Bakü-Tahran bilek güreşinin kazananı ‘Tebriz’ olabilir
Azerbaycan topraklarının önemli bir kısmının işgalden kurtulmasıyla neticelenen 2. Karabağ Savaşı, herkesten çok İran’ın maskesinin düşmesine yol açtı. Tahran, o gün işgalcinin yanında durmaktan hiç çekinmediği gibi bugün de Azerbaycan Cumhuriyeti’nden öte Türk düşmanlığını alenen göstermeye devam ediyor. İran ‘Zengezur Koridoru’na muhalefette Ermenileri bile geride bırakmış durumda. Ancak İran-Azerbaycan çekişmesi, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 9. Zirvesinden sonra belki de bölgenin geleceğine damga vuracak yeni bir boyuta tırmandı.
İran Azerbaycan’ın Kafkaslardaki Lübnan olmasını istiyordu
Azerbaycan Cumhuriyeti 90’lı yılların başında istiklâlini geri kazanınca, komşusu İran belki de memnun oldu. Bunda haklılardı, çünkü yıllarca komünist baskı altında inanç hürriyetleri kısıtlanan bir ülke, İran gibi mezhepçi bir komşunun yayılmacı politikaları açısından câzip bir hedefti. Hele ki Azerbaycan’ın büyük çoğunluğunun Şii inancına mensup olması, Tahran’ın iştahını fazlasıyla kabartmıştı. İran’ın Azerbaycan için gönlünden geçen, Kafkasya’da bir Lübnan modeliydi ama olmadı. En büyük engel ise hiç şüphesiz Türklük oldu.
Kimilerince siyaset âleminin kaldıramadığı bir duygusallıkla eleştirilse de Ebülfezl Elçibey’in kendi kariyeri pahasına nasıl bir belâyı engellediği bugün daha iyi anlaşılıyor. Elçibey Bütöv (Bütün) Azerbaycan idealini ortaya koyarak İran’ın faşist sisteminde esir kalan Güney Azerbaycan’ı bir devlet meselesi olarak ele aldı.
O vakitler bu meselenin hayata geçirilmesi gerçekçi görülmediği için eleştiriliyordu ama aslında bu dâhiyane bir taktikti. Bu taktik sayesinde Şii nüfusu yoğun Azerbaycan, İran tehlikesinden uzakta kalabildi. O dönemde Azerbaycan çok yalnız kaldı ve her taraftan saldırıya uğradı. Yıllarca kapanmayan Karabağ yarası o günlerin hatırasıdır. O yaranın, verdiği büyük acıyla birlikte bir faydası oldu. Vatan toprağını işgalciden geri alacak nesillerin millî kimliği o yaranın acısıyla pekişti.
İran, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin her başarısı Güney Azerbaycan için ilham kaynağı olacak diye hep tedirginlik duydu, buluttan bile nem kapacak şuursuzluğa yöneldi. Bu yüzden Azerbaycan’ın düşmanını dost bildi, Bakü’ye darbe vurmak için elinden geleni esirgemedi. Fakat bu tavrı kendisine en ufak bir menfaat bile getirmedi.
İran tezi Ermenistan’da bile alıcı bulmuyor
İran ilkinde olduğu gibi İkinci Karabağ savaşında da yanlış ata oynamaya devam etti. Savaştan sonra Ermenistan bile doğru yolu bulup normalleşme yolunda ilerlemeye çalışırken, İran’dan Azerbaycan’a karşı peşpeşe hamleler geldi. Ali Hamaney, İkinci Karabağ Savaşı sırasında konuyla ilgili bir kez konuştu, onda da işgalci Ermenistan’ı destekledi ve “Zengezur Koridoru” üzerinde durdu. İran hikâyenin başından beri Zengezur Koridoru’nun inşâsını “Bölge jeopolitiğinin değiştirilmesi” hatta “Bölge ülkelerinin sınırlarının değiştirilmesi” gibi gördü.
“Ermenistan ile Azerbaycan aralarında anlaşıp kendi toprakları içerisinden bir yol inşâ etse bundan kime ne” diyebilirsiniz belki. Fakat bu görüşü Ermenistan’da bile ancak bazı radikal gruplar savunuyor. İran’ın öne sürdüğü tez orada bile alıcı bulmuyor. Zîra onun bunun talimatıyla sürdürülen işgalin, asıl zavallı Ermenistan’a zarar verdiğini herkesten çok daha iyi Ermeniler biliyor. Bölgedeki güç dengesi Azerbaycan lehine değişip, Türkiye faktörü de ağırlığını ortaya koyunca yanlışta ısrarın hiçbir mantıklı açıklaması kalmıyor.
Ermenistan açısından iki seçenek mevcut ve bu seçenekleri sadece yöneticiler değil halk da gayet iyi biliyor. Ya eski düzende olduğu gibi İran ve Rusya’nın talimatıyla Azerbaycan toprağını işgalde tutmaya çalışacaklar ki başarabilirlerse bile ucunda felaket var. Ya da normal bir ülke gibi davranıp Azerbaycan, Türkiye ve diğer ülkelerle normal ilişkiler kurmak suretiyle ekonomik olarak rahatlayacaklar. “Zengezur Koridoru” Ermenistan açısından cehennemden çıkışın anahtarıdır. Buna mukabil İran’ın sunabileceği hiçbir alternatif yoktur.
Eski Azerbaycan geride kaldı
İran, Karabağ anlaşmasının yâni bölgede kalıcı barışı tesis edecek her adımın en büyük kaybedeni olacaktır. Bu yüzden sürekli Azerbaycan’a karşı mesajlar verip, Ermenistan’ı yeni hatalara zorlayacak adımlar atıyor. Azerbaycan toprakları işgal altındayken sınırda tek bir askerî tatbikat yapmayan İran, son aylarda Araz (Aras) Nehri kıyısında sürekli tatbikatlar düzenliyor. Ancak gözden kaçırdığı bir husus var; o da eski Azerbaycan artık mâzide kaldı. Buna karşılık Türk Silahlı Kuvvetleri ile Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri; Bakü, Astara, Cebrayıllı ve İmişli illerini kapsayan ortak tatbikat düzenledi. Tatbikatta nehre kurulan köprüler ve komando botlarının manevrasıyla İran’ın 20 Ekim’de sınır boyunca düzenlediği tatbikata cevap verilmiş oldu.
Siyaset alanında da ilkler yaşandı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 9. Türk Devletleri Teşkilatı Semerkant Zirvesinde Güney Azerbaycan’ı kast ederek “Biz, kaderin hükmüyle Azerbaycan’dan ayrı düşen soydaşlarımızın dilimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi korumaları, tarihi vatanlarıyla bağlarını hiçbir zaman koparmamaları ve Azerbaycanlılık ideallerinden ayrı düşmemeleri için çabalarımızı sürdüreceğiz” cümlelerini kurdu. Aliyev birkaç gün sonra yine Güney Azerbaycan’a mesaj vererek, İran Türklerinin hakları ve özgürlükleriyle yakından ilgilenip bir devlet politikası olarak süreci yakından takip ettiğini açıkladı.
Bunun yanı sıra Azerbaycan’daki İran ajanlarına karşı operasyon düğmesine basıldı. Bakü, doğrudan İran’a bağlılığını belgelerle ispatlayan bir grup teröristin gözaltına alındığı bilgisini paylaştı. Azerbaycan medyası da çekingenliğini atarak, İran saldırıları karşısında alttan almayı bir kenara bırakıp misliyle cevap vermeye başladı.
Bu durum, Tahran baskısı altında ezilen İran Türklerini fazlasıyla memnun etti. Özellikle 3 ayı aşkın süredir halk ayaklanmalarının giderek ciddileştiği bir ortamda İran Türklerinin ilgi görmesi konunun ciddiyetini de hatırlatmış oldu.
Güney Azerbaycan hedef mi?
İran nüfusunun yaklaşık yarısı Türk ve bunların büyük çoğunluğu ülkenin kuzey batısı yâni Güney Azerbaycan olarak bilinen coğrafyada yaşıyor. Tarih boyu İran’da tüm özgürlükçü harekâtın öncüsü olan Türklerin en tabiî haklarının yok sayılmasına sonsuza dek sessiz kalmalarını kimse beklemiyordu zaten. Hep kendilerini en hafif tabiriyle İran’da iktidar ortağı olarak gören Türklerin zulüm gören başka etnik gruplar gibi doğrudan ayrılıkçı yollara yönelmesi beklenmiyordu. Ancak İran için demokrasi çabalarının sonucunda zahmetlerinin meyvesini başkaları yiyince, Türkler için de özerklik câzip bir kurtuluş ideali olarak belirmeye başladı.
Ulus devletlerin günümüzde halklara çözüm yerine sıkıntı üretmesi, İran’da eski usul bir yönetimi zaten imkânsız hale getirmiştir. Bu durumda sayıları on milyonları bulan, büyük bir coğrafyada ezici çoğunluk olan ve özerklik tecrübesi yaşayan Türkler için müstakil bir Güney Azerbaycan amacı fazlasıyla rağbet görüyor. Bu amacın getirileri ile götürülerinin muhasebesi sonucunda göründüğü kadarıyla Türklerin ciddi oranı müstakil bir ülke yerine haklarını garanti eden federal yapıya daha sıcak bakıyor. Özellikle İnsan Hakları ve demokrasi anlamında Azerbaycan Cumhuriyetinin asla İran Türklerini tatmin etmeyecek durumunu söylemek lazım.
Şimdilik bütün Azerbaycan veya Bakü modeli cazip görünmüyor. Ancak bu aşamada Azerbaycan yönetiminin motivasyonu veya planının ne olduğundan ziyade doğurduğu neticelere bakmak lazım. Güney Azerbaycan meselesinin konuşulması, târîhî dönüm noktasında olan İran için her hâlükârda kritik bir netice doğurabilir. Başta Türkler olmak üzere diğer baskı altındaki İran halkları, Güney Azerbaycan’ın elde edebileceği statüden doğrudan etkilenecek. Bu yüzden Tahran ve Bakü arasında esen soğuk rüzgârın sebebi ne olursa olsun Tebriz için umut ve cesaret veriyor.