Etiyopya etnik bir yanardağ üzerindeBölücü faaliyetleri Mısır mı kışkırtıyor?
Etiyopya’daki mevcut karışıklığın en çok Mısır’ın işine yaradığı bilinen bir gerçek. Enver Sedat’tan Sisi’ye değin “Su için gerekirse savaşırız” mesajını veren Mısır yönetiminin, Etiyopya ile sıcak bir çatışmayı göze alabilmesi halihazırda pek mümkün görünmüyor. Ancak ülkede bıçaksırtı bir dengede duran etnik hassasiyetleri kaşımak suretiyle dilediği sonucu almak isteyebilir.
Resmi adı Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti olan Etiyopya (Habeşistan), Afrika Boynuzu'nda bulunan büyük bir Doğu Afrika ülkesidir. Ülkenin başkenti Addis Ababa. Mahalli dilde "yeni çiçek" mânâsına gelir. Nüfusu 110 milyonu bulan Etiyopya'da farklı inanç kesimleri yaşar. En yaygın iki din, İslam ve Hıristiyanlıktır. Etiyopya gerek İslam ve gerekse Hristiyanlık açısından özel bir ülke.
Hıristiyanlık buraya çok erken bir vakitte, 4. yüzyılda gelir. İslam da aynı şekilde... Henüz Medine’ye hicret gerçekleşmeden, Mekke’de zulüm gören Müslümanlar 615 yılında mülteci olarak geldiler ve zamanın Hıristiyan Kralı Negashi (Necaşi) tarafından korundular. Bugün ilk İslâmî yerleşim olarak bilinen Necaşi köyündeki cami, bilhassa Müslüman dünya açısından şöhretli bir ziyaret merkezidir. Etiyopya'da Yahudiliğin tarihi de binlerce yıl öncesine dayanır.
Yazım sistemleri açısından, Etiyopya'nın başlıca imla dili Ge'ez yazısıdır. Etiyopya'nın nüfusu 80'den fazla farklı etnik grubu ihtiva eder. En baskın olanlar, Amhara, Oromo, Tigray, Gambela, Sidama Volayta, Afar ve Somali etnik gruplarıdır.
Afrika’nın direnen ülkesi
Etiyopya, aynı zamanda Afrika'nın en eski bağımsız ülkesi. Bu yönüyle diğer birçok Afrika ülkesinden farklıdır çünkü Avrupalı Beyaz Adam’ın sömürgeciliğine başarıyla direnmiştir. Etiyopyalılar genellikle 'Habeşa' olarak bilinirler. Tarihi açıdan ise "Habeşa" yalnızca Eritre ve kuzey Etiyopya'daki (Amhara, Tigray ve Tigrinya halkı gibi) Semitik kabile ve etnik gruplara gönderme yapar. Etiyopya 1995 yılından bu yana bir "etnik federasyon" olarak tanımlanır.
2018 Nisan ayında göreve gelen Etiyopya'nın yeni Başbakanı Abiy Ahmed reform planını uygulamaya başladı. Ülke ekonomisi, geniş bir kamu sektörü ile karma ve geçişli bir ekonomidir. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birine sahip olan Etiyopya, Afrika'nın en kalabalık ikinci ülkesi. Daha önce hükümetin sahip olduğu birçok mülk, hâlihazırda özelleştirme sürecinde.
Etiyopya’nın konumu, Afrika Boynuzu’nda Arap coğrafyası pazarlarına yakın başlangıç noktası olarak ülkeye stratejik bir hâkimiyet sağlıyor. Etiyopya ekonomisi, 2009’dan 2019'a yılda ortalama yüzde 9,8 civarında bir büyüme yaşadı. Ülkede gayri safi yurtiçi hâsıla (GSYİH) 2019 itibariyle yüzde 9’luk bir gelişme gösterdi. Başta inşaat ve hizmet sektörü olmak üzere pek çok sektör bu gelişmeden payını aldı. Ana ihracat kalemi ise tarım ürünleridir. Kahve ve çiçek yetiştiriciliği iyi gelir getirir. Etiyopya, Afrika'nın en büyük ikinci mısır üreticisidir. Etiyopya'nın hayvancılık sektörü de ülke ekonomisine ciddi katkılarda bulunur.
Etnik gerilim siyaseti belirliyor
Siyasete gelince...
Çok etnik gruplu ülkede hâliyle siyaset de oldukça hareketlidir. Ülkenin kimi zaman bir yanardağ üzerinde olduğunu düşündürecek kadar hem de. Ülkede umut veren gelişmelere, özgürlükler alanında yapılan reformlara rağmen etnik gerilimler bu güzel ülkeyi tehdit ediyor. Ülkedeki etnik grupların beklentilerini bir denge siyaseti içerisinde karşılayabilmek pek öyle kolay görünmüyor. Zira daha önceden yapılan bazı ayrımcılıkların düzelebilmesi için zamana ihtiyaç var.
Geçenlerde Amhara Ulusal hareketi (NAMA) mensupları, 37 yaşındaki genç liderleri Dessalegn Chanie'nin arkasında toplandılar. Onlarca yıldır "kasıtlı olarak ayrımcılığa maruz kalan" ve nüfusun yaklaşık dörtte birini oluşturan Amhara toplumunun çıkarlarını savunmak için harekete geçtiler. Aynı zamanda profesör unvanlı bir akademisyen olan Dessalegn Chanie, "Bu ayrımcılığı durdurmak için örgütlenmemiz gerekiyor. Hedefimiz Etiyopya’nın daha eşitlikçi, daha özgür bir ülke olması. Ancak bunun için sesimizi duyurmamız lâzım” dedi.
Sekseni aşkın etnik grubun olduğu ülkede kimi zaman silahlı çatışmalara dönüşen etnik gerilim, düzinelerce insanın hayatına mal olurken ülkeyi iyi bir noktaya taşımaya çalışan Abiy Ahmed'in düşündüğü reformları ve politik kariyerini de ciddi tehlikeye atıyor. Nitekim başbakan Ahmed, "Hoşgörülü davranıyoruz diye hiç kimse hükümetin zayıf olduğu fikrine kapılmamalı” şeklinde uyarı yapmak zorunda kaldı.
Şiddetin kökeni geçmişin yanlışlarında
Etiyopya, ülkedeki etnik ayrımcılıktan çok çekti. Ülkeyi tam 27 yıl boyunca Afrika kıtasının belki de en aman vermez tek parti iktidarı yönetti. Halkın Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF)’nin demir yumruğu altında etnik ayrımcılık âdeta şaha kalktı. Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’nin ağırlıkta olduğu bir koalisyon olarak EPRDF yönetiminde nüfusun sadece yüzde 6’sını oluşturan Tigraylar, Abiy Ahmed’in de mensubu olduğu ülkenin en büyük etnik grubu Oromoları tamamen görmezden geldi. Abiy Ahmed’in iktidara gelmesiyle birlikte “Pandora’nın Kutusu” da açılmış oldu. Ülkede yaşanan şiddetin kökenini geçmişin yanlışlarında aramak gerekiyor.
Bugüne kadar ülkede oluşan sistemin nimetlerinden en fazla hisseyi alan Tigraylar tabii olarak diğer etnik grupların, bilhassa Oromaların öfkesini üzerlerine çekti. Tigraylar bu öfkenin bir gün patlayacağını hesapladılar elbette. Uzun yıllar ülkenin kaymağını yiyen yüzde 6’lık Tigraylar, ellerindeki imkânı ağır silahlara yatırmakta gecikmediler.
Dokuz özerk bölgede ayrılık riski
Cenevre Global Araştırmalar Enstitüsü'nde görevli Dr. Paulos Asfaha, "Ciddi bir soykırım tehlikesi söz konusu olabilir" diyor. Ağır silahlara sahip Tigray bölgesi, eski iktidar günlerini bir daha bulamayacağı için ayrılık peşinde. Etnik temele göre çizilmiş dokuz yarı özerk bölgeye bölünmüş olan Etiyopya’da bir bölgenin kopup ayrılması diğer etnik bölgeleri de harekete geçirebilir. Böyle bir tehlike her zaman mevcut.
- Nitekim ülkenin güneyindeki Oromo halkının da Somali toplumuyla bir dizi anlaşmazlığı var. Ayrıca ülkenin batısındaki silahlı gruplar ordu birlikleri için ciddi bir tehdit arzediyor. Başkent Addis Ababa, aynı zamanda ülke nüfusunun üçte birini oluşturan Oromaların da başkenti ve burayı “diğerleriyle” paylaşmak istemiyorlar.
Paulos Asfaha’ya göre ülkedeki etnik grupların çoğu yayılmacı hedeflere sahip, bölgelerini genişletme peşindeler. Amharalar gibi bazı gruplar ise kendilerini tamamen dışlanmış hissediyorlar. Ülkedeki etnik sorunların bir an önce çözüme kavuşması gerekiyor. Yoksa dağılma süreciyle birlikte acı bir iç savaş ihtimali yakın bir gelecekte ülkenin kapısını çalabilir.
Amhara toplumu huzursuz
Kendilerini dışlanmış hisseden Amharaların durumu biraz farklı. Zira Etiyopya İmparatoru Haile Selassie bir Amhara'ydı ve ülkeyi uzun bir zaman dilimi boyunca Amharalar yönettti. Amharca, şu anda Etiyopya'nın en yaygın konuşulan dili olmaya devam ediyor. Amhara toplumunun lideri Dessalegn Chanie, "Hâlâ zalim olarak gösteriliyoruz," diyor. “Ne yaparsak yapalım, bazıları bizi düşman olarak etiketlemeye devam edecek. Ama kendimizi örgütlememiz, Amharaları hedef almak isteyenlere karşı caydırıcı olabilir. "
Dessalegn Chanie, kendi etnik gruplarına sahip çıkarak aynı zamanda ülkenin birliğine hizmet ettikleri inancında. Tigraylar ile Abiy Ahmed’in toplumu Oromalar’ın ülkeyi bölüp kendi bağımsızlarının peşinde koştuklarına inanıyor. En kötü senaryo ise Chanie’nin şu cümlelerinde saklı. "Biz asker değiliz ve silahlanmamız imkânsız. Ancak hükümetin mevcut politikaları yüzünden çatışma kapımızda, bu yüzden hazırlıklı olmamız gerekiyor."
Mısır mı kışkırtıyor?
Etiyopya’da işler karışırken gözler Rönesans Barajı nedeniyle ilişkilerin gittikçe gerginleştiği Mısır’a çevrilmiş durumda. Tigray Halk Kurtuluş Cephesi ile Abiy Ahmed hükümeti, birbirlerini baraj inşaatının tamamlanmasını engellemek amacıyla Mısır yönetimiyle gizli görüşmeler yapmakla suçluyor. Etiyopya’daki mevcut karışıklığın en çok Mısır’ın işine yaradığı bilinen bir gerçek. Enver Sedat’tan Sisi’ye değin “Su için gerekirse savaşırız” mesajını veren Mısır yönetiminin, Etiyopya ile sıcak bir çatışmayı göze alabilmesi halihazırda pek mümkün görünmüyor. Ancak ülkede bıçaksırtı bir dengede duran etnik hassasiyetleri kaşımak suretiyle dilediği sonucu almak isteyebilir.
Mısır hangi telden çalarsa çalsın, barajın yapımı Etiyopya için hayati ehemmiyette. Ülkede nüfusun yüzde 60’ının henüz elektriğe erişimi bulunmuyor. Baraja Rönesans adının verilmesi de bu yüzden. Ülkedeki ekonomik kalkınmayı tetiklemesi bekleniyor.
Etiyopya Su Bakanı Seleshi Bekele, barajın su tutması için 7 yılın yeterli geleceğini söylüyor. Nil seviyesinin bu durumdan olumsuz etkilenmesinden korkan Mısır’ın teklifi ise 21 yıl. 2011 yılından itibaren süren baraj projesine Çin finansmanıyla başlayan Etiyopya, çevre endişeleri nedeniyle diğer uluslararası bağışçıların desteğini zamanla yitirdi ve kendi öz kaynaklarıyla inşaatı sürdürmek durumunda kaldı. Proje milli bir gurur vesilesi olarak görüldüğü için ülke içinde bir seferberlik ilan edildi. Mısır’ın savaş tehditlerine ise Abiy Ahmed Ekim ayında gereken cevabı verdi. Etiyopya vatandaşlarının barajı bizzat koruyacaklarını önemle vurguladı.