Hindistan etnik şiddetin son misali

BÜLENT TOKGÖZ
Abone Ol

Modi sadece Müslümanlardan değil Hıristiyanlardan da arınmış safkan bir Hindistan emelinden vazgeçmiş değil ve işleri ne zaman ters gitse veya seçim yaklaşsa hangi ayarlarla oynaması gerektiğini ezbere biliyor.

Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Manipur eyaleti geçtiğimiz ay feci bir şiddet dalgasının esiri oldu. İki farklı etnik grup arasındaki huzursuzluk, 58 kişinin öldüğü, 230 kişinin yaralandığı, kilise ve Hindu tapınakları da dâhil 1700 binanın yakıldığı, 35 bin kişinin yerinden yurdundan edildiği bir öfke patlamasıyla neticelendi. Olağanüstü hâl ilan edilip, vur emri çıkartılan eyalette neler olduğunu irdelemek, geleceğin Hindistan’ını ve bütün bir kıtayı anlamak bakımından son derece mühim.

Çatışma denen hâdiseler, daha ziyade Meitei çetelerinin Kuki yerleşimlerine yaptığı saldırıları ihtiva ediyordu. Saldırganlar çalınabilecek ne varsa talan ettikten sonra geride darmadağın sandıklar ve hâneler bırakıp çekiliyorlardı. Meğer ki kundaklayarak kül etmemiş olsunlar. Yöre sakinlerinin sığırlarını veya kümes hayvanlarını da yanlarında götürüyorlardı. Canlı götürmeyi beceremediklerini ise boğazlayıp, et diye sırtlıyorlardı.

Şiddetin hedefindeki Kuki beldeleri, derme çatma barikatlar kurarak naçar bir biçimde saldırganları dışarıda tutmayı deniyor. Can havliyle komşu Myanmar'a kaçanlardan ayrı olarak binlercesi de gene derme çatma kamplarda evlerine dönecekleri günleri bekliyor. Asayişin ne zaman geri geleceğini bilmeksizin. Birçoğu sükûnet ve nizamın yeniden geleceğinden ümitsiz.

Derin Hindistan destekli Hindu gangsterler

Doktorlar, ölü ve yaralıların pek çoğunun kurşunla vurulduğunu söyleyerek, ateşli silah kullanımının yüksek oranını endişe verici olarak tanımlıyor. Bir subay ise her iki cemaatin de “silah biriktirdiği için” daha fazla misilleme saldırısında bulunacağından endişeli olduğunu belirtiyor. Kurbanlar, kâtillerin bu silahları nereden temin ettiğini bilemiyorlar fakat Hinduların Hint devletinden gizli lojistik destek aldığını düşünüyorlar.

Şiddetin hedefindeki Kuki beldeleri, derme çatma barikatlar kurarak naçar bir biçimde saldırganları dışarıda tutmayı deniyor. Can havliyle komşu Myanmar’a kaçanlardan ayrı olarak binlercesi de gene derme çatma kamplarda evlerine dönecekleri günleri bekliyor. Asayişin ne zaman geri geleceğini bilmeksizin. Birçoğu sükûnet ve nizamın yeniden geleceğinden ümitsiz.

Nitekim saldırıların “çok sistematik ve iyi planlanmış” olduğunu, hedeflerin adresinin nokta atışı isabetle tespit edildiğini, bu istihbarat ve örgütlülüğün anca devlet destekli olabileceğini belirtiyorlar. Manipur Eyalet Başbakanı Biren Singh de “isyancı çeteler tarafından güvenlik personelinden 1000'den fazla silahın yağmalandığını” itiraf ederek aslında yağma görüntüsü verilip, Hindulara silah dağıtıldığı yorumlarına kapı aralıyor.

Singh, Hindistan İçişleri Bakanı Amit Şah ile "sürekli temas hâlinde" olduğunu ve durumun "iyileşmeye devam ettiğini ve normale döndüğünü" söylüyor. İçişleri bakanı da onu doğrulayarak “daha fazla şiddet vakası bildirilmediğini” söylese de Hint ordusu ve paramiliter güçler sokaklarda devriye atmayı sürdürüyor ve 10 binden fazla asker günde birkaç saate indirilen sokağa çıkma yasağını fiilen uyguluyor.

Muhalefetin temsilcileri ise Modi ve partisi BJP’yi kötü idareleri sebebiyle olayların sorumlusu ilân ediyor. Kongre Partisi’nden Shashi Tharoor, “Manipur şiddeti devam ederken, tüm aklıselim Hintliler bize vaat edilen ve çok övülen iyi yönetime ne olduğunu kendilerine sormalı” diyor.

Durumu başarısızlık olarak nitelemeleri aslında fazlasıyla safdilce. Çünkü Modi’nin Gucerat valisiyken Müslümanlara karşı Hindu pogromunu nasıl desteklediği ve katliamların birinci dereceden sorumlusu olduğu gerçeğini unutmuş gözüküyorlar. Burada değişen tek şey kurbanların kimliği. Dün Müslümanlardı, bugün Hıristiyanlar. Kâtiller ise aynı: Derin Hindistan destekli Hindu gangsterler.

Sınırlar, küçük cepler

Halihazırdaki şiddet salgını son on yılların en kötülerinden biri olsa da eyaletteki şiddetin kökleri ta modern Hindistan’ın kuruluş yıllarına dek gidiyor. Bangladeş, Çin ve Myanmar arasında “sıkışmış” kuzeydoğu Hindistan'ın ücra eyaletlerinden olan Manipur, yemyeşil ve engebeli coğrafyasında muhtelif kültür, din ve dillere ev sahipliği yapıyor.

3 milyonu aşkın nüfusuyla bu Himalaya eyaleti, üç ana topluluğu barındırıyor: Meitei, Naga ve Kuki. Meiteiler ile diğerleri, siyâsî ve coğrâfî sınırlarla kat’i biçimde ayrışmış vaziyette. Şöyle ki: Hindu olan Meiteiler eyalet hükümeti içinde koltukları doldurmuş durumda ve diğer etnik gruplara göre ekonomik bakımdan daha iyi konumdalar. Ne var ki coğrafî olarak dar İmphal Vadisi’nde yaşamaktalarken, diğerleri coğrâfî açıdan daha geniş ve tarımsal açıdan zengin yüksek bölgelerde yaşıyorlar. Yine de her iki topluluğun hâkim olduğu mıntıkalarda küçük cepler hâlinde diğerlerinin yaşadığı yerler de var ki kargaşa zamanlarında en çok zarar görenler de onlar oluyor.

Kabile statüsü

Eyalet nüfusunun yaklaşık %60'ını oluşturan Meiteilerin aksine Nagalar ve Kukiler Hindu olmayıp, çoğunlukla Hıristiyanlar. Çin-Tibet etnisitelerinden gelen Naga ve Kukiler, Manipur eyaletinin 6o milletvekilinden sadece 20’sini verme hakkına sahip. Meiteiler 40 vekil verseler, pek çok ayrıcalığı ellerinde tutsalar da tepelik alanlardaki verimli arazilerin %90'ında devlet tarafından kabile olarak tescillenmiş bu iki unsur yerleşik vaziyette. Kavga da büyük oranda bundan çıkıyor zaten.

Hindu ve Hıristiyan hatlarıyla ayrışan iki topluluk, toprak hakları zemininde karşı karşıya geliyor. Mevcut kanunlar, belli arazilere yerleşim iznini kabile statüsü şartına bağlamış durumda. Buna göre Meiteiler bu statüde olmadıklarından yüksek arazilere yerleşemiyorlar ve bu yüzden de kabile statüsü verilmesi taleplerini daha bir sıklıkla dile getiriyorlar. Bu yönde Manipur Yüksek Mahkemesi’ne yaptıkları başvuru kabul edildi ve cevap da olumlu çıktı. Bu da diğer grupları tedirgin etti ve hareketlendirdi.

Kabile statüsü verilen topluluk, siyasî temsilde, okullarda ve devlet kadrolarında avantajlar elde ediyor ve garanti kotalarla pozitif ayrıma tabi tutuluyor. Naga ve Kuki kabileleri; sağlık, eğitim ve diğer devlet kurumlarında zaten yeterince güçlü olan Meiteilerin kabile olmadıkları hâlde bu statüyü elde etmeleriyle birlikte devlet katında ve arazi mülkiyetindeki oranlarının iyice küçüleceği ve istismarlara karşı savunmasız bırakacağı endişesine kapıldı. Mahkeme kararını protesto için 3 Mayıs’ta eyalet başkenti İmfal’da miting tertiplemeye kalkınca, Meiteilerin hışmına uğradılar böylece.

Modi.

  • Modi’nin safkan Hindistan’ı
  • Tıpkı kuzeydeki Keşmir gibi İngiliz idaresi altında bağımsız bir devletken kuruluşundan iki sene sonra yani 1949’da Hindistan’a katılan eyalette başından beri bu katılım kararının oldubittiye getirildiğine dâir bir muhalif hava hep vardı. O gün bugün de etnik çatışmalarla boğuşuyor ve her bir dalgada yüzlerce ölü ve yaralı önemsiz birer istatistik olarak kayıtlara geçiyor. Modi’nin partisinin eyalet meclisindeki 10 milletvekilinin bölge içinde ayrı bir yönetim talebiyle öne atılmaları ise sürecin bambaşka çekişmelere gebe olduğunun habercisi. “Manipur eyaleti bizi korumakta sefil bir şekilde başarısız olduğu için Hindistan Birliği'nden Hindistan Anayasası uyarınca Manipur eyaletiyle komşu olarak barış içinde yaşayacağımız ayrı bir yönetim istiyoruz.”
  • Anlaşılan o ki, Modi sadece Müslümanlardan değil Hıristiyanlardan da arınmış safkan bir Hindistan emelinden vazgeçmiş değil ve işleri ne zaman ters gitse veya seçim yaklaşsa hangi ayarlarla oynaması gerektiğini ezbere biliyor. Yine de insan sormadan edemiyor: Bir süper güç adayının nelerle cebelleştiğine dönüp bakacak olduğunda neler düşünüyor acaba?