Âcilen yeni bir Kıbrıs hikâyesi yazmak lâzım
Değişen dünya düzeninde KKTC-Türkiye ilişkisinin nereye evrileceğini zaman ve biraz da bizlerin çabası gösterecek. Zor bir imtihan hepimizi bekliyor. Türkiye de, Kıbrıs Türkleri de artık su ve para ilişkisinin ötesine geçecek imkânları araştırmalı.
<del></del>
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur zaman içinde küçük bir ada ülkesi varmış. Bu ada ülkesindeki rahatlık ve zenginlik dünyanın başka yerinde yokmuş. Suyu ve parası Türkiye’den gelirmiş. Ada halkı 37 yıllık cumhuriyet boyunca çok çalışmaması gerektiğine ikna edilmiş. Emeğin yerini memuriyet, doğruluğun yerini zenginlik almış. Zamanla kaybolan değerlerin yerine gelen yeni değerler, suyu ve parayı veren Türkiye’yi sinirlendirmeye başlamış. Ne yaptıysa yaranamamış. Vermiş, vermiş, sadece vermiş. Diğer yandan Avrupa diye bir yer, her verdiğini ve yaptığını sistemli olarak işlemiş.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) eline geçeni harcamış da harcamış. Çalışan ülkelere bakmış, özenmiş. Üreten ülkelere bakmış, özenmiş. Daha az zamanda daha çok iş başaran insanlara bakmış, özenmiş. Ülkenin her yanından sesler yükselmeye başlamış. Sağcı ve solcu diye iki grup daha haklı olduklarını göstermek için bir yandan birbirlerini eleştirmişler, bir yandan ülkeyi yemeye devam etmişler. Kendilerini dev aynasında görmüşler ama nereden bakarsan bak, Benjamin Button gibiymişler.
Bu ülkede her sene seçim olurmuş. Gelen gideni aratmazmış. Halk artık inancını kaybetmiş. Geçen yıllarda sağcı ve solcunun çok farklı olmadığı anlaşılmış. Yıllar birbirini kovalamış ve 2020 yılına girilmiş. KKTC’de ilk kez ideolojik bir seçim olmuş. Bir yanda yavrusuna su ve para yağdıran ‘anne’yi destekleyenler, diğer yanda ise televizyonda izledikleri Avrupa hayali ile yanıp tutuşan insanlar...
Bu seçim başka
Oy toplama savaşlarında bu seçim başka seçim. Türkiye’yi sevenlerle sevmeyenler arasındaki son muhabere olarak nam salmış. Bir kısım halk bu ağır sorumluluktan tırsmış ve sandığa gitmemiş. Niçin sandığa gitmedikleri sorulduğunda cevapları “Bizi çok kırdılar, çok üzdüler” olmuş. Sandığa gidenlerin bir kısmı Türkiye’yi korumak için, başka bir kısmı Türkiye’den gelenleri korumak için, diğerleri de bizzat kendi ifadelerine göre iradelerini Türkiye’nin elinden almak için harekete geçmişler. Uzun süren ve ikinci tura kalan bu muhaberede galip çıkan taraf ülkenin kaderine damgasını vuracakmış.
- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçimlere alışık bir ülke. Değişimi de anlık olaylara ve kişilere göre yapabiliyor. Ulusal Birlik Partisi (UBP)’nin ülkenin en güçlü ve eski partisi olmasına rağmen en çok güç kaybetmiş parti olması bu seçimleri zora soktu. Birçok kesim UBP’ye olan güvenini yitirdi ya da başka sebeplerden dolayı desteğini sürdürdü. Ama bu seçim başka bir havada geçiyordu. Türkiye’nin meseleye yaklaşımı ve içinde bulunduğu durum, KKTC seçimlerinin önemini arttırmasına sebep oldu.
Neticeyi Türkiye belirledi
Türkiye’nin açık bir şekilde desteklediği Ersin Tatar birçok kişiye göre tam bir sürpriz yaptı. UBP en güçlü parti olmasına rağmen kendi içinde huzursuzluklar yaşıyordu. UBP’nin kazanmasında Türkiye’nin net tavrının belirli olduğunu söylemek mümkün. Bu tavır olmasaydı seçimlerin sonucu bu şekilde olmazdı.
Mustafa Akıncı’nın ikinci tura kalmasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. KKTC seçmeni, Türkiye’nin tutumuna karşı destekleyici veya tepki oyu kullandı. Bir yanda parasını harcadığı, suyunu içtiği Türkiye’yi beğenmeyip kendince daha iyisi olarak gördüğü AB hayalleri kuran kesim, diğer yanda ise gerçeklerle yüzleşen ve Türkiye’yi zarara uğratmamayı tercih eden kesim. Sayın Ersin Tatar’ın aldığı oyların bir kısmının, kendi kitlesinin ve partisi UBP’nin oyları olmadığı gün gibi aşikâr. Türkiye sevgisini kalbinde hissedenlerle, bu sevgiyi nefrete çevirenlerin belirlediği bu seçimi, daha gerçekçi düşünen Türkiye sevdalıları kazandırdı.
Su ve paranın ötesine geçilmeli
Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC yöneticilerinin bu seçimden çıkarmaları gereken büyük dersler var. Evet, bu bir zaferdir ve Türkiye’deki kardeşlerimiz bu sonuca belki pek çok Kıbrıslı kardeşlerinden daha çok sevindiler. Fakat adında Türk kelimesinin geçtiği bir ülkede karşıt kesimin de bu kadar yüksek bir oy alabilmesi Türkiye’ye karşı koyulan tavrın net bir göstergesi.
Ekonomik ve siyasi olarak dikkate değer bir zafer bu. Ama halkın bu zafere duyduğu inancı pekiştirmek için asıl bundan sonra neler yapılacağı önemli.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), UBP ve diğer siyasi partilerin Türkiye faktörünü dikkate alarak yönettikleri KKTC dâhilinde bir değişimin şart olduğu aşikâr. Ama bunu yapacak dirayet gösterilecek mi, asıl mesele işte bu! KKTC’nin mevcut sorunlarıyla yüzleşip varlığını devam ettirebilmesi için Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile yeni hükümetin üzerine büyük sorumluluk düşüyor.
Zor bir imtihan bekliyor hepimizi
Bu halk, Türkiye sevgisi ile elindeki gücü son damlasına kadar kullanıp Ersin Tatar’ı cumhurbaşkanı olarak seçti. Değişen dünya düzeninde KKTC-Türkiye ilişkisinin nereye evrileceğini zaman ve biraz da bizlerin çabası gösterecek. Zor bir imtihan hepimizi bekliyor. Türkiye de, Kıbrıs Türkleri de artık su ve para ilişkisinin ötesine geçecek imkânları araştırmalı. Yeni Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar’a Türkiye ile daha uyumlu ve daha kolay yönetim göstereceği dönemde başarılar diler, bahsi geçen imkânlara yatırım yapılmasını beklediğimizi önemle ifade etmek isteriz.