Aliyev mi, Putin mi?Karabağ’da kim kazandı?

SÜLEYMAN ŞAHİN
Abone Ol

Karabağ’da Ermeni işgalinden kurtarılan tek metrekare toprak bile bizim yüzümüzü güldürür, elbette işin bu cihetinden seviniyoruz. Ama bu, ortaya konan ateşkes hakkında kuşku duymamızı engellemiyor. Evet, hissiyat önemli ama plan çok daha mühim. Aklımızı hislerimizin önüne geçirmemiz gerekiyor. Putin’in baştan beri gösterdiği tavır ve masaya konulan ateşkeste Rus askerinin mevcudiyeti endişelerimizi doğrular nitelikte.

Karabağ’da sular hiç durulmadı. Akılda en çok kalan hâdise ise 26 Şubat 1992 günü Ermeniler tarafından hunharca işlenen Hocalı Soykırımı oldu. Hankendi ele geçirildikten sonra kuşatılan Hocalı’ya giren Ermeni çeteciler, 106 kadın, 83 çocuk ve 70 yaşlının da içinde bulunduğu 613 Türk’ü şeytanın aklına gelmeyecek türlü işkencelerle katlettiler. Masum siviller yakıldı, kafaları delindi, gözleri oyuldu, kulakları ve burunları doğrandı, cesetleri lime lime edildi. O sırada bu soykırımı işleyen Karabağ’daki Ermeni çetelerine reislik eden isim, 2008-2018 yılları arasında Ermenistan cumhurbaşkanlığı yapacak olan Serj Sarkisyan’dı.

Sarkisyan’dan itiraf

Sarkisyan, 2003 yılında basılan “Karabağ: Barış ve Savaş Süreçlerinde Ermenistan ve Azerbaycan” kitabının yazarı İngiliz Thomas de Waal’a yıllar sonra Hocalı Soykırımı hakkında “İnsanlar bu gibi şeyleri pek yüksek sesle konuşmuyor. Ayrıca fazlasıyla abartılıyor” dedikten sonra aynen şu ifadeleri kullanacaktı:

Hocalı soykırımı işleyen Karabağ’daki Ermeni çetelerine reislik eden isim, 2008-2018 yılları arasında Ermenistan cumhurbaşkanlığı yapacak olan Serj Sarkisyan’dı.

“Fakat asıl mesele biraz farklı. Hocalıdan önce Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı sanıyorlardı. Ermenilerin sivillere el kaldırmayan insanlar olduklarını düşünüyorlardı. Buna bir son vermeliydik. İşte bunun için böyle yaptık.”

Bir caniyi beyaz güvercinlerle karşıladık

Dikkatinizi çekerim. Bu sözleri söyleyen şahıs, tam 10 yıl devlet başkanlığı yaptı. Normalde böyle bir soykırımı işleyen birinin çoktan mahkemeye çıkarılması ve ömrünün geri kalanını demir parmaklıklar arkasında geçirmesi gerekiyordu. Ama Ermenileri kollayan uluslararası sistem bu durumu görmezden geldi. Kabul edelim, biz de üzerimize düşeni yapıp meseleyi gerekli platformlara taşımadık, taşımayı aklımızdan bile geçirmedik.

En acısı ise, Sarkisyan’ın normalleşme adına dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Türkiye’ye davet edilmesi oldu. Sarkisyan ile Gül, 14 Ekim 2009’da gülücükler eşliğinde Türkiye-Ermenistan millî maçını izledi. Hocalı Soykırımı’nın eli kanlı kâtili, beyaz barış güvercinleri uçurularak selamlandı.

‘Ağrı dağını da siz kurtaracaksınız’

Türkiye’de barış güvercinleriyle karşılanan Sarkisyan, iki yıl sonra ülkesinde düzenlenen Ermeni dili ve edebiyatı yarışmasında öğrencilerden birinin, “Batı topraklarımızı Ağrı Dağı’yla birlikte geri alabilecek miyiz” sorusuna ne cevap verdi, bilin bakalım?

“Bu sizin neslinize bağlı. Mesela benim neslim üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi. 90’lı yıllarda vatanımızın parçası olan Artsah’ı (Karabağ’ı) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır.”

Düşman uyumuyor, sen de uyuma

Hocalı Soykırımı ve Sarkisyan bahsini niçin girizgâh seçtik? Türkler olarak maalesef her şeyi bir plan dâhilinde değil, hamasetle ele aldığımızı vurgulamak için. Hocalı Soykırımı’nı güya her yıl anıyoruz ama bu soykırımı işleyen adamın ceza alması için kılımızı bile kıpırdatmıyoruz. Üstüne bir de ülkemize misafir ediyor, o da yetmedi, barış güvercinleri uçuruyoruz. Çünkü balık hafızalıyız, çünkü günlük yaşıyoruz, çünkü bir planımız yok.

3 milyonu bulmayan minicik Ermenistan, boyundan büyük rüyalar peşinde. Kendi çocuklarını “Karabağ’ı biz kurtardık, siz de Ağrı dağını kurtaracaksınız” diye motive ediyor.

Düşman böyle değil. Uyumuyor, plan yapıyor. 3 milyonu bulmayan minicik Ermenistan, boyundan büyük rüyalar peşinde. Kendi çocuklarını “Karabağ’ı biz kurtardık, siz de Ağrı dağını kurtaracaksınız” diye motive ediyor. Önlerine bir hedef koyuyor. Bugüne dek kendi çocuğuna “Erivan aslında bizim Revan şehrimiz. Belki biz göremeyiz ama orayı sizler geri alacaksınız” diyen bir Türk gördük mü? Maşallah, öğretmenlerimizden de bu konuda bir tık yok. Oysa bırakın sıradan vatandaşı yahut okuldaki öğretmeni, bizzat Ermenistan Cumhurbaşkanı söylüyor bunu!

Ateşkes tuzağına düşüyoruz

Farkında mıyız acaba, gerek Libya, gerek Suriye, gerekse Karabağ’da hep aynı yere toslayıp duruyoruz. Libya’da hedef Sirte idi, yıldırım gibi bir harekâtla Trablus kuşatması yarıldı ve kısa zamanda son derece stratejik bir şehir olan Sirte’nin kapısına dayanıldı. Çeteleri dağılan, ricat halinde olan Hafter’in yurtdışına kaçacağı söylentileri kulaktan kulağa yayılıyordu. Sirte ele geçse Bingazi yolu açılıyor, Libya meselesi neredeyse kökten halledilmiş oluyordu.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında yapılan anlaşmanın detayları

Ama olmadı. Sanki görünmez bir el, bu muhteşem taarruzu bir anda durdurdu. O günden beridir Libya meselesi, uluslararası diplomasinin netice vermeyen bataklığında sürükleniyor. Oysa karşı taraf Trablus’a gelip dayanmış, şehri tam 14 ay kuşatma altına alarak bombalar yağdırmıştı. Yani güçleri yetseydi, diplomasiye zaten gerek duymayacaklardı. Bize gelince... Hani Sirte kırmızı çizgimizdi? Sirte alınmadan masaya oturulmayacaktı?

  • Suriye meselesi de pek farklı değil. Hatırlayın, Rusya ile oturuldu ve çatışmasızlık bölgeleri oluşturuldu? Peki, sonra ne oldu? Daha atılan imzalar bile kurumadan bütün çatışmasızlık bölgeleri Rusya destekli Esed ordusu tarafından birer birer yutuldu. Elde kala kala bir İdlib kaldı. Bu kez orada Rusya ile gözlem noktaları oluşturuldu. Rusya ne yaptı? Askerlerimizin tepesine bomba yağdırdı. Son bir ayda anlaşma ile kurulan 4 gözlem noktasından çekilmek zorunda kaldık.

Aslına bakarsanız sahada son derece iyiyiz. Fakat nedense masada bir türlü bu dengeyi tutturamıyoruz. Oysa saha-masa dengesi önemli. Düşman, sıkıştığı noktada beyaz bayrak sallayınca hemen yelkenleri indiriyoruz. Bu yüzden sürekli ateşkes tuzağına düşüyoruz.

Zafere hep üç adım kala

Temmuz ayında enerji hatlarının geçiş noktası konumunda bulunan Tovuz üzerinden tacize kalkışan Ermeniler, 27 Eylül günü bu kez Karabağ cihetinde tacize giriştiler. Sınır çatışmaları sürekli oluyordu. Yakın tarihe bakıldığında 2008, 2012, 2014 ve 2016 yıllarında da bu tür çatışmalar yaşandı. Fakat bu kez sıradan bir çatışmanın ötesine geçildi. Türk yapımı Bayraktar SİHA’ların etkin olarak kullanıldığı savaşta Azerbaycan bariz bir üstünlük sağladı. Sahadaki bu üstünlük, Rusya ve ABD’nin ateşkes girişimleriyle baltalanmak istendi. Nitekim ateşkesi bozan taraf hep Ermeniler oldu. Üstelik yerleşim yerlerini füzelerle vurup masum sivilleri katletmek suretiyle.

Türk yapımı Bayraktar SİHA’ların etkin olarak kullanıldığı savaşta Azerbaycan bariz bir üstünlük sağladı. Sahadaki bu üstünlük, Rusya ve ABD’nin ateşkes girişimleriyle baltalanmak istendi.

Ama Ermenistan’ın ne yapsa Azerbaycan’a karşı nefesi yetmiyordu. 4 Ekim’de Cebrayıl, 19 Ekim’de Fuzuli ele geçirildi. 22 Ekim’de ise güneydeki İran sınırı tamamen Ermenilerden arındırıldı. 8 Kasım’da Şuşa’nın alınması ise tam bir dönüm noktası oldu. Şuşa ile Karabağ’ın kalbi Hankendi arasında sadece 14 kilometre bulunuyordu. Hankendi düşerse Ermenilerin beli tam mânâsıyla kırılmış olacaktı. İlerleyen Azerbaycan ordusu için zafere üç adım kalmıştı, sadece üç kilometre. Fakat tıpkı Sirte’de olduğu gibi zafere üç adım kala ordu aniden durdu. Yeni bir ateşkes tuzağı masadaydı çünkü. Üstelik en tehlikelisi.

Yine Putin duvarına tosladık

10 Kasım’da Putin sahneye çıktı ve düşman tarafları, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ı bir araya getirip dokuz maddeli bir ateşkes planına razı etti. Azerbaycan-Ermenistan çatışması büyüyüp savaşa dönüşürken hâdiselerin seyrini izlemekle yetinen Rusya’nın bu hamlesini iyi değerlendirmek gerekiyor. Baştan beri her iki tarafa da neredeyse boncuk dağıtan bir Putin görüyoruz.

  • Karabağ konusundaki ilk açıklamayı Putin 7 Ekim günü, yani savaşın 11. gününde yaptı. “Rossia-1” TV kanalına konuşan Putin ne dedi peki?

“Bu bir trajedi. Biz de çok üzülüyoruz. Çünkü Azerbaycan, Ermenistan ve Karabağ’da yaşayan insanlar bize yabancı değil. Bizim hesaplamalarımıza göre Rusya’da 2 milyona yakın Azerbaycanlı ve 2 milyonun üzerinde Ermeni yaşadığını söylesem herhalde yeterli olur. Karabağ probleminin nihâî çözüme kavuşturulması şu an itibariyle uzak görünüyor. Bize göre en önemli konu ateşkesin sağlanması. Ermenistan ile aramızdaki ortak güvenlik anlaşmasına gelince... Bizim bu anlaşma gereği Ermenistan’a karşı belirli sorumluluklarımız var. Ancak üzüntüyle karşıladığımız silahlı çatışmalar, bilindiği üzere Ermenistan topraklarında meydana gelmiyor. Biz, Rusya olarak sorumluluklarımızı her zaman yerine getirdik, getirmeye de devam edeceğiz.”

Bu açıklamayı yapana sormazlar mı, madem Karabağ Ermenistan toprağı değil, o zaman niçin Azerbaycan kendi toprağını işgalden tamamıyla kurtaracakken araya giriyorsun? Sahip olmadığı bir toprak konusunda Ermenistan’ı niçin muhatap alıyor, Azerbaycan’a ateşkes dayatmasında bulunuyorsun?

“Barış gücü” işgal hazırlığı mı?

Karabağ’da Ermeni işgalinden kurtarılan tek metrekare toprak bile bizim yüzümüzü güldürür, elbette işin bu cihetinden seviniyoruz. Ama bu, ortaya konan ateşkes hakkında kuşku duymamızı engellemiyor. Hamaset değil, plan demiştik hatırlarsanız. Evet, hissiyat önemli ama plan çok daha mühim. Aklımızı hislerimizin önüne geçirmemiz gerekiyor. Putin’in Karabağ Savaşı’nın başından beri gösterdiği tavır ve masaya konulan ateşkeste Rus askerinin mevcudiyeti kuşkularımızı doğrular nitelikte.

Putin’in Karabağ Savaşı’nın başından beri gösterdiği tavır ve masaya konulan ateşkeste Rus askerinin mevcudiyeti kuşkularımızı doğrular nitelikte.

Nitekim Azerbaycanlı kardeşlerimiz de bu konuda bir hayli endişeli. Gazeteci Sevil Nuriyeva 11 Kasım günü sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda tedirginliğini şu sözlerle ortaya koyuyor:

Gazeteci Sevil Nuriyeva'nın Twitter paylaşımı

“Azerbaycan kamuoyu: Rus barış gücü neden geldi? Barış gücü misyonunda neden Türkiye yok (gözlem merkezi değil, barış gücü misyonu)? Türkiyesiz Rus barış gücü işgal gücü anlamını taşır! Türkiye Azerbaycan arasında askeri anlaşma imzalanmalıdır!”

Apollon mahlasını kullanan Ruslan İsmailov’un paylaşımı ise şöyle:

“Bu anlaşmayı galibiyet olarak adlandıranların yüzünü 2 yıl sonra görmek istiyorum. Safsınız saf. Başka sözüm yok. Hiçbir zaman tarihten ders çıkarmadınız. Atalarımızın yaptığı hatayı biz de yaptık. Evlatlarımıza bir cehennem bırakmış olduk vesselam.”

Apollon mahlasını kullanan Ruslan İsmailov’un paylaşımı

Evet, ey aziz okur! Bu durumda Karabağ Savaşı’nın galibi kim oluyor sizce?

Aliyev mi, yoksa Putin mi?