
2009’dan bu yana ne değişti de Anayasayı Koruyucular Konseyi ve Rehberlik makamının (Hamaney) destekçisi iken bugün muhalifisiniz?
Ben hepsinin destekçisiyim. Aynı zamanda hepsini de eleştiriyorum. Bu tamamen uygulamalara bağlı. Bir kurum ya da şahsın yaptığı 10 işten 8’ini desteklerken 2’sine katılmayabilirsiniz. Ya da 5 tanesine muhalif olup diğer 5 tanesini destekleyebilirsin. Bu, uygulamaların türüne bağlı.
Şartlar 2009 yılından farklı
2009’da konu Anayasayı Koruyucular Konseyi değildi. Birileri geldi alakasız iddialarda bulundu. Mümkün olacak en özgür biçimde gerçekleşen görkemli seçimde İran’daki tüm sosyal ve siyasi akımlardan adaylar mevcuttu. Seçimlere katılım yüzde 85’in üstündeydi. Sahte bahanelerle geldiler, çeşitli bahaneler üretip muhalefet ettiler ve ülkeye zarar verdiler. Daha sonra İran’a ağır yaptırımların gelmesine sebep olanlar da bunlar. O zamanın tartışmasıyla şimdiki tartışma birbirinden farklı. Anayasayı Koruyucular Konseyi şu an açık bir şekilde hem halkın taleplerini hem de ülkenin mevcut kanunlarını görmezden geliyor. Halka hitaben geçerli bir açıklama da yapılmış değil. İki dönemin mukayese edilmesi doğru olmaz.
Cumhurbaşkanlığınız döneminde İstihbarat Bakanlığı'ndaki bir dizi özel dosyaya erişiminiz olduğu söyleniyor, bu doğru mu? Bu dosyaları ifşa etmeyi düşünüyor musunuz? Nitekim geçtiğimiz günlerde İstihbarat teşkilatlarına sızan bir yapının ulusal çıkarlara aykırı eylemleriyle ilgili dosyayı İran halkının dikkatine sunacağınızı söylemiştiniz.
Her şeyden haberdar ediliyorum
Bir cumhurbaşkanı doğal olarak konumu nedeniyle ülkenin sorunları hakkında bilgi sahibi olabilir. Bununla birlikte çeşitli kurumlarda halka hizmet eden, devrimci, güvenilir, fedakâr ve halk için dertlenen dostlarım var. Onlar beni sürekli olup bitenlerden haberdar ediyorlar.
Bugün Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi'nin 2009 yılındaki protestoları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Orada iki ayrı protesto grubu vardı. Gösterilerden birisi Sayın Musavi’nin destekçilerine yanlış bilgi verilmesi nedeniyle başladı. Gerçekten sorunlar olduğunu ve sürecin iyiye gitmediğini düşünen insanlardı bunlar. Fakat kendilerine gerekli açıklamalar ve bilgilendirmeler yapılıp talepleri incelendikten sonra iddialarının doğru olmadığının farkına varıp hemen kenara çekildiler.
Bir grup seçimi bahane etti
İkinci protesto grubunun ise seçimlerle hiçbir alakası yoktu, bahaneleri seçimlerdi. Yozlaşmış çeteler gelip halkı kışkırttı, çevreyi ateşe verip çatışmalara sebep oldular. Ülkenin siyasi atmosferini insanları hayal kırıklığına uğratacak şekilde bozmak istediler. Büyük bir anlaşmazlık sebebiyle ülke iyi yönetilmesin ve insanlar isteklerinin peşinden gitmesin istediler. Bu iki protesto grubunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Sistemin bazı devlet kurumlarıyla meseleleri vardı, seçimi bahane ederek hesaplaşmak istediler. Sonuçta ülkeye zarar verdiler. Bununla birlikte şiddete dönüşen bu güvenlik meselesinde dış odakların ayak izlerini de gördük.
Çıkar peşinde koşuyorlar
Halk arasındaki popülaritesine rağmen, İran'daki iki ana grup muhafazakârlar ve reformistler size karşı. Bu iki fraksiyonun, özellikle de din adamlarının size karşı çıkmasının sebebi nedir?
Ülkemizin sorunlarından biri de bu iki cenahtır. Her iki cenah da sadece siyasi çıkar ve güç peşindeler. Şimdiye kadar ülkeyi yönetmeye dair bir plan ortaya koymadılar. Sadece başkalarını siyaset sahnesinden silmek ve güç elde etme derdindeler. Yaklaşık 30-35 yıldan fazladır ülkenin siyasi iklimini kontrol ediyorlar ve iktidar ellerinde ama ülkenin vaziyeti de ortada, halkın çoğunluğu hayat şartlarından ve ülkenin yönetilme şeklinden razı değil.
Güç ve servet halka dönmeli
Gayet açık; devlet, devrim ve doğal kaynaklar her şeyin millete ait olduğunu düşünüyorum. Hepsi millete geri verilmeli, hükümet halk iradesinin yansımasından başka bir şey değildir, halkın isteği neyse onu gerçekleştirmeli. Devlet iradesiyle halk iradesinin birbirinden ayrı olması durumu ülke sorunlarının kökenine işaret eden büyük bir sapmadır. Her türlü aristokrasiye muhalifim, iktisadi, dini ya da siyasi aristokrasi fark etmiyor. Yani bir grubun kendisini üstün görmesine, biz hâkim olmalıyız, biz önder olmalıyız, biz gücün sahibi olmalıyız demesine muhalifim. Güç ve servetin bir grubun elinde toplanmasına şiddetle karşıyım. Güç ve servetin halka geri dönmesi gerektiğine inanıyorum. Halk kitleleri daima ülke idaresinde aktif ve etkili bir şekilde yer almalı ki ülke ilerlesin. Bunlar devrimin idealleriydi. Ben özgürlük, adalet, şeref, kardeşlik, birlik ve ülke yönetiminin halka verilmesi gibi devrimin asil ideallerine hala bağlıyım, ülkeyi kurtaracak tek yolun da bu idealler üzerinden geçtiğine inanıyorum.
Temel sorun halktan uzaklaşmak
Sizce İran'ın temel sorunu nedir? Bu bağlamda İran'daki durumu iyileştirmek için planınız nedir?
Bence İran’daki en büyük sorun devrimin ideallerinden ve halktan uzaklaşılmasıdır. Ayrıca güç ve servetin tek elde toplanmasıdır. Devrimin idealleri ve halka dönmemiz gerekiyor. Güç ve serveti de halka dağıtmamız gerekir. Bence bunlar en önemli 3 sorun. Buna ilaveten karar alıcı sistem ve karar alma mekanizmaları da var, bunlara İran yönetimi teorisinde ayrıntılı olarak değindim.
Seçimler sonrası İran’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Eğer seçimler öncesi yani şu birkaç gün içinde değişiklik yaşanır da halk kitlelerine fırsat verilirse bir şekilde düzelme mümkün. Ancak eğer bir değişiklik olmazsa ve sınırlı bir seçmene yönelik bir seçim tertip edilirse ilk sorularınızda anlattığım şartlar gerçekleşir.
Birlik olmamızı istemiyorlar
Röportajlarınızda İran, Suudi Arabistan ve Türkiye ittifakının Ortadoğu’daki durumu bölge halklarının ve bölge ülkelerinin yararına iyileştireceğini söylediniz. Cumhurbaşkanlığı döneminde bu iki ülke ile ilişkileriniz de iyiydi. İran, Suudi Arabistan ve Türkiye birliğinden ne anlıyorsunuz? Bu ülkeler bölgede hangi mevcut politikayı benimsemelidir?
Herkes biliyor ki Ortadoğu dünyanın en önemli bölgelerinden birisi. Hem kültür hem de enerji bölgesi. Aynı zamanda dünyayı birbirine bağlayan bir kavşak burası. Küresel hegemon güçler dünyaya hâkim olmak için Ortadoğu’ya hâkim olmaya ihtiyaç duyuyorlar. Son 60 yıldaki en büyük siyasi gelişmeler Ortadoğu’da gerçekleşti. Belki de son 100 yıldaki hadiseler. Şimdi bunları anlatmanın zamanı değil. Eğer bölge ülkeleri birlik olurlarsa onların hâkimiyetine izin verilmez. İhtilaflar, çatışmalar, savaşlar, kaynakların ve milli servetlerinin israfı, geri kalmışlık vs. tüm sorunlarımızın kökeni ülkeler arasındaki mesafelerden kaynaklı. Aramızdaki bu mesafe de dünya güçlerinin müdahalesinden kaynaklı. Onlar bizim bir olmamızı istemiyorlar. Eğer bir olursak ve bölge ülkelerinin birbiriyle ilişkisi iyi olursa dünyada yeni bir güç doğacağını biliyorlar. Bu yeni güç tüm ulusların ilişkilerini barış, güvenlik ve kardeşlik lehine değiştirebilir. Onlar bunu çok iyi bildiğinden istemiyorlar. Suudi Arabistan, İran, Türkiye ve tüm bölge ülkeleri arasında ihtilaf olsun istiyorlar. Tabi bu 3 ülke bölgedeki en önemli ülkelerden, fakat bu bölgede başka önemli ülkelerin olmadığı anlamına gelmiyor. Irak, Pakistan, Afganistan, Azerbaycan ve Ermenistan gibi başka ülkeler de var. Diğer taraftan ta Mısır’a kadar Ürdün, Suriye v.b.
Fakat ben şuna inanıyorum Suudi Arabistan, Türkiye ve İran bir araya gelerek ileri doğru yakın ve birleştirici bir adım atsalar bu gelişme bölge ülkelerini hızla birleştirecektir. Bölgede eşsiz bir servetimiz var, insan kaynağımız var, kardeşlik kültürümüz, İslâmî ve insânî kültürümüz var, birlik olsak geriye ne sorun kalır ki. Birbirimizden uzak kalınca Yemen’in, Suriye’nin, Afganistan’ın ve Irak’ın durumu ortada. Yoksulluk, savaş ve çatışma var, kardeşler birbirlerine düşürüldü, milletler birbirine düşürüldü. Milletleri yine milletlerin kendi parasıyla katlediyorlar. Gelin hep birlikte oturalım, kardeşçe, adalet ve hürmet esasına göre, milletlerin kendi kaderini tayin etme hakkını resmi olarak kabul ederek bölge meselelerini halledelim. Bunu yapacağımıza inanıyorum. Bölgemiz dünyanın en güvenli, en müreffeh ve en gelişmiş bölgesi olmalı.
AB gibi olabiliriz
Şimdi bölgeye baskı uyguluyorlar. Karar alıp Türkiye’ye baskı uyguluyorlar ve Türk parasının değerini düşürüyorlar. Türk halkına baskı uyguluyorlar. Her istediklerinde Suudi Arabistan’a, Irak’a, bize, Körfez ülkelerine baskı uyguluyorlar. Neden böyle olsun ki? Neden bölgemizde yoksulluk olsun ki? Neden toplumsal sınıf ayrımı oluşsun? Bu doğru değil ve hepimiz bundan sorumluyuz. Hem Allah’ın huzurunda hem tarih önünde hem de son peygamber huzurunda sorumluyuz. Hepimiz sorumluyuz.
Bence yine de olur. O dönem (cumhurbaşkanlığı döneminde) gidişat güzeldi. Yeni Ortadoğu komplosuyla geldiler ve operasyon yaptılar. Bölgede bazıları da aldatıldı ve onların tuzağına düştü. Şimdi bölge bu halde, dünyanın silah deposu. Dünyanın en büyük silah anlaşmaları bölgeyle. Neden böyle olsun peki? Bir araya gelsek silaha ne ihtiyaç olsun ki. Silah öldürmek içindir. Bu sermaye bölgeyi abat etmeye, kalkındırmaya harcansa? Kardeşçe bir arada olsak? Bana göre bölge halkları bunu istiyor, hem de ciddi şekilde. Siyasiler bir araya gelip bazı yanlış görüşlerini ve şahsi rekabetlerini bir kenara bırakmalı. Birlikte kardeşçe oturup tüm bölge meselelerini halledelim, birbirimizin destekçisi olalım. Bazı ülkelerin yüzlerce milyar dolar serveti uzak bölgelerde, millete düşmanlık yapan kimselerin arasında yatırım olarak harcanıyor. Bölgemizde yatırım yapsalar ne sorun olur ki? Paralarımız onların bankalarında, bundan yararlanıyorlar ama bize kredi bile vermiyorlar. Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, BAE… Paraları bu bölgeye yatırım yapsalar fena mı olur? Avrupalılar birlik oluşturabiliyorken biz neden oluşturmayalım? Oluşamaz diyenler güçlü bir delil göstersin. Ortak yanlarımız ihtilaflı meselelerimizden yüz kat daha fazla. İhtilaflı meseleler de düşman tarafından yapılan kışkırtmalar aslında. Buradan davet ediyorum, kardeşçe, tevazu ve alçakgönüllülükle bir araya gelelim, ne kadar çabuk o kadar iyi. Ne kadar geç olsa hasar da o denli fazla olur. Oturup dostane konuşalım, bu şekilde Filistin meselesi ve birçok diğer mesele de rahatlıkla çözülür.
Esed rejimi halka dayanmıyor
Cumhurbaşkanlığınız döneminde Suriye’de Esed rejiminin desteklenmesine muhalefet ettiğinizi okumuştum. Bu bilgi doğru mu?
Genel olarak her ülkenin kendi halkı tarafından yönetilmesi gerektiğine inanıyorum. Yani halkın kendisi karar alıcı olmalı. Tüm ülkeler için böyle. İhtilafların olduğu bir ülkede, diğerlerinin bu ihtilafın çözümüne yardımcı olmasına ve halkın karar almasına izin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Milletin aldığı karara da herkesin istisnasız bir şekilde uyması gerekiyor. Bu, dünyanın her yeri ve bölge için bir ilkedir. Umuyorum çok yakın zamanda gerçekleşir.