Dünyayı sarsan on gün

MEHMET YÜCE KATIRCIOĞLU
Abone Ol

“Reed’in kitabı kendi türünde bir destandır. John Reed, Rus Devrimi’ne kopmaz bağlarla bağlıydı. Kendisine yakın hissettiği Sovyet Rusya’da tifüse yakalanarak öldü ve şimdi Kremlin’deki Kızıl Duvar’ın dibinde son uykusunu uyumaktadır. Devrim kurbanlarının cenazelerini anlatan John Reed gibi birine de bu onur lâyıktı.”

Dünyayı sarsan on gün - John Reed.

Bazı siyaset tarihçileri 1917 yılındaki ünlü Bolşevik ihtilâlinin/Sovyet devriminin ilk on gününü “Dünyayı Sarsan On Gün” diye adlandırırlar. Bu ifade, ihtilâlin ilk günlerini bizzat hâdiselerin içinde yaşayarak yazan Amerikalı gazeteci John Reed’in kitabına özellikle seçtiği isimdir. Tam bu noktada Bolşevik ihtilâlinin lideri ve dünya siyaset tarihinin en önemli isimlerinden olan Lenin’in bu kitap hakkındaki değerlendirmesi bilinmelidir.

Lenin bu değerlendirmeyi 1919 yılının sonlarında yazmıştır: “John Reed’in kitabı ‘Dünyayı Sarsan On Gün’ü büyük bir ilgi ve hiç azalmayan bir dikkatle okudum. Dünya işçilerine tereddütsüz olarak öneriyorum. İşte milyonlarca basılmasını ve bütün dillere çevrilmesini görmek isteyeceğim bir kitap. Proleter devrimin ve proletarya diktatörlüğünün gerçekte ne olduğunun kavranması bakımından önemi büyük olayların doğru ve çok canlı izahatını sunuyor. Bu meseleler yaygın biçimde tartışılıyor, ancak kişi bu düşünceleri kabul ya da reddetmeden önce kararının önemini tam olarak anlamak zorunda. John Reed’in kitabı, uluslararası işçi hareketinin temel problemi olan bu soruyu açıklığa kavuşturmaya kesinlikle yardımcı olacaktır.

Fahir Armaoğlu’nun tespiti

Ankara’daki ünlü Siyasal Bilgiler Fakültesinin eski dekanlarından ve Türkiye’nin yetiştirdiği en yetenekli siyaset tarihçilerden müteveffa Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 1975 yılında basılan 819 sayfalık ‘Siyasi Tarih’ kitabının 443’üncü sayfasında şöyle yazmıştı: “1917 yılının ve yeni zamanlar tarihinin en önemli gelişmesini şüphesiz Rusya’daki Bolşevik İhtilâli teşkil etmektedir. Bu ihtilâlin derin sebeplerini Fransız ihtilâlinden beri Rusya’nın içinde meydana gelen uzun gelişmelerde aramak gerekir. Bu gelişmeleri de üç ana nokta etrafında toplayabiliriz:

- Fikir akımları,

- Köylü meselesi ve

- İşçi meselesi.

Tam bu noktada Sovyetler Birliği’nin meşhur Kızıl Bayrağı’nın üst köşesindeki iç içe geçmiş orak çekiç sembolünün açılımını hatırlamalıyız. O semboldeki orak, tarım işçilerini yani köylüleri, çekiç ise sanayi işçilerini temsil ediyordu. Karl Marks’ın meşhur ideolojisi Marksizm, bu iki sosyal sınıf üzerine kurulmuştu.

Bolşevik ihtilâlinde yer alan, az ya da çok etkili olan örgütlerin sayısı ve etkilerinin çeşitliliği; siyasi partiler, komiteler, merkez komiteleri, Dumalar, sendika ve birlikler oldukça karışıktır. Bu sebeple özellikle bizim bu yazımızdan daha geniş ve daha detaylı analizleri okumak isteyecek okuyucularımıza kolaylık sağlamak için bu örgütlerle ilgili bazı tanımlama ve açıklamalar yapmamız faydalı olacaktır.

İhtilâlin partileri

Siyasal Partiler:

1) MONARŞİSTLER: Bunlar Oktobristler-Ekimciler- vb. olmak üzere farklı fraksiyonlardan oluşuyordu.

2) KADELER: Anayasal-Demokrat Parti adının (Rusça’ da K.D.) ilk harflerine göre tanınan bu partinin resmi adı Halk Özgürlük Partisi idi.

Çarlık yönetimi altında varlıklı sosyal sınıflardaki liberallerden oluşan bu büyük siyasal reform partisi, siyasi çizgi olarak aynı dönemdeki Amerikan İlerici Partisi ile eş değerdeydi. 1917 yılının Mart ayında İhtilâl/Devrim başladığında geçici ilk hükûmeti bu Kadeler kurmuşlardı. Kadeler hem Atlantik müttefiklerinin hem de Çar hükûmetinin siyasi emperyalist amaçlarının yanında olduklarını açıkladıkları için Nisan ayında devrildiler.

Bolşevik devriminin ekonomik ve sosyal yönü güçlendikçe Kadeler daha tutucu oldular. Kadeler’in önemli temsilcileri Miliyukov, Vinaver ve Çastki idi.

3) ETKİLİ ADAMLAR GRUBU: Kadeler, Kornilov’un karşı devrimci eylemleriyle bağlantıları nedeniyle gözden düşünce Moskova’da bir ‘etkili adamlar grubu’ oluştu. Bu grubun bazı üyeleri, meşhur Aleksandr Kerenski’nin son hükûmetinde bakanlık yaptılar. Önemli temsilcileri Lianozov ve Konovalov olan bu “etkili adamlar grubu’’ sanayici, tüccar ve bankacılardan oluşmuştu.

4) POPÜLER SOSYALİSTLER ya da Trudoviskler. İşçi Partisi olarak bilinen bu parti sayıca önemsizdi ve ılımlı aydınlardan, kooperatif başkanlarından ve tutucu köylülerden oluşmuştu.

Aleksandr Kerenski, 20.yüzyılda Rusya’da Çar Hükûmetlerinde iki defa başbakanlık yapan tek kişiydi!

1917 Şubat Devrimi başladığı zaman Aleksandr Kerenski 4. İmparatorluk Duma’sındaki İşçi Partisi’nin uzlaştırıcı törelerinin doğrudan mirasçısı olan Trudovisklerin lideriydi. Rusça Duma kelimesi, yasama meclisi demekti.

5) RUS SOSYAL DEMOKRAT İŞÇİ PARTİSİ: Başlangıçta Marksist-sosyalist olan bu parti, 1903 yılında toplanan kongresinde taktik sorunu üzerine iki fraksiyona ayrıldı. Çoğunluk (bolşenstvo) ve azınlık (menşenstvo)... Çoğunluk ve azınlık üyeleri demek olan “Bolşevik” ve “menşevik” adları buradan gelir.

Bu iki kanat hem kendilerine Sosyal Demokrat İşçi Partisi adını vererek hem de Marksist olduklarını iddia ederek ayrıştılar ve iki farklı partiye dönüştüler. 1905 Devrimi’nden itibaren Bolşevikler azınlıkta olmalarına rağmen çoğunluk anlamına gelen adlarını korudular ve ancak 1917 Eylül’ünde tekrar çoğunluk olabildiler.

Ayrışan gruplar

Bu ayrışma sonucu oluşan gruplar şunlardı:

a) Menşevikler: Toplumun doğal gelişmeyle sosyalizme doğru ilerleyebileceğine ve işçilerin önce siyasî iktidarı ele geçirmek zorunda olduklarına inanan ve aralarında çeşitli farklılıklar bulunan sosyalistlerden oluşmuştu. Milliyetçi ve sosyalist aydınların partisiydi.

b) Enternasyonalist Menşevikler: Menşeviklerin sol kanadını oluşturan bu grup hem varlıklı sınıflarla koalisyon yapılmasına hem de proletarya diktatörlüğüne karşıydı. Tutucu Menşeviklerden ayrılmak isteyenlerin oluşturduğu bu grubun liderleri Martov ve Martinov’du. Bolşevik ihtilâlinin ünlü ismi Leon Troçki de uzun süre bu grubun içinde olmuştu.

c) Bolşevikler: Hem Menşeviklerle hem de diğer ülkelerdeki sosyalistlerin büyük çoğunluğuna egemen olan parlamenter ya da ılımlı sosyalizm töreleriyle olan tüm ayrılıklarını belirginleştirmek için kendilerine Komünist Partisi adını verdiler. Sanayi, toprak, doğal kaynaklar ve finans kurumlarının ele geçirilmesini emreden sosyalizmin gerçekleşmesi için ivedilikle proletarya ayaklanmasını ve iktidarın zor kullanarak ele geçirilmesini önermekteydiler. Bu parti öncelikle fabrika işçilerini, yoksul köylü tabakasının da önemli bir kısmını temsil etmekteydi.

ç) Birleşik Enternasyonalist Sosyal Demokratlar: Kendi yayın organları olan ‘Novaya Jizn’ gazetesine göre ‘Yeni Hayat Grubu’ olarak ta adlandırılıyorlardı. Birkaç işçi ve aydınlardan oluşan bu küçük topluluğun/partinin lideri Maksim Gorki idi.

d) Edinstvo: 1880 yıllarına doğru Rus sosyal demokrat hareketinin öncülerinden ve bu hareketin en büyük ve tanınmış teorisyeni olan Plekhanov’un kendi öğrencilerinden oluşan küçük bir gruptu. Bolşevik ihtilâli döneminde çok yaşlanmış olan Plekhanov çok yurtsever bir kişiydi ve Menşevikler için bile çok tutucu sayılıyordu. Bolşevik darbesinden sonra Edinstvo grubu dağılmıştı.

6) DEVRİMCİ SOSYALİST PARTİ: Üyeleri çoğunlukla parti adının ilk harfleri alınarak “ S.R.’’ diye anılırdı. Başlangıçta devrimci köylü partisi/terörist örgütlerin partisi olan bu gruba, Şubat Devriminden sonra çoğunluğu önceleri sosyalist bile olmayan(!) üyeler katıldı.

O dönemde devrimci sosyalistler, sahiplerine tazminat verilmesi şartıyla topraktaki özel mülkiyetin kaldırılmasını istiyorlardı. O ortamda köylülerdeki ihtilâlci ruhun/duyguların gelişmesi bu tazminat şartından taviz verilmesini gerektirdi ve aralarındaki en ateşli genç köylüler partiden ayrılarak Sol Devrimci Sosyalistler adıyla bir grup kurdular. Ama Sol gruplarca “sağ devrimci sosyalistler’’ diye adlandırılan “S.R.’’ler, Menşeviklerin politik çizgisini benimseyerek onlarla birlikte çalıştılar. Bu grubun önemli temsilcileri Avksentiyev, Gotz, Kerenski, Çernov ve “ büyük-anne’’ diye adlandırılan Breşkovskai idi.

Bunlar da iki gruba ayrılmıştı:

a) Sol Devrimci Sosyalistler: Teori olarak Bolşeviklerin “proletarya diktatörlüğü” programını benimsemekle birlikte başlangıçta onların ürkütücü acımasız yöntemini kabul etmeye yanaşmadılar. Ama Sovyet hükümetinden ayrılmayıp, özellikle Tarım Bakanlığı gibi önemli bakanlıkları aldılar. Hükümetten defalarca çekildiler ama her defasında yine geri döndüler. Sağcı devrimci partiyi sürekli olarak terk eden köylüler, Sol Devrimci Sosyalistlere katılıyorlardı. Önemli liderleri Spiridonova, Karelin, Kamkaov ve Kalagiev’di.

b) Maksimalistler: 1905 Devrimi döneminde güçlü bir köylü hareketinin özünü/bazı tarihçilere göre de “ruhunu’’ oluşturan Devrimci Sosyalist Parti’nin kendi sosyalist programını en geniş biçimde uygulatmak istediği süreçteki grubu. Sonradan anarşist köylülerin de katıldığı önemli olmayan bir gruptu.

Rusya’da Meclis ve Kongreler, Amerika örneğinden çok Avrupa ülkelerindeki Parlamento örneklerine göre örgütlenmişti. Rusya’daki Meclis ve Kongrelerde seçimden sonra yapılan ilk işlem; bir başkan, bir sekreter ve bir prezidyum seçimiydi.

Lenin.

Gürültülü bir meclis

Prezidyum; seçilmiş olan her grubun sayısal büyüklüğüyle orantılı olarak meclisteki siyasal grupların delegelerinden oluşan bir Başkanlık Divanı’dır. Prezidyum, Meclis’in çalışma gündemini hazırlar ve Başkan, çeşitli üyeleri geçici başkan yapabilirdi. Çalışmada her sorun genel biçimde ortaya konulduktan sonra sorunun tartışılmasına geçilir. Tartışma sonunda da fraksiyonların önerdiği kararlar ayrı ayrı oya sunulurdu.

Çalışma gündemi ilk yarım saatten sonra(!) altüst olur ve her seferinde kabul edilen bir ‘ivedilik’ bahanesiyle her üye söz alabilir ve istediği her konudan söz edebilirdi. Meclis salonu her zaman çok gürültülüydü. Üyeler, konuşmacıları destekleyerek ya da yuhalayarak Prezidyumun çalışma planlarını altüst ederdi. Bu karmaşada en çok duyulan sözler şunlardı: Pravilno (çok doğru), eto vierno (çok iyi, mükemmel), dovolno (yeter), doloi (çık dışarı), pozor (ayıp, ayıp), tiche (susunuz).

Bolşevik İhtilâli döneminin başlıca örgütleri de şunlardı:

1- Sovyetler: Sovyet sözcüğü ‘’Meclis’’ anlamına gelir. Çarlık zamanında Devlet Yüce Meclisi’ne Gosdarstvenni Sovyet denirdi. Fakat ihtilâlden sonra Sovyet sözcüğü özel anlamda meclisleri tanımlamak için kullanıldı. Bunlar işçi örgütlerince seçilen işçi, asker ve köylü milletvekillerinin oluşturduğu Sovyetlerdi.

2- Mesleki birlikler ya da sendikalar: Bu birlikler isimlerine karşın aynı mesleğin değil de genellikle aynı sanayinin tüm işçilerini topluyorlardı. Ekim devrimi döneminde üyelerinin sayısı 3-4 milyona ulaşmış olan bu birlikler, merkezi yürütme komitesinin başkentte bulunduğu Rus Birliği Konfederasyonları halinde toplanmışlardı.

3- Fabrika Komiteleri: Devrimi izleyen idari başıboşluktan yararlanmak amacıyla sanayii denetim altında bulundurmak için fabrikalarda işçilerin kendiliklerinden kurdukları örgütlerdi. Amaçları, devrimci eylemle fabrikaları ele geçirmek ve çalışmalarını sağlamaktı. Bu fabrika komitelerini yönlendiren de Petrograd’da mesleki birlikler ve sendikalarla birlikte çalışan bir merkez komitesi ve Rus Birliği örgütüydü. Petrograd, bugünkü Leningrad’ın çarlık dönemindeki adıydı.

4- Dumalar: Duma sözcüğü yaklaşık olarak tartışan grup anlamına gelir. İlk devrimden altı ay sonra daha demokratlaştırılmış bir biçimde varlığını sürdüren Çarlık Duması, 1917 Eylül’ünde kendiliğinden dağıldı.

5- Zemstvolar: Çarlık döneminde zengin toprak sahibi sınıfların liberal aydınları tarafından kurulup yönetilen, idari gücü çok zayıf, yarı sosyal, yarı siyasî örgütlerdi. En önemli görevleri, köylülerin eğitimi ve sosyal şartlarını geliştirmeye çalışmaktı.

6- Kooperatifler: Bunlar köylü ve işçi tüketim kooperatifleri idi ve ihtilâlden önce tüm Rusya’da üyelerinin sayısı milyonları geçiyordu. Ilımlı sosyalistler ve liberallerin kurduğu kooperatifçilik, önceleri devrimci sosyalistlerce desteklenmedi. Şubat devriminden sonra kooperatifler hızla geliştiler. Bu süreçte popülist sosyalistlerin, Menşeviklerin ve az da olsa devrimci sosyalistlerin etkisi altında kalıp, Bolşevik devrimine kadar tutucu bir güç oldular. Ama eski ekonomik yapının ve eski ulaşım yapısının çökmesinden sonra Rusya’yı besleyen de bu kooperatifler oldu.

Ordu ve donanma komiteleri

7- Ordu Komiteleri: Çarlık rejimi subaylarının gerici etkinliğiyle savaşmak için cephede askerler tarafından kurulan komitelerdi. Bu komiteler, Genelkurmay’la birlikte çalışan Ordu Merkez Komitesini seçiyorlardı. İhtilâli izleyen süreçte askeri mekanizmanın çökmesi, askeri komuta görevlerinin büyük kısmını bu komitelerin üstlenmesi zorunluluğunu getirdi.

8- Donanma Komiteleri: Bunlar, ordu komitelerinin kara kuvvetlerinde yaptığı görevleri deniz kuvvetlerinde yapıyorlardı.

Bütün dünyayı etkilemiş/sarsmış olan Bolşevik ihtilâlinin çok zorlu, çok sert ve çok karmaşık sürecinde daha çok sayıda örgütler ve gruplar vardı! Ama bunların tamamını açıklamak ve değerlendirmek bizim bu analizimizin sınırlarını aşacağından biz bu özet değerlendirmeyle yetiniyoruz.

Birinci Dünya Savaşı, tarihin en büyük imparatorluklarından ikisinin, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Rus Çarlığının yıkılmasıyla sonuçlanmıştı. Rus Milleti de Bolşeviklerin önderliğiyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kurmuştu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Türk Milleti, olağanüstü bir Millî Mücadele ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Bizim bu analizimizin konusu olan, Amerikalı John Reed’in bizzat yaşayarak anlattığı ve isimlendirdiği ‘Dünyayı Sarsan On Gün’’, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin kuruluş sürecinin en önemli bölümüdür.

Amerika’nın Güney Mississipi Üniversitesinde Profesör olan Andrew Wıest, ‘Birinci Dünya Savaşı Tarihi’ adlı önemli kitabında şu ifadeyi kullanıyordu: “Lenin’in Rusya’daki durumu daha da istikrarsızlaştırabileceğini fark eden Almanlar, ona ve öteki devrimcilere Almanya’dan Rusya’ya gizlice geçebilecekleri bir tren sağladı. Lenin’in 16 Nisan 1917 tarihinde St. Petersburg’daki Finlandiya İstasyonu’na ulaşmasıyla 20. Yüzyılın en kritik olaylar zincirinden biri başlamış oldu.”

Rus Devrimi.

Bu tren siyasi tarihte “Mühürlü Tren” diye bilinir. Profesör Andrew Wıest’in kitabının bir sonraki sayfasında da şu ifade yer alıyordu: “Kerenski, siyasi durumu kurtarabilmek için umutsuz çabalara giriştiyse de Almanlar çatırdayan ve kaçan Rus ordusu karşısında ilerlemeye devam etti. Almanlar adım adım zafere yaklaşırken, Lenin’in radikal barış çağrılarına gittikçe daha fazla kişi kulak vermeye başladı. Popülerliği artmakta olan Lenin, iktidarı ele geçirme zamanının geldiğini anlamıştı.”

Siyasi Tarihin bundan sonraki bölümü, CCCP’nin / Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin kuruluşunu anlatır.

Yazımızın başına Lenin’in ‘Dünyayı Sarsan On Gün’ kitabı için yazdığı değerlendirmeyi almıştık. Sonuna da Lenin’in karısı Nadejda Krupskaya’nın kitabın ilk Rusça baskısı için yazdığı önsözden, kitap ve yazarı hakkındaki değerlendirmesinin son satırlarını alıyoruz:

Reed’in kitabı kendi türünde bir destandır. John Reed, Rus Devrimi’ne kopmaz bağlarla bağlıydı. Kendisine yakın hissettiği Sovyet Rusya’da tifüse yakalanarak öldü ve şimdi Kremlin’deki Kızıl Duvar’ın dibinde son uykusunu uyumaktadır. Devrim kurbanlarının cenazelerini anlatan John Reed gibi birine de bu onur lâyıktı.”