Ayasofya turnusol kağıdı
Ayasofya’nın müze olmaktan çıkıp tekrar bir İslam mâbedi hüviyetine bürünüyor olması dünya çapında tepkilere neden oldu. Bu tepkilere bakarak bir kez daha kimin dost, kimin düşman safta yer tuttuğu iyice anlaşıldı. Evet, Ayasofya bir turnusol kâğıdı... Bu sayede kimin Türk milletinin hissiyatına, Türk yargısı ve devletinin kararına saygı duyduğu bir kere daha teyit edildi. Diplomasinin bir gereği olarak tezahür eden ikiyüzlü tavırlar Ayasofya mihenginde sapır sapır döküldü, saflar daha da netleşti.
Ayasofya’nın müze olmaktan çıkıp tekrar bir İslam mâbedi hüviyetine bürünüyor olması dünya çapında tepkilere neden oldu. Bu tepkilere bakarak bir kez daha kimin dost, kimin düşman safta yer tuttuğu iyice anlaşıldı. Evet, Ayasofya bir turnusol kâğıdı... Bu sayede kimin Türk milletinin hissiyatına, Türk yargısı ve devletinin kararına saygı duyduğu bir kere daha teyit edildi. Diplomasinin bir gereği olarak tezahür eden ikiyüzlü tavırlar Ayasofya mihenginde sapır sapır döküldü, saflar daha da netleşti.
Papa Büyük Acı Duymuş
Biz de bilmiyorduk, Temmuz ayının ikinci pazar günü ‘uluslararası deniz günü’ imiş. Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, pazar günlerine mahsus Angelus duasını yapmış, sıra rutin pazar konuşmasına gelmiş. Uluslararası deniz günü münasebetiyle denizlerde çalışanları ve sevdiklerinden uzaklarda olanları selamlayan Papa, daha sonra başını konuşma metninin yazılı olduğu kâğıttan kaldırıp bir süre duraklamış, peşinden şöyle demiş:
“Deniz aklımı uzaklara götürüyor, İstanbul'a... Ayasofya'yı düşünüyorum ve büyük acı duyuyorum."
- Bizim acımıza saygı duymayanların bize acıdan bahsediyor olması ne tuhaf, öyle değil mi? 786 yılında Endülüs Emevi hükümdarı Birinci Abdurrahman tarafından inşa edilen Kurtuba Camii’ni 1236 yılında Katolik katedraline çevirip bize 800 yıldır acı çektirenlerin yüreklerindeki acıyı Allah daim eylesin.
Birlikte Yaşama Palavrası
Papa’sının izinde giden kilise gazetesi Avvenire “Yara yeniden açıldı” başlığını atmış.
Gazetedeki bir yazıda şöyle deniyor:
“Ayasofya'nın müze haline getirilmesi, farklılıklar arasında birlikte yaşama modeli oluşturmak için zamanı, geçmişin düşmanlıklarını ve suiistimalleri durdurmak gibiydi."
Madem geçmişin düşmanlıklarını ve suistimallerini durdurmak istiyorsunuz, Kurtuba Camii’nden işe başlayabilirsiniz. İspanya Müslümanlarının ibadet taleplerine, İspanya İslam Konseyi’nin Papalık ve İspanyol hükümeti nezdindeki resmi başvurusuna sürekli olumsuz cevaplar verildiğini hatırlatalım. Cordoba piskoposu ve belediye başkanı da Müslümanların taleplerini sert ifadelerle geri çevirmişti. ‘Farklılıklar arasında birlikte yaşama modeli’ imiş, siz bu palavraları külahımıza anlatın!
Diyalog Zarar Görmüş
Dünya Hristiyanlığının çatı kurumlarından biri sayılan ve bünyesinde 350 farklı kiliseyi barındıran Dünya Kiliseler Birliği de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a gönderilmek üzere bir mektup kaleme almış. Ayasofya’nın tekrar camii olarak hizmete açılması kendilerine "acı ve dehşet" veriyormuş. Hele şu cümle tam ibretlik.
- "Bu karar, farklı inançlara mensup kişileri diyalog ve işbirliği masası etrafında bir araya getirme çabalarımızın tamamına zarar vermiştir."
FETÖ’nün ülkemizde uzunca bir süre taşeronluğunu üstlendiği diyalog masallarını allayıp pullayıp tekrar bu millete yedirebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Tek taraflı çevirilen fırıldaklara ne zamandan beri diyalog deniyor?
Sizin yaptığınız olsa olsa monolog olur, kendiniz söyler, yine kendiniz bildiğinizi okursunuz. Bir vakitler Finlandiyalı bir papazın diyalog nâmına samimiyet kurma teşebbüsleri ve hediye ettiği kitaplara, biz de İslam’dan bahseden kitaplarla mukabele etmeye başladığımızda nasıl bir tiksintiyle bizden uzaklaştığına, bizi evine davet eden adamın telefonlara bile çıkmayışına şahit olmuşuz. Bu mudur sizin diyalog anlayışınız?
Kültür Cihetinden İtiraz
Bakın, bir de UNESCO’cu bir kısım zevat var. Bunlar Papa yahut Kiliseler Birliği gibi diyalog masalıyla sonuç alamayacaklarını gayet iyi bildikleri için akılları sıra kültür cihetinden yürümeye çalışıyorlar. Trump’ın rakibi Joe Biden bunlardan biri. Ne demiş bakalım.
"Ayasofya pek çok inançtan insan için çok değerli bir kutsî mekân ve mimari bir harika. 85 yıldır müze olması sayesinde dünya genelindeki insanlara ziyaret etme, hayranlık duyma ve dua etme şansı tanıyordu. 1985'ten bu yana da UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeydi. Türk Hükümeti'nin Ayasofya'yı camiye dönüştürme kararından büyük üzüntü duydum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kararından dönmesi ve bu değerli yerin müze statüsünü koruması çağrısı yapıyorum."
- Buna aba altından sopa gösterme deniyordu sanırım. Demek istiyor ki, sen şimdi bu karardan dönmezsen, Ayasofya’yı tekrar müzeye çevirmezsen, Dünya Mirası Listesi’nden Ayasofya’yı çıkartmak durumunda kalırız.
Biden yalnız değil, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian da UNESCO kılıcını tepemizde sallamaya niyetli.
Laiklik Misyoneri Fransa
"Türkiye Danıştay'ının Ayasofya'nın statüsünün değiştirilmesini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı'na devrini öngören kararları karşısında üzüntümüzü belirtiriz. Söz konusu kararlar, modern ve laik Türkiye'nin en sembolik kararlarından birisini (1934 tarihli bakanlar kurulu kararını) tehlikeye atıyor. UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan; din özgürlüğü, hoşgörü ve çeşitliliğin sembolü olan bu dini, mimari ve tarihi cevherin bütünlüğünün korunması gerekiyor."
- Le Drian uyanık adam. Biden’ın bile akıl edemediği bir cihetten saldırmayı denemiş. Ayasofya’nın açılması, modern ve laik Türkiye’nin en sembolik kararlarından birini tehlikeye atıyormuş. Bak sen! İlle de laiklik vurgusu yapacak. Hâlbuki burnunun dibindeki İngiltere’de kraliçe kilisenin başpapazı. İsveç hariç kuzeyin küçük krallıklarında da benzer bir durum söz konusu. Laikliğin misyonerliğine soyunacaksan, bırak Türkiye’yi de “resmen din devleti” olan kuzeyli komşularını iknaya uğraş önce.
Bu arada Alman Dışişlerini zikretmeden geçmeyelim. Zira onlar da UNESCO’cu tayfadan.
"Ayasofya'nın camiye çevrilmesi kararını üzüntü verici buluyoruz. UNESCO nezdinde istişare yapılmalıydı" demişler.
Haddini Bileceksin UNESCO!
UNESCO, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı mekânlar üzerinde sonsuz tasarruf hakkı olduğunu vehmeden bir garip yapı. UNESCO’cu tayfanın saçmalıkları işte bu garip vehmin ürünü. Türkiye’nin Ayasofya kararı üzerine UNESCO’dan yapılan açıklama şöyle:
"Türkiye'nin bizi önceden bilgilendirmemiş ve bu konuda diyalog başlatmamış olması üzücü."
Bununla da kalmıyor, Dünya Kültür Mirası Komitesi'nin bir sonraki toplantısında Ayasofya'nın korunma statüsünün gözden geçirileceği açıklanıyor. İyi de;
• Bağımsız bir devletin kendi sınırları dâhilinde aldığı, toplum nezdinde kabul gören bir karardan UNESCO niçin rahatsız olmuştur?
• UNESCO’ya bağımsız yargı kararlarını sorgulama yetkisini kim vermiştir?
• Bir mekânın camiye tebdiliyle Dünya Kültür Mirası kapsamından çıkacağı nerede yazılıdır?
• Dünya Kültür Mirası’na dâhil edilen mekânların tapusu UNESCO’ya mı geçmektedir?
• ABD, Irak müzesini yağmalarken; İsrail, camileri gece kulübüne çevirirken UNESCO ne yapmıştır?
Daha bu liste uzar, gider. UNESCO haddini bilmek zorundadır.
AB Kararı Kınamış
Biliyorsunuz, AB üyesi 27 ülkenin dışişleri bakanı geçenlerde Brüksel'de bir araya geldiler. Aslında mevzu başkaydı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan etkinliği Avrupa’yı rahatsız ediyordu ve buna bir türlü önlem alamıyorlardı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell çıktı, "Güney Kıbrıs'ın talebi doğrultusunda mevcut yaptırımlar çerçevesinde listeye ek yapılması konusunda çalışmalar sürecek" cümlesiyle aklı sıra Türkiye’ye gözdağı vermek istedi. Mevcut yaptırım dediği ne peki? Şubat ayında Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın iki yöneticisini yaptırım listesine almışlar, onu diyor. Listeye ek olarak da herhalde 2-3 kişiyi daha ilave edecekler, en fazlası bu.
- Bu arada bir kınama sesi geldiğini de not düşelim. Borrell’in dediğine bakarsak, AB dışişleri bakanları Ayasofya gibi sembol bir abidenin camiye tebdilini kınamışlar. Mesele yok, biz de onlara kına yollar ödeşmiş oluruz.
Hristiyan Demokratlar Çıldırdı
Batı ülkelerinde ırkçılığı hortlatan aşırı sağın ebeliğini yapan Hristiyan demokrat zihniyetin, kendisine isim olarak seçtiği demokrasiden gram nasibi yok.
Kendi topraklarında eriyip giden Hristiyanlığı kurtarma derdine düşecekleri yerde, işi gücü bırakıp Müslümanlar ile uğraşmayı tercih edecek kadar dar kafalılar. Bu zihniyetin Ayasofya kararına verdiği tepki, Pavlov’un şartlı refleksine örnek verilir cinsten.
Mesela Alman Hristiyan Birlik Partileri'nin Avrupa politikaları sözcüsü Florian Hahn, Ayasofya'yı camiye dönüştürmenin "ortak Avrupa kültürüne karşı bir provokasyon" olduğunu söylemiş. Durumdan gerekli sonucu çıkarıp cesaret göstermeli ve Türkiye ile yürütülen AB tam üyelik müzakerelerine son verilmeliymiş.
Bunların Amerikan versiyonu çok farklı sanki. Cumhuriyetçilerin elindeki ABD Dışişleri Bakanlığı, Türk hükümetinin Ayasofya'nın statüsünü değiştirme kararından hayal kırıklığı duyuyormuş.
Megalo İdeacılar Çaresiz
Boy aynasında kendi sıfatına bakmadan İstanbul dâhil Anadolu’nun yarısına el koyma planları yapan Yunanistan ile yancısı Kıbrıslı Rumlar, Ayasofya kararı karşısında ne yapacaklarını bilmez durumda kalakaldılar. Verilen tepkiler bunu gayet net bir şekilde gösteriyor.
Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakelaropulu, kararı "Uluslararası topluma karşı derin bir provokasyon" olarak nitelemiş. Atılan bu adım "tarihin hafızasına karşı çok sert bir hakaret" imiş. Türkiye aldığı bu kararla hoşgörünün altını oymuş ve kendisiyle medeni dünya arasındaki ilişkileri zehirlemiş.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis’e gelince, kurusıkı bir silahla karşısındakini tehdit etmeye kalkışıp iş zora binince tabanları yağlayan yeni yetme veletlere benziyor.
"Türkiye, bu geri kalmış eylemle Batı dünyası ve değerleriyle bağlarını koparmayı seçiyor. Türkiye'nin bu gereksiz ve dar görüşlü girişimine, Yunanistan tüm düzeylerde vereceği karşılığı değerlendiriyor."
- Yunanistan’ın yancısı Güney Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis ise Ayasofya'nın Ortodoks inancının evrensel bir sembolü olduğunu söyleyip Türkiye’yi kınamış. Türkiye, uluslararası sorumluluklarını korkunç bir biçimde zedelemeye devam ediyormuş.
Salvini Oy Peşinde
İtalya'da popülaritesini gün geçtikçe yitiren aşırı sağcı Lig Partisi lideri Matteo Salvini, Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasını Türkiye'nin Milano Başkonsolosluğu önünde protesto etmeye kalkmış. 60 milyonluk İtalya’nın koskoca parti lideri, toplaya toplaya ancak 30 kişi bulabilmiş. Ellerinde "Türkiye asla Avrupa'da olmayacak" ve "Ayasofya'dan elinizi çekin" yazılı pankartlarla kameralara poz verip dağılmışlar. Peki, buradan Salvini’ye oy çıkar mı? Topladığı kalabalığa bakın, cevabı almış olacaksınız.
Rusya Şaşkın Ördek
Türkiye'nin Ayasofya kararı pek çok ayarı bozdu bozmasına, ona şüphe yok. Fakat Rusya’nın ayarları daha bir fecaat arzediyor. Önce Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko çıkıyor, Ayasofya kararını üzücü bulduklarını söylüyor. Az sonra bu kez diğer Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin mikrofonu alıyor, kararın Türkiye'nin bir iç meselesi olduğunu, kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini ifade ediyor.
Rus Ortodoks Kilisesi Piskoposu Andrey Kurayev "Müslümanların orada günde iki saat ibadet etmesi benim için bir problem değil. Soru şu: ben orayı ziyaret ettiğimde mozaikleri görebilecek miyim?" derken Ortodoks inancı uzmanı Nikolay Mitrokhin “Bu, Ruslar için rahatsızlık verici bir durum. Rus Kilisesi olayı protesto ediyor” yorumunu yapıyor.
Batı Medyası Ne Diyor?
• BBC: "Bu tartışmalı bir adım. Çünkü 1500 yıllık Ayasofya bir katedral olarak inşa edilmişti. Sonrasında Osmanlılar bir camiye dönüştürdü. 1934'te müze haline geldi. Ayasofya UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. UNESCO, Ayasofya'nın statüsünün karşılıklı görüşmeler yapılmadan değiştirilmemesi çağrısında bulunmuştu."
• CNN: "Birçok yorumcuya göre, Erdoğan'ın attığı adım ülkenin daralan ekonomi ve artan işsizlikle uğraştığı bir zamanda seçmenlerini konsolide etmeyi amaçlamış olabilir. Aynı zamanda, Türk-Yunan ilişkileri de Doğu Akdeniz'deki jeopolitik anlaşmazlıklar nedeniyle gergin durumda."
• BLOOMBERG: "Erdoğan, Türkiye'ye yapının müze statüsünün korunması yönünde çağrı yapan Washington ve komşu Yunanistan'ı dinlemedi"
• FRANKFURTER ALLGEMEİNE: "Erdoğan, İstanbul'un ikinci Fatihi mi?"
• DİE WELT: "Tüm bunlar Erdoğan'ın şu an ne kadar sıkışmış olduğunu gösteriyor!"
• FINANCIAL TIMES: “Erdoğan, İstanbul’daki Ayasofya’nın camiye çevirilmesini emretti. Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından verilen bu karar, dünyadaki Hristiyan toplumların öfkesini üzerine çekebilir.”
• THE GUARDİAN: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bizans katedralini tekrar camiye çevirme kararıyla geçmişi silmek istiyor.”
Mescidleri İmar Etmek İmana İşarettir
Tevbe suresinin 18. ayetinde Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
- “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilir.”
İslam dünyasından Ayasofya kararına gelen tepkileri şu ilahi tespitin ışığında değerlendirmek gayet yerinde olacaktır. Zira beş asra yakın bir zaman diliminde Allah’ın mescidi olarak hizmet vermiş bir mekânın tekrar asli hüviyetine kavuşması bir Müslümanı ancak sevindirir; tersi bir durum zuhur ediyorsa kişinin imanını sorgulaması kendi menfaatinedir.
İslam İşbirliği Teşkilatı Nerede?
Ayasofya konusunda İslam dünyasının en büyük kuruluşundan hiçbir açıklamanın gelmemiş olması gerçekten düşündürücüdür.
İslam İşbirliği Gençlik Forumu Başkanı Taha Ayhan’ın yaptığı açıklama teşkilatın namusunu kurtarmaya yetmez. Zira Taha Ayhan zaten AK Parti teşkilatında önemli görevler üstlenmiş, bu görevlerdeki başarıları nedeniyle o makama teklif edilmiştir. Başlığımızı “Ayasofya bir turnusol kâğıdı” şeklinde tesadüfen atmadık. Teşkilatın merkez ofisinde, Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde üstlenmiş yetkililer maalesef yüzyıllar boyu İslam hilafetinin kalbi konumundaki Ayasofya Camii’nin ehemmiyetini idrakten mahrum görünüyorlar. Böyleleri İslam’ı da, Müslümanları da temsil makamına ehil değildir. Ayasofya meselesi, İslam İşbirliği Teşkilatı Cidde ofisinin münfesih olduğunu, merkezin İstanbul’a taşınması gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Karadaği’den Müthiş Tespit
Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Ali Muhyiddin el-Karadaği, Ayasofya'nın camiye tebdili konusunda çarpıcı tespitlerle dolu bir açıklama yaptı. Altı çizilesi satırları hep birlikte okuyalım.
"Endülüs'teki Müslüman camileri kiliselere, barlara ve gece kulüplerine dönüştürüldü, Hindistan'daki Babri Camisi tapınağa çevrildi. Kudüs'ü, tüm kutsal mekânlarıyla siyonistlerin başkentine dönüştürmek istiyorlar. Ne Doğu’dan ne de Batı'dan bu suçları kınayan bir ses duymadık. Ancak Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi, hem Doğu’da hem de Batı'daki hastalıklı kalplerde bulunan kin ve öfkeyi ortaya çıkardı."
Şu tespit de yine kendisine ait.
- "Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı kendi parası ile satın aldı ve vakfetti. Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılması, vakfedilme amacına ve aslî hüviyetine geri döndürülmesidir."
Umman Bir Yana Körfez Bir Yana
Son yıllarda BAE-Suudi Arabistan şer ittifakının Türkiye karşıtı hareketlerine rağmen Umman Müftüsü Ahmed bin Hamed el-Halili tarafında yapılan açıklama her türlü takdire değer. Müftü, sosyal medya hesabından şöyle demiş:
"Ayasofya'yı yeniden Allah'ın isminin anıldığı bir mescide dönüştürme kararı alınmasından ötürü başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk halkı olmak üzere tüm İslam ümmetini tebrik ediyoruz. Kahraman Müslüman halk ve onun cesur komutanı, İslam'a komplo kuranların ve kin besleyenlerin nârâlarından etkilenmeyip bu tarihi mekânı, muzaffer Sultan Fatih Sultan Mehmet'in döneminde olduğu gibi İslam çağrısının yayıldığı bir mekâna tebdil konusunda başarılı bir adım atmıştır."
İran Her Zamanki Gibi
Takiyyeci yaklaşımıyla maruf olan İran, Ayasofya meselesinde de aynı yaklaşımı göstermekten geri kalmadı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi, "Türkiye halkı ve Müslümanların memnuniyetle karşıladığı Ayasofya'nın ibadete açılması kararından biz de mutluluk duyduk” derken reformcu kimliğiyle bilinen İtimad gazetesi yazarı Turec Atabeki, “Ayasofya Erdoğan’ı kurtaramayacak” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ayasofya kararını, Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltme projesinin bir merhalesi olarak değerlendiren yazar, böylece içinde yaşadığı korku iklimini de ifşa etmiş bulundu.
Filistin'den Tam Destek
Hamas Yurtdışı Basın Ofisi Başkanı Rafet Merre’nin açıklaması şöyle:
"Ayasofya'nın ibadete açılması, tüm Müslümanların gurur duyacağı bir adımdır. Bu kararı eleştirenlerin İsrail işgaline maruz kalan Mescid-i Aksâ'ya ağladıklarına şahit olmadık. Siyonistler Kudüs'teki Kubbet-üs Sahra'ya saldırdığında üzüldüklerini görmedik. İşgalciler el-Halil Mescidi’nde, Filistin’in diğer mescitlerinde ezanı yasakladıklarında buna karşı bir söz söylediklerini duymadık. Ayasofya'nın ibadete açılmasıyla ilgili alınan karar bir egemenlik hakkıdır. Türkiye idaresinin kendine olan güvenini, Türkiye'nin yerini ve güvenli eksen oluşunu gösteriyor."
Malezya Müslümanları Memnun
Malezya İslam Teşekkülü Danışma Kurulu Genel Başkanı Mohd Azmi Abdulhamid, Ayasofya kararı noktasında Malezyalı Müslümanların sesi olarak şu açıklamayı yaptı.
- "Türkiye'nin almış olduğu Ayasofya'yı yeniden ibadete açma kararını tebrik ediyorum. İbadethanelerin asli vazifeleri neyse ona göre itibar görmesi gerekir. Bu kararın tarihi hakikatlere dayalı olarak alındığına inanıyoruz. Türkiye'nin Ayasofya'yı yeniden camiye çevirme hakkı, hiçbir ülke tarafından sorgulanmamalıdır. Eğer Batı ülkeleri bundan rahatsızsa, İsrail saldırıları sonucu Gazze'de yıkılan cami ve kiliselere ses çıkarsınlar. Malezya Müslümanları, Türkiye'nin aldığı kararın arkasındadır."
Güney Afrika Gururlu
Güney Afrika Cumhuriyeti Müslüman Yargı Konseyi Başkanı Şeyh İrfan İbrahim de Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılmasından gurur duyduklarını ifade etti.
- "Ayasofya kararı tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu nedenle Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı tebrik ediyorum." diyen İbrahim, Güney Afrikalı Müslümanlar olarak sevinçli olduklarını dile getirdi.
Arap Medyasından Destek Verenler
• Katar merkezli Şark Forumu Başkanı ve El Cezire Televizyonu eski genel müdürü Vaddah Hanfer’in Ayasofya kararına ilişkin sözleri not alınacak güzellikte. "Ayasofya meselesi, Türk kimliğinin özünde derin köklere sahip bir semboldür. Bu sembol, Osmanlı Devleti'nin tarihindeki en yüce fetih anıyla vücut buluyor. Ayasofya'nın açılması, İstanbul'un fetih zamanlarıyla bağı yeniden canlandırıyor."
• Moritanyalı akademisyen ve yazar Muhammed Muhtar Şankıti, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Ayasofya'nın ibadete açılması dolayısıyla İslam alemini tebrik ettiğini belirtip "İslam ile savaşan münafıklara taziyelerimi sunuyorum" ifadesini kullandı. Ayasofya'da bale gösterisi yapıldığı zamana ait bir fotoğrafı paylaşan Şankıti, artık böyle bir durumun yaşanmayacağını, Ayasofya'nın özüne döndüğünü ifade etti.
• Suriyeli gazeteci Siba Medvar, Ayasofya'nın ibadete açılmasına ilişkin yaptığı paylaşımda şöyle dedi: "Dünya İspanya'da katedrale dönüştürülen Kurtuba Mescidi'nin tekrar ibadete açılma ihtimalini tartışabilir mi? Recep Tayyip Erdoğan'ı bu tarihi kararından dolayı tebrik ediyorum."
• Kuveytli Abdulaziz el-Fadli de şu ifadelere yer verdi: "Ayasofya, 85 yılı aşkın müze olarak kaldıktan sonra kapılarını tekrar ibadete açıyor. Türkiye ve tüm dünyadaki Müslümanları tebrik ederim. Allah bizlere Yahudilerin gasp ettiği Mescid-i Aksa'nın da özgürleştiğini görmeyi, orada huzur içinde namaz kılmayı nasip etsin."
• Yemenli gazeteci Sid Sabit Sid de UNESCO'nun Ayasofya kararına dönük açıklamalarını eleştirdi. "Dünya Miras Listesi'ne alınan Sokotra Adası askeri kışlaya dönüşürken; Suudi Arabistan - Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonu yüzlerce zırhlı aracı oraya yığarken dilsiz kalan UNESCO, Ayasofya Camisi'nin namaz kılanlara açılmaması için sesini yükselterek uyarıda bulunuyor."
• Cezayirli gazeteci Abdulkadir Bin Halid’in sözleri de şu şekildeydi: "Bugün yeniden Ayasofya'dan ezanlar yükselecek. Müslümanlar zulüm ve düşmanlıkla ellerinden alınan Ayasofya'nın tekrar ibadete açılmasının gururu ve izzetiyle namazlarını eda etmek için toplanacaklar."
- Bu arada iki Batı Afrika ülkesinde, Moritanya ve Togo'da yaşayan Müslümanlar, Ayasofya Camii'nin ibadete açılması dolayısıyla sevinçlerini izhar ettiler ve kurbanlar kestiler.
Körfezin Baykuşları Tedirgin
• BAE BAKANI EL KAABİ: Birleşik Arap Emirlikleri Kültür, Gençlik ve Bilgi Geliştirme Bakanı Nura El Kaabi, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamayla karardan duyduğu huzursuzluğu ortaya koydu. "Ayasofya binlerce yıldır tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Statüsünü değiştirmek kültürel değerine zarar verecektir.”
• ŞARKUL EVSAT: Gazetenin yazarı Mişari Zeydi’nin ifadeleri aynen şöyle: “Bu adım, Recep Tayyip Erdoğan’ın popülist bir gösterisinden ibarettir. Amacı da içeride kendisini destekleyen halk kitlesi ile İslam dünyasında kendisini destekleyen gruplara kur yapmaktır.”
• UKAZ: Suudi Arabistan gazetesi Ukaz, Erdoğan'ı Osmanlı padişahı şeklinde gösteren bir çizimle birlikte "Dinde ticaret yapan sultan, çökmekte olan ekonomisini kurtarmak için bu kez Ayasofya'yı kullandı" yorumunu yaptı.
• EL ARABİYA: AK Parti muhaliflerine kucak açmasıyla bilinen Dubai merkezli TV kanalı, Ayasofya’ya ilişkin Erdoğan’ın Arapça açıklamasını eleştirdi. İngilizce açıklamada geçmezken, Arapça açıklamada niye “Ayasofya'nın dirilişi, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne kavuşmasının habercisidir” denilmiş, bütün dertleri bu.
• SKY NEWS ARABIA: TV kanalının attığı başlık şu şekilde: “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine uluslararası kınama: Kışkırtıcı bir adım.”
Sisi’nin Mısır’ı Şaşırtmadı
Sisi’nin Mısır’ında Ezher Üniversitesi eski şeyh vekili Abbas Şuman’ın konuya ilişkin görüşü:
"İslam, farklı dinlerin ibadet yerlerine saygı duyuyor. Caminin kiliseye dönüştürülmesine izin verilmediği gibi kilisenin de camiye dönüştürülmesine izin verilmiyor. İslam’a ait olan İslam’ın, Hristiyanlığa ait olan Hristiyanlığın, Yahudiliğe ait olan da Yahudiliğin. Bu davranış kışkırtıcıdır ve başkalarının mukaddesatına özen göstermemek İslam'ın ilkeleriyle çelişir.”
- Bu arada yine Ezher’de fıkıh profesörlüğü yapan Saadeddin el Hilali’in bir TV programında söyledikleri de tam ibretlik. Hilali’ye göre Ayasofya aslında bir Hristiyan mabedi olduğuna göre Türkler burayı gaspetmiş, dolayısıyla gaspedilen bir mekanda kılınan namaz geçerli olmayabilirmiş.
Koskoca Ezher’de fıkıh okutan şu ahmağa Allah rızası için birileri İskenderiye’deki Attarin Camii’ni hatırlatıversin. Miladi 370 yılında, Ayasofya’dan tam 167 yıl önce Aziz Athanasius adına kilise olarak inşa edilen yapı, 641 yılında şehrin fethiyle birlikte camiye tebdil edilmişti. Halen de cami olarak hizmet vermeye devam ediyor. Hilali’ye sormak lazım. Attarin Camii’nde kılınan namazın hükmü nedir?
Batıya Ayıp Olacakmış
Körfez ülkelerinin Lübnan’daki beslemelerinden eski başbakan Fuad Sinyora da tedirgin baykuşlar kervanına katıldı. Ayasofya’nın tekrar camiye dönüşmesiyle İslam dünyasının Batı ile ilişkilerinin bozulacağını söyleyen Sinyora’ya göre ılımlı İslam imajı zarar görecek ve dini aşırılıklar alıp başını gidecekmiş. Meselesinin dinî veya hukuki bir boyutu yokmuş, siyasi bir karardan ibaretmiş.