Hindular Müslümanları vatandaşlıktan atıyor

CİHAT AYDIN
Abone Ol

Hindutva teorisi pratiğe dönüşüyor: Hindistan, Müslümanlara yaşam hakkı tanımayan bir Hindu devleti haline geliyor! Assam’daki vatandaşlık kriziyle ilgili, ‘Assam ikinci Arakan olmasın’ demiştik, ancak şimdi görüyoruz ki koca bir ülke ‘Arakanlaşıyor’.

Hindistan’da Hindu milliyetçilerinin oluşturduğu krizler ve Müslümanları dışlayan uygulamaları bitmek bilmiyor. Dünyanın en büyük azınlığı olan ve Endonezya’dan sonra en büyük Müslüman nüfusu oluşturan Hindistanlı Müslümanlar her geçen gün yeni bir krizle karşı karşıya. Hindistanlı Müslümanların imtihanı bu kez daha ağır. Vatandaşlık Kanunu’nın değişmesiyle birlikte vatansızlık tehdidiyle yüzleşmiş durumdalar. Yapılan değişikliğe göre komşu ülkelerden gelen altı dini gruba Hindistan vatandaşlığı yolu açılırken, aynı nedenlerden dolayı komşu ülkelerden gelen Müslümanlar bu haktan yararlanamayacak.

SÜREÇ NASIL BAŞLADI?

Hindistan Halk Partisi (BJP), 2014 yılında Narendra Modi liderliğinde iktidara geldiğinde Hindutva ideolojisini ilmek ilmek devlet politikası haline getirdi. Bilhassa BJP, 2019 yılında güçlü bir destekle ikinci kez iktidara gelince daha önce taahhüt ettiği sözleri yerine getirmeye başladı. Hindistan Vatandaşlık Kaydı’nda ismi olmayan ‘yasadışı’ göçmenlerin vatandaşlığını iptal edeceğinin sözünü veren Başbakan Modi, bu sözünü 2019 seçimlerinden kısa bir süre önce Assam’da gerçekleştirdi.

Hindistan'daki müslümanlar meydanlarda Başbakan Narendra Modi'yi protesto gösterileri düzenledi...


İlginçtir, bu ‘yasadışı’ göçmenler de genelde Müslümanlar oluyor. Yaklaşık iki milyon Assamlı Müslüman Hindistan vatandaşlığından çıkartıldı. Bu uygulama Assam’dan sonra artık tüm Hindistan’da gerçekleştirilecek. Ağustos 2019’da ise Keşmir’in özerkliğini oluşturan anayasanın 370. maddesi iptal edildi. Kısa bir süre önce ise, Hindistan Yüksek Mahkemesi Babri Cami hakkında karar verdi.

Mahkemenin verdiği karara göre, radikal Hindularca yıkılan caminin arazisi yerine Hindu tapınağı inşa edilmesi için Hindulara verildi.

Başbakan Narendra Modi'nin politikalarından dolayı nüfusları 250 milyonu bulan Hindistanlı Müslümanlar tedirgin.


Son olarak da Vatandaşlık Kanunu’un değişikliğini öngören tasarının kabul edilmesi…

Hindistan’da Vatandaşlık Kanunu 1955 yılında düzenlenmişti. Yasaya göre Hindistan’da doğanlar ve Hindistan’a gelen göçmenler Hindistan vatandaşı olabilmekteydi. Ancak 2014 yılında ilk kez tek başına iktidara gelen BJP lideri Modi Başbakan olduğu günden bu yana Vatandaşlık Kanununun düzenlenmesi gerektiğini söylüyordu. Nitekim en nihayetinde Vatandaşlık Kanununun değişikliği için bir taslak hazırlandı.

Vatandaşlık Kanunu değişikliğini öngören tasarı hazırlandıktan sonra önce Hindistan Halk Meclisi’nde (Lok Sabha) tartışıldı ve oylandı.

311 evet oyuna karşı 80 hayır oyu kullanıldı. Böylece tasarı üst mecliste, yani Eyaletler Meclisi’nde (Rajya Sabha) görüşüldü ve üst mecliste de 105 hayır oyuna karşı 125 evet oyuyla kabul edildi. 13 Aralık’ta Vatandaşlık Kanunu’nda öngörülen değişiklik, Hindistan Cumhurbaşkanı Ram Nath Kovind tarafından imzalandıktan sonra yürürlüğe girdi. Yapılan değişiklik sonucunda 64 yıllık yasa Müslümanların aleyhine işleyecek şekilde değiştirildi. Artık Hindistan vatandaşlığının ve Hindistanlının tanımı da değişti. Bu olgu, Modi hükümetinin iktidara geldiği dönemden bu yana izlediği politikaların bir sonucudur.

Hindular ve bir çok dini etkin gruplar, Hindistan'da 6 sene yaşadıkları takdirde vatandaşlık hakkı kazanıyorlar...

HERKESE VAR, MÜSLÜMANA YOK

Yasadaki değişikliğe göre, Hindistan’ın komşu ülkelerinden, özellikle de Afganistan, Pakistan ve Bangladeş’teki ‘dini baskı’dan kaçan ve 31 Aralık 2014 tarihinden önce ülkeye giriş yapan Budist, Sih, Jain, Zerdüşt, Hristiyan ve Hindular Hindistan’da altı yıldan fazla yaşadıklarını ispatlamaları halinde Hindistan vatandaşı olabilecekler. Aynı durumdaki Müslümanlar ise vatandaş olamayacak...

Afganistan, Pakistan ve Bangladeş’in Müslüman ülke olması da tesadüf değil. Hindu milliyetçilerine göre İslam ülkeleri, özellikle de Pakistan ‘İslâmî terör’ üretiyor ve azınlıklara ülkelerinde baskı yapıyor. Zaten Modi ve BJP’li siyasetçiler de söz konusu değişikliği böyle savunuyor ve değişikliğin dinî baskılar sonucu gelen göçmenlere kalıcı bir kolaylık sağlayacağını ifade ediyorlar.

Başbakan Modi'yi, Hitler'e benzettiler...


Yani, ‘dünyanın en büyük demokrasisi’ olan Hindistan, İslam ülkelerinde dinlerinden dolayı baskı gören azınlıklara kapılarını açıyor. Ancak Hindistan aynı hoşgörüsünü Budist zulmünden kaçan Arakanlı Müslümanlara göstermiyor. İşte çifte standart nedir sorusunun cevabı! Aslında mesele göründüğünden daha derin.

Dert sadece Hindistanlı Müslümanları sindirmeye yönelik değil, aynı zamanda İslam ülkelerini ve İslam dinini terörle eşdeğer gören bir algı oluşturmak ve bu algıyı beslemek.

Başbakan Modi Keşmir’in statüsünün kaldırılmasını da, önce Assam eyaletinde uygulanan sonra ise tüm eyaletlerde uygulanacak olan Ulusal Vatandaşlık Kaydı’nın da ve son olarak Vatandaşlık Kanunu değişikliğinin de tarihi bir hamle olduğunu ve huzurlu bir Hindistan için gerekli olduğunu ifade ediyor. Nüfusları 250 milyonu bulan Hindistanlı Müslümanlar ise oldukça tedirgin. Sonradan Hindistan’a yerleşmiş olan Müslümanlar sınır dışı veya hapse atılma tehdidiyle karşı karşıyalar.

En önemlisi de bu insanlar vatandaşlıkları ellerinden alınınca oy kullanamayacaklar ve dolayısıyla Hindistan’ın siyasetine dair bir söz söyleyemeyecekler.

Modi ve Hindu milliyetçileri ise Hindu Hindistan’ı için daha fazla destek bulacak. Assam’daki vatandaşlık krizi tüm ülkeye yayılmış durumda. Başka bir ifadeyle, Hindutva teorisi pratiğe dönüşüyor: Hindistan, Müslümanlara hayat hakkı tanımayan bir Hindu devleti hâline geliyor! Assam’daki vatandaşlık kriziyle ilgili, ‘Assam ikinci Arakan olmasın’ demiştik, ancak şimdi görüyoruz ki koca bir ülke ‘Arakanlaşıyor’.

Binlerce Müslüman Başbakan Narendra Modi'ye karşı 'Tek yürek' oldu...

PROTESTOLAR DEVAM EDİYOR

Hindistan’ın çeşitli bölgelerinde yasada yapılan değişikliğe karşı protestolar düzenleniyor. Başta Müslümanlar olmak üzere, bu yasanın bir insan hakkı ihlali olduğunu düşünen tüm vicdan sahibi Hindistanlılar Hindutva terörüne karşı direnmeye ve dünya kamuoyuna seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Baskıya, polis şiddetine ve sokağa çıkma yasağına rağmen…

Assam eyaletindeki protestoları düzenleyen Assam Öğrenci Birliği (AASU) açlık grevi başlattı. Grubun başkanlığını yürüten Samujjal Bhattacharya Hindistan basınına yaptığı açıklamada, ‘hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğiz’ diyerek eylemlerinin amacına ulaşmadan son bulmayacağını belirtti. Açlık grevine destek veren Assamlı Ravi Şarma ise, sadece Assamlıların değil, tüm Hindistanlıların bu değişikliğe karşı seslerini yükseltmeleri gerektiğini vurgulayarak, yasanın din temelinde bir ayrıcalık yarattığını belirtti.

Shillong'ta sokağa çıkma yasağı getirildi...

Meghalaya eyaletinin başkenti Shillong’ta protestoların önüne geçmek için sokağa çıkma yasağı getirildi. Ayrıca sokağa çıkma yasağıyla birlikte 48 saat sürecek olan internete erişim yasağı da getirildi. Bütün bunlara rağmen zulme direnmek için Shillong sokaklarına dökülen binlerce insana göz yaşartıcı gazla ve bazen gerçek mermilerle müdahale edildi. Protestoların yoğunluğundan ötürü Hindistan İçişleri Bakanı Amit Şah’ın Shillong Polis Akademisi’ne yapacağı ziyaret iptal edildi.

23 KİŞİYİ KATLETTİLER

Müslümanların yoğunlukta yaşadığı eyaletlerden Uttar Pradesh’te Aligarh Müslim Üniversitesi Öğrenci Birliği bir protesto çağrısı yayınladı. Ancak hükümet bu çağrıya ‘terör çağrısı’ olduğu için erişim yasağı getirdi. Milyonlarca insanın ayrımcılığa tabi tutulması, haklarının ihlal edilmesi, yasadışı göçmen oldukları gerekçesiyle sınırdışı edilecekleri terör değil ama bunu silaha ve şiddete başvurmadan protesto etmek isteyen masum Hindistanlılar terörist!

Hindistan'da protesto yasaklarına rağmen ülkenin dört bir yanında vatandaşlık yasasına yönelik gösteriler sürüyor.


Başkent Yeni Delhi’de ise yoğun bir öğrenci nüfusu olduğu için başta Jamia Millia Islamia Üniversitesi olmak üzere tüm üniversitelerde protesto gösterileri düzenleniyor. Ancak bu protestolara polis şiddetle karşılık veriyor. Hastanelerin acil servisleri polisin şiddeti sonucunda yaralananlarla dolmuş durumda. Şu ana dek ülke çapındaki protesto gösterilerinde Hindistan güvenlik güçleri 23 Müslümanı katletti.

Olayın bir de şöyle bir trajik yanı var. 1920 yılında Jamia Millia Islamia Üniversitesi’ni kuranlar, Hindistan’ın bütünlüğünü korumak isteyen ve Hindularla bir arada yaşamayı savunan Müslümanlardı. Ancak şimdi radikal Hindular, Hindistan birliği fikrine hizmet amacıyla kurulan bir üniversitenin öğrencilerine şiddet uyguluyor. Ayrıca yine başkent Yeni Delhi’de parlamentoda Assam’ı temsil eden Assam Eyaleti Kongre Komitesi üyeleri bir basın toplantısı düzenleyerek yasayı protesto etti.

Eylemciler bir çok caddeyi de trafiğe kapattı...

BAZI EYALETLER KARARA TEPKİLİ

Batı Bengal eyaletinde ise binlerce kişi sokaklara döküldü ve kara yolunu trafiğe kapattı. Önemli bir destek de Batı Bengal eyaleti Başbakanı Mamata Banarjee’den geldi. Banarjee, hiçbir şekilde değiştirilen yasanın Batı Bengal eyaletinde uygulanmayacağını belirterek, Modi hükümetine sert bir karşılık verdi. Banarjee’nin bu çıkışından sonra, Kerala eyaleti Başbakanı Pinarayi Vijayan ve Pencap eyaleti Başbakanı Amarinder Singh de yasanın kendi eyaletlerinde uygulanmayacaklarını belirtti. Ancak eyalet başbakanlarına cevap İçişleri Bakanlığı’ndan geldi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, eyalet hükümetlerinin mecliste kabul edilen bir tasarıyı uygulamama gibi bir yetkilerinin bulunmadığı ve yapılan değişikliğin Hindistan’ın tüm eyaletlerinde geçerli olduğu ifade edildi. Hindistan’ın kurucu partisi ve şu anda da ana muhalefet partisi olan Kongre Partisi’nin lideri Rahul Gandhi de değişikliğe tepki gösterdi.

Değişikliğin Başbakan Modi ve İçişleri Bakanı Amit Şah’ın eyaletleri dini ve etnik farklılıklardan arındırmaya yönelik olduğunu belirten Gandhi, değişiklikle birlikte Hindistan’ın hoşgörülü yapısının bozulacağını ifade etti.

Asaduddin Owaisi, ''Söz konusu değişikliğin Hindistan’ın bu hoşgörülü yapısına zarar verir.'' diye konuştu...


Hindistan Müslüman Meclisi Birliği Başkanı ve Haydarabad Milletvekili Asaduddin Owaisi ise, Hindistan’ın tüm dinlere hoşgörü çerçevesinde kurulan bir devlet olduğunu ve Hindistan anayasasının da bu olguya uygun hükümler taşıdığını, ancak söz konusu değişikliğin Hindistan’ın bu hoşgörülü yapısına zarar vereceğini vurguladı. Ayrıca Owaisi, söz konusu değişiklikle birlikte Hindistanlı Müslümanların vatansız kalacağından ötürü Hindistan’ın yeni bir bölünme yaşayabileceğinin altını çizdi.

ÇİN’E KÜKREYEN ABD, HİNDU ZULMÜNE SESSİZ

Yurtdışından da değişikliğe karşı tepkiler geldi. ABD merkezli Dini Özgürlükler Komisyonu da ABD hükümetinin değişikliğe karşı Hindistanlı siyasetçilere karşı yaptırımlar uygulaması gerektiğini ifade etti. Ancak ABD hükümeti Hindistan’ı sözlü olarak dahi kınamadı. Çin’deki zulmü sürekli vurgulayan ABD, Hindistan’a karşı sessiz. Çünkü Hindistan ABD’nin stratejik ortağı ve Çin’i çevreleyebilmek için Hindistan’a muhtaç.

Oysa Hindistan’daki Hindutva zulmü, Çin’deki komünist zulmünden farksız. Ancak ekonomik çıkarların insani ilkeleri hiçe saydığı dünyada, insanların zulme olan tavırlarını da ekonomik çıkarlar belirliyor.

Jamia Millia İslamia Üniversitesi ve Aligarh Müslim Üniversitesi (AMU) kampüslerinde gösteri yapan öğrencilere müdahale eden polisin biber gazının yanı sıra gerçek mermi kullandığı ileri sürüldü.

Önemli bir destek ise yasadaki değişikliğin yürürlüğe girdiği aynı gün BM Cenevre Ofisi’nde basın toplantısı düzenleyen BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Sözcüsü Jeremy Laurence, Hindistan’daki değişikliğin temelde ayrımcı bir yasa olduğunu belirtti. Ancak bu destek sadece sözde kalıyor maalesef. BM tüm kurumlarıyla Hindistan’ı hem kınamalı, hem de harekete geçmeli. Basit bir sözlü kınamayla sorunlar çözülmüyor, Modi ve hükümeti de durmuyor.

SEMBOLİK TEPKİDEN ÖTEYE GEÇİLMELİ

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 2014 yılında iktidar koltuğuna oturduğundan bu yana Hindu milliyetçilerinin beslendiği Hindutva ideolojisinin gereklerine göre politikalar izliyor. Başbakan Modi bütün bu politikaları bir anda ‘oldu-bitti’ye getirmedi. Başbakan olduğundan beri yaptığı bütün konuşmalarda ve özellikle de 2019 seçimleri sırasında sürdürdüğü seçim kampanyasında izleyeceği politikaları açık bir şekilde tüm dünyanın gözü önünde açıkladı. Modi bunları bütün dünyanın önünde söylerken hiçbir tepki vermeyen bizler, fiiliyata geçince sembolik bir tepki gösteriyoruz: Vicdanımızı rahatlatma tepkisi!

Tıpkı Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilan edildikten sonra verdiğimiz tepkiler gibi.

En sert tepki Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'den geldi...

İİT BUNA DA SESSİZ KALDI

Doğal olarak tepki veren Pakistan haricinde Hindistan’ı en yüksek sesle eleştiren ülke Malezya oldu. Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’in ortaya koyduğu cesur tavır İslam dünyasına örnek olmalı. Siyasetçiler bir yana, STK’ların sessizliği de oldukça manidar. Çin’deki zulme karşı ayağa kalkanlar Hindistan için sessiz… Öte yandan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) sadece bu sebepten olağanüstü toplanmalıydı ama nerde?

Hamasi tavırları elbette bir kenara bırakalım. Fakat Hindistan’daki zulüm için bir şeyler yapmalıyız.

Oradaki 250 milyon Müslümanı kaderine terk edemeyiz. BM başta olmak üzere uluslararası örgütleri harekete geçirmeliyiz. İslam İşbirliği Teşkilatı ve bilumum Müslüman ülkeler Hindistan’daki yaşananlara daha duyarlı yaklaşmalı. Vicdanlarını çıkarlarına değişmeyen devletler Hindistan’a yaptırım kararları almalı. Basında mesele daha fazla yer almalı. Konu hakkında daha fazla yazılıp, çizilmeli. Televizyonlar meseleye vakit ayırmalı. Aksi takdirde Hindistanlı Müslümanlar gelecekten ümidini yitirmiş kimseler olarak, dipsiz bir kuyuda yaşamaya devam edecekler…