Gerçeklere kör, doğrulara sağırlar ama iftiraya gelince dil pabuç gibi!
ABD Başkan adayı Joe Biden’ın Türkiye’deki muhalefeti kuklası gibi gördüğünü ve Erdoğan’ı ‘devirmek için’ onları kullanmayı deneyeceğini itiraf ettiği sözleri geçtiğimiz hafta gündemi değiştirdi. Muhalefet ise ‘ama bu konuşma 7 ay önceydi, neden şimdi gündeme geldi’ çırpınışıyla düştükleri bu aşağılayıcı durumdan çıkmaya çalıştı. Aslında videoyu gündeme getiren, muhalefetin büyük ortaklarından HDP’nin çok yakından tanıdığı ve PKK konusunda ‘sırt sırta verdiği’ bir isimdi. Bu gerçeğe kör bakan muhalefet, Trump’ın canlı yayında yaptığı yeni açıklamaya da sağır kaldı.
Her ne kadar kendini ‘liberal’ olarak tanımlasa da, bütün hayatını ‘devletin kasasından’ idame ettirdi.
1973 yılında henüz 31 yaşındayken ABD’nin en genç senatörlerinden biri olduğunda, muhtemelen tüm çevresi onun gelecekte büyük bir adam olacağını düşünmüştü. Ama onun ‘büyük bir adam’ olmak için hiç de acelesi yoktu ve 31 yaşında oturduğu Delaware senatörlüğü koltuğundan tam 36 yıl boyunca kalkmadı.
2008’de Cumhuriyetçi Parti’den başkan aday adayı oldu. Neredeyse aday olmayı da başaracaktı ama o günlerde ABD’de değişim rüzgârları esiyordu ve ‘cumhuriyetçi beyaz adam’ değişim için fazla eski kalmıştı. Yenilgiyi kabul edip aday adaylığından çekildi ve partisinin diğer adayına destek verdi. Diğer aday ise, siyahî diye pazarlanan ancak içi kapkara çıkan ABD’nin gelmiş geçmiş en sadık ‘ev zencisi’ Barack Obama’ydı.
- Obama, başkan adayı olduğunda büyük bir vefa örneği göstererek sabık rakibini başkan yardımcılığına getirdi. Böylece 36 yıl boyunca devletin sırtına binen müzmin senatör, sonraki 8 yılı da Obama’nın sırtında geçirdi.
Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde Trump’ın karşısında aday olan Biden, eğer anketler yine bir sürpriz yapmazsa, ABD’nin 46. başkanı olmaya hazırlanıyor. Hillary Clinton ve Trump arasındaki yarışta sürekli Clinton’ı önde gösteren anketlerin itibarı ise ABD’de çok yüksek değil. Ama eğer bu kez tuttururlarsa, ABD’nin yönetimi tekrar bir ‘aşırı liberal demokratın’ eline geçecek ve Biden da artık kimsenin sırtına binmek zorunda kalmayıp doğrudan devletin tepesine çökecek.
Aşırı Liberal ve 'Çocuk Düşkünü'
Hayatı boyunca devlete bağımlı yaşayan Biden, buna rağmen kendisini ‘tam bir liberal’ olarak tanımlıyor.
- ● Evanjelist olmasına rağmen garip bir laiklik anlayışına sahip.
- ● Kilisenin kamu sahasında etkin olmasına sıcak bakmıyor. Ama bunu çok fazla da dillendirmiyor.
- ● Eşcinselliği destekliyor hatta onlar arasındaki sapkın sözde ‘evliliklerin’ yasallaşmasını istiyor.
- ● ABD’de bile tabu olan kürtaj konusunda ise ‘isteyen istediğini yapsın’ felsefesini savunuyor.
- ● Kürtaj konusunda ‘alınan’ çocuğun fikirlerine önem vermeyen Biden, yaşamayı başaran çocukların özgürlüğünü de çok önemsemiyor. Zira 2016’da ortaya çıkan, Barack Obama, Clinton ailesi ve daha pek çok üst düzey ismin karıştığı “Pizza Gate” skandalında onun da adı geçiyordu.
- ● Pedofili adı altında çocuk tecavüzü ve işkencesi içeren partiler verdiği tespit edilen bu insanların as kadrosunda yer alan Biden’ın, çocuklarla ‘aşırı samimi’ görüntüleri ABD’yi kısa süreliğine sallamıştı. Ama onun gibi düşünen ‘aşırı liberal’ ajanslar sayesinde daha da kısa sürede aklandı ve skandalın üstünden dört yıl geçtikten sonra ABD başkanlığı için aday olmayı başardı.
2016’da Karizması Çizildi
2003 yılında Irak Savaşı’nı destekleyen Biden, en az cumhuriyetçiler kadar savaş düşkünü bir profil çizdi. Obama’nın Suriye başta olmak üzere iç karışıklık çıkardığı ve kan akıttığı her operasyonda onun da parmağı vardı. Filistin meselesinde İsrail’e şartsız desteğini hiçbir zaman gizlemedi. Hatta kendini ‘Yahudi olmayan bir Siyonist’ olarak tanımladı.
Başkan yardımcılığının son günlerinde yaşanan 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminde de aktif rol oynadı. Hatta darbe girişimini Türkiye’deki bazı ‘gazeteci’ görünümlü ajanlara önceden haber verdiği ortaya çıktı. Ama FETÖ’ye verdikleri görev başarısız olunca, Türkiye’ye gelerek ikiyüzlü bir şirinlik tiyatrosu oynama görevi de yine ona verildi.
Biden 24 Ağustos 2016’da Türkiye’ye gelmek üzere uçakta yolculuk yaparken, Türkiye de siyasi ve askeri bir hamle ile Biden üzerinden ABD’ye son zamanların en sert cevabını verdi.
Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen Biden ve Obama’nın desteklediği PKK’lılar Menbiç’i geçmiş ve DAEŞ ile el ele vererek Türkiye sınırına saldırılarını artırmıştı. Türkiye’nin bu konudaki tüm uyarılarını yalanlarla geçiştirmeyi âdet haline getiren Biden, 24 Ağustos gecesi Türkiye’ye indiğinde Türk askerinin Fırat’ın batısında operasyona başladığını öğrendi. Fırat Kalkanı Operasyonu, Obama’nın Suriye siyasetine vurulmuş en büyük darbeydi. Biden için ise siyasi kariyerindeki en ‘aşağılayıcı’ durumdu. Başkan Yardımcısı, bugüne kadar gelebildiği en üst makamda yaşadığı bu en büyük darbeyi unutmadığını geçen hafta tekrar gündeme gelen sözleriyle ortaya koydu.
Biden Ne Demişti?
Biden tartışılan sözlerini Ocak ayında New York Times'ın hazırladığı The Weekly programında sarf etmişti. Videoda 2 dakika 12 saniye boyunca Türkiye’yi nasıl dizayn edeceği konusunda konuşan Biden şunları söylemişti:
"Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Bazı silahları ona satıp satmayacağımızla ilgili, bir bedel ödemeli. Özellikle de üzerinde F-15 uçurarak çözmeye çalıştıkları bir hava savunma sistemleri olduğunu düşündüğümüzde. Bunlar hakkında çok endişeliyim.
Ama hâlâ, geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle. (Erdoğan ve partisi) Dağıldı, İstanbul'da dağıldı, peki biz ne yapıyoruz? Oturup teslim mi olacağız? Yapacağım son şey ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Onunla Kürtler konusunda birkaç kez görüşmüştüm. O dönemde henüz üzerlerine gitmiyorlardı.
Her neyse, şunu açıkça belirtmeliyiz… Günün sonunda Türkiye de Rusya'ya bağımlı olmak istemez. Çok endişeliyim, çok endişeliyim. Hava sahalarımız ve onlara erişimimiz konusunda da çok endişeliyim. Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek onun bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmek bizim için çok çaba gerektiren bir iş. Özellikle de Doğu Akdeniz'deki petrol faaliyetleri gibi uğraşması çok uzun süren birçok diğer konu… Ama cevabım şu; evet endişeliyim."
“Bize İstikameti Millet Gösterir"
Biden’ın sözleri, Cumhur İttifakı’nda fazla şaşkınlığa neden olmadı. Obama’nın yardımcısıyken Türkiye’ye karşı takındığı ikiyüzlü tavır, hatta Kıbrıs Barış Harekâtı zamanlarında ABD senatosuna verdiği Türkiye düşmanı teklifler, Biden’ın bu sözleri için alt yapıyı oluşturmuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tartışmalara girmemeyi tercih etti. Gündemi meşgul eden konuyla ilgili Biden’ın adını kullanmadan “Bize istikameti millet gösterir” başlıklı yazılı bir mesaj yayınlayan Erdoğan “Biz kimin ne dediğine değil, milletin ne istediğine, hangi istikameti gösterdiğine bakarak yolumuza devam edeceğiz. Gereksiz tartışmalarla enerjimizin bölünmesine, vaktimizin zayi edilmesine, dikkatimizin dağıtılmasına izin vermeyeceğiz” diyerek Türkiye’nin daha yapacak çok işi olduğunu belirtti.
- Devlet Bahçeli’nin mesajı ise biraz daha sertti. Bahçeli “Darbelerin, müdahalelerin, krizlerin, terör eylemlerinin ve demokrasi karşıtı arayışların gerisinde kimlerin olduğu da esasen tescillenmiştir... Muhalefete açık destek vermekten bahseden Biden’ın kimlerle, hangi zeminlerde kapalı devre irtibat ve ilişki halinde olduğu geldiğimiz bu aşamada gün yüzüne çıkarılmalıdır” dedi.
7 Ay Susanlar, "Neden 7 Ay Sonra?" Diyor
Muhalefet kanadı ise önce büyük bir aşkınlık yaşadı. Biden’ın konuşması, Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yaptığı “Dostlarımızla birlikte iktidar olacağız” sözlerinin üstüne gelince, o dostların kim olduğu daha iyi anlaşıldı. Dostları tarafından ifşa edilen muhalefet kanadı, bu kez Biden’ın ocak ayındaki konuşmasının neden şimdi gündeme geldiğini tartışarak hedef şaşırtmaya çalıştı. Muhalefet için sorun Biden’ın kendilerini aşağılayan ve vatan haini ilan eden sözleri değil, bu sözlerin 7 ay sonra tekrar gündeme gelmesiydi. Kendilerini töhmet altında bırakan sözlere 7 ay boyunca cevap vermeyen ittifakın büyük ortaklarına, küçük ortaklar Davutoğlu ve Babacan da katıldı. Hatta yabancı devletler tarafından fonlanan medya ve merkez medya da Biden’ın sözlerinden çok ‘neden şimdi?’ tartışmasını gündeme aldı.
Fakat Kılıçdaroğlu, tartışmaları farklı bir istikamete çekerek hedef şaşırtma politikasını devreye soktu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’u hedef alan Kılıçdaroğlu, Biden’ın sözlerinin neden 7 ay boyunca gündeme getirilmediğini doğrudan Altun’a sordu. Tartışma bu sözlerden sonra istikamet değiştirerek, şahsi bir kavgaya dönüştü ve CHP’nin çizdiği istikamette yavaş yavaş seviyesiyle birlikte etkisi de düştü.
Videoyu Kim Gündeme Getirdi?
Biden’ın videosunun 7 ay sonra tekrar gündeme gelmesi muhalefeti endişelendirdi. Eski bir başbakanın “Soruyoruz: Kim bu dış mihraklar? Cevap yok elbette” sözleri; CHP’li Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nun “Erdoğan seçimle ya da başka şekilde gidecek” sözleri gündemdeyken Biden’ın açıklamalarının tekrar konuşulması muhalefeti “suçüstü yakalanmışlık” psikozuna soktu. Oysa Biden’ın sözlerini 7 ay sonra tekrar gündeme getiren, PKK’lı bir sözde gazeteciydi. Videonun ilgili bölümünü keserek sosyal medyasında yayınlayan Arif Zerevani, Kuzey Irak’ta Barzani’ye yakın Kürt bir gazeteci. PKK’ya yakınlığı ve Türkiye’yi de içine alan bir ‘Kürdistan’ hayali kurmasıyla tanınıyor. Aynı zamanda PKK’nın siyasi kanadı HDP’yle ortak bir çizgide yürüyor. Dolayısıyla videoyu dolaşıma tekrar sokan da, aslında CHP’nin ve genel olarak ‘Erdoğan karşıtı’ muhalefetin bir parçası.
Muhalefetin Yapamadığını Trump Yaptı
Biden’ın sözleri sonrası savunma yapmak yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetine saldırı politikası izleyen muhalefet, nihayetinde Biden’ı da troll ilan edecek seviyeye geldi. Hatta CHP’li vekiller, onların yandaşı gazeteciler ve sosyal medya trolleri, Biden’ın bu açıklamayı “Erdoğan’ın elini güçlendirmek için” yaptığını iddia edecek kadar mantık sınırlarını zorladı. Muhalefet bu işin içinden çıkmaya çalışırken, onlara ‘kukla’ gözüyle bakan ‘dış güçler’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetimine nasıl baktığını ortaya koyan açıklama yine Trump’tan geldi.
- Önce bir televizyon kanalına konuşan, ardından bir mitingde aynı vurguyu yapan Trump “Çok zeki insanlarla uğraşıyorsunuz. Bu ülkelerin dünya çapında satranç oyuncusu liderleri var, onları tanıyorum. Mesela, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bu durumda Biden gibi nerede olduğunu dahi bilmeyen ve bodrum katından çıkıp konuşamayan birine başkan olarak sahip olamazsınız” dedi. Trump, Doğu Akdeniz meselesini de kast ederek bazı devlet başkanlarının kendisinden Erdoğan'ı aramasını istediklerini, çünkü Erdoğan'ın kendisini dinlediğini söylediklerini belirtti.
Trump geçtiğimiz ay da yine benzer bir açıklama yapmış, Çin ve Rus devlet başkanları ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ismini zikrederek “Bu insanlar zehir gibi zeki. Uğraştığın muhatapların arasında zeki olmayan kimse yok. Yüzde 100 zeki olmayan birini başkan seçemeyiz” demişti.
Onlarda Bu İşler Nasıl Yürüyor?
‘Dış güçler’ tarafından desteklendikleri yine o ‘dış güçler’ tarafından defalarca itiraf edilen, kendi açıklamalarında da onlardan ‘dostlarımız’ diye bahseden muhalefet Biden’ın konuşması sonrası ‘dış güçlere’ cevap vermek yerine yine kendi hükümet ve Cumhurbaşkanı’na sataştı. Dünyanın en büyük ‘dış gücü’ ABD’nin bu konulardaki tutumu ise muhalefete ders niteliğinde. Son örneği geçtiğimiz Kasım ayında yaşamıştık. ABD’de başkan Trump’ın en büyük düşmanı olan, hatta onu hapse attırmak için ne gerekirse yapacağını söyleyecek kadar ileri giden Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, 2019 Kasım ayında Fransa’ya yaptığı bir ziyarette gazetecilerin karşısına geçti. Bir gazeteci, Trump’ın Meksika konusundaki tutumuyla ilgili soru sorarak, Pelosi’ye Trump’ı eleştirmesi için iyi bir fırsat sundu. Pelosi’nin cevabı ise politika tarihine geçecek türdendi: “Prensip olarak Amerika sınırları dışında ABD Başkanı hakkında konuşmuyorum.” Bu tavır, güçlü olabilmek için önce dışarıya karşı içeride birlik olabilmenin önemini gösteriyordu.