Filistin davasını kimseye bırakmayan İran nasıl İsrail’e can simidi oluyor?
2024 yılının ilk günleri, İran ve akabinde tüm bölge için hareketli başladı. Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü'nün eski komutanı Kasım Süleymani’nin mezarı civarında gerçekleşen saldırıda 90’dan fazla insan öldü ve 200’den fazla kişi yaralandı. Böylelikle “Halep Kasabı” olarak ünlenen Kasım Süleymani’nin adı ölümünün 4. yıldönümünde tıpkı yaşadığı vakit olduğu gibi kan ile özdeşleşmiş oldu. DEAŞ’ın saldırıyı üstlenme tarzı, Tahran yetkililerinin hadiseyle ilgili açıklamalarındaki şaşkınlığı ve ardından Irak, Suriye ve Pakistan topraklarına füze saldırısı, İran’dan alevlenen ateşin nasıl tüm bölgeye sıçratıldığını gözler önüne serdi. Şimdi Kerman patlamalarıyla birlikte İsrail’in yeni dönem Gazze saldırısı ardından şişirilen “Filistin'i savunan İran balonu” söndüğüne göre İran gerçeğini sorgulama zamanı…
İran’ın Ortadoğu politikasının bir numaralı adamı Devrim Muhafızları Ordusu eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani 2020’de Irak’ta ABD tarafından öldürüldüğünde Ali Hamaney, Süleymani’nin ölümünün dirisinden daha fazla düşmanlara zarar vereceğini söylemişti. Hamaney’e göre dostun kim düşmanın kim olduğu tartışmasını bir tarafa bırakıp ölümünden sonra doğrudan Kasım Süleymani ile ilgili meydana gelen felaketlerin başlıklarına bir bakalım.
En iyi bildikleri cenaze törenini bile beceremediler
Süleymani Irak’ta öldürüldükten sonra İran çok iyi bildiği cenaze üzerinden prim yapmayı sonuna kadar kullanmak istedi. Cenaze önce Irak’ta Kazemeyn, Bağdat, Necef ve Kerbela şehirlerinde gezdirilip büyük bir propaganda festivali niteliğinde temsili cenaze töreni yaptırıldıktan sonra İran’a getirildi.
İran’da ise Ahvaz, Meşhed, Tahran ve Kum şehirlerinde ihtişamlı merasimlerin ardından Süleymani’nin doğduğu şehir Kerman’a defnedilmek istendi. Günlerce planlamaya ve âdeta tüm ülkenin bu propaganda şölenine odaklanmasına rağmen finalde tam bir İran eseri ortaya çıktı. Kerman’da cenaze törenindeki organizasyon zaafından mütevellit 57 kişi ezilmek suretiyle öldü.
Felaket uluslararası boyut kazandı
Henüz cenaze törenindeki facianın şoku atlatılmamıştı ki yeni bir felaket daha tarihe geçti. İran’ın Devrim Muhafızları Ordusu, Tahran’dan kalkan Ukrayna Hava Yolları'na ait 752 sefer sayılı yolcu uçağını iki füze ile hedef alarak başkent semalarında patlatarak 176 kişiyi öldürdü.
Tam iki gün olayı inkâr edip örtbas eden İran yetkilileri uluslararası baskı sonucunda itiraf etmek zorunda kaldılar. Cinayetten 4 yıl geçmesine rağmen hadiseyle ilgili birkaç düşük rütbeli askerin birkaç yıl hapis cezası aldığı söylense de göstermelik bile olsa hiçbir üst düzey yetkili görevden alınmadı. Aksine ödüllendirir gibi terfi edildi. Süleymani’nin ölümünden sonra hayatını kaybedenler sadece İranlılar değildi, birçok milletten yolcu vardı.
Ukrayna yolcu uçağının sıradanlaşmış bir İran beceriksizliği sonucunda yanlışlıkla vurulduğuna inanmak zor. Zira o sırada Tahran, Hamaney’in “sert intikam” ifadesinin altını doldurmaya çalışırken, Irak’taki ABD’nin üssüne saldırdığını iddia ediyordu. Ukrayna yolcu uçağının ise ABD’nin muhtemel bir karşı saldırısı için hazır vaziyetteki hava savunmanı tarafından “insânî hata” sonucu vurulduğunu ileri sürüyordu. Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı Hacizade’nin, koskoca yolcu uçağının 3.5 metrelik kruz füzesi sanılıp yanlışlıkla vurulduğu açıklaması elbette toplum nezdinde kabul görmedi.
İran birçok milletten yolcusu bulunan bir yolcu uçağını kasten vurup dünya kamuoyuna mesaj vererek ABD saldırısını önlemeye mi çalıştı, yoksa gerçekten bir beceriksizlik mi böyle bir cinayete yol açtı bilinmez. Fakat neticede Kasım Süleymani’nin ölüsünün bile sivillerin katline vesile olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ayrıca 2 Kasım 2023’de Trump'ın, İran’ın sözde “sert intikam” adıyla ABD üssüne füze fırlatmadan önce Amerikalılara haber verip can zayiatına yol açmama sözü verdiğine dair ifşasını da şuraya not edelim.
Son perde DEAŞ saldırısı
Kasım Süleymani adıyla bağlantılı ve ölümle sonuçlanan felaketler silsilesindeki sonuncu perde ise DAEŞ saldırısı iddiasıydı. Ölümünün 4. yıldönümü münasebetiyle memleketi Kerman’da düzenlenen törende 2 patlama gerçekleşti. Olayda 90’dan fazla kişi öldü ve 200’den çoğu yaralandı. Unutulmaya yüz tutmuş olan DEAŞ, saldırıyı bir gün gecikmeyle üstlense de İranlı yetkililerin birbiriyle çelişen açıklamaları soru işaretlerine yol açtı.
- Filistin'i savunma balonu nasıl söndü?
- İran rejimi kuruluşundan itibaren varlığını birkaç temel iddiaya düğümledi. Onlardan biri de İsrail düşmanı ve Filistin savunuculuğu oldu. Tahran’ın sunduğu resmî vitrin dikkate alınırsa Filistin davasını kimseye bırakmadıkları görülüyor.
- Resmi takvimde yer alan Kudüs Günü, İsrail’in varlığını asla kabul etmeyen devlet politikası, İsrail'e karşı Hizbullah örgütlerine destek verdiğini çekinmeden açıklayan İran, Filistin'in dostu olmayacak da kim olacak diyebilirsiniz. İran bu kanaati her zaman ve her yerde diri tutmaya çalışıyor, tribünlere oynuyor. Fakat olup biteni yan yana koyup “Sahiden bu işten kim kârlı çıkıyor, Filistin mi, yoksa İsrail mi?” sorusu sorulduğunda büyü bozuluyor.
- Şimdi yaşanan son hâdiseden yola çıkarak biz de bu soruyu soralım ve yaşananları 7 Ekim itibariyle ele alalım. Gözü dönmüş Netanyahu yönetimi İsrail kamuoyunda bile meşruiyetini yitirmişken, Filistin meselesi yeniden hem de yüzlerce masumun kanı pahasına dünyanın gündemine oturup, vicdanı paslanmış en kayıtsızları bile İsrail aleyhindeki safa katmışken, her konuda İsrail’i suçlayan İran nasıl karşılık veriyor? İSRAİL'E TEK KÖR KURŞUN ATMAYIP, İDLİB'DE MÜSLÜMAN SİVİLLERİ BOMBALAYARAK...
- Kerman saldırısı sonrası birbiriyle çelişen soru işaretleriyle dolu açıklamaları kenara koyarsak İranlı yetkililerin bir ağızdan söylediği tek şey olanlardan İsrail’i sorumlu tutmaktı. Oysa canı istediği zaman dilediği İranlıyı dilediği yerde vuran İsrail'in böyle bir saldırıdan nasıl bir menfaat sağlayacağı bir muamma. Üstelik yaşananlar tam tersini gösteriyor. Zira İran, Kerman olayının intikamını İsrail’den alacağım deyince ne yaptı?
- İsrail dışında hemen her yeri bombaladı. Kuzey Irak’ta İsrail üssü diyerek bir işadamının evine füze attı, çocuklar dâhil sadece sivilleri öldürdü. Suriye’ye güya DEAŞ’ı vurma iddiasıyla füze fırlattı, yine olan sivillere oldu. Pakistan’a saldırısı ise başlı başına bir çılgınlık ve orada da yine ölenler siviller oldu. Sorumlu madem İsrail'dir, o vakit niçin İsrail'e füze yağmıyor da nerede Müslüman siviller varsa orası füzelerle kevgire dönüyor?
Pakistan’a saldırı ne anlama geliyor?
Kerman saldırısından sonra Tahran’ın yeni çılgınlığı, Pakistan’a füze saldırısı oldu. Sivilleri katletmek İran adına yeni bir şey değilse de Pakistan topraklarına saldırı bir ilk oldu. Pakistan’ın da İran'a karşılık vermesiyle bu kez İran’da birkaç sivil öldü. Fakat burada gözden kaçmaması gereken mühim bir nokta var.
Kırk küsur yıldır her zaman vekil güçler kullanıp güya elini kirletmeyen İran ilk defa hem de Pakistan gibi nükleer güce sahip bir ülkeye doğrudan saldırdı. Bu husus yıllardır konuşulan ama uygulamada netleşmeyen savunma stratejisinin artık değiştiğine işaret ediyor. Pek tabi İran okuması yaparken iç siyaset gerçeğini göz ardı edersek meseleyi net bir şekilde anlayamayız.
İç siyasette reformlar ve ekonomik iyileştirmeler gibi halkın haklı taleplerine çözümler üretemeyen İran yönetimi, karanlığa varan geri dönülmez bir yolda ilerliyor. Yönetime karşı memnuniyetsizliğin giderek arttığı, reform yeteneğini ve umudunu tamamen yitiren bir ülkede yapılan her dış siyaset eyleminin iç siyasete dair yansımaları olacaktır.
Mütekabiliyet gerçeğini görelim
Katı mezhepçi bir yaklaşımla din meselesini bir zulüm aygıtına çeviren yönetime doğan tepkileri İslam düşmanlığı ve Batı taraftarlığı üzerinden okumaya çalışmak kolaycılıktır ve sadece İran rejiminin ekmeğine yağ sürer. Türkiye'de maalesef sık görülen hatalı bir yaklaşımdır bu.
Bir diğer konuysa Türkiye’nin yumuşak karnı olan terör meselesinde mütekabiliyet gerçeğini gözden geçirmek olmalıdır. Belki o zaman Suriye’de Türk Ordusu ile savaşan Kasım Süleymani gerçeği daha net ortaya çıkar ve hangi gerekçelerle Türkiye’de Süleymani adına boy boy anma törenleri yapıldığı da artık sorgulanır!