Göç meselesi: İnsanlık tarihi Yunanistan’ın acımasızlığını unutmayacak

ÖZNUR KÜÇÜKER SIRENE
Abone Ol

Bir çağ düşünün ki teknolojik imkânlar artıp ‘modern dünya’ gelişirken, insanlar insânî bütün duygulardan mahrum hâle gelmeye başlasın. Çoluk çocuk, yaşlı, engelli demeden bütün göçmenler sırf daha iyi bir hayat hayal ettikleri için her türlü kötü muameleye maruz kalsın. Yunanistan son 2 yılda on binlerce göçmeni insanlık dışı şartlarda geri itti. Geri itilenler arasında yüze yakını boğularak veya donarak hayatlarını kaybetti. ‘Medenî Avrupa’ ise bu çağ dışı geri itme politikasına karşı tepkisiz. Hatta öyle ki Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Ofisi (OLAF) tarafından hazırlanan bir rapora göre, Avrupa Birliği’nin dış sınırlarını korumakla görevli Frontex, Yunanistan’ın Ege’de göçmenleri geri itmesini örtbas bile etti. Peki, göç meselesi daha ne kadar büyüyebilir? Bütün ülkeler Yunanistan kadar acımasız mı?

  • Yıl 1942. “Burası Kudüs” adlı gazeteden bugün bakınca hepimizi duygulandıran siyah beyaz bir fotoğraf. 2. Dünya Savaşı’nda Almanlar Yunanistan’ı işgal edince, Yunanlar Suriye’deki mülteci kamplarına yerleşirler. İşte Halep’teki bir mülteci kampında çekilen bu fotoğrafta Suriyeliler, Yunan mültecilere kıyafet yardımı yapmaktadırlar.

Aradan 100 sene bile geçmeden bütün bunlar unutulur. Yunanistan AB’ye üye olur. İflasın eşiğine gelse de sırtını AB’ye dayayarak tabiri caizse AB’nin “şımarık çocuğu” hâline gelir. Yunanlar, zamanında kendilerine gösterilen merhameti bu sefer kendileri göstermemeye karar verirler. “Sınırlarını korumak” adına insanlıklarını kaybederler.

Peki, şu anda Yunanistan’ın mültecilere uyguladığı politikadaki son durum nedir? Bundan da önce neden göç meselesinin artık bütün dünya ülkelerinin siyasetinin ana gündem maddesi haline geldiğini rakamlarla inceleyelim.

Artan göç hareketleri dünya ülkelerini zorlayacak

2011 yılından beri süren Suriye iç savaşının hem ülke içinde hem de ülke dışında yıkıcı etkileri oldu. Birleşmiş Milletler verilerine göre, savaşın başından bu yana 13 milyon Suriyeli evini, bunların da 6,6 milyonu ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Bugün dünyadaki her 4 mülteciden biri Suriyeli.

Suriye’deki istikrarsızlık devam ederken, dünya yeni bir göç kriziyle karşı karşıya kaldı. Tekrar BM verilerine göre, Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat’tan bu yana Ukrayna’nın savaş öncesi nüfusunun yaklaşık 5’te 1’ine denk gelen 6 milyondan fazla kişi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 8 milyondan fazla kişi ise ülke içinde göç etti.

Suriye ve Ukrayna örneği günümüz dünyasında artık istisnai bir durum olmaktan çoktan çıktı. Dünyada artan savaş ve çatışmalar kadar terör eylemleri, pandemi ve ekolojik felaketler gibi başka etkenler de göçü tetikleyen sebeplerden. BM göç konusunda dünya ülkelerinin dayanışma ve koordinasyon içinde hareket etmelerini sağlayacak etkili bir uluslararası politika geliştiremezse, bu sorun çok daha büyüyecek.

Türkiye göçmenleri̇ kucaklayan tek ülke oldu

Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Ülkede 4 milyona yakın mülteci yaşıyor. Bu durum, Türkiye’nin insânî diplomasisinin bir parçası ve ülkenin dünyadaki imajına, itibarına katkıda bulunarak ‘yumuşak gücünü’ arttırıyor. Türkiye, göçmenlere karşı gösterdiği hassasiyet sebebiyle BM kurumları tarafından sık sık tebrik ediliyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 2018 yılı ortası verilerine göre, 1000 kişi başına düşen mülteci sayısında zirvede sırasıyla Lübnan, Ürdün ve Türkiye var.

Türkiye kendisine düşen görevi fazlasıyla yerine getirirken, AB ise gün geçtikçe çığ gibi büyüyen göç sorunu karşısında kafasını kuma gömmeyi tercih ediyor. AB, Avrupa ülkelerine artan göç hareketlerini engellemek için 18 Mart 2016’da Türkiye ile göçmenler konusunda bir anlaşma imzalama kararı aldı. Türkiye o günden bu yana yasadışı göçmenlerin Avrupa ülkelerine geçişini durdurma konusundaki taahhütlerine uyuyor.

Türkiye ve Orta Doğu üzerine çalışmalar gerçekleştiren Fransız uzman Didier Billion’a göre, “18 Mart 2016’dan sonra AB’ye katılmak için sınırı geçen mülteci sayısında köklü bir değişiklik oldu. Anlaşmadan hemen önce, her gün tahmini 3 bin 500 mülteci Ege denizini geçmeye çalışıyordu. 18 Mart’tan sonra bu rakam günde 40 civarına düştü.” Le Monde gazetesi tarafından aktarılan bir kaynağa göre ise “yıllık rakamlar daha da çarpıcı: Mart 2015’ten Mart 2016’ya kadar 800 bin mülteci Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçmeye çalıştı. Mart 2016’dan Mart 2017’ye kadar bu rakam 26 bine düştü, 2019’da ise 11 bine kadar geriledi.”

Verilen bu rakamlardan da anladığımız üzere, Türkiye AB’nin sınırlarının güvenliğine büyük ölçüde katkıda bulunuyor. Öte yandan 28 Şubat 2020 tarihinde İdlib’de Türk askerlerini hedef alan hava saldırısının ardından, Türkiye sınır kapılarını Avrupa ülkelerine gitmek isteyen sığınmacılara açtığını duyurmuştu. O günden beri Avrupa ülkeleri tedirginlik içinde. Ayrıca hem ülke içinde yabancılara karşı artan tepki hem de AB’nin göç konusunda elini taşın altına koymaması ülkede bu konudaki tahammülsüzlüğü arttırıyor.

Türkiye'nin vicdani karşısında Yunanistan'ın acımasızlığı

Türkiye göçmenlere karşı ne kadar merhametli ise, Yunanistan da bir o kadar vicdansız. Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (KDK) hazırladığı Ege Denizi’ndeki Geri İtmeler ve Boğulan İnsan Hakları Raporu’nda yer verilen Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre, teşkil ettiği bütün hayatî tehlikelere rağmen Yunanistan 2020 yılından 31 Mayıs 2022’ye kadar toplam 41 bin 523 düzensiz göçmeni geri itti.

Yunanistan, uyguladığı insanlık dışı geri itme politikasıyla sadece insan haklarını değil hayat hakkını da ihlâl ediyor. Raporda, düzensiz göçmenlerin bazen elleri arkadan kelepçelenerek, bazen de can yeleği giydirilmeden doğrudan denize atıldığına dikkat çekiliyor. Keza geri itmelerde 2021’de 61, 2022’de 31 Mayıs itibariyle 36, toplamda ise 97 düzensiz göçmen donarak ve boğularak can verdi. 1 Şubat’ta Yunanistan kolluk güçleri tarafından kıyafetleri alınarak Türkiye sınırına bırakılan 22 göçmenden 19’u donarak ölmüştü.

Yunanistan’ın göçmenlere karşı uyguladığı zâlim tavrı gün ışığına çıkaran bir diğer çalışma da Le Monde, Lighthouse Reports, Der Spiegel, ARD Report Munchen ve The Guardian basın kuruluşlarının gerçekleştirdikleri ortak bir çalışma oldu. Hazırlanan rapora göre, Yunanistan, mültecileri Türkiye’ye geri iterken ülkede bir ay geçerli kalış izni vadettiği bazı göçmenlerle işbirliği yaptı.

Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (KDK) hazırladığı Ege Denizi’ndeki Geri İtmeler ve Boğulan İnsan Hakları Raporu’nda yer verilen Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre, teşkil ettiği bütün hayatî tehlikelere rağmen Yunanistan 2020 yılından 31 Mayıs 2022’ye kadar toplam 41 bin 523 düzensiz göçmeni geri itti.

AB de insani değerleri “geri itiyor”

Peki, AB, Yunanistan’ın bu hayat haklarını ihlâl eden politikası karşısında nasıl tepki veriyor? Gerçek şu ki, AB bu durumdan hoşnutsuzluk duymuyor. Sonuç olarak AB ülkelerini ilgilendiren tek mesele, her zaman iddia ettikleri gibi “insan hakları” değil, sınırlarının güvenliği.

Nisan ayında gerçekleştirilen Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde merkez sağcı Cumhuriyetçiler Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Valérie Pécresse, Yunanistan’ın Sisam adasındaki mülteci kampını ziyaret ederek bunun örnek alınması gereken bir “sertlik” ve “insanlık” modeli olduğunu bile söylemişti!

Yunanistan başka AB ülkelerine model oladursun, Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Ofisi (OLAF) tarafından hazırlanan ve Alman Der Spiegel dergisi ve Fransız Le Monde gazetesinde yayımlanan raporda, AB’nin dış sınırlarını korumakla görevli Frontex’in geri itmelerden haberdar olduğu hatta bazılarını kısmen finanse ettiği bile ortaya çıktı. Hatta engellemelerde kullanılan Yunan sahil güvenlik tekneleri, AB kaynakları tarafından finanse edilmiş.

Batı Avrupa ülkelerine yaranmak için göçmenlere karşı uyguladığı zulmü devam ettiren Yunanistan, Ukrayna savaşından ağır darbe alan Avrupa’da işler yolunda gitmezse kendi de bir gün perişan duruma düşebilir. Ne demişler: “Keser döner, sap döner, gün gelir, hesap döner.”

Türkiye ise 1 milyon Suriyelinin geri dönüşü için hazırlık yapıldığını açıkladıktan sonra özellikle kaçak göçmenler konusundaki politikasını sertleştiriyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da ifade ettiği gibi “Burayı bir kaçak göç merkezi haline getirmek istemiyoruz. Bu da Avrupa’nın bir projesi: ‘Bize gelmesinler Türkiye’de kalsınlar.’ Biz senin enayin değiliz.” Yunanistan vicdansızsa, Türkiye de vicdan sahibi olduğu için Avrupa’nın “mülteci ambarı” olacak kadar saf değil.