Hoyratlığın bedeli: Müsilaj
Rum Suresi 41: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu…” Şûra Suresi 30: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir…”
Son günlerde İstanbulluları üzen Marmara Deniz’inin görüntüsü, kirlilikten öte bir boyuta geçti. ‘Deniz salyası’ adıyla da bilinen ‘müsilaj’, Marmara Denizi’ni etkisi altına alarak, hem insanların, hem de denizdeki canlıların hayatını tehdit etmeye devam ediyor. İlk kez Marmara'da 2007-2008 yıllarında görülen müsilaj, o yıllarda denizin üstündeyken, şimdi su altında görülebiliyor. Her ne kadar yüzey temizliği yapılsa da, denizin dibindeki müsilajı temizlemek o kadar da kolay değil.
Deniz altındaki tüm canlı hayatını tehdit eden müsilaj tabakası, Marmara Denizi'nde elbette kirliliğin bir göstergesi. Kasım ayından itibaren ciddi oranda artan deniz salyası, balıkçılık başta olmak üzere, denizcilik ve turizm sektörünü de olumsuz etkiliyor. Balıkçı ağlarına yapışan müsilaj, bir yandan avlanmayı zorlaştırıyor, diğer yandan deniz canlılarını yok oluşa sürüklüyor. İstanbullunun kafasında ise şu soru: Bu zamana kadar görülmeyen müsilaj, şimdi ne değişti de ortaya çıktı?
Anormallikleri dengelemek için
Özellikle kasım ayından bu yana ciddi oranda artan deniz salyası, biyolojik ve kimyevî birçok şartın bir araya gelmesiyle oluşuyor. Deniz şartlarında meydana gelen anormallikleri dengelemek için mikroalglerin çok hızlı çoğalması ve kümelenmesi sonucunda, deniz yüzeyinde sümüksü bir yapıda görülmeye başlıyor. TBMM İklim Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu, Marmara Denizi’ndeki müsilaj hâdisesinin oluşumunu şu şekilde açıklıyor: “Azot ve fosfor konsantrasyonunun artması neticesinde Marmara Denizi’nde alg patlaması yaşandı. Karbon, azot ve fosforun güneş ışığı ile birleşmesi neticesinde oluşan alg patlaması neticesinde fitoplankton, algler jelatimsi bir salgı üretti. Bu jelatimsi salgı deniz salyası veya müsilaj olarak adlandırılıyor.”
Deniz salyası ya da balıkçıların tabiriyle kaykay olarak bilinen müsilajın oluşması için denizde üç faktörün bir araya gelmesi gerekiyor.
• Öncelikle suyun çok sıcak ve durgun olması gerekiyor. Uzmanlar Marmara Denizi’nin bu sene soğuyamamasını, uzun yıllar ortalamasının 2,5 derece üstünde kalmasını önemli bir etken olarak sayıyor.
• Bir diğer sebep ise iklim şartlarına bağlı olarak yüzey ile dip arasındaki sirkülasyonun minimum düzeyde gerçekleşmiş olması. Öte yandan Ege ve Karadeniz arasında sıkışan ve durağan bir yapısı olmasından ötürü zaten müsilaj oluşumuna elverişli olan Marmara Denizi, endüstriyel ve ev atıklarından oldukça fazla etkileniyor.
• Atık yükünün arttırılması, müsilajın bu kadar yoğun oluşmasının en önemli sebepleri arasında.
Derelerden Gelen Kirlilik
Eroğlu’nun verdiği bilgilere göre deniz salyasının (müsilaj) oluşma sebeplerini sıralarsak; şehir atık suları, sanayi atık suları ve denize atılan çöpler en başta geliyor. Susurluk, Gönen, Biga, İstanbul’un dereleri gibi derelerden gelen kirlilikle birlikte, Tuna, Dinester, Dinyeper Nehirleriyle Karadeniz’den gelen fabrika atıkları, müsilaj oluşmasının sebeplerinden. Tabi ki bunların her biri tek başına önemli bir etki yapmasa da, sıcaklık gibi ilave etkenlerle birlikte bugünkü görüntülere ulaşıyor. Tekniğine uygun olmayan kıyı yapıları, gemi ve teknelerden gelen kirlilik ve yayılı kirletici olarak bilinen gübre ve zirai mücadele ilaçları da diğer etkenler arasında sayılabilir. Bunların en etkilisi ise arıtılmadan denize bırakılan şehir atıkları özellikle de 16 milyon insanın yaşadığı İstanbul’un atığı…
Balıkları yemekte sorun yok
Deniz suyuyla atmosferin bağlantısını keserek su altındaki oksijenin azalmasına neden olan müsilaj, deniz canlılarının da hayatını tehdit ediyor. Balıklar gibi hareket halindeki deniz canlıları müsilaj tabakasından sıyrılmayı başarabilse de, deniz altında hareketsiz olan sünger, deniz patlıcanı, midye gibi canlılar, müsilaj tabakası tarafından çevrildiği takdirde ölüyor. Balıkları direkt olarak öldürmese bile, deniz sisteminde sahte bir dip yapısı oluşturduğu için, hem beslenmesi hem üremesi hem de göçleri üzerine olumsuz etkileri olabiliyor. Öte yandan organik bir madde olduğu için, Marmara Denizi’nden çıkan ürünlerin tüketilmesinde bir mahzur yok. Ancak yine de uzmanlar vatandaşları müsilaj ile temas ederken dikkatli olma konusunda uyarıyor.
Temel atmama töreninin etkisi
Marmara'da ortaya çıkan deniz salyası kirliliği, akıllara İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "temel atmama" törenini getirdi. İmamoğlu, Kasım 2019'da Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesini iptal ederek, PR çalışmasına dönüştürmüş ve "temel atmama" programı düzenlemişti. Her ne kadar başka etkenlerin bileşimi olsa da, uzmanlar deniz salyası oluşumunu büyük oranda şehir atıklarının arıtılmadan denize boşaltılması ve buna bağlı oluşan kirliliğe bağlıyor.
Haziran 2020’de ne oldu?
Kısa bir medya taraması yapıldığında 2020 yılı Haziran ayı boyunca hem televizyon kanalları, hem de gazetelerde İstanbul kıyılarıyla ilgili endişe verici görüntüler çıkıyor karşımıza. Özellikle İBB’ye ait arıtma tesislerinin atık suları arıtılmadan denize bıraktığı dile getiriliyor. Bu görüntüleri ise birkaç hafta ara ile kıyıya vuran ölü balık haberleri takip ediyor. Önemli bir iddia ise İSKİ’nin arıtma tesislerinde müteahhit firmalara ödeme yapmadığı için suların arıtılmadan kaba filtreleme ile doğrudan denize bırakılması.
Bundan sonra ne olmalı?
Bir iç deniz olan Marmara’nın kirlenmesine yönelik pek çok gerekçe ileri sürülebilir. Senelerdir yaşanmayan bu hâdisenin birden bire ortaya çıkmasının ‘küresel ısınmaya’ bağlanmaya çalışılması ise işin en tuhaf yanı. Üstelik Karadeniz bölgesi gibi barajları dahi dolduran sürekli yağmurlu geçen günlerde yaşanması, meselenin üstünün küresel ısınmayla örtülemeyecek kadar mühim olduğunu gösteriyor. Elbette denizin temizlenmesi mühim bir faaliyet ama bundan sonra üzerinde hassasiyetle durulması gereken asıl mesele, denizi kirletecek unsurların ortadan kaldırılması.
Müsilaj sorununa çözüm önerileri
Eski Bakan ve İSKi eski Genel Müdürü Veysel Eroğlu’nun, müsilaj sorununa ilişkin önerileri:
- • Marmara Denizi'ne doğrudan atık su veren yerleşim yerleri ileri biyolojik azot ve fosfor giderim yapacak şekilde ileri arıtma uygulaması yapmaları gerekmektedir. Bu konuda ülkemizde teknoloji mevcuttur.
- • Sanayi tesisleri, atık sularda azot ve fosforu da giderecek şekilde arıtma tesislerini revize etmeliler.
• Marmara Denizi'nde iyi denetim yapılmalıdır.
• Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler ile Tuna Nehri'nden gelen kirlilik engellenmelidir.
• Marmara Denizi'ne akan akarsulardaki kirliliğin kontrol altına alınması gerekmektedir.
• Sadece sıvı atıklar değil, katı atıkların da bertarafı denetlenmelidir.
• Hayvan atıkları için biyogaz tesisleri kurulmalıdır.
• Yayılı kirletici olarak bilinen gübre ve zirai mücadele ilaçlarının azaltılması gerekmektedir.
• Kıyı yapıları mutlaka akıntıları önlemeyecek şekilde yapılmalı.
• Atık su tesislerinin iyi şekilde kullanılması gerekir.
• Marmara eylem planı ile ilgili bir denetim kontrol şeması kurulması gerekiyor.
Erdoğan duruma el koydu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanıma talimatı verdim. 'İBB niye bunu yapmıyor? İzmir niye yapmıyor?' demeyeceğiz. Başta Marmara olmak üzere bu müsilaj belasından denizlerimizi kurtaracağız" demesinin ardından hemen harekete geçildi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un düzenlediği Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı'nın ardından Marmara Denizi'ni müsilajdan temizlemek amacıyla oluşturulan 22 maddelik bir eylem planı hazırlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle, "Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu" kuruldu.
Eylem planının hayatiyet kazanabilmesi açısından Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorunu için Bilim ve Teknik Kurulu da oluşturuldu. Kurulun başkanlığına, aynı zamanda TÜBİTAK Başkanı olan Prof. Dr. Hasan Mandal getirildi. Bilim ve Teknik Kurulu'nda 11 farklı üniversiteden 21 bilim insanı yer alıyor. Çalışmalara TÜBİTAK da dâhil olacak.