Coca Cola-FDA daha bilmem ne belâ: İnsanlığın sağlığı şarlatanlara emanet

ADEM BİLAL
Abone Ol

Modern(!) çağın karanlık dehlizlerinde icat edilmiş, gizemli formüllere sahip kapkara bir zehir. Mideleri delen, sadece paraları değil, ruh ve beden sağlığını hebâ eden, insanlığın geleceğini karartan ne idüğü belirsiz bir sıvı. Mide ilacı ve ağrı kesici olarak eczanelerde satılırken birden içeceğe dönüştürülen, alkol ihtiva etmesine rağmen iftar sofralarında baş köşeyi işgal eden pazarlama ürünü.

“Formülü neydi” diye insanlık oyalana dursun, dünyanın bütün coğrafyalarına sızmış, yüksek asit, yüksek şeker ve birkaç bağımlılık yapıcı maddeden ibaret bir meşrubat, bunun üzerinden yapılan servet ve dönen gizli çarklar… Bu gizli çarklardan birini 2016 yılında BBC şöyle haber yapmıştı: ‘CocaCola fabrikasında 50 milyon euro değerinde kokain bulundu. Kokainin, Güney Amerika'dan gönderilen bir konteynerdeki portakal suyu konsantresi çantalarına gizlenmiş halde bulunduğu bildirildi.’

Global ağaların yatırım şirketlerine âit bu dev meşrubat firmasının; dünyanın en büyük su müsrifi ve kaçakçısı, ayrıca çevre kirleticisi olduğu, reklamlarında mahallî ve millî değerleri sömürdüğü, sözde içeceklerini gıda gibi takdim ettiği, Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi FDA başka olmak üzere dünyada akademik ve bürokratik çevreleri beslediği kamuoyunun mâlumu.

Ülkemizde kişi başı yıllık meşrubat tüketimi 190 şişe. Bunun da yüzde 70'i yani aslan payı CocaCola’nın. O halde şunu sormak gerekiyor: ‘Kendi paramız ile kendimize kötülük yapmayı ne zaman bırakacağız’

İlk gıda kuponları basılıyor.

Kara Perşembe’yi bilir misiniz, 1929 yılının 24 Ekim Perşembe gününü? Tabiri caizse dünyanın çivisinin çıktığı günlerden biridir. ABD başkanı Hoover’ın “Amerika’da bugün biz, yoksullukla savaşta nihâî zafere hiçbir ülkenin tarihinde olmadığı kadar yakınız” cümlesini kurmasından az sonra şişen hisse senetleriyle oluşan sahte zenginlik balonu patladı ve Wall Street Borsası çöktü. Öyle bir çöküştü ki, 2 yıl içinde borsanın değer kaybı yüzde 100’e yaklaştı, 9 bin banka iflas etti, ABD ekonomisi 3 misli küçüldü. O dönemi en iyi anlatan söz belki de “zenginler intihar ediyor, fakirler açlıktan ölüyor” sözüydü.

Kapitalizmin soğuk nefesi

Abartmıyoruz, çünkü kriz öncesinde 429 bini bulan işsiz sayısı sadece üç ay içinde 4 milyona fırladı. Ertesi yıl ikiye katlayıp 8 milyon oldu, sonraki yıl ise toplam işgücünün neredeyse üçte birine denk gelen 13 buçuk milyona ulaştı. Sadece özel sektör değil, devlet de işten çıkarmalar yapıyor, hâlen çalışanlar ise yüzde 40’ları bulan ücret düşüklüğüne rağmen şükrediyorlardı. Çünkü kapitalizmin soğuk nefesini enselerinde hissediyorlardı. Bankalar, borçlara karşılık evlere el koyuyor, kiracılar kapının önüne atılıyor, evliler boşanıyor, çocuklar bakımevlerine terk ediliyordu. Sadece New York’ta 20 bin çocuk, ailesi tarafından terk edilmiş; aileler, çocuklarını besleyemez hâle gelmişti.

ABD ile birlikte bütün dünyayı kasıp kavuran buhran, 30’lu yılların sonunda tahammül sınırlarını iyice zorlamaya başladı. Bunun üzerine ABD Tarım Bakanlığı, 1939 yılında Gıda Kuponu Programı’nı (Food Stamp Program) başlatmak zorunda kaldı. 1939 Mayıs’ında başlayan program, 1943 yılının ilk yarısına dek sürdü. Toplamda 20 milyon fakir bu programdan faydalandı. Turuncu ve mavi gıda kuponları basılıp ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı.

Turuncu gıda kuponu.

Mavi gıda kuponu.

Gıda yardımı alan 41 milyon Amerikalı

Meşrubat Vergisi Fakirlere Haksızlıkmış, Richmond’da bir bilboard.

Sistem şöyle işliyordu: İşsiz kimsenin her 1 dolarlık harcamasına mukabil devlet 1 dolarlık turuncu ve yarım dolarlık mavi gıda kuponu veriyordu. Turuncu kupon ile bakkala gidildiğinde alkol ve sigara haricinde her şey satın alınabiliyordu. Mavi kuponlar ise devletin belirlediği ihtiyaç fazlası gıdalar içindi. Bunlarla ancak süt, yumurta, meyve, sebze vb. alınabiliyordu.

İkinci Dünya Savaşı ile birlikte ekonominin çarkları dönmeye başlayınca program iptal edilmişti ama 1961 yılında tekrar yürürlüğe kondu. 1964’te ise hem ziraat ekonomisini canlandırmak hem de düşük gelirli hânelerin beslenmesini desteklemek amacıyla kalıcı bir formata sokuldu. Programın adı 2008 yılında İlave Beslenme Yardımı Programı (Supplemental Nutrition Assistance Program-SNAP) olarak değişti.

Peki, bugünkü vaziyet nedir?

2021 yılına ait rakamlara göre SNAP programına 63 milyar dolar bütçe ayrıldı ve 41 milyon ABD vatandaşı gıda yardımından faydalandı. Kovid-19 nedeniyle toplam gıda yardımı bütçesi ise 113 milyar doları buldu. Bu bütçenin yüzde 94’ü doğrudan gıda ödemelerine giderken, geriye kalan miktar yönetim ve eğitim gibi diğer kalemlere harcandı.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

Gıda yardımı sitesi.

Şimdi gelelim meselenin bam teline...

SNAP programını kim finanse ediyor? Amerikan vergi mükellefleri yani ağırlıklı olarak sıradan vatandaşlar. Tam da bu yüzden alkollü içecekler, sigara, vitamin takviyeleri, ev gereçleri, gıda dışı bakkal ürünleri ve sıcak yemek bu yardım kapsamında değil. Elinizdeki gıda kuponuyla bir lokanta veya kafeteryaya gidip karnınızı doyuramazsınız mesela. “Ne kadar da hassaslar” diyeceksiniz belki ama hiçbir şey göründüğü gibi değil.

Niye mi böyle dedik?

The Hill’de kaleme alınan bir makalenin de işaret ettiği gibi (https://www.kisa.link/QqNs) yanlış beslenmeden kaynaklanan rahatsızlıklar; sigara, uyuşturucu ve alkolden daha beter ölüm sebebi. Ülkede bini aşkın insan her gün bu sebepten ölüyor. Sigara ve alkolü kapsam dışı bırakan SNAP programının yanlış beslenmeyi teşvik etmesine ne demeli o vakit? 113 milyar dolarlık gıda yardımının yüzde 10’unu zehir deposu şekerli meşrubatların oluşturması (https://www.kisa.link/QqNq) “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirtmiyor mu?

Şekerli meşrubat vergisi

Şekerli meşrubatlar konusunda bilhassa son yıllarda dünya çapında bir farkındalık mevcut. Dünya Sağlık Teşkilatı (DSÖ) tarafından yayınlanan “Sağlıklı beslenmeyi teşvik için şekerle tatlandırılmış içeceklerin vergilendirilmesine ilişkin Dünya Sağlık Teşkilatı el kitabı” (https://www.kisa.link/QqND) bu konuda önemli ipuçları sunuyor. Burada yayınlanan haritaya göre Türkiye dâhil 85 ülkede çeşitli nispetlerde şekerli meşrubat vergisi uygulanıyor. ABD dâhilinde ise ancak yerel seviyede vergi uygulaması mevcut. San Francisco ve Seattle şehirleri buna örnek olarak verilebilir.

Gallup araştırması..

Şekerli meşrubat vergisi uygulanan ülkeler.

21 Eylül 2022 tarihli Gallup araştırması ise (https://www.kisa.link/QqNM) ilginç bir detaya işaret ediyor. Buna göre ekonomik ve kültürel açıdan birbirinden çok farklı 5 ülke; ABD, Hindistan, Kolombiya, Ürdün ve Tanzanya’da bulaşıcı olmayan kanser, şeker, kalp vb. rahatsızlıkların zararları üzerine bir araştırma yapılıyor. Lafı uzatmadan doğrudan ilgili kısma gelelim. Alkol ve sigara üzerindeki yüksek vergiler yüzde 69 ve yüzde 66 ile sıradan vatandaşlardan büyük destek görürken, şekerli meşrubatlarda yine yüzde 59 gibi ciddi bir destek göze çarpıyor. Dahası, toplum içinde sigara içilmesini kısıtlayan yasalar yüzde 69 gibi bir rakamla onaylanırken, yüksek oranda şeker içeren gıda ve meşrubatların çocuklara dönük reklamını yasaklayan yasalar ise yüzde 72 gibi rekor bir kabul görüyor.

Bu araştırmanın neticesi bize ne söylüyor? ABD halkının, dünyanın diğer halkları gibi şekerli meşrubatlara yüksek vergiyi desteklediğini... Şekerli gıda ve meşrubatların çocukları hedef alan reklamlarına yasak getirilmesini istediğini...

Fakirin parasına kim göz dikti?

O vakit niçin ABD’de bütün ülkeyi kapsayacak bir şekerli meşrubatlar vergisi uygulanmıyor? ABD halkının haklı isteklerine kim karşı koyuyor, kim engel oluyor?

İşte bu noktada ilginç bir itiraf dikkat çekiyor. Stanford ve Harvard tedrisatı görmüş, gıda ve sağlık konularına odaklanmış genç bir girişimci olan Calley Means, 2 Ocak’ta twitter hesabından şöyle bir paylaşım yaptı:

“Kariyerimin ilk yıllarında şeker vergilerinin başarısız olması ve şekerli meşrubatın gıda kuponu fonuna dahil edilmesi için CocaCola firmasına danışmanlık yaptım. CocaCola’nın politikaları kötü diyorum, çünkü meselenin içinden geliyorum. Atılan ilk adım, Renkli İnsanların İlerlemesi İçin Ulusal Birlik / The National Association for the Advancement of Colored People (NAACP) ve diğer sivil hak gruplarına, rakip firmalara ırkçı demeleri için ödeme yapmaları oldu.”

Bahsi geçen ırkçılık meselesine bilâhare değineceğiz. Mevzumuz, CocaCola’nın şekerli meşrubatlar vergisinin çıkmasını engellemesi ve hatta bununla kalmayıp, fakirlere verilen gıda yardımına hayâsızca göz dikmesi. CocaCola firmasının ABD dâhilinde elde ettiği gelirin neredeyse yarısı, yüzde 40.2’si devletin fakirler için ödediği gıda yardımından geliyor, bunu biliyor muydunuz?

Milyar dolarlar Coca Cola'ya akıyor.

2021 yılında 13 milyar dolar kazanan firma, bu rakamın 5,3 milyarını fakirlere aktarılan paradan cebine atmış. Daha vahimi, insan vücuduna alkol ve sigaradan daha zararlı ve ölümcül bir zehir, nasıl olmuş da en temel gıdalardan biri, üstelik bir içecek olan sütün yerini alabilmiş? Hangi hakla sütten üç misli daha fazla fonlanmış? Ve en can alıcı soru: CocaCola bütün bu işleri nasıl başarmış?

ABD gıda ve ilaç dairesi de işin içinde

Buyurun, meselenin bizzat içinden geldiğini söyleyen Calley Means izah ediyor?

“ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), şekerli meşrubat vergisinin yoksullara zarar verdiğini gösteren çalışmalar yapmaları için gerek sağ gerekse sol cenahtaki düşünce kuruluşlarına ve de önde gelen üniversitelerdeki profesörlere para yağdırdı. Ayrıca, şekerli meşrubat içmenin obeziteye neden olmadığını söyleyen çalışmalar için para ödediler.”

Konuyu daha iyi anlamak için 6 Eylül 2012 tarihli Reuters haberine bakılması yeterli. “Kaliforniya’daki iki şehirde şekerli meşrubat vergisi savaşı baş gösteriyor” başlığıyla çıkan haberin bir yerinde şöyle bir paragraf hemen dikkat çekiyor:

“CocaCola, Pepsi ve diğer firmaları temsil eden Amerikan Meşrubat Derneği, ülke çapında şekerli meşrubat vergisini gündemden düşürmek için milyonlarca dolar harcadı. Dernek, şekerli meşrubatlara getirilecek vergilerin fakir insanlar ile yerel işletmelere zarar vereceğini ve haksız yere bir ürünü hedef alacağını söylüyor. Ayrıca, şekerli meşrubatlar ile obezite arasındaki bağlantıyı da kabul etmeyip, tam kalorili meşrubatların tüketiminde bir azalma olsa bile obezite oranlarının artacağını ifade ediyorlar.”

Hangi hakla sütten üç misli daha fazla fonlanmış? Ve en can alıcı soru: CocaCola bütün bu işleri nasıl başarmış?

Hangi yıldayız? 2023.

Demek ki CocaCola’nın öncülüğündeki meşrubat sektörü, vergiyi gündemden düşürmeyi becermiş mi?

Büyük bir maharetle becermiş.

Şekerli meşrubatın obezite ve diğer sağlık problemlerine yol açmadığına, en azından ABD kamuoyunu ikna edip, fakirlere verilen gıda yardım programına dâhil olabilmiş mi?

Evet, olabilmiş.

Reuters haberinin bildirdiği gibi bu işleri yaparken belki milyonlarca doları gözden çıkarmış, çil çil rüşvetler dağıtmış, ama neticede FDA’yı da arkasına alıp sadece 2021 yılında fakirlerin sırtından 5.3 milyar dolarlık vurgunu da tereyağından kıl çeker gibi yapmış.

Kuytularda dönen kirli işler

FDA’ın ne olduğunu elbet biliyorsunuz. Bahçenize ekilecek fasulye tohumundan kundaktaki bebelerin aşısına değin gıda ve ilaç namına her ama her şeye karışan, insanlığı ziyadesiyle alâkadar eden konularda tek yetkili kurumdan bahsediyoruz. Bu kurumun, CocaCola gibi sözde meşrubat, özde ise zehir satan şarlatan bir firmanın elinde nasıl bir oyuncağa dönüştüğünü, güya dünyaya hükmeden ABD’nin bir firmaya nasıl peşkeş çekildiğini, fakir insanların sırtından milyarlarca doların nasıl iç edildiğini, ön planda ve ekranlarda modern tıp, medeniyet, insan hakları mavraları atılırken arka planda ve kuytularda nasıl kirli işlerin döndüğünü görüyorsunuz değil mi?

FDA’nın ne olduğunu elbet biliyorsunuz. Bahçenize ekilecek fasulye tohumundan kundaktaki bebelerin aşısına değin gıda ve ilaç namına her ama her şeye karışan, insanlığı ziyadesiyle alâkadar eden konularda tek yetkili kurumdan bahsediyoruz.

Merak buyurmayın, şu ırkçılık meselesini başka hususlar ile bir sonraki sayıda ele alacağız. Modern(!) çağın karanlık dehlizlerinde icat edilmiş ne idüğü belirsiz, gizemli formüllerle sadece paramıza değil, beden ve ruh sağlığımıza, hatta gelecek nesillerimize göz diken CocaCola ve benzeri şarlatanları ifşa etmeye devam edeceğiz.

Son söz olarak...

Ülkemizde kişi başı yıllık meşrubat tüketimi 190 şişe. Bunun da yüzde 70'i CocaCola. Kendi paramız ile kendimize kötülük yapmayı ne zaman bırakacağız?