Irak seçimleribize ne anlatıyor?
10 Ekim’de Irak’ta erken genel seçimler yapıldı. Parlamentonun 5. dönemi için adaylar yarıştı. Katılım yüzde 43 gibi düşük bir oranda gerçekleşti. 2005 seçimlerinden bu yana kaydedilen en düşük rakamdı bu. Seçmenin mesajı ise gayet net oldu. Dış güçlerle bağını saklamayanlar ciddi oranda kan kaybederken milli bağımsızlık yanlıları büyük bir zafere imza attı.
Peki, Sadr’ın seçim zaferi ne mânâya geliyor? Bu zafer, hükümet kurma hakkını Sadr’a verdiğine ve tek başına iktidar olamayacağına göre kimlerle işbirliğine gidecek
329 sandalyeden 73’ünü alarak parlamento seçimlerini kazanmayı başaran Sadr hareketinin lideri Mukteda Sadr, günün “milislere karşı zafer günü” olduğunu teyit ederek, “silahların sadece gereken ellerde olması gerektiği”nin altını çizdi. Devlet güçleri dışında silah kullanılmasını doğru bulmayan Sadr, sivil halkın barış içinde yaşaması gerektiğini belirtti.
Seçimlerin sonrasında İran Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin Bağdat’a geldiğine dair duyumlara ilişkin de konuşan Sadr, Irak seçimlerinin bir iç mesele olduğunu ve seçim komisyonuna baskı yapılmamasını bilhassa talep etti. Bilindiği gibi, Tahran ile bağlantılı silahlı grupların desteklediği siyasi yapılar seçimlerden büyük bir yenilgiyle ayrılmıştı.
Sadr kiminle işbirliği yapacak?
Mukteda Sadr’ın her şeyden önce bir Şii lider konumunda bulunduğunu göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla azılı bir İran düşmanı olarak nitelendirilmesi mümkün değil. İran ile bir şekilde bağlantılı olduğu açıktır. Hatta müttefiki bile sayılabilir. Fakat İran’ın ülkedeki bütün Şii gruplar üzerinde mutlak kontrol saplantısı son derece rahatsız edici. İran açısından bakıldığında kontrol edilemeyen Sadr figürü pek güven verici değil. Fakat Sadr’ın bu duruşu, Irak içerisinde epey yandaş bulmuş durumda. Irak Şiileri, bağımsızlığı ve ülke dinamiklerini önceleyen bir Şii hareketini özlemiş görünüyor.
Peki, Sadr’ın seçim zaferi ne mânâya geliyor? Bu zafer, hükümet kurma hakkını Sadr’a verdiğine ve tek başına iktidar olamayacağına göre kimlerle işbirliğine gidecek?
Seçenekler arasında Sünni Araplar, Kürtler ve Türkmenler de yer alacak mı?
Parlamentoda 35 sandalye kazanan Nuri el Maliki’nin ‘Hukuk Devleti koalisyonu’ Sadr ile rekabet etmek için diğer Şii grupları seferber edebilecek mi? Görüldüğü üzere önümüzde cevap bekleyen pek çok soru mevcut.
Millî tavır yükselişte
Seçimlerin en göze çarpan sonuçlarından biri, yaklaşık 47 sandalyeye sahip olan İran yanlısı Fetih İttifakı’nın ciddi kan kaybına uğraması oldu. Sandalye sayısı ironik bir şekilde 16’ya dek düştü. Bu durumu, Ekim 2019 protestolarında gençlerin kanını akıtan İran yanlısı oluşumlara Iraklı Şiilerin verdiği tepki olarak okumak yanlış olmaz. Bir sürecin yansımasını görüyoruz aslında. Silahı, parayı ve mezhep kimliğini tekeline alan İran yanlısı oluşumlar Iraklı Şiilere iyice yabancılaşmış durumda. Bu oluşumların siyasi uzantıları, İran’a angaje bir hareket tarzı içerisinde oldukları için ülkenin geleceğine dair net bir vizyon ortaya koyamıyorlar.
Iraklı Şii, neticede kendi ülkesinde, kendi sorunlarını çözmek için oyunu kullanmak istiyor.
Nitekim Hizbullah Tugayları’nın bir kolu olan Hak Hareketi, deli gibi para harcamasına rağmen parlamentoda sadece 1 (bir) sandalye kazanabildi. Dikkat çeken diğer bir başarısızlık örneğini ise PKK’nın desteklediği Özgürlük Düşüncesi Hareketi (Hareketu Tefkir-i Azadi) oluşturuyor. Irak seçimlerine üçü Süleymaniye’de, biri Kerkük’te olmak üzere dört aday ile katılan parti sadece 1.328 oy alabildi ve tek sandalye bile kazanamadı.
Çetin bir imtihan başlıyor
Seçimlerin neticesi açıkça gösteriyor ki, bağımsız karar almayı ve ülke sorunlarına odaklanmayı tercih edenler halkın ilgisine mazhar durumda. Iraklı Şiilerin Sadr tercihi bunun göstergesi. Saddam sonrası Irak’ı şekillendiren mezhepçilik akımına rağmen hem de. Ama tabii iş burada bitmiyor. Bundan sonrasında aşılmayı bekleyen çok çetin bir parkur kazanan partileri bekliyor. Seçimlerden yara alarak çıksa da Irak üzerinde son derece etkin ve güçlü bir İran gerçeği olduğu yerde duruyor.
Irak ikinci bir Azerbaycan mı?
İran gazetelerine baktığımızda, Irak seçimlerinde yaşanan gelişmelerden endişeyle bahsedildiğini görüyoruz. İranlı uzmanlara göre Şii çoğunluğa rağmen milliyetçi akımın yükselişe geçmesi İran açısından İKİNCİ BİR AZERBAYCAN örneğini akla getiriyor. İran’ın Şiilik üzerinden ilerleyen yayılmacı politikası bu kötü senaryo ile nasıl baş edecek, ciddi bir merak konusu. Şurası bir gerçek ki, İran’ın büyük para ve zaman harcadığı imajı son günlerde hızla erozyona uğruyor.
Dış ilişkiler için yeni bir fırsat
Tahran’a yakın siyasi partilerin mağlubiyeti, daha bağımsız dış politikalar üretme bağlamında Irak için yeni fırsatlar sunuyor. İran çizgisindeki Fetih İttifakı’nın bilhassa Körfez ülkeleri ve Türkiye konusundaki çekinceleri mâlum. Irak’ın komşularıyla daha iyi geçineceği ve coğrafyaya intibak noktasında aşama kaydedeceği yeni bir döneme ‘merhaba’ diyebiliriz.