“Başarı Berekettedir”
Kısa film yarışmasında birinci olup İslam’ı animasyonlarla tebliğ yolunu tutan Selime Coşkun’a başarısının sebeplerini sorduk…
Animasyonlarla birçok ödül aldınız. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
Aslında herkes gibi bunun teknik donanıma bağlı olduğunu düşünüp epey araştırma yaptım başlarda. Fakat neticede idealimdeki teknik ‘level’e ulaşmadım henüz; bununla beraber idare edecek malzemelerle ortaya çıkan bir animasyon bugün pek çok ülkede sahip çıkılıp gösterilerde yer buldu.
Bu tekniğin başarısı değilse şahsî olarak benim başarım mı? Hayır. Yaptığım tek şey dert edinmek ve şartların mükemmel olmasını beklemeden yola koyulmaktı. Şans mı? O da değil. Elde ne varsa ortaya koyduktan sonra mekândan münezzeh bereketlerin, emeğinize iniş yaptırılıyor olması diyebilirim.
- Bereket diyorum çünkü 'Ne kadar para o kadar köfte' de değil bu. Sahip olduğun her şey bir eskiyen kuruş; ama pîr isteyen yürekse, herkesten daha bol köfteniz olabiliyor bir gün. Çünkü bu bereket neticesinde iki cihana yayılmışlığı var meyvelerinin. Dua alıyorsanız da bir sonraki bereketlere de kapı aralanmış oluyor.
Bize biraz projelerinizden bahseder misiniz?
Genel bir fikir olarak şunu diyebilirim belki; “Acziyet” ile “Müslüman” kelimesini aynı cümlede görmeyi ne kadar reddediyorsam, “doğruluk” ile “kudret”in o kadar aynı safta şahlandığını göstermek istiyorum. Bunu da 2D/3D animasyon ile gerçekleştirmeye çalışıyorum. İnsanlığın, asıl gücün nereden geldiğine dair kadim tecrübeleri var ve bunlar izzetinden hiç şaşmadı düşüncesindeyim ama bu gerçek, ya manipüle edildi yahut biraz unutturuldu; sahneyi tekrar hak edene vermek arzusu benimki diyebilirim.
Animasyon ile tebliğ mümkün müdür?
Gelecek politikalarını çizgi filmlere yediren ülkeler var; tebliğ hayli hayli olur. Hiç tahmin etmediğimiz kadar güçlü bir şekilde hem de. Çocuktan yetişkinimize hepimizin en az bir kere izlediği uzun metraj çizgi filmler var ve milyonlarca dolar yatırım yapılarak yapılmış işler bunlar. Fikir sahipleri bu işlerin neticesini, ulaşacağı dünyaları hesap ettiğinden tabir caizse kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyor diyebilirim.
- Etrafımıza baktığımızda iyisiyle kötüsüyle bir mesaj vermek isteyen pek çok kişi animasyona sarılmış durumda; çünkü izleyici kitlesi kıyas götürmüyor.
Animasyonlarda renklerin arkasına saklanılmış çok başka dünyalar var. Ve her gün davetçi konumunda. En önemlisi de medya sektörünün “kavram” değiştirme gibi bir gücü mevcut. Üst üste bir kavramı kendi yorumlarıyla işlediklerinde en basitinden siz “cesur olmak”ı istikamet üzerinde durma mücadelesi değil de, “çizgisizlik” olarak kabûl etmiş bulunuyorsunuz çoktan. Ezelden sahip olduğumuz sadece üzeri tozla kaplanmış hasletleri, cesaretleri, gerçek sevgileri, samimiyetten daha güçlü bir şeyin vaki olmadığını, bunların çok güçlü bir şekilde işlenebileceğini biliyorum. Bunları bir gün yaptığımızda, her insanın içinde gömülü cevherin çağrısını onlara sunduğumuzda, sadece ahengini bile duyurduğumuzda bile arayanlar “bulmak” için gelecektir zaten.
Bir animasyonu hazırlamak ne kadar sürüyor?
Pek akıllı uslu işi değil diyebilirim. Tek başınaysanız 10 dakikalık bir animasyon, dinlemeden günlük mesai saatinin çok üstünde bir çalışmayla yarım senede bitebiliyor.
Ama neticeye baktığınızda, belki de iki cihana serpilen bereketine şahit olduğunuzda, alnınızın teri kurumadan bir yenisi için kolları sıvıyorsunuz.
İslâmî hassasiyetleri olanlar bu tip faaliyetlerden uzaktı hep. Bu işte tecrübe sahibi olan birisi olarak yeni başlayacaklara neler söylemek istersiniz?
İslam âlimleri sûret çizimi konusunda ikiye bölünmüş durumda. Hayra teşvik yolunda pek tabii animasyonun da kullanılabileceğinin cevazını vermiş bulunanlar var. Çok isteyip tereddüdü olanlar için bunu söyleyebilirim belki. Üzerine hâlâ yenisi ve daha iyisi konulamamış Çağrı filmi yapılmadan evvel de aynı tartışmalar mevcuttu. Fakat merhum Mustafa Akkad bahanelerin arkasına sığınmayıp hem yola koyuldu hem de hassasiyetler hususunda zekice yöntemler uygulayıp bize mübarek şahsiyetleri hiçbir sûret içerisinde göstermedi.
Bu sektörün treni çok hızlı ve yeterince geç başladık diyebilirim.
Ancak mevcut durumda yine de ses getirebileceğimizin umudunu daimi taşıyorum; çünkü insanlığa sunacağımız şeyler, her toprakta, her gönülde çok ihtiyaç duyulan, bu zamana kadar yok sayılmaya çalışılan ama neticede her türlü nimetin içinde dahi yokluğu hissedilen ve aranılan naif şeyler. İnsanlığın fabrika ayarı.. Genetiği değiştirilmiş her duygunun mevcut olduğu bir çağa her hasletin el değmemiş organiğini sunmak.. Emin olun her çağda bu sesi bekleyen milyonlar olacak. Onun için üretilenler hiç eskimeyecek ve bir anlamda hiçbir zaman geç kalınmış olunmayacak. Burada bir sorun yok; sorun bize biçilen ömrün ne kadarının kaldığı. Yoksa bu güzellikler zaten kudretli; şaha kalkması için de bize ihtiyacı yok diye düşünüyorum.
Selime Coşkun Kimdir
1991 Çengelköy doğumlu. Kafkas-Türk melez bir aileden geliyor. Liseye kadar ki eğitimini İstanbul’da geçirdi. Liseden sonra, 2012’den itibaren home-ofis olarak 2D animasyon öğrenip üretmeye başladı. 5 sene boyunca özel bir anaokulunun müfredatı için animasyon serisi üretti. Bunlardan herkesin faydalanabilmesi adına “Literda” isimli bir kanalda toplandı. Aynı süreçte AÖF İlahiyatı bitirdi. 2018’de üzerinde çalıştığı “Muhammed Ali” animasyonu kendi projesi çok ses getirdi.