Büyüklerden ‘nükleer masallar’
Obama döneminin derin devlet kadrosunu yeniden kuran ve önümüzdeki hafta yemin etmeye hazırlanan ABD’nin yeni başkanı Biden, Obama’nın 8 yıl boyunca dünyaya anlattığı ‘nükleer masalları’ yeniden tozlu raflardan indirmeye hazırlanıyor. O hazırlıklarını yaparken, Türkiye’ye karşı ittifakın gizli ortakları İran ve Hindistan ile küçük ortak Yunanistan da boş durmuyor.
20 Ocak’ta yemin ederek 4 yıllık görev süresine resmen başlayacak olan ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, birlikte çalışacağı kadroyu da netleştirdi. Kamuoyuna şimdilik açıkladığı isimlerin tamamına yakını, Başkan Yardımcılığını yaptığı Obama’nın kadrosundan oluşuyor. Obama’nın savaş kadrosu olarak bilinen, Ortadoğu ve Afrika’yı kanlı bir sürecin içine sürükleyen kadronun yeniden iş başına geldiklerinde ilgilenecekleri ilk konulardan biri ise ‘nükleer gerilimler’ olacak.
Obama girdi, Trump çıktı
2008 yılında başkanlık koltuğuna oturan Obama’ya, henüz hiçbir icraata imza atmadığı hâlde 2009 yılında Nobel Barış Ödülü verilmişti. Ödülün gerekçesi olarak da “Obama’nın nükleer silahların azaltılması ve dünya barışına katkıları” gerekçe gösterilmişti. Obama nükleer konusundaki asıl şovunu ise, 2015 yılında İran’la imzaladığı nükleer anlaşma ile yaptı. Anlaşma en az 10 yıl boyunca İran'ın nükleer silah edinmesini engellemeyi, buna karşılık Batılı güçlerin İran'a yönelik ekonomik yaptırımları kaldırmasını içeriyordu.
Anlaşma sadece 3 yıl sürdü ve Ortadoğu için planları Obama’dan farklı olan Trump, 2018 yılında anlaşmadan çekildi. İran’a karşı sert yaptırımlar da alan Trump, dünyanın diğer büyük güçlerinden de İran’ı sıkıştırmasını istedi. Fakat bu isteği BMGK’daki hiçbir dostu tarafından itibar görmedi. Çünkü Trump İsrail’i bölgede daha da güçlü hâle getirmek için güdümündeki Arap şeyh ve krallarını ikna etmeye çalışırken, nükleer dengeler farklı bir boyuta gelmişti.
Köprünün altından çok sular aktı
ABD medyası, Biden’ın 20 Ocak’taki yemin töreninden sonra ilgileneceği ilk işin, nükleer anlaşmaya yeniden dönmek için şartları olgunlaştırmak olduğu görüşünde. Dünyanın geri kalanı ise yaklaşık 3 yıldır bu gündemden uzak kalan ABD’ye yeniden masaya oturduğunda büyük bir sürpriz yapmak niyetinde.
ABD’nin çıkmasına rağmen 2015 tarihli anlaşma halen yürürlükte ve taraf ülkelerin güvencesi altında. Fakat buna rağmen İran, geçtiğimiz hafta bir açıklama yaparak nükleer çalışmalara yeniden döneceğini açıkladı. Hatta bu açıklamadan saatler sonra “Yüzde 20 oranında saf uranyum üretmeyi başardık” açıklaması yaparak çalışmalara uzun süredir devam ettiğini itiraf etti.
Rusya, geçtiğimiz ay kapsamlı bir tatbikatla gövde gösterisi yaptı. Önce bir nükleer denizaltıdan daha sonra da karadan, nükleer başlık taşıma kapasiteli kıtalararası balistik füzelerini denedi.
- Ayda mâden arayacak bir ‘nükleer uzay aracı’ için çalışmalara başladığını açıkladı. Geçtiğimiz hafta ise, nükleer bir savaşı tetikleyecek adımı atarak, dünyanın en gelişmiş füzesi SARMAT’ı deneyeceğini duyurdu.
10 bin kilometre menzilli füze, iddiaya göre sesten 27 kat hızlı hareket ediyor ve sadece 10 tanesi ABD’yi tamamen çökertmek için yeterli olabilecek.
İran’ın yerine Türkiye’yi koyma çabası
Rusya ve İran nükleer faaliyetlerine tam hız devam ederken, Hindistan’dan gelen bir haber kısa sürede batı medyasında da yer buldu. Haberdeki iddiaya göre Türkiye ve Pakistan Aralık ayında Ankara’da yapılan bir toplantıda nükleer konusunu da görüşmüş, Türkiye Pakistan’dan nükleer silah teknolojisi için yardım istemişti.
İlk başta çok ses getiren haber, önce FETÖ’cülerin Avrupa’dan yayın yapan bir haber sitesinde daha sonra da Yunan medyasında genişçe yer aldı.
Daha sonra Alman devlet ajansı DW ve İngiliz BBC de iddiayı olduğu gibi manşetlerine taşıyarak Türkiye’ye karşı oluşturulmaya çalışılan nükleer planın parçası oldular. Muhatapları tarafından yalanlanan iddia, Biden döneminde ‘nükleer kâbus’ İran’ın yerini Türkiye’nin alması için çalışmalar yapılacağının da ilk işareti oldu.
Üçüncü dünya savaşı çıkar mı?
Şimdilerde daha sık sorulan bu soruya Putin’in sözcüsü Peskov’un verdiği cevap, savaşın o kadar da uzak olmadığını gösterdi. Dmitriy Peskov, bir röportajda sorulan bu soruya “Çok yakınımızda bir anda korkunç savaşlar çıkabilse de nükleer denge korunduğu sürece yeni bir dünya savaşının yaşanması imkânsız. Nükleer güç eşitliği dünyayı savaştan koruyan bir etken" ifadelerini kullandı. Yani Rusya, nükleer silahlanma konusunda ABD ile birlikte ne kadar ileri gidebilirlerse, savaşı kendi ülkelerinden uzak tutma konusunda o kadar başarılı olabileceklerine inanıyor. Peskov’un “Çok yakınımızda bir anda korkunç savaşlar çıkabilse de” lafındaki ‘çok yakın’ ifadesinin nereye işaret ettiğiniyse 21 Ocak’tan sonrası gösterecek.