İç savaş içinde iç savaş

BÜLENT TOKGÖZ
Abone Ol

‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesiyle Çin, Pakistan’da inşa ettiği Gavadar Limanı’ndan Aden’e, oradan da Batı’ya ulaşma hayalleri kurmakta. Projenin hayata geçmesi durumunda finans ve liman kenti Dubai kısa sürede kepenk kapatmak zorunda kalacak. BAE’nin Yemen kıyı şeridindeki stratejik noktaları, Sokotro gibi adaları doğrudan ve tek başına ele geçirme, askerî tesisler kurma çabasının arkasında yatan motivasyon da bu.

İç savaş yorgunu Yemen, yeni bir savaşa daha sürükleniyor. BAE’nin desteklediği Güney Geçiş Konseyi, ülkenin güneyinin özerkliğini ilan etti ve cumartesi gecesinden itibaren olağanüstü hâl ilanında bulundu. Bu, “iç savaş içinde iç savaş”tan başka mânâya gelmeyen adım, Yemen masasındaki kâğıtları bir kez daha kardı.

Müslümanlara karşı Nazi taktiği
Gerçek Hayat

Güney Geçiş Konseyi’nin (GGK) internet sitesinden yazılı olarak yapılan açıklamada “Yemen hükümetinin görevlerini yerine getirmemek hususunda ısrarcı davranması sonucunda güneyliler, şerefli bir hayat için, haklarını koruyan icraatları yerine getirmek zorunda kaldı” denildi. Suudi Arabistan’ın desteklediği Yemen hükümeti ise hamleyi “darbe” olarak niteledi.

Dışişleri Bakanı El-Hadramî, "Sözde Geçiş Konseyi’nin ilanı, geçen ağustostaki silahlı isyanın devamından başka bir şey değil" dedi. Bakana göre bu “tehlikeli ve felâketli” adım, çatışmaları sona erdiren Riyad Antlaşması’ndan çekildiğinin de ilanı mânâsına gelmekteydi. Suud önderliğindeki koalisyon, GGK’den “tırmandırıcı tutumları sona erdirmesini” ve geçen yıl kasım ayında imzaladığı anlaşmaya dönmesini talep etti.

GGK ayrılık yolunu tutsa da güneyin tamamı kendisiyle hemfikir değil. 8 ilden en büyüğü olan Hadramevt dâhil 5 vilayet, girişimi reddettiklerini, Yemen Cumhurbaşkanı Hadi'ye ve “meşruiyete bağlılıklarını” bildirdi. Şebve ili Emniyet Komitesi, “olağanüstü hal ilan etme yetkisinin sadece cumhurbaşkanına ait olduğu, milislerin devlet ve kurumların yerini alamayacağını” söyledi.

İmzanın Mürekkebi Kurumadan

2015 Mart’ından itibaren Suud’la birlikte Husîlere karşı Yemen hükümetine destek veren BAE, müttefiklerine de münafıklık yaparak, onlara karşı güneylileri kışkırtmakta ve tefrikayı finanse etmekte. 2017’den beri Suud’un desteklediği güçlerle yaşanan kanlı çarpışmalara BAE uçaklarının aktif desteği söz konusu.

Ülkede şu an 3 hükümet hükümferma. Kuzeyde İran’ın Ulusal Kurtuluş Hükümeti, güneyde BAE’nin Siyasî Geçiş Konseyi, orta kısımlarda da Suud’un Hadi hükümeti.

Devrik Abdullah Salih’ten Suud başkentinde törenle başkanlık makamını devralan Abdurabbu Mansur El-Hadi, uluslararası bir meşruiyete sahip olsa da koltuğunu koyabileceği bir başkente sahip olmayı bir türlü beceremedi. Önce Sana’daki sarayını Husî Ensarullah’a, sonra da yeni başkent ilan ettiği Aden’deki sarayını güneyli ayrılıkçılara kaptırdı. Biricik sığınağı Suud, onu acaba ne tür bir karşı hamleyle geri getirmeye çalışacak? Suud pilotları önümüzdeki günlerde fazla mesaiye kalabilir.

  • Güneydeki ayrılıkçılık, bir internet beyanıyla doğmadı, geçen ağustostaki çatışmalarla da doğmadı. 2019 Kasım’ında Suud yanlılarıyla girdikleri çatışmayı sona erdiren metne imza attıkları günlerde dahi ayrılık davasından vazgeçmeyen bir irade söz konusu. Eski bir hava subayı olan Aydarus Ez-Zübeydî, imzanın mürekkebi kurumadan, “Hedefimiz, uğruna büyük fedakârlıklarda bulunduğumuz bağımsız devletimizi yeniden kurmaktır. Bu hedeften geri dönüş yok. Bakanlık peşinde koşmuyoruz, halkımızın davasının derdindeyiz” diyordu.

BAE’nin tefrika sürecindeki rolünü konuşmadan önce bu ayrılıkçılığın köklerini ele almamız gerekecek.

Güney Arabistan'a Özgürlük

“Giden gelmiyor acep nedendir” ağıtının yakıldığı günlerde kuzeyli Husîler Türk askerinin kanları üstüne kendi devletlerini kurmuştu. Güneyde ise Hindistan yolunu güvenceye almak için 1839’dan beri Aden merkezli bir İngiliz kolonisi hüküm sürmekteydi.

Nüfusu sadece 500 civarında olan Aden’i idare etmek o zamanlar kolaydı ama 1967’ye gelindiğinde oyunun kuralları değişmişti. İngilizler gitmeden önce Güney Arabistan’a özgürlük (ayrılık) vaadinde bulundular. Soğuk Savaş yıllarına uygun bir aktör olarak Marksist gruplar öne çıktı ve idareyi zorla ele geçirdiler.

Milliyetçiler ve entelektüeller ülkenin yeniden birleşeceğini boşuna bekledi durdu. Kuzeydeki Yemen Arap Cumhuriyeti ile güneydeki Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti aralarındaki ideolojik zıtlık, çelişen çıkarlar sebebiyle de defalarca çatışmaya dönüştü. Sovyet yanlısı güney ile Amerikancı kuzeyi barıştırmak için 1972’de Kaddafî tarafları Trablus’ta bir anlaşmaya imza attırmışsa da büyük güçler bölünmenin devamını dilediğinden teşebbüs akim kaldı.

İki taraf da birleşme fikrini savunuyordu ancak bunun kendi başkentleri merkezinde ve idareleri altında olmasını arzu ediyordu. 1980’lerin sonunda Maribü’l Cevf yöresinde petrol bulunması, ortak arama yapmak için tarafları birbirine yaklaştırdı. Kuzeyin daha hevesli olduğu bu yakınlaşma, 1990’da kuzeydeki Sana’nın başkent olduğu Yemen Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolu açtı.

Galipler, Mağluplar

Gelgelelim gerçekte hiçbir zaman birlik olamadılar. Güney ilk günden itibaren hep pişman gibi davrandı. Kuzey de onu anlamak ve gönlünü kazanmak yerine hâkimiyet sahasını genişletip bölgeyi zapt etmek istedi. Tek devlet içinde iki başlı bu yapı çok sürmedi ve 1993 seçimlerinde kuzeyli partilerin güneyde de başarı göstermesi güneyli grupları birleşmeden çekildiklerini açıklamaya itti. Ordu zaten birbirine diş bileyen subaylarla doluydu, böyle bir çatışmayı beklercesine silaha davrandılar.

  • Güneyin lideri El-Bid, Devlet Başkanı Abdullah Salih’in yardımcılığı makamındaydı, görevini terk ederek Aden’e gitti ve yeniden bayrağını çekti. Abdullah Salih, acil durum ilan edip güneylilerin üzerine yürüdü. 3 bin kişinin ölümünden sonra “Aden’i işgal edip”, ülkeden kaçan El-Bid’i gıyabında yargılayıp idama mahkûm etti. Salih, ordu ve devlet kademelerindeki güneylileri de tasfiyeye yöneldi.

Galipti fakat anlaşılan o ki orduların halklarına karşı zaferi o kadar da kolay değildi. Hoşnutsuzluk dinmedi. 2007’de boy veren bağımsızlık yanlısı kitle gösterileriyle mağluplar yeni cepheler açmaktan vazgeçmeyeceklerini göstermiş oldular.

Yılanların Başı Üzerinde

Gelgelelim gerçekte hiçbir zaman birlik olamadılar. Güney ilk günden itibaren hep pişman gibi davrandı.

Güneyin taleplerini dikkate alan, eşitlikçi bir idare tesis edilebilseydi belki ayrılıkçılık yatışabilirdi. Ne var ki “yılanların başları üzerinde dans eder” denen Abdullah Salih 200 kabilenin rızasını gözeterek idame ettirebildiği düzeni içinde güneyi razı edecek bir formül geliştiremedi. Doğrusu bu cidden zor da bir görevdi. Ülkenin iki kesimi coğrafyasıyla da kültürüyle de kalın hatlarla ayrışmaktaydı. Çöl, kurak, yoksul, bedevi ve Zeydî kuzeye karşılık, sahil şeridindeki şehirli, verimli, nispeten varlıklı ve Sünni güney.

ABD ‘jandarma’ görevine geri dönecek mi?
Gerçek Hayat

Kuzeyli ve Zeydî olan Salih, kantarın topuzunu kaçırıp askerî-sivil bürokrasiyi kuzeylilerle doldurunca tetikte bekleyen ayrılıkçılığı kendisi kışkırtmış oldu. “Tahakküm altında, kimlik ve değerlerini kaybettiklerini”, eski zenginliklerinin kalmadığını, birleşme vaatlerinin kof çıktığını düşünen öfkeli güneyliler için isyan sadece zaman ve imkân meselesiydi.

Fırkalar, Fraksiyonlar

Hirak kendi içinde fırka fırka. Geçiş Konsey’i çatı örgütlenme olsa da her bir fraksiyon kendini güneyin baş temsilcisi sayıyor.

El-Hirak El-Cenubî adıyla güneyli hareket kendini diri tutmasını bildi. 2011’de Arap Baharı dediğimiz ama sadece hazanını gördüğümüz süreçte geniş katılımlı gösteriler düzenledi ve rejim şiddetini artırdıkça hareket de taleplerini özerklikten bağımsızlığa doğru yükseltti. Salih’in saraya düşen bir roketle kafasından yaralanıp diktatör sığınağı Suud’a tedavi için gittikten sonra işine son verilmesiyle göreve getirilen Hadi, bir güneyli olmasına rağmen, güneyin bağımsızlık arzusunu dizginleyemedi.

  • Hirak kendi içinde fırka fırka. Geçiş Konsey’i çatı örgütlenme olsa da her bir fraksiyon kendini güneyin baş temsilcisi sayıyor. Liderler, 1990 birleşmesi öncesi devlet adamlarından oluşuyor. Askerî güç olarak 90 bin mensubuyla Hizam Emni öne çıkıyor. Arap Milliyetçisi ve Sosyalist.

Sosyalist olmaları BAE baronlarından para almalarına mâni değil. 2015 Mart’ından itibaren Suud’la birlikte Husîlere karşı Yemen hükümetine destek veren BAE, müttefiklerine de münafıklık yaparak, onlara karşı güneylileri kışkırtmakta ve tefrikayı finanse etmekte. 2017’den beri Suud’un desteklediği güçlerle yaşanan kanlı çarpışmalara BAE uçaklarının aktif desteği Yemen’deki çıkarlarının çok hayatî olduğunu düşündürmektedir. Nedir acaba?

Felix Arabia

Yemen küresel fillerin kapışma alanlarından biri. ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesiyle Çin Pakistan’da inşa ettiği Gavadar Limanı’ndan Aden’e, oradan da Batı’ya ulaşma hayalleri kurmakta. Pax-Amerikana’ya karşı bu ölümcül darbe ABD tarafından yakından takip edilmekte ve boşa çıkarmak için BAE’yi öne itmektedir.

Şii Husilerin Yemen’deki zulmü ayyuka çıktı
Gerçek Hayat

Projenin hayata geçmesi durumunda finans ve liman kenti Dubai kısa sürede kepenk kapatmak zorunda kalacak. BAE’nin Yemen kıyı şeridindeki stratejik noktaları, Sokotro gibi adaları doğrudan ve tek başına ele geçirme, askerî tesisler kurma çabasının arkasında yatan motivasyon da bu. İstikrara kavuşmasın, kendilerine alternatif olmasın diye, Yemen’i yıkmak için para dökmekte. Yemenli grupların bunu görmeyip Blackwater’la yan yana paralı asker hâline gelmesi acınası bir körlük.

Romalı tüccarların Felix Arabia (Mutlu Arabistan) dedikleri Yemen bu gidişle hiç mutlu olmayacak.