"Evde doğumu kim neden zorlaştırıyor, amaçları ne?"
Gerçek Hayat olarak ulaştığımız pek çok aile evda doğum yaptıktan sonra çocuklarını nüfusa kayıt ettirememekten yakınıyor. İşin ilginci ise bazı nüfus müdürlükleri kolayca kayıt yapabilirken pek çoğunun yapmaması. Nüfusun görevi kayıt yapmak, Sağlık Bakanlığı’na sormak değil. Sağlık Bakanlığı’nın görevi ise pek çok ülkede olduğu gibi aileleri hastanelere yönlendirmek yerine anne adayının tercihine saygı göstermek. Ama Nuh diyor peygamber demeye yanaşmıyorlar. Belli ki, dert, ailelerin dediği gibi insanları hastanelere yönlendirmek… Sonrası mâlum!
Bir yanda en az üç çocuk isteyen siyaset kurumu, diğer tarafta doğan çocukların nüfus kaydını yapmayan bürokrasi. Çocukların nüfus kaydının yapılmamasının tek bir nedeni var: Evde doğum yapmak! Türkiye’nin yeni krizi, evde doğan yani hastanede doğmayan çocukların nüfus kaydının yapılmaması. Kriz her geçen gün büyüyor. Çünkü bürokrasi ailelere zorluk çıkarmayı kendine görev edinmiş. Çocuğunun doğduğuna sevinemeyen aileler kapı kapı dolaşıyor ama her kapı duvar olunca ümitlerini kaybettiklerini söylüyorlar. Son yıllarda dünyada hastanelerdeki medikal müdahalelere ve teknolojiye maruz kalmak istemeyen anne adayları, tüm dünyada evde doğuma yönelmiş durumda. Pek çok ülke buna saygı duymakla kalmıyor, aynı zamanda yardım ediyor. Hatta maddî ve mânevî destek sağlıyor.
Türkiye’de ise evde doğurmak ‘suç’ sayılıyor. Mesela 2018 yılında Amerika'da yapılan bir çalışmaya göre ülkede 2004 yılında 35 bin 578 olan evde doğum sayısı, 2017 yılında 62 bin 228’e yükselmiş. Yaklaşık 62 doğumdan biri hastane dışında gerçekleşmiş. Böylesi ilgi gören bir yöntem, ülkemizde uygulandığında ise türlü sorunları yanında getiriyor. Çiftler ortak karar neticesinde tüm sağlık kontrollerini yaptırdıktan sonra doğum için hastane yerine kendi evlerini tercih ediyor. Anneler, hamilelik boyunca hastaneye gitmesine rağmen doğum anında bir sağlık görevlisinin hazır olmaması ya da haberdar edilmemesi gerekçesiyle, çocuğun kendilerine ait olduklarını ispat etmek zorunda kalıyor. Bunun için de DNA testi yaptırmaları isteniyor. DNA testini devlet karşılamadığı ve pahalı olduğu aileler yaptıramıyor. Evde doğum yapan ailelerin söylediklerine bakılırsa, en büyük risk, karşılaştıkları bu sorun sebebiyle 2. ya da 3. çocuğu düşünmüyor olmaları. Evde doğum tecrübesi yaşayan ebeveynlerin maruz kaldığı zorlukları, karşılaştıkları durumları bir de onlardan dinledik.
Hangi devletse o ‘devlet istemiyormuş’
Eşi evde doğum yapan ve ismi bizde mahfuz bir baba, kendisi ve eşinin isteyerek evde doğum yaptığını söylüyor. Baba, kimlik almaya nüfus müdürlüğüne gittikten sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor, “Nüfus müdürlüğündekiler bana engel çıkarmak istediler. CİMER’i arayıp telefonda memurları görüştürdüm. Söyledikleri yalanlardan döndüler ve beni müdürle görüştürdüler. Müdür, ‘sözle beyan işlemleri başlatırsak aylar sürer. Sağlık ocağından belge getirirsen hemen yaparız’ dedi.”
Sağlık ocağına gittiği doktorun kendisini oyalayıp belge vermediğini söyleyen baba, daha sonra soluğu ilçe sağlık müdürlüğünde almış. “Müdür dâhil herkesle konuştum. Müdür, ‘evde doğumu devlet istemiyor’ dedi. Bana hiçbir olur yol sunmadılar. Ben de vicdanlı bir doktor bulup doğum belgesi düzenlettim ve kimlik aldım.”
Başka bir akrabasının daha evde doğum yaptığını ifade eden baba, “Onlar da sözlü beyanla nüfusa başvurdu. 1 sene geçti hâlâ kimlik alamadılar. DNA testi istiyorlar şimdi de. İlk çocuğu da evde doğmuştu. O zaman muhtarın nüfusta çalışan bir tanıdığı vasıtasıyla hemen kimlik vermişlerdi. Bazılarına da eve polis veya sağlık ocağından gelip, bakıp kimlik veriyorlarmış” diyerek çevresindekilerin yaşadığı sorunları aktardı.
7 aydır kimlik alamadık
Ankara Keçiören’de ikamet eden Duhan Uzun 7 aylık çocuğuna henüz kimlik çıkaramayan bir baba. Çocuğun kendilerine ait olduğunu ispat için DNA örneği istendiğini belirten Uzun, testin pahalılığından yaptırmayacağını söylüyor. “Bize ‘niye test yaptırmak istemiyorsunuz’ diyorlar. Ben niye yaptırmayayım, bin liradan aşağı değil bugün bir DNA testi... Devlet karşılamıyor, özelde ise 3 bin liraya yakın para istiyorlar. Niye gidip, benim olan çocuğu ispat etmek için bin lira vereyim. Benim farklı bir şüphem ve sıkıntım yok. Kurumun böyle bir şüphesi varsa, kendilerinin bu işi yapması lazım.”
DNA masrafını karşılasınlar
Yine benzer şekilde çevresinde evde doğum yapıp çocuğuna kimlik alan aileleri örnek veriyor Uzun. Bu aileleri emsal göstererek dilekçe verdiklerini ama hepsinin sonuçsuz kaldığını aktarıyor. “Emsalleri göstererek tekrar nüfusa müracaat ettik. Farklı şehirlerde evde doğum yapanların kimisine kimlik verilmiş kimisinden DNA istenmiş. Biz de aynı adımları izledik ama bize verilmedi. ‘Bu işin çözümü DNA, başka da bir çözüm yok’ dediler. Yeniden dilekçe vermemize rağmen dilekçelerimizi de kabul etmiyorlar. Bunu da yazdık CİMER’e. Yanlış anlaşılıyor olabiliriz ama biz DNA'dan kaçmıyoruz. Bunu devlet, maddi olarak karşılayacaksa DNA vermeye de hazırız.
Amaçları hastanede doğum
Kendilerine, “Hangi çağda yaşıyoruz, neden hastanede doğum olmadı” diye sorular sorulduğunu da ifade ediyor baba Uzun. “Asıl amaçları, kimse evde doğum yapmasın, hastanede yapsın” diye de ekliyor. “Tek dertleri bu. Açık diyeyim, biz evde doğumu kendi isteğimizle yaptık. Yasal olarak, evde ebeyle doğum serbest. Ama insanlara onlarca zorluk çıkartılıyor. Bu nasıl bir yasallık anlamıyorum. Prosedürleri de öyle zorlaştırıyorlar ki, insanlar en son ‘Hastanede yapalım şu işi’ diyor. Devlet büyüklerimiz 3 çocuk diyor. Ama birileri, evde doğum yapanların çocuklarını nüfusa kaydetmiyor.”
Karısının hamileliği boyunca farklı hastanelerde muayene olduğunu söyleyen eş, çaresizliğini şu sözlerle dile getiriyor, “Hatta aile hekimliğindeki hemşireden ıslak imzalı yazı aldık, ‘Ben şahidim hamile olarak gelip gittiğine’ diye. Toplum sağlığına o yazıyı götürüyoruz, hemşirenin o yazısını kimse dikkate almaz diyor. Peki, o zaman neyi dikkate alıyorsunuz?”
Savunmamız bile alınmadı
Duhan Uzun’un eşi Sema Hanım ise hamilelik sürecinde yaşadıklarını şöyle aktarıyor, “18 Ağustos'ta evde doğum yaptım. Çünkü sağlık prosedürlerini zararlı gördük. Hamileliğimin 10. haftası ve 37. haftasında aile hekimliğine gidip bebeğin kalp atışlarını dinledik, kan tahlillerimizi verdik. Evde doğum alternatifiyle karşılaşınca evde doğurmaya karar verdim. Güvenilir bir ebeyle doğum yaptık.”
Evde doğum yapacağına dair yetkili kurumlara haber verdiğini ifade eden Sema Uzun, doğum sonrasında da evde doğum yaptığını bildirdiğini söylüyor. Uzun, doğum sonrası doktor kontrolünde yaşananları ise şöyle aktarıyor: “Hekimim ‘doğumun olacağına dair bilgim var, bebeğin ilk kontrolleri için 24 Ağustos'ta gelin’ dedi. Gittik ama topuk kanı aldırmadık. Aşı yaptırmadık. Hekim de bebeğin ilk kontrollerini yapmadı, bizi hastaneye yönlendirdi. Pandemi dolayısıyla gitmedik.”
Sema Uzun, eşinin nüfusa kimlik için başvuruda bulunduğunu, tahkikat yapıldığını ama hamileliğe ilişkin delil olmadığı için başvurularının reddedildiğini belirtti. Anne Uzun, “Konuyu tahkik etmeden sonucu yine DNA’ya bağladılar. CİMER’e yazdık defalarca. Evimize gelmediler. Tanıklarım da vardı. Savunmamızı bile almadılar. Sözlü olarak DNA istemekten başka bir işlem uygulamıyorlar” diyerek dosyalarının bilerek kapatılmadığını ileri sürüyor.
Devlet düşmanı muamelesi gördük
Samsun’da yaşayan, evde doğum yapan bir anne de diğer ailelere benzer süreçleri yaşadığını dile getiriyor. Hamile olduğunu öğrendikten sonra farklı illerde farklı sağlık kuruluşlarına müracaat ettiğini söyleyen anne, hemşirelerin kendilerine cephe aldığını ileri sürüyor. “Hastanedeki hemşireyle aşı üzerine konuştuk. Hemşire konuştuklarımızı doktora söylemiş. Doktor bana, çocuğuma aşı yaptırıp yaptırmayacağımı sordu. Ben de düşünmediğimi söyledim. Bize orada bir cephe aldılar. İlaç da almadığım için kırmızı listeye düşmüş gibi oluyorum ister istemez.”
DNA tek yol
Kendisinde anemi olduğu için devlet hastanesindeki doktorun kendisini hastaneye almadığını belirten anne, pandemi nedeniyle bir daha kontrol için hastaneye gitmediğini söylüyor. Tıbbî müdahalelere karşı oldukları için kendilerine kötü muamelede bulunulduğunu vurgulayarak, “25 Aralık’ta çocuğumuz doğdu. Sağlık ocağına gittik, bizimle uğraşmak istemediler çok kötü bir şey yapmışız gibi bir muamele gördük... Doktor ve ebe tutanak tuttu. Kimlik için nüfusa gidip sözlü başvuru yaptık. Eşime ‘kim bu adam’, ‘araştırdınız mı’ diye tuhaf ithamlarda bulundular” dedi.
Bir süre sonra kendisinin hastane kayıtlarına ulaşıldığına dair bir doktordan telefon aldığını aktaran anne, insanların evde doğum yapabilmesini istiyor. “Doğum bir sağlık personeli şahitliğinde olmadığı için kimlik veremeyeceklerini ve DNA vermemiz gerektiğini söylediler. Vermedik. Benim olan çocuğu neden bir daha kanıtlayayım. Araştırmalar sonucu evimize kolluk kuvvetleri geldi. ‘Geldiğinizde hamile miydiniz, ne zamandır buradasınız’ diye sorular sordular. Komşularımızla konuştular. Ben istiyorum ki, insanlar evde doğum yapabilsin, devlet düşmanıymış gibi muamele görmesin.”
Eşim ikinci çocuğu düşünmüyor
Samsun’da yaşayan evde doğum yapan başka bir anne hamilelik sürecinde hastaneye gitmek istemediğini ama tüm kontrolleri yaptırdığını söylüyor. “Bebeğimiz 3 aylıktı, cinsiyeti belli olsun diye Kayseri'de bir hastaneye gittim. Sonra doktora gözükmedim. Hastanede çok kaba davranıyorlar. Bayağı stres oluyorum o nedenle hastaneye gitmek istemiyorum. Buradaki ebemiz her çağırdığında gittim. Kan tahlili, idrar tahlili yapıldı, bebek izlendi.”
Ebemizin adını istediler
Evde doğum yapmaya gerekçe olarak, özel hastanelerin çok pahalı olmasını ve personellerin saygı göstermeyeceği olarak belirtiyor. Muayeneler esnasında bir şekilde evde doğum yapacağının öğrenildiğini ve kendisini bu durumdan vazgeçirmeye çalıştıklarını vurguluyor anne. “Ben evde doğum yaptım, annem, eşim, ebem yanımdaydı. Evde doğum yaptıran ebeler var. Ama onlar da dışarıya doğum yaptırmaya gidince belge veremiyorlar. Sonra sağlık ocağına gittik doğum yaptığımızı söyledik. Aşı reddi dilekçesi verdik. Ebemizin adını istediler. Tutanak tuttular.”
Ölüm doğumdan kolay
Nüfus müdürlüğünde diğer ailelerin başına gelenlerin benzerini yaşadıklarını söyleyen anne, süreci şöyle özetliyor, “CİMER’e yazdıktan sonra gelen cevap, ‘Size evde doğum yaptıran ebenin hazırladığı belge olsaydı bu süreç kolay olurdu’ şeklindeydi. Çünkü benim doğumumu ebenin yaptığı biliniyordu. Ebeyle doğum yapan diğer arkadaşlara ise böyle bir şey söylenmedi. Aynı ebenin doğum yaptırdığı birçok insan kimlik aldı.”
- Doğum yaptıktan sonra bir sağlık kuruluşuna gittiği takdirde evde doğum yapmış olmayacağını savunan anne, şu soruyu soruyor “O zaman neden nüfusa ‘evde doğum’ bölümü açıldı?” Eşine “ben doktora gitmem, hep evde doğururum” dediğini eşinin ise cevap olarak, “bir tane yeter ben aynı sorunlarla ve insanlarla tekrardan uğraşamam” cümlesini kurduğunu ifade ediyor anne. “Ben istediğim yerde doğururum. Ölüm bile daha kolay. Evde ölünce belge verilmiyor mu? Kim kime çocuğunu veriyor? Başkasının çocuğuna bakmaya çok mu meraklıyım. Zorlaştırmak istiyorlar evde doğumu.”
Gerçek Hayat olarak ulaştığımız pek çok aile aynı dertten mustarip. İşin ilginci ise bazı nüfus müdürlükleri kolayca kayıt yapabilirken pek çoğunun yapmaması. Nüfusun görevi kayıt yapmak, Sağlık Bakanlığı’na sormak değil. Sağlık Bakanlığı’nın görevi ise pek çok ülkede olduğu gibi aileleri hastanelere yönlendirmek yerine anne adayının tercihine saygı göstermek. Ama Nuh diyor peygamber demeye yanaşmıyorlar. Belli ki, dert, ailelerin dediği gibi insanları hastanelere yönlendirmek… Sonrası mâlum!