Dünya liderliği ve spor
Organizasyonda sözde özgürlükler kapsamında batı ideolojisinin günümüzdeki en temel ihraç ürünü LGBT akımı, organizatör ekip ve sergiledikleri gösterilerle öne çıktı. Katolik camiadan cılız da olsa aldıkları tepkileri yumuşak açıklamalarla geçiştiren yöneticiler, cinsiyet değiştirmiş sporcu iddiaları ve açıklamalar bu olimpiyatta öne çıktı.
Dünyayı yönetenler; ideolojisini, uygulamalarını sevseniz de sevmeseniz de büyüklüklerini ve güçlerini her alanda dost düşman herkese göstermek ve taraftarlarını arttırarak psikolojik üstünlük sağlamak ister.
Tarihin her döneminde güçlü devletler sadece askerî olarak değil birçok yönden önde olmuşlardır. Batının emperyal, endüstriyel ve sömürgeci gelişimi 16 yy.’dan itibaren Batı merkezli çok yönlü gelişimi de beraberinde getirdi. Bir taraftan yeni fikir akımlarını ideolojik olarak üretip dünyaya yayarken (kapitalizm, sosyalizm, komünizm vs.) diğer taraftan edebiyat, resim, müzik ve birçok dalda zirve isimleri yetiştirdi ve birbirleriyle kıyasıya yarıştılar.
Cıtıus-Fortıus-Altıus
19 yy.’ın sonunda, kökleri insanlık tarihi kadar eski olan beden ve zihnî kapasitesini temsil eden insan gücünü, yine kendi köklerinden buldukları MÖ 776’da Yunanistan’ın Olimpia şehrinde yapılmaya başlanan ve sonra Atina’ya taşınan yarışmalar temelinde, “spor” adı altında “daha hızlı, daha yüksek ve daha güçlü“ (citius-altius-fortius) sloganıyla Batı merkezli yeni bir alana, hem ekonomik hem sosyal hem de siyâsî yönden çıkarmayı başardılar.
1896’da Atina’dan tekraren başlatılan oyunlar, uluslararası gücün farklı bir şekilde sergilendiği önemli bir gösteri alanı hâline geldi.
Merkezi İsviçre’nin Lozan kentinde olan ve uluslarüstü yapısıyla olimpiyat komitesi (IOC), logosundaki iç içe beş halka ile insanların yaşadığı tüm kıtaları temsil eder. Antik başlangıç döneminde sadece Yunanlıların katılabildiği bu yarışlar, tüm insanlığı kuşatma iddiası ile uluslararası rekabetin en önemli merkezlerinden biri konumuna geldi.
IOC, gelişimini sürdürerek 1924 yılında kış olimpiyatlarını, 1960 Roma’da ise paralimpik (engelliler) olimpiyatları dâhil ederek tüm mevsimleri ve tüm insanlığı içine alan bir yapıya büründü.
Kim daha güçlü?
32 dalda verilen 329 altın madalya, daha hızlı, daha yüksek ve daha güçlü prensibi ile fizîkî alanın tüm yönlerini kapsayan yapısıyla aslında fizik âleminin en önde olanlarını sıralıyor ve bu alanlar bir güç gösterisine dönüşüyor. Bu fizîkî alan, ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyâsî gücünü de temsil ederek dünya süper güçlerinin veya adaylarının spor askerlerini ortaya sürmesiyle, “kim daha güçlü”nün fiili bir yansıması haline dönüşüyor.
1936 Berlin Olimpiyatları, üstün ırk iddiasındaki Alman Nazi yönetiminin güç gösterisi olarak ilk politize olmuş olimpiyat olarak tarihe geçti. Almanya’nın madalya sıralamasında birinci gelmesi bu organizasyonun uluslararası etkinliğine verilen ehemmiyetin bir sembolü oldu. 2. Dünya Savaşı sonrası yani soğuk savaş döneminde her dört yılda bir yapılan olimpiyatlar, ABD-Sovyetler Birliği mücadelesi ile Batı ve Doğu Bloku mücadelesinin (Batı ve Doğu Almanya örneğindeki gibi) âdeta göstergesi oldu. Birinci gelen sporcunun ülkesinin millî marşını çaldırdığı, ülke bayrağının diğerlerinin üstünde yer aldığı an bu üstünlüğün zirvesini gösterir oldu.
- Paris’e lgbt damga vurdu
- Paris organizasyonunda sözde özgürlükler kapsamında batı ideolojisinin günümüzdeki en temel ihraç ürünü LGBT akımı, organizatör ekip ve sergiledikleri gösterilerle öne çıktı. Katolik camiadan cılız da olsa aldıkları tepkileri yumuşak açıklamalarla geçiştiren yöneticiler, cinsiyet değiştirmiş sporcu iddiaları ve açıklamalar bu olimpiyatta öne çıktı. Batı’nın tüm ünlü spor ve lider markaları, gösterilerin sponsorları olarak etkin parçasıydı.
- Fransa’nın ve dünyanın en değerli markası Lois Vuitton başta olmak üzere Çin’den AliBaba ve Kore’den Samsung gibi firmalarla 3 milyar doların üzerinde gelir elde edildi. Her ülke kendini iyi ve güçlü gösterme çabasındaydı. Alınan emniyet tedbirleri ve kullanılan yüksek teknolojik ekipmanlar, herhangi bir etkin protestoya müsaade etmedi.
Siyaset ve çatışma alanı
Yıllar içinde ABD’li zenci sporcuların çeşitli sembollerle kendi yönetimlerini protestosu, olimpiyatları farklı bir siyasi alana çekti. 1972 Münih Olimpiyatlarında Filistin kurtuluş Örgütü (FKÖ) üyelerinin İsrailli sporcuları rehin alma girişimi sonunda 17 kişi öldü ve olimpiyatlar uluslararası çatışmanın fiili merkezi haline geldi.
2008 Pekin Yaz Olimpiyatları, Çin devletinin uluslararası arenaya güçlü şekilde çıkmasının en önemli miladı olurken, 2024 Paris Olimpiyatları ise ABD-Çin rekabetinde her iki ülkenin de 40 altın madalya kazanmasıyla fiili durumun net bir göstergesi…
Özetle ifade etmek gerekirse günümüzde artık olimpiyatlar insan merkezli olmaktan çok ulus ve İdeolojilerin mücadele merkezine dönüşmüş durumdadır ve bu mücadele üç temel üzerine inşa edilmiş bulunmaktadır.
- Ekonomi
- İdeoloji
- Sosyokültürel etkileşim.
Bir trilyon dolarlık sektör
Bir trilyon doları aşan büyüklüğü ile spor endüstrisi, organizasyonları, tüm çevresi ve etki alanıyla, büyüklük ve varlık gösterme platformu olarak olimpiyat organizasyonunu zirveye taşımış bulunuyor. Birçok ülkenin organizatör olarak yapmaya çalıştığı bu etkinlik büyük maliyetlerine rağmen (10-50 milyar dolar arası) finansal getirisinden çok uluslararası sosyokültürel ve siyasi etkinliği artırma yönünden cazibesini sürdürüyor.
Geçen ay yapılan 2024 Paris Olimpiyatları bunun en güncel örneğini sergiledi ve milyarlarca insanın televizyondan seyrettiği bir etkinlik olarak başta ABD ve Çin olmak üzere süper güçler arasındaki yarışın sahnesi niteliğindeydi.
Öncelikle Paris, 100 yıl önce yapmış olduğu olimpiyatı tekrar yapmasıyla tecrübesini farklı boyuta taşıdı ve ilk defa şehir, içine alınan etkinliklerle kendi medeniyet havzasının tüm sosyokültürel boyutunu görsel ve sosyal mecrada sergiledi.
Millî spor politikası şart
En etkin olmamız gereken ve 1960 yılında 7 altın madalya ile dünyaya adeta gücümüzü gösterdiğimiz ata sporumuz güreşte bile aldığımız sonuçlar ortada. 14 altın madalyada sıfır çekmenin sebepleri iyi araştırılmadığı ve sorumluları bulunmadığı takdirde ülkemiz açısından parlak bir gelecek beklemek imkânsız olacaktır. Dünyada ekonomik büyüklük olarak ilk 10 ülkeye girmek ile olimpiyatlarda ilk 10’a girmenin neredeyse aynı şey olduğu günümüzde, ülkemizin acilen bir milli spor politikasına ihtiyacı vardır.
Olimpiyatların tüm ulusları spor aracılığı ile birleştirme iddiasına sosyal medya gücünün de dâhil olmasıyla her türlü müsbet ve menfi mücadelenin meydanı haline geldiği günümüzde var olan tüm platformlarda güçlü ve etkin olmak, ciddi politikalar ile bunu ısrarla sürdürmek gerekir. Ülkemizin çok boyutlu gelişmeye ve rekabete açıldığı bu dönemde spora özel ehemmiyet vermek gerekmektedir.
Vesselam…
- İsrail orada olmamalıydı
- Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması dolayısıyla olimpiyatlardan men edilmesi kurumun gücü açısından önemli ve fakat israilin uyguladığı soykırıma rağmen organizasyona dâhil edilmesi, Batı’nın tarafını ve gücünü göstermesi açısından üzücü ve utanç verici.
- Hiçbir Müslüman ülkenin bu davranışı protesto etmemesi ise bir kabulleniş, acziyet ve çaresizlik olarak tarihe geçti. Bazı sporcuların Filistin’i desteklemek için sembollerle yarışa katılma veya madalya kürsüsüne çıkma çabaları zayıf kaldı.
- israil Paraguay maçında “Soykırım olimpiyatı” pankartı açanlara, savcılık tarafından yahudi karşıtlığı davası açılması da ideolojik mücadelede olimpiyatlara kimin hâkim olduğunu göstermesi açısından önemliydi.
- 400 Filistinli sporcu katledildi ve yaralandı
- Filistin 1996’dan beri olimpiyatlara katılıyor fakat 400 den fazla Filistinli sporcu 7 Ekimden bu yana öldürüldü veya yaralandı, ilk olimpiyata 1996’da katılan sporcu Macid, eksik tedavi sebebiyle Gazze’de öldü. 2024 olimpiyatlarına Filistin’den 8, İsrail’den 88 sporcunun katılımını ve sonucunda Filistin’in madalyasız, İsrail’in ise biri altın, 7 madalya alarak bölgesinde en güçlü performansı göstermesini de gerektiği gibi yorumlamak gerekiyor.
- 2024 Paris olimpiyatı, sportif performans açısından ülkeler sıralamasında 65. olarak en zayıf olimpiyatımız olarak tarihe geçti. Yurt içinde Sayın Cumhurbaşkanımızın spora verdiği ehemmiyet ve yapılan altyapıları temsil etmekten çok uzak kaldı.
- Bunun sebeplerini yazmak ayrı bir konu olmakla birlikte, federasyon seçim sistemlerinden planlamaya, ehliyet eksikliğinden sporda eşitlik ve adalete, okullarımızdaki spor derslerinin ulusal hedefler doğrultusunda yönlendirilmemesinden spor anlayışı ve kültürünün sadece futbol merkezli olmasına, finansal eksiklik ve yanlış yönetimden spor malzemesi sanayinin zayıflığına kadar pek çok mesele, ülkemiz için de sporun varlığını çok zayıflatmış durumdadır.