Devin ayak sesleri
O kötü günler geride kalmak üzere. Dünyanın 9. büyük gücüyüz. Mazlumların intikamı için daha çok çalışmak ve şimdi kendimizi küçük görmekten vazgeçmek vaktidir.
Millî gelirimiz 766 milyar dolar. Dünyada 19.’yuz. 2023’te ‘trilyon dolar kulübü’ne girmeye hazırlanıyoruz. Satın alma gücü paritesi bakımından ise 6 sıra daha yukarıda, 13.’yüz. Bir Amerikalının 1 kilogram biber için ödediği parayla bir Türk’ün aynı bibere ödediği rakamın mukayesesini ifade eden ‘satın alma’ gücümüz, 2.4 trilyon dolarla senelik servetimizin 3 katını aşıyor. Bu durum 2013 yılından beri süren gizli/açık saldırılara ve çeşitli finansal operasyonlara rağmen olumlu yönde seyretmeye devam ediyor.
ABD Başkanı Trump’ın “Türkiye ekonomisini mahvettim” dediği Ağustos 2018 manipülasyonuna rağmen kişi başı yıllık gelir seviyemiz 9-10 bin dolar bandında tutunmayı başardı. ‘Para’ denen varlığın küresel efendileri karşılıksız dolar da bassa, piyasa cambazlığıyla Türk Lirası’na operasyon da çekse bu ülkeyi dünyanın 19 değil, 13 de değil, 9. büyük gücü olarak gösteren bir liste daha var.
Global Firepower Endeksi’ne göre Türkiye, Almanya ve İtalya’dan resmen daha güçlü, hem de yıllardır!
CİN ŞİŞEDEN ÇIKALI ÇOK OLDU
Ülkeleri sadece kayıtlardaki parasıyla değerlendirmeyen, finansal gücünün yanında silah çeşitliliği, bölgesindeki konumu, coğrafi önemi, lojistik ağı, doğal kaynakları, yerli üretim kapasitesi ve savaş durumunda askere çağrılabilecek nüfusu gibi kriterlerle ölçerek karşılaştırma yapan Küresel Ateş Gücü Endeksi (Global Firepower), Türkiye’yi bir kez daha dünyanın 9. büyük gücü ilan etti. Dikkate alınan kriterler arasında ‘nükleer silah sahibi olma’ ve ‘NATO üyeliği’ gibi faktörler de mevcut. Nükleer gücümüz şimdilik yok ama -Endeks’e göre- NATO’nun en büyük 4. ordusuna sahibiz. Atlantik İttifakı için özel bir liste daha yapan araştırma kurumu, Türkiye’yi ABD, Fransa ve İngiltere’den sonra en büyük caydırıcı güç olarak konumluyor.
Oysa gerçek rakamlar, NATO’nun 4. değil 2. büyük ülkesi olduğumuzu gösteriyor.
Kendimizi küçümsemeyelim; zira cin şişeden çıkalı uzun zaman oldu. Sadece sıcak savaş sırasında görülebilecek türden yaptırımlara muhatap ola ola, muhtaç olduğumuz kritik parçaları üretmeyi şükür ki öğrendik. İnsansız hava aracı teknolojisinde dünyanın ilk 3 ülkesinden biriyiz. Dağdaki teröristi izlemek için ABD ve İsrail’in kapısına gittiğimiz o yıllar şimdi tatsız birer hatıradan ibaret.
Silahlı İHA filosunda dünyanın 2 numarası olduğumuz söyleniyor.
Öyle ki, bir operasyon için aynı anda havalanabilecek İHA/SİHA sayısı 100’ü çoktan geçti. Türkiye, sahip olduğu insansız gücü sınırları dışında da kullanabilen 2. ülke (ilk sırada ABD var). Kanat altında akıllı bombalar taşıyan ANKA-S ile Bayraktar TB-2 güneydoğuda, Ege’de, Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’ta ve Libya’da hepimizin çıkarlarını koruyor.
- Teknoloji harikası bu araçlar için üretim hattını 7/24 çalıştıran TUSAŞ ve Baykar gibi şirketler bir yandan da insansız savaş uçağı görevi ifâ edecek taarruz İHA’ları Aksungur ve Akıncı’yı göklerle buluşturmaya hazırlanıyor.
O LİSTEDE EKSİKLER VAR
Teknolojinin Everest’ine hızla tırmandığımız doğru ama İHA kapasitesi Küresel Ateş Gücü Endeksi’nde ne yazık ki kapsam dışı tutuluyor; tıpkı milletine verdiği ilhamla vatanını zaferden zafere koşturabilen ‘lider’ faktörünün liste dışı olması gibi. Yani İHA/SİHA’sız ve Erdoğan’sız halimizle 9 numarada gösterilmiş olmak, gücümüzün gerçekte çok daha yukarılarda olduğuna ilişkin bir fikir veriyor. Fakat biz şimdilik elimizdeki listeyle yetinelim. Endeks’e göre 82,1 milyon nüfuslu Türkiye’nin aktif insan gücü 42 milyon düzeyinde.
Güvenlik personeli sayısı ise 355 bin olarak verilmiş. Fakat bu rakam gerçeğin çok altında. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yaklaşık 24 bin subay, 62 bin astsubay, 74 bin uzman erbaş ve 20 bine yakın sözleşmeli er görev yapıyor. Yedek subay ve er-erbaşların sayısı ise 240 bin civarında. Bunun yanında TSK gücüne dahil edilmeyen Jandarma Genel Komutanlığı’nın mevcudu 200 bini buluyor.
Söz konusu rakamlara yaklaşık 60 bin güvenlik korucusunu ve 30 bin kadar da polis özel harekât personelini dahil etmek gerekiyor.
Ezcümle, Türkiye’nin silahlı insan gücü 710 binleri geçmiş durumda. 400 bini aşkın sivil ise seferberlik durumunda orduya katılabilecek kapasitede. Verilere göre her yıl 1,4 milyon genç askerlik çağına geliyor. Aktif güvenlik personeli bakımından 710 binlik güç baz alındığında Türkiye, NATO’nun 2., dünyanın ise 6. büyük ülkesi. (İlk 5’te sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Kuzey Kore ve Rusya var.)
ENVANTERDE NELER VAR?
55 ayrı faktörü baz alarak ülkelerin savaş gücünü inceleyen Küresel Ateş Gücü Endeksi’ne geri dönelim. 207’si savaş jeti, 289’u eğitim uçağı, 87’si nakliye uçağı, 492 tanesi de helikopter olmak üzere bin 75 adet hava aracına sahibiz. 94 adet taarruz helikopteriyle dünyada 6. sıradayız. Bunlardan 53’ünün milli imkanlarla üretilmiş ATAK’lar olduğu düşünüldüğünde yerli savunma sanayiinin ordu envanterini dünyada nasıl zirveye tırmandırdığı daha iyi anlaşılıyor. Nitekim henüz Milli Muharip Uçak-TFX’i hangardan çıkaramadığımız için savaş jeti konusunda nispeten gerilerde, 14. sıradayız. Peki, havada durum böyle de karada nasılız?
Çoğu modernize edilmiş 3 bin 200 tank ve 9 bin 500’ü aşan zırhlı muharebe aracıyla dünyada 7. sıradayız. ATAK helikopterinde olduğu gibi yerli imkanlarla üretilen obüsler de Türkiye’yi sıralamada birkaç adım yukarıya taşıyor: bin 120 adet obüsle dünyada 5.’yiz. Bunun dışında envanterde bin 272 tane tekerlekli obüs ile değişik çap ve menzilde 350’yi aşkın roketatar sistemi mevcut. Ana muharebe tankı Altay’ın seri üretime geçtiği, Fırtına obüslerinin ikinci fazının da bir bir sahaya çıkmakta olduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin kara araçları bakımından önümüzdeki yıllarda dünyanın ilk 5 ülkesinden biri olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
DENİZLERDE PRUVA NETA
Hava ve kara araçlarının üretimindeki şahlanış denizde de yaşanıyor. 2011 yılından günümüze dek 8 yıl boyunca Türk donanması envanterine giren milli gemi sayısı 37 oldu. Türkiye şu an -en az- 194 savaş gemisine sahip durumda. Deniz gücü bakımından dünyada şimdilik 12. sırada bulunsak da, bu topraklarda tasarlanan savaş araçlarının tersanelerden bir bir suya indirilişi daha güzel günler göreceğimize ilişkin umutlarımızı artırıyor. MİLGEM projesi kapsamındaki ‘ADA’ sınıfı 4 korvetin göreve başlamasının ardından ‘İ’ sınıfı milli fırkateynlerin ilki de üretime alındı.
Hemen ardından TF-2000 hava savunma muhribi safhasına geçilecek. Bulunduğu bölgede savunma şemsiyesi oluşturan ve yerli çok fazlı radar teknolojisiyle tam bir karargâh gemisi olacak bu fırkateynler ülkemizi denizlerin süper liginde kalıcı hale getirecek. Bunun yanında Bayraktar ve Sancaktar adlı dev çıkarma gemilerinin yaşattığı gurur, önümüzdeki yıl sonu TCG Anadolu gemisinin envantere girişiyle ikiye katlanacak. Çünkü Anadolu, Deniz Kuvvetleri’nin ilk ‘uçak gemisi’ olacak.
YERLİ ÜRETİM ÇOK ÖNEMLİ
Ar-Ge projelerine geçtiğimiz yıl 38,5 milyar liranın harcandığı ülkemizde ‘oyun değiştirici’ işlev görecek araçların tasarımı için daha fazla kaynak ve daha fazla mesai gerekiyor. Son 17 yılda savunma sanayiinde yerlilik oranı yüzde 20’den yüzde 70’e çıktı. Küresel askeri harcamaların 1,8 trilyon dolara ulaştığı bir çağda, ihtiyaç duyulan silahları milli sanayi ile üretebilme işi daha da önem kazandı. Uçak, helikopter, gemi, tank ya da füze, gereksinim duyulan her aracı en uygun maliyetle üreterek TSK envanterini güçlendirmek, bunu yaparken de ihracatı yüksek kâr marjıyla katlamak gerekiyor.
Askerî harcamasını geçtiğimiz yıl itibariyle 19 milyar dolar seviyesine çıkaran Türkiye, kısıtlı bütçesine rağmen ürettiği güç çarpanıyla dikkatleri üzerine çekti. Zira ilk 10’luk listede hemen üstümüzde bulunan ülkeler savunmaya yüzlerce milyar dolar yatırıyor.
2018’de
ABD 700,0 milyar $Çin 250,0 milyar $
Hindistan milyar 66,5 $Fransa 63,8 milyar $
Rusya ise 61,4 milyar $
Global Endeks’e göre Türkiye, Ortadoğu’nun açık ara en güçlü ülkesi. Dünya genelinde ise önünde 8 rakibi var. Bunlar ABD, Rusya, Çin, Hindistan, Fransa, Japonya, Güney Kore ve İngiltere. Aktif savaşçı personel sayısına Endeks’te doğru şekilde yer verildiği ve değerlendirmeye İHA teknolojileri de dahil edildiği takdirde sıralamada birkaç basamak daha yukarıya geçmek mümkün. Lâkin şurası kesin: Daha güçlü olmak için çok ama çok çalışmak gerekiyor. Çünkü bu seviyeye ulaşma yolunda nice bedeller ödedik. Nuri Killigil’in kendi silah fabrikasında sabotajla paramparça edildiği, Nuri Demirağ’ın milli uçağı indireceği piste kasten hendek kazıldığı, uçaktan atılan bombaları seri halde üretmiş Şakir Zümre’nin kömür sobası satmaya mecbur bırakıldığı ve her teşebbüsü engellenmiş tayyareci Vecîhi Hürkuş’un yatağında kederinden öldüğü günlerden bu zamana gelmek kolay olmadı.
Yeri gelmişken; gâvura kulluk edenlerin zulmü altında can vermiş savunma sanayii şehitlerini rahmetle anıyoruz.