Hindistan’ın travmatik Müslüman korkusu
Hindistan’da Müslüman karşıtı vatandaşlık kanunu can almaya devam ediyor. Hak aramak ve itirazlarını dillendirmek için sokağa çıkan kitlelere yönelik devlet şiddetinin kurbanlarına her gün yeni birileri ekleniyor.
Trump’ın iki günlük ziyareti boyunca da başkent Yeni Delhi’de bir düzine insan polis kurşunuyla veya polis destekli Hindu çetelerin linçleriyle canından oldu. Acınası olan şuydu ki, Müslüman mahallelerden dumanlar yükselirken Trump, mevkidaşı Modi’yi “dinî hoşgörüsü” sebebiyle pohpohlamaktaydı. Hilâli söküp ırkçı slogan ve şarkılar eşliğinde minarelere faşist bayrak ve flamalar asan gözü dönmüş Hindu fanatiklerin lideri için bu bol keseden övgü, Müslümanlara karşı haydutluğu desteklemekten başka bir işleve sahip değildi.
Hinduistan
Bundan 20 yıl evvel bu dumanlardan daha fazlası Gucarat’tan yükseliyordu. Hindularla Müslümanlar arasında tansiyon gene yükselmiş, çoğu Müslüman 1000 kişi günler süren bir hercümerç içinde katlolunmuştu. Müslüman kadınlar tecavüzlere uğramış, çocuklar diri diri ateşlere atılmıştı. El ayak çekildikten sonraki göstermelik soruşturmalar boş çıkmış, kimseler cezalandırılmamıştı. Çünkü eyalet valisi, mücrimlerin azmettiricisi ve hamisi idi. Valinin adı Narenda Modi’ydi... Trump’ın hoşgörülü mevkidaşı, dün Gucarat’ta yaptığını şimdi tüm Hindistan için yapma sevdasında.
Güçlü bir kitle desteğiyle mayısta ikinci kez devlet başkanı seçilerek koltuğunu sağlamlaştırdığında Hindistan’ı Hinduistan hâline getirmek için emin adımlarla ilerliyor. Keşmir’in özerkliğini feshederek doğrudan askerî idareye katması, Pakistan’la savaşı da iç savaşı da tetikleyebilecek tehlikeli bir hamleydi ama bildiğini okumaktan çekinmedi. 1992’de Hindularca yıkılmış, uğruna 2000 insanın can verdiği Babri Camii’nin kalıntıları üstüne bir Hindu tapınağı inşa etme gayretindeki tahrik de fazla cüretkâr. 13 Aralık’ta yürürlüğe giren vatandaşlık yasasıyla yaptığı ise ateşe körükle gitmekten başka bir şey değil.
Vatandaşlık Hiyerarşisinde İlk Basamak
1955 tarihli eski bir kanuna ilave görüntüsü altında Modi belli bir ajandayı takip ediyor. Bu ajanda, Hindistan’daki fiilî vatandaşlık hiyerarşisini resmîleştiriyor ve Müslümanları en alt kademeye indiriyor. Pakistan, Afganistan ve Bangladeş’ten illegal yollarla ülkeye girmiş Hindu, Sih, Budist, Hıristiyan ve Caynistlere vatandaşlık hakkı tanırken Müslümanları hariç tutmakla kalmıyor, belgeleri eksik olan Hint Müslümanları vatandaşlıktan atmak gibi bir fecaat de içeriyor.
Fecaat, çünkü Hindistan gibi bir ülkede asırlardır aynı beldede ikamet ettiği hâlde kimlik çıkarmamış milyonlarca Müslüman yaşıyor.
Nüfusa kaydolmamak çok yaygın bir durum. Sözgelimi 2015-16’da nüfusa kaydedilmeyen 6.8 milyon doğum gerçekleşmiş. Ne olacak bu insanlar? Evrakları eksik diye hiçbir vatandaşlık hakkından yararlanamayacak, mülk edinemeyecek, seçimlere katılamayacak, eğitim göremeyecek; kısacası paryalığa mahkûm olacaklar. Yoksa toplama kamplarına mı kapatılacaklar, yanı başları Çin’de olduğu gibi? Yahut da Pakistan’a sürgün mü edilecekler? Çılgınlık.
Öyle topluluklar var ki Pakistanlı Müslümanlar arasında, hiç bilinmeyen antik Hint dilleri konuşuyor; bu insanlar Hindistanlı değilse nereliler? Nereden gelmiş olabilirler veya nereye gönderilebilirler? Saçmalık.
Faşist Ajanda
Bir kalemde milyonlarca insanı devletsizleştiren bu yasa nasıl uygulanacak, tam bir muamma. Aşikâr ki can yakmak istiyorlar. Müslüman aileleri bölerek, sürerek sindirmek istedikleri de ayan beyan. Savaş istiyorlar. Modi ve şürekâsı, Washington veya Tel Aviv’de yazılmış bir ajandayı takip ediyor olabilir. Gandi’nin ve Nehru’nun sureta laik tutumundan uzaklaşıp saldırgan bir Hindu kimliğiyle varabilecekleri barışçıl bir ülke veya bölge yok. Pervasızca ilerliyorlar ve -ne BM’si ne AB’si- dur diyen kimsecikler de görünürde değil.
Modi, ilk gençliğinden beri BJP saflarında yer almış, çekirdekten yetişme bir faşist. Hitler’e sempatisini saklamayan RSS gibi örgütlerin, Savarkar gibi Gandi suikastı zanlısı fanatik teorisyenlerin zihniyetine sahip biri. Kızıl Elma’ları: Hindutva. Hinduluğun hakim olduğu, tüm diğer kimliklerin bu kültürel hegemonyaya boyun eğdiği ve paryalaştığı bir Hindistan hayali kuruyorlar. 2014’te Modi devlet başkanı olduğundan beri Hindutva artık bir hayal olmaktan çıkıyor.
Öteki, Marjinal, Azınlık
1947’de bir İngiliz projesi olarak Hindistan ikiye bölündüğünde sınırın yanlış tarafında kalan 15 milyon insan göç etmiş, 2 milyon da kitlesel boğazlaşmalarda öldürülmüştü.
Pakistan, Müslümanların vatanı olduğunu vurgulama adına İslam Cumhuriyeti adını almasına rağmen, Hindistan’ın kurucuları ateşli tartışmalar sonrasında seküler bir tutumu benimseyerek, ülkelerini salt bir dinî kimlikle tanımlamaktan sakınmışlardı. Modi ve Nazi hayranı kadrosu, yarım kaldığını düşündükleri bir süreci tamamlamak için var güçleriyle çalışıyor şimdi.
Bölünme ciddi bir travmaydı. Fakat ilk değildi. Sahabe zamanından itibaren Hint Müslümanlar büyük İslam imparatorluklarının bir parçası ve imtiyazlı vatandaşları olarak yaşayagelmişken İngiliz işgaliyle birlikte ikinci plana düşmeyi kanıksamak zorunda kalmışlardı. 1947, acıları, parçalanan sülaleler, aileleriyle apayrı bir travma olarak hayatlarında yer etti. Üstelik nüfus güçlerini yitirmiş, seçkin simalarını sınırın öte tarafına yollamış, yoksul, örgütsüz ve özgüvensiz kitlelere dönüştüler.
- Keşmir trajedisi bölünme travmasını sabitleştirdi. Bıkmadan tekrarlanan pogromlar, kıyımlar da Hindistan’da Müslüman olmayı büyük bir çileye çevirdi. Bölünmeden bu yana on binlerce Müslüman’ın Hindu çetelerin insafına ve infazına terk edilmiş olması ahalideki güvensizlik ve marjinalleşmeyi tırmandırdı. Bütün mezalimlerde devletin parmağını değil, elini kolunu görmek derin bir yabancılaşma ve ötekileşme hissini pekiştirdi.
Nüfuslarıyla orantısız biçimde az temsil güçleri, bürokrasiden dışlanmışlıkları, sanat ve kültürdeki sönüklükleri… 200 milyon Müslüman, 27 milyon Sih’in yarısı kadar etmiyor. Az eğitim, düşük gelir, örgütsüzlük, çok başlılık… Seçkin “millet” iken şimdi sıradan bir azınlıklar.
İyi Müslüman-Kötü Müslüman
11 Eylül sonrası Müslümanların terörize edilmeleri, Pakistan’ın Hindistan’la sürdürdüğü vekâlet savaşlarında doğal olarak Müslüman –İslamcı!- unsurlar kullanması, 2008’deki Mumbai baskını sonrasında olduğu gibi Müslüman gençlerin terör zanlısı olarak kitlesel-keyfi tutuklamalara, işkencelere maruz kalmaları… Zan altındalar daima. Pakistan’ın casusu, maşası olarak yaftalanıyorlar. Hep aynı dayatmacı soruyla karşı karşıyalar: Öncelikle Hintli misin, Müslüman mı?..
Hindistan’ın Müslüman problemi bitmek bilmiyor. Müslümanlarla problemi, Müslümanların problemleri bitmiyor. Hindular için iyi Müslüman –böyle bir şey mümkünse şayet- anca liberal ve modern bir tip olabilir; dindar ve muhafazakâr biri sadece kötü Müslüman’dır. İlk fırsatta valizini toplayıp Pakistan’a göçmesi beklenir. Bunca vandallığın arkasındaki düz mantık bundan ibarettir.
Modi’den sonra işler iyice çığırından çıkmış vaziyette. Ağır baskı altındalar. Yolda çevrilip Hinduların putlarını, ilahlarını övmeleri isteniyor mesela. Bunu yapmayanlar vahşice linç ediliyor. “Pakistan Mordabad! (Kahrolsun Pakistan!)” demeyenler de tabii ki. Üniversite kütüphanesine polisin nasıl sopalarla daldığını, ders çalışan gençleri gâvura vurur gibi dövdüklerini tüm ülke gördü. Polis Hindu çetelerle omuz omuza saldırıyor. Nizamı, asayişi sağlayacak bir güç yok. Hint Müslümanlar, kırk katırla kırk satır arasında kalakalmış durumda.
Tekbire Karşı Tanrı Şiva
DEAŞ gibi yapıların seveceği puslu bir hava. Linç edilen Müslüman gencin görüntüsü üzerinden kendilerine bir militan taban oluşturmaya çalışıyorlar.
Suriye’deki maceraları bitti; uyduruk hilafetleri için yeni bir eyalet olarak Hindistan’da medyatik bir üs edinme şehvetlerini saklamıyorlar.
Birtakım camilerin minarelerinden “Hayye Ale’l Cihad! (Haydi Cihada!)” nidaları yükseliyor. Gençler, meydanlarda Hindu akranlarıyla taşlı sopalı kavgalara giriyor. Misilleme babından Hinduların mülklerini ateşe veriyor, kıstırdıklarını linç ediyorlar da. Henüz bağlayıcı bir dinî otorite cihad ilanında bulunmuş değil ama yaşananların kapsamlı bir savaşa dönüşmesi an meselesi.
Liberal Müslümanlar ayrımcı yasayı protesto için yapılan gösterilerde “İnşallah” denmesine bile karşı çıkadursun; bazı modern Müslümanlar Hindistan bayraklarını saf saf sallayadursun; bazı ılımlılar Hint bayraklarıyla tekbir getiredursun; Tekbir, meydanların hakimiyetini ele geçirmiş vaziyette. Baş slogan o. Müslüman mahallesinden “Allahu Ekber!” nidası yükseliyor. Hindular da “Her Her Mahadev!” diye karşılık veriyorlar. “Her Her” şeyin tanrı Şiva olduğunu haykırıyorlar.
- Hindistan birilerinin ajandası mucibince yeni bir bölünme yaşıyor. Hint Müslümanları yeni travmalar bekliyor.